Büyüyememe sıkıntısı genelleşiyor

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Siz bu yazıyı okuduğunuzda 2014 yılı son çeyreği ve yılın bütünü için gerçekleşen büyüme hızları açıklanmış olacak. Böylece geçen yılın muhasebesini kapatabileceğiz. Son tahminler 2014’ün son çeyreğinde büyüme hızımızın epey düştüğü noktasında birleşiyor. Bu dönemde yıllıklandırılmış büyüme hızının yüzde 1-1.5 düzeyini aşamayacağı kanaati oldukça yaygın. Bu durumda yılın bütünü için yapılan büyüme tahminleri de aşağıya doğru revize ediliyor. 2014 yılı için büyüme tahminini yüzde 2-2.5 aralığına kadar çekenler var. Açıklanacak yeni veriler bize 2015 yılının Ocak-Mart dönemi için yaptığımız tahminleri yeniden gözden geçirme imkanı verecek. Bu günlerde yapılan tahminler 2015’in ilk çeyreğinin de yavaş geçildiği noktasında birleşiyor gibi. 

İlk çeyrek büyümesi yavaş olur, yılın geri kalan kısmında büyümede önemli bir hızlanma sağlanamazsa 2015 yılı da potansiyelin altında büyüdüğümüz bir yıl olacak. Bu önemli. 2011 yılından sonra ekonomide büyümenin yavaşladığını, büyüme hızının potansiyelin altında kaldığını biliyoruz. Ben buna büyüyememe diyorum. Bu yılı da görece düşük büyüme hızı ile geçirirsek Türkiye ekonomisinin “büyüyememe” hastalığına yakalandığı görüşü güçlenecek. Hastalığın tedavisi için gelir geçer konjonktür politikalarının yetmeyeceğini, özel tasarlanmış yeni bir uzun erimli politikalar setinin devreye sokulması gerektiğini söyleyenlerin sesi de daha yüksek çıkmaya başlayacak. 

Bunları durduk yerde moralinizi bozmak için yazmıyorum. Enseyi karartmayın. Büyüyememe illeti sadece bize has bir durum değil. Dünya ekonomisinde oldukça yaygın bir rahatsızlık bu. Ülkelerin çoğu, özellikle de gelişmiş olanlar, küresel durgunluk krizinden çıkmakta zorlandılar. Canlandırıcı politikaların devreye sokulmasına rağmen hem büyümenin yeniden pozitif alana çıkması beklenenden daha fazla zaman aldı, hem de pek çok ülke krizden potansiyellerinin çok altında kalan hızlarla çıktılar. Yani, krizden çıkış görece güçsüz tempoda oldu, sonrasında da büyüme tempoları bir türlü istim tutmadı. 

Temponun yetersizliğinin yanı sıra kriz çıkışının yeterince yaygın olduğu da söylenemez. Örneğin gelişmekte olan ülkeler gelişmişlere kıyasla krizden hem daha çabuk hem de daha güçlü tempoyla çıktılar. Gelişmiş ülkeler arasında da ayrışmalar oldu. Avrupa ülkeleri ve Japonya gibi gelişmişleri neredeyse yerinden kıpırdatmak mümkün olmadı. Buna karşılık ABD ekonomisi öteki benzerlerine kıyasla krizden daha çabuk çıktı ve büyümesini yavaş da olsa belli bir tempoya yerleştirdi. 

Küresel çıkışta ulusal ekonomiler arasında yaşanan bu ayrışmanın büyüyememe sorununun yaygın ve yerleşik bir olgu haline gelmesinde önemli rol oynadığını düşünüyorum. Küresel krizde ulusal ekonomilerde iç talebin çöktüğünü ve bunun krizi daha da derinleştirdiğini biliyoruz. Çin’in başını çektiği, bizim de içinde yer aldığımız bir grup gelişmekte olan ülke krizden daha çabuk ve görece daha yüksek büyüme hızlarıyla çıkması iyimserlik yarattı. Bunun öteki ülkelere bir dış talep desteği sağlayacağı, onları da peşlerine takıp sürükleyeceği ve yaygın bir büyüme süreci oluşacağı düşünüldü. Sonucun böyle olmadığını biliyoruz. Dünya ticaretinin büyük bir kısmının gelişmiş ülkeler arasında yapıldığı, bunların daha benzer, genelde birbirini bütünleyen üretim desenlerine sahip oldukları ve bu nedenle birbirlerine güçlü dış talep desteği sağladıkları gözden kaçırıldı ya da unutuldu. Dolayısıyla, büyümeyen bir gelişmiş ekonominin ( örneğin AB, Japonya gibi) geriden gelen, gelir düzeyi görece daha düşük, üretim deseni daha farklı olan bir ekonominin yarattığı dış taleple büyümesinin zor ya da imkansız olduğunun kavranması zaman aldı. 

Dahası da var. Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olanlara sağladığı dış talep desteği daha büyük. Bu gelişmişlerin büyüyememe sorununu bulaşıcı hale getiriyor. Kendileri büyüyemedikleri için gelişmekte olan ülkelere de dış talep desteği veremiyorlar. Yani, onların da büyüme hızlarını aşağıya çekiyorlar. Gelişmişlerin büyüyememe zafiyeti gelişmekte olan ülkelere de bulaşıyor anlayacağınız. Son dönemde olan da böyle bir şey. Krizde daralan dış ticaret hacmi onarılamayınca gelişmekte olan ülkeler de büyüyememe illetine yakalanıp, yavaşladılar. 

Bugün büyüyememe sıkıntısının genelleştiğine tanık oluyoruz. 2014 zaten yavaş geçilmişti. Şimdilerde sadece bizim için değil Çin ve ABD de dahil tüm ülkeler için 2015 yılı büyüme tahminleri aşağıya doğru revize ediliyor. Dünya ekonomisi senkronizasyonunu bulamadığı sürece bu sıkıntının sürüp gideceğini düşünüyorum.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018