"INTERPACK'ta otonomun ağırlık kazandığını gördük"

Cemal ve Kemal Ayla, "İnsan kaynağında kalite yaratmazsak dijital dönüşümü kaçırırız endişemiz büyüdü" diyorlar.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Rüştü BOZKURT

Eğilim, bilimsel ve teknolojik değişmelerin birikerek yaşam düzenini belirleyecek güce erişmesi olarak tanımlanabilir. TEKNOTREND, teknolojideki küçük değişmelerden haberdar olmak, onların işimizi ve aşımızı nasıl etkileyeceğini, ne yapmamız ve nasıl yapmamız gerektiğinin uyarılarını yapmak için okuyucuya sunulan bir araçtır. Bu araç, teknolojik gelişmeleri magazin-özlü anlama yerine, uygulama-özlü kullanabilmeyi öne çıkarırsa, geleneksel haber verme sınırlarını aşarak, okuyucusunun işini kolaylaştıran, üretimini zenginleştiren bir işlevi yerine getirmiş olur.

Interpack'ta makinelerini sergileyen ülkemiz girişimcilerinin, teknolojik gelişmenin en uç uygulamalarının sergilendiği fuarlardaki eğilimlerle ilgili gözlemleri, uygulama-özlü gelişme yaratma açısından önemli… Neredeyse 20 yıla yakın zamandır Interpack'ta makinelerini sergileyen, gelişmeleri gözlemleyen Aymaksan Genel Müdürü Cemal Ayla ile fuarda eskiden içinde olduğu işe dışarıdan bakıp, kendisine yardım etmek için gözlemler yapan Kemal Ayla'nın izlenimlerini bu yazıda paylaşacağız.

"Zaruretler maharet doğurur"

AYMAKSAN'ın kısa tarihi, yazı kapsamında değerlendirmeler açısından önemli... Kemal Ayla önce Mardin'den Diyarbakır'a, Diyarbakır'dan 1968'de İstanbul Şişli Bomonti'de küçük bir dükkana gelerek tornacılık yapan babasının serüvenini özetliyor: "Nezir Ayla, ilaç makinelerini, matbaa makinelerini, kablo makinelerini, sabun makinelerini tamir eden bir usta. İlk kez 1970' de Doğu İlaç Fabrikası'na bir toz dolum makinesi yapıyor."

Cemal Ayla söze girerek, "Fabrikanın o zamanki sahibi Musevi yurttaşlarımızdan biri. Lübnan'daki dedesinden 40 milyon dolar miras kalmış kendisine... O Türkiye sevdalısı bir yurttaş. Babama, "Cumartesi gelecek, makineyi sökeceksin, pazartesi monte edilmiş çalışır halde bırakacaksın, aynısını yapmak için sana 4 hafta sonu süre" diyor. İstiyor ki makineleri öğrensin, ithal edilmeden ülkemizde yapılabilsin."

Kemal Ayla İltaş İlaç Fabrikasına yapılan şurup karıştırıcının ikinci adım olduğunu söylüyor; "O karıştırıcılar o zaman 15 ile 18 bin dolar bedelle alınıyor. Babamın dükkanının telefon hattı yok, alamıyor, "Size 3 makine yaparım, bana bir telefon hattı verin" diyor. O telefon hala ezberimde 46 74 63. Yani 50 bin dolara alınan bir telefon hattı..." diyerek, nereden nereye gelindiğini somutlaştırıyor.

Anlatılan öyküsünün ardında hangi dinamiklerin, motive edici güçlerin olduğunu merak etmez misiniz? Biz de Ayla kardeşlere soruyoruz:
" İnsanları yoktan var etmeye iten güçler neydi?".
Soru biter bitmez yanıtlıyorlar: "Kıbrıs nedeniyle ABD'nin ambargosu: 'Zaruret maharet doğurdu."

Makine üretiminin o günlerdeki ekosistemini öğrenmek istiyoruz. Cemal Ayla gözlemlerini paylaşıyor bizimle: "Yedek parça altyapısı yokmuş. İlaç sektörü için yapılan karıştırıcılarda, Mercedes otomobillerinin devridaim pompalarının paslanmaz çelik mekanik salmastraları kullanıyormuş babam. İşte bu zor koşullardan bugüne gelişin öyküsüdür makine üretimimiz…" diyorlar.

Interpack ne diyor? 

Cemal Ayla makine üreten tesisin yöneticisi, "Bu seviyeye gelmemizde Özal dönemi açımlarının büyük etkisi oldu. Yedek parça pazarı oluştu. Şu anda yedek parçanın her çeşidine ulaşıyoruz. Yerli üretici belli bir düzeye geldi" diyor. Kemal Ayla da "ekonomik ölçeği ve rekabetçilik faktörünü bir kenara bırakırsak Almanya'nın sahip olduğu imkanlara/yedek parça imkanlarına hatırı sayılır ölçüde sahibiz. Malzeme tedarikinde tabii ki bazı sorunlar var, çok özel malzeme temininde sorunlar yaşanıyor" diye ekledi.

Değerlendirmeyi asıl ilgi alanımıza çekiyoruz: Interpack'ı 30 yıla yakın bir zaman kesitinde izleyen, 2005 ten 2017 ye 5. kez stand açarak katılımı gerçekleştirilen eli taşın altında olan insanlar olarak ne düşünüyorlar, öğrenmek istiyoruz. Önce, fabrikanın ortağı olmayan, sadece ağabeyine yardımcı olmak için şu anda Endüstri 4.0 a yönelik İtalyan ve Alman makinelerini pazarlayan, ancak eskiden üretimin, otomasyonun bizzat içinde olan işin mutfağından gelen Kemal Ayla gözlemlerini paylaşıyor:

• Yenilikçilik ve akıl kullanma belcesindeki gelişmeleri gözlerinizin içe sokan bir yer fuar.

Makinaların kablolaması "şalt ve otomasyon kompenentlerinin tasarımı- odaklı gelişme" hızlanmış.

• Son yıllarda otomasyon ve robot kullanım pratikliği, sıradanlığı ve derinlik kazanmasıdikkat çekiciydi.

• Kodlamanın önemi ve ilkokul seviyesine indirme gerekliliği-robot, PLC uygulamaları ıskalanmaması gereken bir eğilim.

• Bütün fuarlarda lise ve üniversite öğretmen ve öğrencilerinin dolaşıp güdülendirmeleri asıl gelişmenin nerede olacağının göstergesiydi. Cemal Ayla da gözlemleriyle kardeşini tamamlıyor:

• Tasarımda sistemlerin nasıl kullanıldığı, hangi komponentlerin nerede ve nasıl kullanılacağı, basit ancak doğadan / fizik prensiplerinden beslenen, işine akıl katan çalışanların sürekli yaratıcı çözümler uygulanmasını gözlemledik.

• Fuarda gözlemlediklerimiz, teknoloji taklitçiliği yerine yaratıcı yenilikleri uygulamayı ve bunları pazarlamayı zorunlu kılıyor.

• Fuar bizleri kırbaçlıyor: Sürekli geliştirme düşüncemizi besleyen bir etki yapıyor.

• Birbirini taklit eden makine üretmemek, farklılık katmak gerektiği gerçeğini her geçen fuarda tekrar tekrar daha etkili öğreniyoruz.

• Almanya'da firmalar, öğrenciler ve öğretmenlere makinelerinin, tasarımların en gizli, en korumalı yerlerini bile açıyorlar, öğrencilere aydınlatıcı bilgi vererek ileride ülkelerine iyi yetişmiş eleman için her türlü fedakârlığı yapıyorlar, öğrenme ve uygulamanın önemi artıyor.

Interpack'in dili değişiyor

Uzun zamandır dünyanın önemli fuarlarından biri olan Interpack'ı izlemenin yarattığı birikimle bir "karşılaştırma" yapmaya yarayacak gözlemler derlemek istiyoruz. Birikimli iki makine üreticisinin gözlemlerini paylaşalım:

• Sanal gerçeklik makine üretiminin geleceğini yaratıyor.

• Gerçek anlamda "mekatronik" Türkiye'nin anladığı ve anlattığı tanımların, okullarında verdiği eğitimin çok ötesine geçiyor.

• Çin'in fuar ihtiyacı azalırken, Hintliler ve Çinliler'in dünyaya daha fazla entegre olma çabası artıyor.

• Ortadoğu'dan müşteri azalmasını hissettik; siyasi oluşumlar ve istikrarın önemi açıkça ortaya çıkıyor. • Bosch gibi büyük üreticiler, makineyi sergilemekten çok şov yapıyor. Eskiden firmalar sadece sergi yaparlardı. Şimdi komple çözümler ve teknolojik gösteri ile "Bizim seviyemiz budur, gelin size çözüm sunalım" daha çok ön plana çıktı. Son fuarda idari ofisini fuara kurarak müşteriyi ablukaya alıp, kafasını başka yere kaldırmayacak bir strateji izlediklerini gördük.

• Sanal gerçeklik herkesi etkiledi. Müşteriye tüm boyutlarıyla görsel olarak anlatma müşteriyi etkiliyor ve karar vermeye itiyor.

• Mekatronik bizde PLC otomasyonu ve robot programlama odaklı, mekanik tasarımı bilmiyorsan, hiçsin. Mekaniği bilip bunun üzerine otomasyon uygulamayı bileceksin, piyasayı ve komponentleri tanıyacaksın, analitik düşünerek 3D tasarım yapabilecek ve buna yaratıcı yenilikler ekleyeceksin.

• Cemal Ayla "Aslında işime aşık, muhtaç ve iyimser, hevesli bir kişiyim. Ancak ilk kez bu fuarda belki de içinde bulunduğumuz sosyal ve jeopolitik şartların yarattığı atmosferin tesiri ile "Eyvah, teknolojiyi kaçırıyoruz" endişemiz arttı" derken, eğitim sistemi ve insan kaynağı rekabetten uzaklaşmamalı, aksi halde ülke olarak hepimizin sıkıntı çekeceğini ve fuarın bunu net olarak gösterdiğini belirtti.

• Yetişkin ve yaratıcı işgücü her şeyin önüne geçiyor.

• Bizim teorik bilgilendirme ama sahada uygulayamama odaklı eğitim& öğrenim çıktımız, pratiğe dökmeme ve hakkıyla yapılmış staja önem vermeme eğilimini sürdürmemiz hepimizi çok mutsuz edecek.

Türkiye'nin gündeminde neler olmalı?

Gözlem yapmak, belli genellemelere ulaşmak önemli. Ne olduğunu anlatmak da önemli. Asıl önemli olan ne yapacağımız ve nasıl yapacağımız. Ülkemiz ne yapmalı ve nasıl yapmalı? Cemal Ayla içtenlikle gözlemlerini paylaşıyor:

• Bu kafayla Avrupa'yı yakalamamız zor; kafayı değiştirmeliyiz, yoksa hep gelişmekte olan ülke olarak kalırız. Özellikle de yakın çevrede: Doğu Avrupa, Rusya, Avrasya ve Ortadoğu'nun ilerisinde olmak için ileri ülkelere odaklanmalıyız.

• Hintli ve Çinlilerden ilerde, gelişmiş ülkelerin gerisindeyiz, ara yerdeyiz. Orta kalite üretimle gelecek yaratamayız. "Çin' den ve Hindistan' dan kaliteli, Avrupa'dan ucuz" algısını değiştirmeliyiz.

• Ara eleman yetiştirmeye ağırlık vererek bu tuzaktan hızla uzaklaşmalıyız. Mühendis yerine meslek elemanı yetiştirelim. Yüksek teknoloji üretmiyorsam, bu kadar mühendise gerek yok. Ara eleman olmaktan da utanmamalıyız. Bu anlamsız ve bizi perişan eden bir ego.

• Birisi gelip bana "10 milyon USD bağış mı istersin yoksa Bosch'tan; Krones ten ambalaj makinesi tasarımı konusunda yetişmiş 10 Arge Mühendisi mi istersin?" derse elemanı tercih ederim.

• Üretimlerimizde bu işin en üst seviyesinde iş yapan firmaların kullandığı ekipmanları ve malzemeleri kullanıyoruz ancak tek farkımız onları, Hans, Staefano, James, Peter monte ederken bizde Serkan, Hasan monte ediyor. Ancak satışta, fiyatta, kalite algısında bizim en az 2-3 kat üstümüzdeler.

• İtalya'dan Çin'e doğru baktığımızda sanayide ve üretimde çok önemli ve avantajlı bir coğrafi konumumuz var. İstanbul merkez alınınca, 3 saatlik uçuş dairesinde önemli bir yerdeyiz. Bunu canlandırmamız lazım. Bu avantajı şu an dezavantaja çevirmiş tüm faktörleri temizlemek zorundayız.

• Bizim çevremizdeki ülkelerle olan ilişkilerimizin kazandıran ve kaybettiren yönlerini çok iyi hesaplamamız gerekiyor. Cemal ve Kemal Ayla'nın gözlemleri bunlar... Bilenlerin buradaki eksiği tamamlama, yanlışı düzeltme sorumluluğu var. Kimsenin, "...bizi ilgilendirmez!" diye yan çizme hakkı yok, diyerek noktayı koymak istiyoruz.

Ayla Kardeşler tam yetkili olsaydı nelere öncelik verirdi?

• Ezbere dayalı eğitimi kaldırır, proje- odaklı, sorgulamaya odaklı, eleştirel aklı kullanan bir eğitim sistemi inşa ederlerdi.

• Çocuklara mesleki yönlendirmeyi, kişisel beceri ve ülke ihtiyaçları politikalarıyla yöneten bir sistem oluştururlardı, ilkokul sonrasında meslek seçmeyi eğitimin bir parçası haline getirirlerdi.

• Üniversitelerinin sayısı azaltır, niteliklerini arttırırlardı. Nicel değil, nitel gelişmeyi öncelik olarak alırlardı.

• Üretimi, özellikle yüksek teknoloji ürünü katma değerli üretimi toplumun merkezi yapar, üreticinin, üretenin en alt düzeydeki çalışandan patronuna toplum içinde saygınlığını arıtırlardı.

• Evrenin gerçekleri doğa kitabında yazılıdır mantığıyla çocuklar için oyun parklarında, matematik & fi zik uygulamaları ile sanayi müzelerini bütünleştirir; üretime çocukları motive ederlerdi.

• KOÇ Müzesi gibi müzeleri artırır; her sınıfı her sene yollar, çocukların ilgisini çekerlerdi.

• Sanayiye, makinelere, üretime çekerlerdi.

• Üreticilerin sanayide üretip yorulması yerine rant alanında kazanç cazibesini kırar, gençlerin olumsuz rol modelleri seçmelerini önlerlerdi.

• Ortaokul ve lisede fuarlara öğrencilerin katılmalarını teşvik eder, çocuklarda mesleki bilinç yaratacak programlar düzenlerlerdi.

• Ezberci eğitimin, gelişmenin önünü tıkamasını önlerlerdi.

• Makinecinin ölçme ve karşılaştırma yapabilmesinin fırsatlarını yaratan büyük okullarından biri olan fuarların incelenmesini ve metot geliştirmeyi teşvik eder, fuarda firmaların "kendi kendine rekabet ile kazançlarını" herkese gösterirlerdi.

• Alman firmalarının "Ben daha yapılamaz olanı yaptım" / "biz daha iyisini yapana dek en iyisi bu" yarışını ülkemizde yaygınlaştırırlardı.

• Ülkemiz içinde fuarları Ar-Ge arenası haline getirir, gerçek başarıyı ödüllendirirlerdi.

• Müşterilerin iş tanımı ile makinecilerin gelişmesi arasında sıkı bir bağ olduğunu, bu bağı fuarın, değişik yönleriyle kanıtlamasını, herkesle paylaşırlardı.

• Sanayide, üretimde ve satışta gelişme için, fuarlarda "fiyat-odaklı görüşme" yerine "verimlilik ve fonksiyonel gelişme" alanına kayan bir dil gelişmesini sağlarlardı.

• "Her şeyin en ucuzunu üretmeye odaklı üretimden, olması gerektiği kalitede üretim" odaklı bir kalite anlayışı yaratmaya çalışırlardı. Gelişmekte olan ülkelere " kaç kuruşa" bakılmasına razı olmaz, rekabet neyi gerektiriyorsa ona öncelik verirlerdi.