Danışman: Yeni yatırımlar vaktinde biterse enerji krizi çıkmaz
Akenerji Genel Müdürü Ahmet Ümit Danışman, özelleştirme zamanında tamamlanır, şeffaflık ve öngörülebilirlik artırılarak uygun yatırım ortamı sağlanırsa, Türkiye’nin herhangi bir enerji kriziyle karşı karşıya kalmayacağını söyledi.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Mehmet KARA
İSTANBUL - Akenerji, Türkiye’nin en köklü özel sektör elektrik şirketlerinden biri. Şirket uzun vadede sektördeki konumunu güçlendirmeyi hedefliyor. Genel Müdür Ahmet Ümit Danışman, sektöre ilişkin değerlendirmelerini ve Akenerji’nin faaliyetleriyle hedeflerini anlattı.
Küresel enerji arenasında neler oluyor?
Sektörün küresel ölçekte yeniden biçimlendiği özel bir dönemden geçiyoruz. AB’yi sarsan ekonomik kriz, Arap Baharı, İran’la yaşanan nükleer silah tartışmaları gibi gelişmeler… Yanı sıra özellikle ABD’de kendini iyiden iyiye hissettiren konvansiyonel olmayan petrol ve doğalgaz üretim artışı… Tüm bunların, yeni dengelerin oluşmasında büyük etkisi var.
Nasıl bir dengeden söz ediyorsunuz?
Uluslararası Enerji Ajansı’nın hesaplamalarına göre 2035 yılına kadar enerji talebinin dünya genelinde üçte bir oranında artacak. Bu talebin özellikle Çin, Hindistan ve Ortadoğu ülkeleri kaynaklı olacağı öngörülüyor. Bu arada ABD’nin 2020’ye kadar Suudi Arabistan’ı da geride bırakıp dünyanın en büyük küresel petrol üreticisi olacağı tahmin ediliyor. Aslında tek başına bu olay bile enerjide alışılagelen düzenin değişimini özetliyor. Dünyanın en büyük ithalatçılarından biri olan Amerika’nın kendine yeten bir ülke haline gelmesi ve talebin Doğu’da yoğunlaşmasıyla birlikte enerji ticaretinin rotası da değişecek… Yaşanan gelişmeler elektrik üretimindeki kaynak çeşitliliğini etkilemeye başladı.
ABD’de doğalgaz arzındaki artış, elektrik üretiminde son 5 yılda doğalgazın payının yüzde 20’den yüzde 30’a çıkmasına, kömürün payının ise yüzde 50’den yüzde 38’e gerilemesine neden oldu.
ABD’de tüketimi azalan kömür Avrupa’ya ihraç ediliyor ve Avrupa’da kömürden elektrik üretimi artıyor. Bu arada Fukushima olayı, ülkeleri nükleer enerji konusunda bir karar verme noktasına getirmişti; ki bu da, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle yenilenebilir enerjiye verilen teşviklerin tartışıldığı Avrupa’yı büyük bir ikileme düşürdü.
Bu gelişmeler Türkiye açısından ne anlam ifade ediyor?
Bu gelişmeler Türkiye açısından ne anlam ifade ediyor?
Türkiye, petrol ve doğalgazın neredeyse tamamını dışarıdan temin eden bir ülke olarak, yaşanan gelişmeleri dikkatle takip etmeli ve stratejisini geliştirmeli. Halen elektrik üretiminin yüzde 43’ünü doğalgazdan elde ediyor olması nedeniyle, dışarıda yaşanan gelişmeler sadece elektrik sektöründe değil doğrudan Türkiye ekonomisinin bütünü üzerinde etkilere sahip. Bu bağlamda, doğalgaz alımlarında ülke çeşitliliğinin sağlanması, altyapının kuvvetlendirilmesi ve depolama tesislerinin inşası ileride doğalgaz tedariğinde sıkıntılar yaşanmaması açısından çok önemli.
Ne yapılması gerekiyor?
Bir kere piyasanın liberalleştirilmesi elzem bir süreç. Ayrıca arz güvenliğinin sağlanması açısından üzerinde durulması gereken bir diğer husus da; yerli ve yenilenebilir kaynakların kullanımı. Bu noktada 2009 yılında yayınlanan Strateji Belgesi’nde yer alan hedefler yol gösterici nitelikte. Bu belgeye göre 2023 yılına kadar, mevcut linyit ve taşkömürü kaynaklarının tümünün değerlendirilmesi, nükleer enerjinin payının en az yüzde 5’e çıkarılması, hidroelektrik potansiyelinin tamamının kullanılması, rüzgâr enerjisi kurulu gücünün 20 bin megawatt’a (MW) çıkarılması ve 600 MW’lık mevcut jeotermal potansiyelinin tamamının işletmeye alınması hedefleniyor.
Tüm bu hedefleri gerçekleştirmek ne ölçüde mümkün?
Ülkede uygun yatırım ortamı sağlandığı takdirde bu hedeflerin gerçekleştirilmesi mümkün. Türkiye’nin artan elektrik talebi, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına verilen öncelik, coğrafi konumu, global pazarlara yakınlığı ve ENTSO-E üyeliği ile sınır ötesi elektrik ticareti imkanının sağlanması göz önüne alındığında, Türkiye Yenilenebilir Enerji Piyasası’nın yüksek bir gelişim potansiyeline sahip olduğu açık. Yenilenebilir Enerji Piyasası’nda yatırımların piyasa şartlarına uygun teşvik mekanizmalarıyla desteklenmesi piyasa gelişimine katkı sağlayacaktır. Öte yandan teşvik mekanizmalarının izlenmesi, değerlendirilmesi ve piyasanın gelişimine göre gerektiğinde revize edilmesi de önem taşıyor. Tabii bu arada iletim alt yapısı da, yenilenebilir kaynaklı elektriğin sisteme entegrasyonunu sağlayacak şekilde geliştirilmeli ve ihtiyaç duyulan yatırımlar zamanında gerçekleştirilmeli.
Yeri gelmişken sormak istiyorum, Türkiye için ufukta bir enerji krizi görünüyor mu?
Yeri gelmişken sormak istiyorum, Türkiye için ufukta bir enerji krizi görünüyor mu?
Bugün, Türkiye’nin mevcut kurulu gücü yaklaşık 57 bin MW. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi TEİAŞ’ın projeksiyonlarına bakıldığında 2020 yılına kadar elektrik talebinde yıllık ortalama yüzde 7’lik bir artış bekleniyor. Bu da bize kabaca bir hesapla 2020 yılında mevcut kurulu gücümüzü yaklaşık yüzde 70 artışla 97 bin MW seviyesine getirmemiz gerektiğini gösteriyor. Eğer Strateji Belgesi’nde hedeflenen hidro, rüzgâr ve jeotermal enerji kaynaklarının tümü, söylendiği gibi 2023 yılında devreye alınır ve doğalgaz, linyit, kömür ve diğer termik kaynaklar bugünkü durumunu korur ve hiçbir ek kurulu güç devreye girmezse, 2023 yılında toplam üretim yaklaşık 350 bin GWh olarak öngörülüyor. Diğer yandan, toplam talebin ise yıllık ortalama yüzde 7’lik bir artışla 2023’te 500 bin GWh seviyesine ulaşması bekleniyor.
150 bin MW’lik bir açık…
Evet… Dolayısıyla, Türkiye’nin Strateji Belgesi’yle hedeflenen tüm yenilenebilir enerji potansiyeli 2023 yılında devreye girse bile, yaklaşık 150 bin GWh’ lik bir arz açığıyla karşı karşıya kalınacak. Bu açığın farklı kaynaklardan sağlanması gerekiyor. Yani 2023 yılına kadar arz güvenliğinin sağlanmasında yenilenebilir dışında nükleer, termik gibi farklı kaynaklara dayalı santral yatırımları kaçınılmaz. Burada önemli olan, kurulacak yeni termik santral yatırımlarının yüksek verimli son teknolojinin kullanıldığı, aynı zamanda da çevreye duyarlı santraller olarak gerçekleştirilmesi.
Bu yatırımlar yapılabilecek mi gerçekten? Kim yapacak?
Enerji piyasasının liberalleşmesi yönünde özelleştirme çalışmalarının zamanında tamamlanır, piyasanın şeffaflık ve öngörülebilirliği arttırılarak uygun yatırım ortamı sağlanırsa, büyüyen Türkiye elektrik piyasası yerli ve yabancı yatırımcıların ilgisini çekmeye devam edecek ve planlanan yatırımlar zamanında gerçekleştirilecektir. İhtiyaç duyulan yeni yatırımların zamanında tamamlanmasıyla arz güvenliği sağlanmış olacak ve Türkiye herhangi bir enerji kriziyle karşı karşıya kalmayacaktır.
Elektrik sektöründe bugün yatırım kararı verilen bir projeden ancak 6-7 yıl sonra para kazanılmaya başlanır. Harcamalarının tamamının öz kaynaklardan karşılanmasının mümkün olmadığı açık. Bankaların proje finansmanı, sınırlı garantili finansman gibi yöntemleri uygulayabilmesi için ise büyük ölçekli yatırımları gerçekleştirebilecek, finansörler nezdinde kredibilitesi yüksek, uzun soluklu yatırımcılara ihtiyaç duyuluyor. Bu yeterlilikleri sağlayacak yerli ve yabancı yatırımcılar açısından ülkenin politik- ekonomik stabilitesi, iç pazarın mevcut büyüklüğü ve daha fazla büyüme potansiyeli, dış pazarlarla olan ilişkiler ve diğer pazarlara yayılma imkânı, hukuki altyapı-mevzuat ve kârlılık, önemli hususlar. Piyasa yapısının ve işleyişinin şeffaf ve öngörülebilir olması esastır.
Bu hususlarda şu ana kadar alınan mesafe nedir?
Bu hususlarda şu ana kadar alınan mesafe nedir?
Türkiye’de, 1984 yılında özel sektöre yatırım imkânının tanınmasıyla başlayan elektrik piyasasının liberalleşme süreci, zaman zaman kesintilere uğramakla birlikte özellikle 2001 yılında Elektrik Piyasası Kanunu’nun yayınlanmasıyla ivme kazandı. Özel sektör yatırımcıları açısından önemli bir mesafe kat edildi. Bu kapsamda, devam eden dağıtım ve üretim özelleştirmelerinin tamamlanması, TETAŞ ve EÜAŞ’ın geçiş dönemi sözleşmelerinin sonlandırılması, uzun vadeli anlaşmaların ve türev ürünlerin ticaretinin yapılmasına imkan tanıyan altyapı yatırımlarının oluşturulması gerekiyor. Ayrıca enerji borsasının kurulması gibi konular da şeffaf ve likit bir piyasanın oluşturulması yolunda sonuçlandırılması gereken öncelikli konular arasında.
Burada Akenerji’ye dönelim isterseniz…
Şirketin sektördeki konumu nedir? Türkiye’nin ilk özel sektör elektrik üretim şirketlerinden biriyiz. 1989 yılında faaliyete geçen Akenerji, elektrik üretiminde 23 yıllık deneyime sahip. Bugün toplam 745 MW kurulu gücüyle 2012 yılında Türkiye’de üretilen toplam elektriğin yaklaşık yüzde 1’ini, serbest üretim şirketlerinin ürettiği elektriğin ise yüzde 3’ünü karşıladı.
Akenerji, doğalgaza dayalı üretiminin yanı sıra, kaynak çeşitliliğini sağlamak ve yakıt tedarik riskini yönetmek amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yatırımları başlatan ilk özel şirketlerden biri aynı zamanda.
Bu kapsamda, hidroelektrik santral ihalelerine katılan Akenerji, 2005 yılında Çınarcık HES ve Uluabat Kuvvet Tüneli ile Akocak HES ihalelerini kazanarak, üretim çeşitliliği alanındaki çalışmalarını hızlandırdı. İlk yenilenebilir kaynaklı enerji üretim projesi olan 15 MW kurulu güce sahip Ayyıldız Rüzgar Santrali 2009 yılında faaliyete başladı. 2010 yılında arka arkaya devreye aldığı Akocak, Bulam, Burçbendi, Feke II ve Uluabat Hidroelektrik Santral Projeleri ile toplam yenilenebilir kaynaklı kurulu gücünü 301 MW’a çıkardı.
Geçtiğimiz yıl devreye alınan Feke I, Himmetli ve Gökkaya santralleriyle toplam kurulu gücü 746 MW’a, toplam içindeki yenilenebilir enerji payı da yüzde 52’ye yükseldi. Yenilenebilir enerji alanındaki yatırımları da hız kesmeden devam ediyor. 198 MW kurulu güce sahip ve Erzincan ilinde kurulması planlanan Kemah HES’in projelendirme çalışmalarına sürüyor. Buna ek olarak 2011 yılsonunda inşasına başlanan 900 MW kapasiteli Egemer Doğal Gaz Santrali tamamlandığında Akenerji, Türkiye’nin ihtiyacı olan enerjinin yaklaşık yüzde 2.6’sını tek başına karşılayabilecek. Egemer santralinin 2014’ün üçüncü çeyreğinde tamamlanması planlanıyor.
Akenerji, sattığı elektriğin ne kadarını kendisi üretiyor?
Sanayi, ticarethane, toptan elektrik sirketleri ve dağıtım şirketlerinden oluşan geniş bir müşteri portföyümüz var. Akenerji, mevcut santraller tarafından üretilen elektriğin tümünü, müşterilerle yapılan ikili anlaşmalar aracılığıyla satmayı hedefliyor. Ancak yıl içinde değişen piyasa fiyatları ve değişen müşteri portföyüne bağlı olarak, satılan elektriğin bir kısmının piyasadan karşılandığı durumlar olabiliyor. 2012 yıl sonu itibarıyla 4 milyar kWh’ nin üzerinde elektrik satan Akenerji, toplam satış miktarının yaklaşık yüzde 20-25’lik bir kısmını da piyasadan karşıladı.
Şirketiniz, geride kalan elektrik özelleştirme ihalelerinden hangilerine katılmayı planlıyor?
Şirketiniz, geride kalan elektrik özelleştirme ihalelerinden hangilerine katılmayı planlıyor?
Öncelikli hedefimiz, işletmedeki santrallerimizin piyasa şartlarına göre en optimum şekilde işletilmesi ve devam eden yatırımlarımızın da planlandığı şekilde devreye alınması. Bunun yanı sıra, uzun vadeli stratejimizle uyumlu olabilecek yeni yatırım imkânlarını ve özel sektör yatırımına açılan üretim özelleştirme ihalelerini de yakından takip ediyoruz.
Elektrikte ithalat/ihracat konularında neler planlıyorsunuz?
Elektrikte ithalat-ihracat fırsatlarını, özellikle de Batı komşularımızla olan aktiviteleri yakından takip ediyoruz. Bu süreçte 2012 yılı içerisindeki öncü firmalardan biri de bizdik. Hem Bulgaristan hem de Yunanistan ile elektrik alışverişinde bulunduk. Fakat yılın sonuna doğru bu kapasiteler için ihaleye giren firma sayısının artması ve kapasitenin de sınırlı olması, hattın kullanımı için ödenecek hizmet bedeli tekliflerinin artmasına neden oldu. Özellikle 2012’nin son çeyreğinde bu iki ülkeden ithal edilen elektiriğin sistem kullanım bedeli de üstüne eklendiğinde Türkiye’deki gün öncesi fiyatından daha yukarılara çıktığı görüldü. Piyasa fiyatlarını da dikkate alarak, oluşabilecek ithalat ve ihracat fırsatlarını 2013 yılında da yine en optimum şekliyle değerlendirmeye devam edeceğiz.
Elektrik üretim, dağıtım ve ticareti dışında sektörün başka alanlarıyla ilgili planlarınız var mı?
Önümüzdeki dönemde devam eden yatırımlarımızı tamamlamayı, faaliyetlerimizi elektrik üretimi ve ticareti üzerinde yoğunlaştırmayı planlıyoruz. Akenerji, mevcut üretim portföyündeki doğalgaz santrallerinin yanı sıra devreye girecek yeni doğal gaz yatırımıyla da piyasada büyük bir doğal gaz tüketicisi konumuna gelecek. Bu nedenle doğal gaz piyasasındaki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz.
İş arayan her üç kişiden biri enerji sektörüne girmek istiyor
Sektördeki eleman ihtiyacı artan yatırımlara paralel biçimde artış gösterdi. Yakın zamana kadar sadece birkaç pozisyon bulunan sektörde kariyer açısından yeni iş sahaları ortaya çıktı. Sektörün büyüyen ve gelişen yapısı işgücünün taleplerini kendisine çekiyor. İş arayan her 3 kişiden 2 si enerji sektörüne girmek istiyor. Fakat spesifik deneyime sahip kalifiye personel oldukça az sayıda. Şu anda en yoğun ihtiyaç duyulan işgücünü beyaz ve mavi yaka şeklinde ayırmak daha doğru olacaktır. Beyaz yaka çalışanlar için; enerji santrallerinin yapımı ve işletmesi alanında deneyimli makine,
elektrik ve inşaat mühendisleri; mavi yaka çalışanlar için de yüksek gerilim çalışma belgesine sahip elemanlar sıklıkla ihtiyaç hissedilen pozisyonlar. İşgücünün sektöre yönelik yoğun talebi işgücü arzını doğru yönetmek gibi önemli bir sorunu da beraberinde getiriyor. Başvuru yapan adayları doğru yönetmek, doğru yönlendirmek ve talep fazlasını uygun bir biçimde reddetmek titizlikle yönetilmesi gereken bir süreç. Biz Akenerji olarak elemanlarımıza sunduğumuz eğitimler ve işbaşı oryantasyonlarıyla sektöre girmek isteyen fakat yeterli deneyimi olmayan çalışanların dakısa süre içerisinde kendilerini geliştirebilmelerine olanak tanımaya çalışıyoruz.
Bunun yanı sıra sektöre kalifiye eleman yetişebilmesi için üniversitelerle işbirlikleri kurarak, enerji sistemleri alanında okuyan öğrencilerin bilinçlenmesine katkıda bulunuyoruz.