Suyu insanlardan, insanları sudan korumak gerekli

Su, insanların insafına bırakılamayacak kadar değerli, bir o kadar da tehlikeli. Dolayısıyla su yönetiminde bütüncül bir yaklaşım gerekiyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

didem-eryar-unlu-005.png

Türkiye’ye yılda ortalama 501 km3 yağmur suyu düşüyor. İnsanların yaşam konforu ve suyun güvenliği için, bu suyun yeryüzüne düştüğü noktaya mümkün olan en yakın yerde drene edilerek toprağa geri verilmesi gerekiyor. Bu konunun insanların inisiyatifine bırakılmayacak şekilde teşvik edilmesi ve denetlenmesi geleceğimiz açısından çok önemli; çünkü su insanların insafına bırakılamayacak kadar değerli, bir o kadar da tehlikeli. Dolayısıyla su yönetiminde bütüncül bir yaklaşım gerekiyor. Aksi takdirde, bir yandan aşırı yağışlar, su baskınları, su kaynaklı hastalıklar ile baş etmeye çalışırken, diğer yandan su varlıklarımızı kaybedebiliriz. 

Suyun yüzeyde biriktirilmeden hızla drenajının sağlanması, toplum sağlığı ve bunun yarattığı maliyetler anlamında çok kritik. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, dünyadaki tüm hastalıkların yaklaşık yüzde 80’i kirli sulardan kaynaklanıyor. Sadece insani açıdan değil, maliyetler açısından bakıldığında da, bu durum ciddi bir yük oluşturuyor. 

Yüzeydeki suların toprak ile buluşması ve yer altına sızma yoluyla geçirilmesi hem maliyetsiz hem de yer altı sularının korunması anlamında büyük önem taşıyor.

ACO, Josef-Severin Ahlmann tarafından 1946’da kurulmuş bir şirket ve su yönetimi sistemleri konusunda dünya pazarının önemli isimlerinden birisi. Şirket, olimpiyatlar, Formula 1 gibi önemli organizasyonların yanı sıra, dünyanın en büyük havalimanlarına da hizmet veriyor. 40 ülkede 3 bin 800’ün üzerinde çalışanı bulunan şirketin, 12 ülkede 31 üretim tesisi var. ACO, 2006 yılından bu yana Türkiye’de faaliyet gösteriyor ve Kafk aslar ve Orta Asya’nın yönetimi de buradan sağlıyor. 

ACO Türkiye Genel Müdürü Kerem Altınöz ile su yönetiminin önemini konuştuk. Altınöz, “2025 yılından sonra 3 milyardan fazla insan su kıtlığı ile karşı karşıya kalacak. Bunun nedeni küresel ölçekte herkese yetecek kadar kaynak bulunmasına rağmen iyi ve sürdürülebilir bir yönetim politikası benimsenmemesi. Bu nedenle dünyada halen 750 milyon kişi temiz içme suyuna erişemiyor. Her gün 1000 çocuk kirli su, sanitasyon ya da hijyen yetersizliklerine bağlı hastalıklar yüzünden hayatını kaybediyor” diyor. 

Su yönetimi sistemi kurmak inşaat maliyetinin %1’ini aşmaz 

ACO’nun hedefi, ileriye dönük süreç mühendisliği ile çevreye uyumlu, ihtiyatlı aynı zamanda da ekonomik çözümler ile doğal kaynak suyunu en doğru şekilde kullanılmasını sağlamak. 

“Türkiye’de su yönetimi pazarı var mı yok mu tartışılır” diyen Altınöz şu bilgileri veriyor: “Geleneksel metotlarla çözülen su yönetimi işleri var. Bu geleneksel metotla yapılan işler ölçülebilir değil. Su yönetimi konusunda yasa yok, tarafların sorumlulukları belli değil. Yarattığınız hasar ve maliyetler kamuya yük oluyor. Örneğin lavaboya dökülen yağlar, şehir şebekesinin çalışmasını engelliyor. Avrupa’da yapılan araştırmalara göre kanalizasyon sistemini temizlemenin maliyeti 10 milyar dolara ulaşıyor. Avrupa’da kanalizasyon tıkanmadan bunun önlemi alınıyor. Türkiye’de ise kanalizasyona verdiğiniz suyun kalitesini kimse kontrol etmiyor. Çok az yer var bunu kontrol eden, mesela İzmit Belediyesi bu konuda hassas davranan belediyelerden birisi. Oysa bir gün bir A’dan Z’ye bir su yönetimi sistemi kurmak inşaat maliyetinin yüzde 1’ini aşmaz.” 

Yerel yönetimlerde yaptırımlar olmalı “Suyun yönetiminde, hijyenin artık etkin bir standart olarak ortaya konması çok kritik. İkinci nesil drenaj sistemleri, suyun en hızlı ve temiz şekilde toplanırken, bu işi yapan ekipmanların kolayca ve daha fazla su harcamadan temizlenebilmesini gerektiriyor. Caddelerimizde, parklarımızda, hastanelerimizde, okullarımızda, drenaj ekipmanlarının bakteri çekim merkezi haline gelmesini engellemeliyiz” yorumlarını yapan Altınöz şöyle devam ediyor: “Sanayi, ticaret ve tarım gibi yatırım alanlarında su yönetimi konusunda son derece hassas olunması gerekiyor. Yerel yönetimlerde yaptırımların olması gerekiyor. Yüzeydeki suların toprak ile buluşması ve yer altına sızma yoluyla geçirilmesi hem maliyet hem de yer altı sularının korunması anlamında büyük önem taşıyor. Bunun için belediyelerimizin, kendi yatırım yüklerini azaltacak şekilde, yaşayanları bunun için gerekli tesisatları meydana getirmek için teşvik etmesi gerekiyor. Bugün yere döktüğümüz her bir metrekare beton, o alanda toprak ile suyun buluşmasını engellerken, kamuya ek bir drenaj ve altyapı maliyeti çıkarıyor. Örneğin Almanya’ da, bu konuda yasal düzenlemeler yapılmış durumda ve beton dökülen alanının büyüklüğüne göre mal sahiplerine ek vergiler tahakkuk ettiriliyor. Yağmurun toprağa düştüğü yere en yakın drenajı yapanın çevre vergisi düşürülüyor.”

Suyun etkin toplanamaması susuzluk nedeni

Altınöz, Türkiye’de suyun etkin toplanamamasından dolayı susuzluk çekildiğini de söylüyor. Altınöz, “İklim değişikliklerinin getirdiği ani ve yoğun yağışlar, can kaybına kadar varabilen ölçüde toplumumuzu etkiliyor. Ekonomimizi de olumsuz etkiliyor” diyor. Altınöz’ün verdiği ilginç bir örnek de havalimanlarından. Altınöz, “Atatürk Havalimanı’nı 125 ticari havayolu ve günde bin 100 uçak kullanıyor. Her 70 saniyede bir uçak iniş-kalkışı yapılıyor. Günde 125 bin yolcu yoğunluğunu bulunuyor. Avrupa Birliği için yapılan bir araştırma havalimanlarındaki bir dakikalık gecikmenin yaklaşık olarak 80 euro olduğunu gösteriyor. Buna ek olarak sadece yerde yaşanan gecikmeler nedeniyle ise 25 bin 500 ton fazla yakıt ve bin 100 ton zararlı gazın çevreye salındığı düşünülüyor” diyor. Altınöz, üçüncü havalimanı projesinde yağış miktarına çok dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.