Üç İç Denizin Ülkesi, Salt Beyoğlu’nda kapılarını açtı

Garanti BBVA tarafından kurulan Salt’ın yeni sergisi Üç İç Denizin Ülkesi, kırk yılı aşkın süredir kararlı biçimde arkeoloji, tarih ve doğa odağında üreten sanatçı Handan Börüteçene’nin bugüne kadar düzenlenen en kapsamlı sergisi olarak kabul ediliyor.

Haber Merkezi
YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Garanti BBVA tarafından kurulan Salt’ın yeni sergisi Üç İç Denizin Ülkesi, kırk yılı aşkın süredir kararlı biçimde arkeoloji, tarih ve doğa odağında üreten sanatçı Handan Börüteçene’nin bugüne kadar düzenlenen en kapsamlı sergisi olarak kabul ediliyor. İsmi, sanatçının taşı toprağı ve mavilikleri kadar kültür mirası ile mitlerinden ilham aldığı bir coğrafyaya, Anadolu ve Trakya’yı işaret ediyor. Salt Beyoğlu’nda görülebilecek sergi, sanatçının mezuniyet projesi için yaptığı erken dönem işlerinden ödüllü enstalasyonu Kır/ Gör’e (1985), 1987’de Urart Sanat Galerisi’nde gösterdiği terracotta serilerinden İstanbul’un kamuya açık mekânlarına yerleştirilen büyük ölçekli heykellerine birçok eseri gündeme getiriyor. Bellek yitimine meydan okuyan bir sanat pratiğinin izini süren sergi, Börüteçene’nin tutkularını, işlediği temaları, peşini ısrarla bırakmadığı meseleleri ve üretimindeki yeni açılımları bütünlüklü şekilde keşfetmeye olanak veriyor. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Seramik bölümünde okuyan Börüteçene Arykanda Antik Kenti’ndeki ilk kazı deneyimi, akademi öğreniminin son dönemine denk gelir. İlk kişisel sergisini Paris’te açar, bir yandan da İstanbul’da düzenlenen önemlisergilere katılmayı sürdürür. Akademi’nin İstanbul Sanat Bayramı kapsamındaki 5. Yeni Eğilimler

Sergisi’ne (1985) Kır/Gör enstalasyonuyla katılır. Hacılar ve Çatalhöyük’teki Neolitik konutları örnek alarak kerpiç bir yapı inşa eder. İçini teknolojik aletlerden gazete, banknot ve türlü gündelik nesneye dönemin kutsallarıyla donatır ve izleyiciyi çivi yazılı tabletleri kırmaya davet eder. Türkiye güncel sanat anlatısında hatırlı bir yer edinen iş, 1980’lerin kültürel deneyimlerine paralel olarak tahribatlarla altüst olan şehir manzarasını irdelerken Börüteçene’nin sanat üretiminin iki ana damarını ve sarmal ilişkilerini ortaya koyar:

Kültürler, çağlar, türler, insanlar arası iletişim ile bu iletişimden doğan bilgiyi içeren “yeryüzünün belleği”. Sanatçı Mutfak Ordusu (1984), Ütücüler (1985), Kırma/Gör (1985-1987) ve Kitle İletişimsizlik Araçları vs vs zzzz….bızzzz (1987) gibi işlerinde geçmiş, şimdi ve geleceği ilişkilendirmek üzere Neolitik çağdan günümüze biriken imge, nesne, metin ve formları kullanır. Yeryüzünün Belleği (1995) serisinde kültürel devamlılığı Hititler devrinden beri varlığını sürdüren Anadolu florası üzerinden ele alır: Hattuşa (Boğazköy) Tabletlerindeki bilgiler doğrultusunda Kızılırmak yayı içinden topladığı türlü ot ile tohumun Troya ve Aiolis bölgelerinden gelen toprakla iç içe geçtiği görkemli “bellek kasaları” üretir.

Börüteçene için "yeryüzünün belleği” kavramı,kişisel tarihini de kapsıyor

Sanatçı yıllar boyu İstanbul, Paris ve Kaş üçgeninde bir konargöçer olmayı sürdürür. Bu yer değiştirmeler zaman içerisinde işleriyle arasında, düşünsel olmasa da fiziksel bir mesafe yaratır. Yıllar önce koleksiyonlara giren ya da arkadaşlarına armağan ettiği bir grup iş kaybolur, izi bulunamaz veya türlü sebeple tahrip olur; İstanbul’un açık alanlarındaki heykelleri, mekânların kullanımları farklılaştıkça amaçlarından uzaklaşır ya da kaderine terk edilir. Kaydı tutulmamış, gözden ırak kalmış ve kayıp işlere vurgu yapan sergi, Türkiye’deki kültür mirası ve sanat eserlerine yönelik ihmalkâr tavra da dikkat çeker. Salt’tan Amira Akbıyıkoğlu tarafından programlanan Üç İç Denizin Ülkesi, 14 Nisan 2024 tarihine kadar Salt Beyoğlu’nda ücretsiz görülebilecek.