İklimlendirme sektöründen kamuya çağrı: Yerli ürün şartı rekabette can suyu olur
İklimlendirme sektörü, döviz kuru ve yüksek maliyetler nedeniyle ihracat pazarlarındaki rekabet gücünü kaybetmeye başladı. İhracatta tüm pazarlarda fiyat tutturma noktasında zorlandıklarını kaydeden İSİB Başkanı Mehmet Şanal, “Bu zorlu dönemi, kamu alımlarında yerli ürün kullanımının zorunluluğu getirilmesi hamlesi ile aşabiliriz” dedi.
Mehmet H. GÜLEL
mehmet.gulel@dunya.com
Döviz kuru, yüksek enflasyon ve artan girdi maliyetleri, Türkiye imalat sanayisinin güçlü sektörlerinden olan iklimlendirme sektörünün rekabet gücünü de olumsuz etkilemeye başladı. Sektör, neredeyse tüm ihracat pazarlarında rekabet avantajını kaybetme riskiyle karşı karşıya. İklimlendirme Sanayi İhracatçıları Birliği (İSİB) Başkanı Mehmet Şanal, 2021 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranının başa baş noktasına geldiğini belirterek, asıl hedeflerinin dış ticaret fazlası vermek olduğunu ifade etti. Şanal, “Ancak yüksek enflasyon ve kur baskısı nedeniyle rekabet gücümüzü kaybediyoruz” diyerek mevcut durumun olumsuz etkilerine dikkat çekti.
İthal et, getir ve sat politikası izleniyor
İklimlendirme sektörünün Antalya’daki yıllık çalıştayında DÜNYA’ya konuşan İSİB Başkanı Mehmet Şanal, uluslararası rekabet gücünü artırmak için kamu alımlarında yerlilik zorunluluğu getirilmesini talep ettiğini belirterek, bu adımın sektör üzerinde önemli bir etki yaratacağını vurguladı. Suudi Arabistan’ın bile kamu alımlarında yüzde 30 yerli ürün kullanma zorunluluğu getirdiğine dikkat çeken Şanal, şunları söyledi: “Türkiye iklimlendirme sektörü olarak birçok ürünü iç pazarda üretme potansiyeline sahibiz. Devletin yerli ürün kullanımını taahhüt etmesi hâlinde burada üretim yapıp istihdam yaratacağız. Kârımız ve vergimiz ülkemizde kalacak. Biz devletten para istemiyoruz, sadece yerli üretimin kamu alımlarında desteklenmesini istiyoruz. Sektör olarak Ar-Ge merkezleri ve nitelikli mühendislik iş gücü açısından iyi durumdayız. Ancak sanayi kültürümüzü geliştirmemiz ve bunu bir devlet politikası hâline getirmemiz gerekiyor. Maalesef şu anki konjonktürde en kolay yol olan ‘ithal et, getir ve sat’ politikası izleniyor.”
Mevcut ekonomik koşullarda doğrudan bir teşvik veya sübvansiyonun mümkün olmadığını ifade eden Şanal, yerli malı algısının kamu alımlarında ön plana çıkarılmasıyla ekonominin ve istihdamın canlanacağını ifade etti. Bu tür bir uygulamanın, sektörün rekabet zorluklarından çıkışı için önemli bir destek sağlayacağını söyledi. Yerli alımların devlet politikası haline getirilmesi gerektiğini savunan Şanal, “Bu konu kişilerin inisiyatifine bırakılmayacak kadar önemli. Yerli alımlar sayesinde iç pazardaki hacmimiz ve satışlarımız artacak, bu da dış pazarda rekabet gücümüzü yükseltecek. Örneğin, 10 birimlik üretimden 15 birime çıktığımda genel giderlerim düşecek ve ölçek avantajı sağlayacağım. Böyle bir strateji belirlenirse, sanayicimiz de yatırım yapmaya yönelecektir” dedi.
Müşteri kayıpları başladı
İklimlendirme sektörünün ihracatta rekabet konusunda sıkıntılar yaşadığını bildiren Şanal, “Özellikle Avrupa başta olmak üzere tüm pazarlarda zorlanıyoruz. Uzun yıllardır çalıştığımız müşterileri kaybetmeye başladık. Müşteri kaybetmek kolay ama geri kazanmak çok zor. Bu nedenle mevcut pazarlarımızı korumaya çalışıyor ve kârlılıktan ödün vererek rekabet etmeye çalışıyoruz” diye konuştu. Dış ticaret açıklarının artmasında uygulanan kur politikasının önemli bir etken olduğunu belirten Şanal, “İç pazarda enflasyon ve kur makasının açılması, işçilik maliyetlerimizi ve genel giderlerimizi artırdı. Lojistik ve hizmet sektöründeki maliyet artışları da buna eklendi. Sektör olarak döviz cinsinden iş yapmamıza rağmen, Avrupa gibi ekonomisi istikrarlı ülkelerde yüzde 8-10 oranındaki fiyat artışlarını euro veya dolar bazında kabul ettirmemiz mümkün olmuyor. İhracat rakamlarımız nominal olarak artsa da bu artış, maliyetlerdeki yükselişten kaynaklanıyor. Dolar bazında fiyatlarımızı artırmak zorunda kalsak da aslında ihracatımız hacim olarak değil, fiyat artışı nedeniyle büyüyor. Bu durum, son üç yılda kur ve enflasyonun aynı oranda artmamasından kaynaklanıyor” ifadelerini kullandı.
İklimlendirme sektörünün küresel ölçekte ihracatta 18’inci, ithalatta ise 19’uncu sırada yer aldığını bildiren Şanal, sektörün teknoloji yoğun üretim yapısına dikkat çekti. İhracattaki kilogram başına birim fiyatının 6,5 dolar seviyesinde bulunduğunu aktaran Şanal, Suudi Arabistan’dan “gelin burada üretim yapın” şeklinde teklifler aldıklarını, ancak yatırım kararının sadece teşviklere dayandırılamayacağını vurguladı. “Bizim sektörümüz tekstil gibi değil” diyen Şanal, “Gittiğimiz ülkede nitelikli insan kaynağı ve üretim potansiyeli olması gerekiyor. Sadece teşvik almak için yatırım yapmanın anlamlı olmadığını düşünüyoruz” açıklamasını yaptı.
“Kamu alımlarında yerli ürünleri destekleyen spesifik bir talimat bulunmuyor” diyen Şanal, kalite konusunda herhangi bir sorunları olmadığını ve dünyanın her yerine ihracat yaptıklarını iletti. Şanal, sözlerine şöyle devam etti: “Şu anda ihracatımızın %51’ini Avrupa’ya yapıyoruz ve bu ihracatın önemli bir bölümü ısıtma sektöründen geliyor. İklimlendirme sektörüne Avrupa’dan pek çok önemli firma yatırım yaptı ve yatırım için bekleyen başka firmalar da var. Ancak siyasi politik nedenlerden ötürü bir tedirginlik söz konusu.”
“Maliyetlerden dolayı sanayici yorgun”
İklimlendirme sektörü temsilcisi Şanal, ekonomide balans ayarı yapılması gerektiğini belirterek, enerji maliyetleri açısından 3-4 yıl öncesine kadar Avrupa ile rekabet edebilir durumda olduklarını ifade etti. Doğalgaz, elektrik, lojistik ve işçilik maliyetleri nedeniyle artık Polonya ve Çekya gibi ülkelerin gerisinde kaldıklarına dikkat çeken Şanal, “İspanya’daki rakiplerimizle bile fiyat konusunda rekabet etmekte zorlanıyoruz. Ekonomide denge ayarı için öncelikle kur politikasını sağlıklı bir temele oturtmamız gerekiyor. Ne yazık ki, mevcut maliyetler sanayicileri yordu ve motivasyonlarını düşürdü” açıklamasında bulundu.
Isı pompası pazarı 40 bin adete dayandı
Şanal, ısı pompası alanında 4 üreticinin yatırım yaptığını, ancak iç pazarın yetersiz büyüklüğü nedeniyle üretim hatlarının verimli çalışmadığını belirtti. Bu yıl için iç pazarda yaklaşık 35-40 bin adet satış öngördüklerini ifade eden Şanal, “Bu rakamları Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımızda halen çok düşük seviyedeyiz” dedi. Split klima segmentine de değinen Şanal, “Geçen yıl tedarik zincirinde yaşanan sorunların ardından bu yıl aşırı stok yapıldı ve bu stoklar elde kaldı. Türkiye’de split klima pazarında 77 marka bulunuyor ve bunların büyük çoğunluğu ithalatçı konumunda” diye konuştu.