'Garanti KOBİ kredilerinde pazar payı alarak büyüyor'

Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere, bu yıl sektörün KOBİ kredilerinde yüzde 15 büyümesini beklediklerini, Garanti Bankası’nın ise yüzde 20 büyümeyi hedeflediğini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ercan ÜSLÜ  

BAYBURT - Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere, bu yıl banka olarak KOBİ kredilerinde sektörden daha hızlı büyümeyi hedefl ediklerini söyledi. Nafiz Karadere, şimdiye kadar elde ettikleri büyümenin de bu projeksiyonu desteklediğini vurguladı. KOBİ’lerin geçtiğimiz dönemde ölçek büyüttüğüne de işaret eden Karadere, KOBİ başına düşen ortalama kredi miktarının arttığına işaret etti. 

Nafiz Karadere, Bayburt’ta düzenlenen Garanti Anadolu Sohbetleri’nin 105’inci toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında soruları yanıtladı. 

Karadere, bu yıl bankacılık sektöründe KOBİ kredilerinin yüzde 15-16 büyümesini beklediklerini işaret etti. Garanti Bankası olarak bu yıl KOBİ kredilerini yüzde 20 artıracaklarını açıklayan Karadere, “Biz ilk 4 ayda yüzde 8.5 civarında artış sağladık. Garanti Bankası buradan ciddi de pazar payı aldı. Bir takım bankalar KOBİ’lere kredi verme noktasında durgunlar. Ama biz aktifiz ve yüzde 20 büyür diyoruz” dedi. Karadere, geçen yıl KOBİ kredilerinin yüzde 14 büyüme kaydettiğini ve kendilerinin de geçen yıl sektör ortalamasına paralel hareket ettiklerini de hatırlattı. 

Karadere, “Bu yıl sektör ortalamasının üstüne çıkacağız” vurgusunu da yaptı. Karadere şöyle devam etti: “Diğer taraftan parça başına KOBİ’lere verdiğimiz ortalama kredi miktarı da büyüyor. Bu aslında KOBİ’lerin kendi ölçeklerini büyüttüğünü de gösterir. Biz kendi içimizde de mikrodan üste transfer yapıyoruz. 1 milyon cirosu olan 2 milyona yükseliyor. Geçen hafta itibariyle 65 bin lira civarında ortalama büyüklüğümüz var. Geçen yıl 50 bin lira civarındaydı.” 

Kredi faizinin düşmesi için mevduat faizi düşmeli 

Türkiye’de tasarrufların milli gelire oranının çok düştüğünü ve bankacılık sektörünün sürekli ‘Merkez Bankası faizi düşürdü. Siz neden faizleri düşürmüyorsunuz?’ eleştirisi ile karşı karşıya kaldığına da işaret eden Nafiz Karadere, “Ben Merkez Bankasından bunu fonlamıyorum ki! Aslında faizleri de düşürüyoruz. Mesela Merkez Bankası 50 baz puan düşürüyor. Bakıyorsunuz 10-15 gün içinde sektörde bunun yansıması 20-30 baz puan oluyor. Bu bankaların faizi düşürmeme çabasından kaynaklanan bir şey değil” diye konuştu. 

Merkez Bankası’nın faiz indirimlerini bir ‘yön çizmek’ olarak görülmesi gerektiğine değinen Karadere, şöyle devam etti: “Esas mevduat faizlerinin düşmesi gerekiyor. Çünkü banka mevduattan fonluyor. Mevduat faizi düştüğünde, bankalar onu direkt olarak kredi faizine yansıtıyor. Ama gelin görün ki mevduat faizi düşmüyor. Çünkü sektörde 1 birim mevduat karşılığında 1.4 birim kredi var. Dolayısıyla mevduat kıt kaynak. O zaman da bankaların hepsi o mevduata üşüşüyor. Mudi kaçırmamak için 0.25 daha fazla veriyorsunuz. Bir ay sonra bakıyorsunuz mevduat maliyeti ne kadar düşmüş, 25 baz puan. Kredi faizleri de o kadar düşüyor. Asıl problem bu.” 

“Türkiye’de orta vadede faizlerin düşmesini gerçekten istiyorsak, tasarrufların artması gerekiyor” diyen Karadere, bunun da ancak uzun soluklu bir süreçte olacağına işaret etti. Karadere, Merkez Bankası’nın da şu anda ki şartlarla faizde gelebileceği alt seviyeye geldiğini de söyledi. 

Çiftçinin destek parası çalıştığı bankaya yatsın 

Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere, tarım destekleme ürün ödemeleri konusunda da bir öneri getirdi. Her çiftçinin destekleme ödemelerinin çalıştığı bankaya yatması gerektiğini söyleyen Karadere, “Bu ödemeler Ziraat Bankası kanalıyla yapılıyor. Halbuki çiftçilerin çoğu artık özel bankalarla çalışıyor. Şu anda Garanti Bankası’na kayıtlı 160 bin civarında çalışan aktif çiftçi var. Çiftçi zaten parasını çekip bana getiriyor” dedi.

Zora giren turizmciye destek 

“Turizm sektöründe sıkıntı var. Kredi kullananların, geri ödemeleri nakit alkışlarına göre yaz sezonuna kanalize edildi. 100 turist beklerken 50’yi bile alamayacak durumdalar. Bazıları hepten kapattı. Ödemeyecekleri kesin. Yumurta kapıya dayanmadan, diğer alacaklılar üstlerine üşüşmeden biz onları rahatlatarak, ödeme planını yayıyoruz. Bu çalkantılı dönemi onlara atlatmaya çalışıyoruz. Öte taraftan fonlamaya devam ediyoruz. Kişi bazında turizmcilerin hatası olmadığı için onlara yardımcı olmaya ve yaşatmaya çalışıyoruz.”

Baksı’da kadın istihdam merkezi inşa ediyoruz 

Baksı Müzesi Kurucusu Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, Garanti Anadolu Sohbetleri’nde “Kültür-Sanat ve Sivil Toplum Bölgeye Etkileri” konulu bir sunum yaptı. Hüsamettin Koçan, “Bir ülkede ne kadar çok sivil toplum kuruluşu var ise o ülkede demokrasi de bir o kadar ileridedir” diyerek kentlerin gelişiminde sivil inisiyatifl erin önemine dikkat çekti. Bayburt’ta kurucusu olduğu Baksı Müzesi, hakkında da bilgi veren Koçan şöyle konuştu: “Baksı Müzesi’ni geçen yıl 15 bin turist ziyaret etti. Bunun yüzde 25’i yabancı. Önümüzdeki yıl bu rakamı 20 bin olarak hedefl iyorum. Kentin değerlerinin paylaşımı noktasında Baksı Müzesi önemli bir unsur. Yine Baksı Müzesi Vakfı kapsamında, kadın istihdamını artırmak için bir kadın istihdam merkezi inşa ediyoruz. Öte yandan yeni yapılanma modeli kapsamında yine Baksı’da ağustos ayında bir sergi düzenlemeyi planlıyoruz. Bu ulusal bir sergi olacak. Bu bize kendi kültürümüz aracılığı ile turizm ve pazarlama olanağı sağlayacak. Bayburt, birikimlerini yan yana getirir ise markalaşma yolunda önemli adımlar atar diye düşünüyorum.” Baksı Müzesi Doğu Karadeniz’de, Bayburt’un 45 km dışında, Çoruh Vadisi’ne bakan bir tepenin üzerinde kuruludur. Eski adıyla Baksı, bugünkü adıyla Bayraktar köyünde yükselen bu sıra dışı Müze, çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarına aynı çatı altında yer vermektedir. Geleneksel kültürü koruyarak, gelecek kuşaklara aktarmak için araştırmalar yapan, bu zeminden hareketle özellikle kadın istihdamı projelerini uygulamaya koyan bir müzedir.

Bayburt, Turizm Hayvancılık ve Tarımda fark yaratabilir

105. buluşmanın ev sahibi Bayburt oldu: DÜNYA Gazetesi Başyazarı Osman Saff et Arolat’ın moderatörlüğünde gerçekleşen toplantıda, katılımcılar Bayburt iş dünyasına turizm, hayvancılık ve tarım potansiyeline ilişkin birer sunum yaptı.

İskender Çayla: 

“Baksı, Ankara-Kapadokya arasında olsaydı yılda 1 milyon turist çekerdi” 

“Bayburt özeline baktığımızda; Baksı Müzesi, Dede Korkut Şöleni, Bayburt Kalesi, Aydıntepe Yeraltı Şehri, Trabzon, Erzurum gibi önemli tarihi turistik yerlere yakınlığı kent için önemli bir faktör. Bölgenin tanıtımı noktasında ortak işbirliği yapılması lazım. Havalimanı yok. Karayolunda tünel eksiklikleri var. Kente ait logo olmaması, turizm anlamında tanıtım eksikliğini doğuruyor. Yine yurtdışı fuarlara katılımlarda kenti eksik görüyorum. Bilbao, bakımsız, turist çekiciliği olmayan, San Sebastian’ın gölgesinde kalmış bir sanayi şehri idi. Guggenheim Müzesi, 1 milyon ziyaretçisi ile kentin çehresini, turizmini, dünyada bilinirliliğini değiştirdi. Müzenin ardından kent her şeyi düşünmeye ve değiştirmeye başladı. Bayburt’taki Baksı Müzesi ile kıyaslarsak, Baksı’nın kente uzak olmasını fayda olarak görüyorum. Çünkü sanatseverler, eserleri ve yapıyı görmek ve çılgınlığı yaşamak için para zaten harcıyor. Bibao için Guggenheim ne ise Bayburt için de Baksı odur. Bu müze Ankara-Kapadokya arasında olsaydı, yılda 1 milyon turist çekerdi.”

Mahmut Eksiyörük: 

''Köy kooperatifleri birleştirilerek, ilçe bazlı merkez kooperatifi ne dönüştürülmeli” 

“Tarım dünya için önemli ancak bizim için daha çok önemli. Çünkü tarımda çok güçlü yanlarımız var. Ancak varlık içinde yokluk çekiyoruz. Meralarımız boş. Hayvancılık çok düşük seviyede ilerliyor. Bugün hayvan ihraç eder duruma geldik. Tarımda politika sürekli şekil değiştirirken bir uyum sağlanamıyor. Tarıma son yıllarda belki biraz daha önem veriliyor. Ancak hala bir yol belirlemiş durumda değiliz. Türkiye’de yıllarca kooperatifçilik kötü maksatlı anlatılmış ve çiftçi korkutularak kötü niyetli kişilere kar sağlamış. Türkiye’de bugün hangi ürünün ne kadar üretildiği bilinmiyor. Bunu bilmeden nasıl ilerleyeceksiniz. Kooperatifi miz Tire Süt’ün 2093 ortağı var. Günde 300 ton süt toplayarak bugün Türkiye’nin bu alanda en büyük kooperatifi yiz. İşimize hiçbir siyaset bulaştırmadık, çalmadık ve çaldırmadık. İşte bugün buradayız. 300’ün üzerinde çalışanımız var. Ortak kullanıma açtığımız makine parkından akaryakıt istasyonumuza kadar birçok tesisimizi kurduk. Pastörize süt tesisi kurduk. Yine et işleme tesisi kurduk. Köy kooperatifl eri birleştirilerek ilçe bazlı merkez kooperatife dönüştürülebilir. Dünyada açlığı önlemek ve barışı sağlamak için tekelleşme değil, kooperatifl eşme olmalıdır.”

Prof. Dr. Gülsün Sağlamer: 

“Sürekli öğrenen bir toplum yaratmak gerekiyor” 

“Eğer sizin kaliteli insan kaynaklarınız varsa, size turizmden tutunda her şeyi getirirler. Eğitim, kültür ve sanat yaratıcılığın ve yenilikçiliğin artması açısından çok önemli rol oynamaktadır. Önce kendimizi çevremizi duyarlı hale getirip, çevre duyarlılığımız etkinleştirmemiz gerekiyor. İtici motivasyon içinse yaratıcılık ve yenilikle birlikte teknolojiyi beslemektir. Biz bunları çocuklarımız için yapacağız. Biz bunu kız çocuklarımızın her alanda ön safl arda daha çok yer alması için yapacağız. İnsan kaynaklarının niteliğini geliştirerek yaratıcı ve yenilikçi genç kuşakların yetişmesine olanak sağlamak için yapacağız. Vatandaşlık bilincini teşvik etmek, canlı, girişimci, erişebilirlik, entegre olmuş kentsel ve kırsal topluluklar yaratmak için yapacağız.”

Prof. Dr. Asaf Savaş Akat: 

“Disiplinli bir bütçe ve mali istikrar kaydedildi” 

“2001-2015 yılları arasında yumuşak iniş arayışı başlarken, dış açıkta sürdürülemez artışa karşı tedbirler alındı. Türkiye’de, 2015 sürpriz bir yıl oldu. Güçlü büyüme ve TL’ye sert değer kaybı yaşanırken, “2016 yılı belirsizlik artıyor mu?” sorusuyla birlikte, piasalarda küresel yavaşlama ve gerginlik gözlendi. Uzun dönemde büyüme, vasat gerçekleşirken, kapalı komuta ekonomisi sonrasında kriz kaçınılmaz oldu. 1980 ile 1999 arasında ise dışa açılma ve AB ile Gümrük Birliği sonrasında mali istikrar olmadan piyasa reformlarının da sonunda kriz yaşandı. 2000 ile 2007 arasında kamu maliyesinde disiplin mali istikrar, yapısal reform, hızlı büyüme dönemi başladı. 2008 ile 2010 yılları arasında küresel mali kriz boy gösterirken, 2011 yılından sonra sürdürülebilir büyümeye geçiş ve iç ve dış talebi dengeledi. Sonuç olarak, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi dönüşümü çok mesafe kat etti. Küresel ekonomi ile bütünleşme sağlanırken, disiplinli bir bütçe ve mali istikrar kaydedildi.”