Türk futbolu 75 milyon euro zarara uğradı!

Türk kulüplerinin son 10 yıl içerisinde yapmış oldukları sözleşmeleri iyi yönetememeleri nedeniyle uğradıkları zararın 75 milyon euro olduğu bildirildi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Spor hukuku uzmanı avukat Emin Özkurt, Türk kulüplerinin son 10 yıl içerisinde yapmış oldukları sözleşmeleri iyi yönetememeleri nedeniyle yaklaşık 75 milyon euro zarara uğradıklarını söyledi.

Geçmişte Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın UEFA ve FIFA'daki davalarına bakan Emin Özkurt,  son günlerde Galatasaray’ın eski teknik direktörü Cesare Prandelli ile yaşadığı sorunla birlikte yeniden gündeme gelen, "Türk kulüplerinin yabancı transferlerden kaynaklanan zararlarına" ilişkin değerlendirmede bulundu.

Özkurt, yaklaşık tahminlere göre, Türk kulüplerinin son 10 yıl içerisinde yapmış oldukları sözleşmeleri iyi yönetememeleri nedeniyle uğradıkları zararın 75 milyon avro civarında seyrettiğine vurgu yaparak, bu kapsamda yaşananlar göz önünde bulundurulduğunda Türk kulüpleri bakımından durumun "pek iç açıcı" olmadığına işaret etti.

FIFA’da, CAS’ta ve son yıllarda UEFA’da görülen ve oyuncu alacaklarına ilişkin davalara bakıldığında, Türk takımlarının bu konuda Rusya ve Güney Kıbrıs ile birlikte en kötü sicile sahip ülkelerden biri olduğunu anlatan Özkurt, bu kötü sicilinden dolayı, takımların daha sözleşme imzalanırken ciddi maliyetler altına girdiğini, Türkiye’ye getirilen yabancı oyuncuların ve teknik adamların da bu durumu bildikleri için Avrupa’da alacakları rakamlardan çok daha yüksek paralara imza attığını söyledi.

"Bugün için hedef Avrupa değil, lig"

Özkurt, Türk kulüplerinin sözleşme kaynaklı kayıplarının sebeplerinin başında kulüp yönetim anlayışının geldiğine dikkati çekti. Özkurt, her yıl yüz milyonlarca liranın döndüğü sektörde, sözleşmeler yapılırken ve daha sonra sözleşme süreçleri yürütülürken, gerekli hukuki katkılar alınmadığından, neticesi istenmeyen sorunların ortaya çıktığını kaydetti.

Bir sözleşmede yer alan rakamın futbolcuya ya da teknik direktöre ödenmesi kadar o sözleşmenin hukuken nasıl yürütüldüğünün önemli olduğuna değinen Özkurt, "Kimi zaman çok basit hukuki açıklardan faydalanıp sözleşmesini FIFA hükümleri çerçevesinde haklı nedenle fesheden ve ayrıldığı Türk kulübünü ciddi gelir eksikliğiyle karşı karşıya bırakan örnekler görmekteyiz" dedi.

Özkurt, en son Galatasaray’ın İtalyan teknik adam Prandelli ile yaşadığı soruna atıfta bulunarak, şunları söyledi:

"Yaşananlara bakıldığında da ne yazık ki bahsettiğimiz kötü tecrübelerden bir başkası olmaya namzet bir sözleşme süreci yönetimi ile karşı karşıya olunduğunu belirtmemiz gerek. Prandelli olayında, bir teknik direktörün sözleşmesini fesih etmek için onun basına yaptığı ve hakaret içermeyen, teknik yoruma ve değerlendirmeye yönelik açıklamalara dayanmak mümkün değildir. Yani Prandelli'nin 'Bugün için hedef Avrupa değil, lig' açıklamasından dolayı sözleşmesinin feshedilmesi haklı neden oluşturmaz ve kulübü teknik direktöre karşı olan mali sorumluluklarından kurtaracak nitelikte değerlendirilmez. Daha önce FIFA ve CAS nezdinde görülmüş dosyalar incelendiğinde bu yaklaşımın kulübü teknik direktöre ödeme yapmaktan kurtarmayacağı kanaati ağır basmaktadır." 

"Birinci sınıf futbol ülkesi"

Futbol ekonomisti Tuğrul Akşar ise Türkiye'nin birinci sınıf futbol ülkesi olmadığı için ülkeye gelen teknik adam ve oyuncuların taviz verilerek getirilebildiğine işaret etti. Akşar, "Bu da olumsuzluklara yol açıyor. Bir diğer konu da  kulüp yönetim kurulu yerine başkanın bireysel tasarrufu söz konusu. Bu durumda tazminat kulübün fonları ile ödeneceği için bu konuyu çok dikkate almıyoruz. Oysa, en az sözleşmenin aslı kadar önemli bir tutarı içeriyorzarar tazmini" diye konuştu.

Yaşanan olumsuzlukların temel nedeni olarak kurumsal yönetimin olmamasını gösteren Akşar, "Dernek statüsünde ve başkana dayalı bilimsel olmayan ve hesap vermeyen bir yönetim modeliyle bu olumsuzluklara yer verilmektedir" dedi.

"Trabzonspor'un erken fesihden kaynaklı zararı 3,6 milyon euro"

Öte yandan Transfermrkt sitesinden derlenen bilgilere göre şu an Fenerbahçe ve Galatasaray'da oynayan yabancıların toplam değerinin ortalaması 74 milyon euro.

Fenerbahçe'nin yabancılarının toplam değeri 64,5 milyon euroyken, en değerli yabancılara sahip Galatasaray'da ise bu rakam 83,5 milyon, Beşiktaş'ta 32 milyon, Trabzon'da ise 29 milyon euroyu buluyor. 

Ayrıca 2014 yılında Fenerbahçe ve Beşiktaş erken fesih bedeli ödemezken, Galatasaray'dan ayrılan Roberto Mancini'ye tazminat ödenmedi.  İtalyan teknik adam Cesare Prandelli süreci Galatasaray'da henüz sonuca ulaşmazken, Trabzonspor'da bu yıl sözleşmeleri sonlandırılarak erken fesih bedeli ödenenler ise şöyle;

Teknik direktör Vahid Halilhodzic: Bu sezon 2 yıllık sözleşmeyle göreve başlayan Boşnak teknik adamın, 6 ay sonunda sözleşmesi karşılıklı feshedildi. Trabzonspor, sözleşme fesih bedeli için Halilhodzic'e sezon sonuna kadarki alacağı olan 980 bin avro ödeyecek. 

Colman: Sözleşmesi karşılıklı olarak feshedildi. Anlaşmaya göre, futbolcuya, 457 bin euro hak ediş bedeli ve 243 bin euro erken fesih bedeli olmak üzere toplam 700 bin euro ödendi.

Malouda: Sözleşmesi karşılıklı olarak feshedildi. Futbolcuya 150 bin euro hak ediş ve 600 bin euro fesih bedeli olmak üzere toplamda 750 bin euro ödendi.

Zokora: Sözleşmesi 31 Mayıs 2015 'te sona erecek oyuncuya geçmişteki alacaklarına karşılık 300 bin euro fesih bedeli ödenecek.

Celustka: Kulüple iki yıl daha anlaşması bulunan futbolcunun sözleşmesi, 112 bin euro ödenerek feshedildi.

Janko: Sözleşme 600 bin euro ödenerek feshedildi.

Bamba: Anlaşmaya göre, oyuncuya 250 bin euro fesih bedeli ödenecek.

Gençlerbirliği Kulübü Başkanı Cavcav:

Türk futbolunun önemli isimlerinden Gençlerbirliği Kulübü Başkanı İlhan Cavcav ile Türkiye'de en fazla sözleşme imzalayan teknik direktör unvanının sahibi Yılmaz Vural, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Cavcav, İstanbul takımlarının transferde harcadıklarıyla kırmızı-karalı kulübün futbolcu ya da antrenörlere ödediği bedeller arasında "uçurum" olduğunu belirterek, "Kasasında on para yok masada milyon harcıyor" diye konuştu.

Kulüplerin durumunun "hiç iyiye" gitmediği uyarısını yapan Cavcav, "Daha dün 550 bin euro ödeyip Milan Smiljanic'i gönderdim. Hayrını görsün. Hiç oynamadan kazandığının hayrını görür mü? Görsün" ifadelerini kullandı.

Kendisinin çalışmadan hiç para kazanmadığını dile getiren Cavcav, şunları söyledi:

"Sözleşmeler üzerinde düşünmek gerekiyor. Kimse üç yıldan az sözleşme yapmak istemiyor. Üç yıl futbolda çok uzun süre. Ben, üç yıl para ödemeye söz veriyorum, sözleşmede yazmasa da futbolcu da 'oynayacağım, hatta iyi oynayacağım, iyi oynamasam da hep çalışacağım' diyor. Ben sözümü tutmadığımda hukuk, UEFA ve avukatlar devreye giriyor, futbolcu sözünü tutmadığında ancak böyle arkasından 'hayrını görsün' diye iyi dileklerde bulunuyorsun."

Futbolcuların hakkının aranmasının kesinlikle gerekli olduğunu kaydeden Cavcav, "Futbolcuların haklarını arayalım tamam ama bu kulüplere ne olacak? Yarın bu kulüpler battığında, Türk futbolu battığında futbolcular nerede oynayacak, lunaparklarda kalecilik mi yapacaklar, akşamları halı sahalarda baklavasına maç mı yapacaklar?" diye konuştu.

"Devlet olmasa tarih olmuşlardı"

Cavcav, hırsları nedeniyle bütçelerine dikkat etmeyen kulüplerin "birer birer batacağını" savunarak, "devlet olmasaydı İstanbul takımlarının çoktan tarih olacağını" iddia etti.

"Ben paradan anlarım ama futbol ekonomisinden anlamıyorum" diyen Cavcav, şunları kaydetti:

"Ne zaman gazeteleri açsam 'şu İstanbul kulübünün bu kadar borcu var, şunun şu kadar borcu var' yazıyor. Rakamlar havada uçuşuyor. Yüz milyonlar, hatta beş yüz milyonlar. Sonra bakıyorum aynı kulüpler pazara çıkmış, futbolcu bakıyor. Bu sefer on milyonlar, yirmi milyonlar vererek futbolcu alıyorlar. Yok illa şampiyon olacaklar, şampiyon olunca sanki borcu sıfırlıyorlar. Otur yerinde, borcunu öde, beş sene de şampiyon olmayıver. Hırsları yüzünden birer birer batacak hepsi neredeyse. Devlet olmasa şimdiye kadar çoktan tarih olmuşlardı. Onların verdikleri bedellerle bizim verdiklerimiz arasında büyük uçurum var. Adamın kasasında on para yok masada milyon harcıyor."

Yılmaz Vural'dan sistem eleştirisi

Türkiye'de en çok takım çalıştırma rekorunu elinde bulunduran teknik direktör Yılmaz Vural ise Türk futbolunda sistemin baştan aşağıya değişmesi gerektiğini söyledi. 

Kulüplerle davalık olan antrenör veya oyuncuların tazminat almadığını belirten Vural, şunları söyledi:

"Örneğin iki yıllık sözleşme imzalıyorsun, ücretin de belli. Kulüp seni 6'ncı ayda gönderiyor. Sen de doğal olarak kalan paranı istiyorsun. Yabancı antrenörün federasyonu olmadığı için ona UEFA sahip çıkıyor. Türk antrenör veya oyuncuya ise 'konuyu kendi yerel federasyonun ile çöz, biz iç işlerinize karışmayız' deniyor." 

Geçmişte "Uyuşmazlık Çözüm Kurulu"nun olduğunu hatırlatan Vural, bu tür sözleşme sorunlarının çözülebilmesi için kurulun yeniden hayata geçmesi gerektiğine dikkati çekti.

"Yeni sistem şart"

Yılmaz Vural, Türkiye'ye Del Bosque, Löw, Aragones ve Hiddink gibi çok kariyerli isimlerin geldiğini ancak çalıştıkları kulüplerden gönderildiğini hatırlatarak, sözlerini şöyle tamamladı: 

"Bu isimler başarılı antrenörler değiller miydi de gönderildiler? Türkiye'de sistem yanlış. Her şey psikoloji üzerine kurulu. Profesyonellik anlamında da sıkıntılar yaşıyoruz. Para boyutunda herkes profesyonel ama uygulamada herkes amatör. Hoca eğitiminden futbolcu eğitimine kadar yeni bir sistem yaratmalıyız."

Spor hukuku uzmanı avukat Günal

Spor hukuku uzmanı avukat Gurur Gaye Günal, Türkiye Futbol Federasyonuna (TFF) sunulması gereken sözleşmede gerekli hususların dışındaki diğer maddelerin serbestçe belirlendiğini söyledi.

Günal, yabancı teknik adam ve futbolcuların bu maddelere koymuş oldukları şartların, yerli takımlar tarafından "ellerinin yeterince güçlü olmaması" nedeniyle aynen kabul edildiğini ve anlaşmazlık durumunda ciddi tazminatların gündeme geldiğini belirtti.

Yabancı isimlerin, sözleşmelerinin profesyonel ekiplerce düzenlendiğini vurgulayan Günal, "Oyuncularının lehine olabilecek hükümleri sözleşmeye ekletiyorlar. Türk futbolcu yanında bir hukukçuyla sözleşme imzalamaya gittiğinde ise bu durum pozitif karşılanmıyor" dedi.

Günal, yıldız futbolcuların pazarlık sürecinde daha avantajlı olduğuna dikkati çekerek, "Pazarlıkta elinin güçlü olması diye kavram var. Kimin eli daha güçlüdür? Marka değeri daha yüksek olana, çok talep edilene, fazla bedel verirsiniz. Bu tamamen futbol piyasasının ekonomisiyle alakalı" diye konuştu.

Kulüplerin, "marka futbolcuları" kadrolarına katabilmek için taviz verdiğini vurgulayan Günal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Takımlar, hem Türkiye hem de Avrupa'da ciddi rekabet içindeler. Maksimum performansı göstererek başarılı takımlar arasında yer almak istiyorlar. Bunun için yıldız futbolcuları kadrolarına katmaya çalışıyorlar. Yıldız bir oyuncuya sözleşme imzalatırken, aynı zamanda 'marka değeri'ni de satın almış oluyorlar. Dolayısıyla sözleşmeye konulacak şartlar sporcunun lehine, kulüplerin aleyhine oluyor. Aslında baştan öngörülebilir bu riski takımlar bilerek kabul ediyorlar. Yüksek tazminatlar genellikle bundan kaynaklanıyor." 

"Hukukçuların fikirlerinden faydalanılmıyor"

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kadir Gürten ise Türk kulüplerin sözleşme sürecinde hukukçuların fikirlerinden yeterince faydalanmadığını ifade etti.

Gürten, taraftar baskısı ve kulüp içi muhalefet nedeniyle yöneticilerin inisiyatif alarak, yabancı futbolcuların istedikleri şartları kabul ettiğini dile getirdi.

Türk takımların, kısa süreli başarıyı yakalamak için yüksek bedelli yabancı oyuncuları transfer ettiğini belirterek, "FIFA, yabancı teknik adam ve oyuncuları koruyan bir yapıya sahip. Sözleşmeyi tek taraflı feshettiğinizde yapacağınız çok fazla bir şey kalmıyor. Yüksek tazminatı ödemekle yükümlü kalıyorsunuz" değerlendirmesinde bulundu.

"Sorun uzun süreli sözleşmeler"

Gençlerbirliği Kulübü avukatı Sinan Gürsoy ise yüksek tazminatların uzun süreli sözleşmelerden kaynaklandığı bildirdi.

Gürsoy, aynı problemin Türk futbolcular ve teknik adamlar için de geçerli olduğunu ancak diyalogla çözülebildiğini söyledi.

Yabancı futbolcuların ise genellikle FIFA'ya gitmeyi tercih ettiğine işaret eden Gürsoy, "Bana göre en büyük sıkıntı uzun süreli sözleşmeler. 3-4 yıllık sözleşmeler yaptığınızda, oyuncunun performansından verim alamazsanız problemler ortaya çıkıyor. Sözleşmeyi feshedince de cezai şartlarına katlanmak zorunda kalıyorsunuz" diye konuştu.

Gürsoy, yabancı isimlerin Türkiye'ye gelirken garanti parayı şart koştuğunu vurgulayarak, "Türk kulüpleri de yıldız futbolcuları getirmek istedikleri için oyuncuların taleplerini kabul ediyorlar. Problem tamamen yönetimsel hatalardan kaynaklanıyor" ifadelerini kullandı.

Bu konularda ilginizi çekebilir