İklim değişikliğinin etkilerinden korunmanın çözümü: agroekoloji
Geleneksel agroekoloji bilgisini derleyen ve agroekolojinin yaygınlaşmasına yönelik çalışmalar düzenleyen Buğday Derneği, bu kapsamda Akdeniz Agroekoloji – MedCaravan adlı projeyi yıl sonuna kadar yürüteceğini duyurdu.
Üretimin endüstrileşerek doğallıktan uzaklaşması sonucunda canlı topraklar, biyolojik çeşitlilik ve yerel tohumlar kayba uğruyor. Arazinin terk edilmesi ve sosyo-ekonomik eşitsizliklerin artışına neden olan bu durumun çözümlenmesine odaklanan agroekolojik uygulamaları, biyoçeşitlilik kaybı, iklim krizi ve kırsal yoksulla mücadele için çeşitli çözümler üretiyor.
Geçtiğimiz yıl haziran ayında Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan rapora göre küresel gıda, enerji ve finans sistemleri krizi Rusya-Ukrayna savaşıyla daha da ciddi bir hâl aldı. Raporda, gıda, enerji ve ekonominin de içerisinde olduğu ciddi bir krizin eşiğinde olunduğuna vurgu yapılarak, 94 ülkede 1.6 milyar kişinin artan gıda ve petrol fiyatlarıyla başa çıkmakta zorlandığı belirtilmişti.
Asıl sorumlular üretim ve tüketim yöntemleri
Gezegende yaşanan krizin sorumlusu olarak her ne kadar savaş ve iklim değişiklikleri görülüyor olsa da aslında asıl sorumlular üretim ve tüketim yöntemleri ile adaletsiz dağıtım ve erişime sebebiyet veren yanlış politikalardan ibaret. Dünyada her yıl 12 milyon hektar tarım arazisi bozuluma uğrarken, tarım arazilerinin yüzde 23’ünün de verimliliğini kaybettiği belirtiliyor. Tüm bunlar yaşanırken mevcut politikalar ve yöntemler ise krizi çözmek yerine içinden çıkılmaz bir hâle getiriyor.
Üretim ve tüketim yöntemlerinin yanı sıra gıda politikalarının da en kısa süre içerisinde dönüştürülmesi gerektiği belirtilirken, gıdanın parasal, sosyal, ekolojik maliyetlerinin de üzerinden geçilmesi ve gıdaya erişimi güçleştiren nedenlerin sadece savaşlar ve ekonomi olmadığı gerçeğiyle yüzleşilmesi gerektiği ifade ediliyor.
Dünya genelindeki tüm toprakların yüzde 33’ü bozuldu
Dünya Toprak Kaynaklarının Durumu (SWSR) raporu ve diğer çalışmalardan elde edilen verilere göre dünya genelinde tüm toprakların yaklaşık yüzde 33’ü, sürdürülemez yönetim uygulamalarına bağlı olarak yüksek derecede bozuldu. Öte yandan toprağın, karbonu, besin maddelerini, suyu saklama ve devridaim yeteneğinin de büyük ölçüde azaldığı belirlendi.
Özellikle tarımsal üretimde kullanılan pestitler (tarım zehirleri) toprağa ciddi boyutta zarar verirken, topraktaki mikroorganizmaların da ölmesine neden oluyor. Birleşmiş Milletler raporları ise pestitin kullanımının aynı ölçüde kullanılması durumunda toprağın 60 yıl içerisinde tamamen yok olacağına dikkat çekiyor.
Dünya nüfusunun son yüzyıl içerisinde üç kat büyümesiyle birlikte, su kaynaklarına olan ihtiyacın da yedi kat artması, sentetik azot ve fosfor içerikli gübreler, petrol bazlı agrokimyasallar ve fosil yakıt gibi girdilere dayalı daha ‘kaynak yoğun’ tarım uygulamalarının her yıl Zimbabwe büyüklüğünde bir alanın bozulmasına neden olduğu ve dünyadaki su tüketiminin neredeyse yüzde 70’inden sorumlu olduğu belirtiliyor. Ayrıca tatlı su kaynaklarının yaklaşık yüzde 70’i ise tarımda kullanılıyor.
Tarımsal sulamada kullanılan su miktarı 2050 yılına kadar iki katına çıkacak
Nüfusun artmasıyla beraber gelir ve tüketim düzeyinin yükselmesi ile gıda ürünlerine yönelik taleplerinin artışının da su kaynakları üzerinde ilave baskı yarattığı ifade edilirken, uzmanlar ise bu talebin karşılanabilmesi için tarımsal sulamada kullanılan su miktarının 2050 yılına kadar iki katına çıkacağını öngörüyor.
Tüm bu sorunlar göz önünde bulundurulduğunda çevrenin ve sosyal dengelerin korunmasına dayanan sürdürülebilir tarım modeli olarak karşımıza çıkan agreokoloji ise toksik pestisitlere doğrudan maruz kalmayı engellemesinin yanı sıra hava, toprak, yüzey suyu ve yeraltı suyu kalitesini iyileştirme konusunda da fayda sağlıyor.
Sera gazı emisyonlarını azaltan ve karbon yakalayan sistemler sayesinde, iklim değişikliğinin etkilerinden korunmaya da yardımcı olan agroekoloji uygulamaları, organik uygulamalara benzer olarak doğal süreçleri taklit etmeyi denerken, sentetik spreyler ve diğer girdilerden ziyade sağlıklı toprak biyolojisine ve çevreye de güveniyor. Tüm bu süreçler kapsamında Buğday Derneği’nin 2020 yılında hayata geçirdiği ve geleneksel agroekoloji bilgisinin derlemesinin yanı sıra agroekolojinin yaygınlaşmasının da amaç edinildiği “Akdeniz Agroekoloji Kervanı – MedCaravan projesinin 2023 yılı sonuna kadar devam edeceği bildirildi. Avrupa Birliği tarafından Erasmus+ Programı kapsamında desteklenen bu proje ile yerelde ve kırsaldaki agroekoloji bilgi ve uygulamaları toplanarak, derlenen bilgi ve deneyimlerin, eğitim materyalleri ve çevrimiçi platform aracılığıyla daha yaygın biçimde paylaşılması hedefleniyor.