Yabancı hiçbir yıl DİBS'ten böylesine kaçmamıştı

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

İlk altı ayın rakamları belli oldu ve yabancıların devlet iç borçlanma senetlerinden ilk kez böylesine uzak durmaya çalıştıkları ve net anlamda rekor düzeyde satış gerçekleştirdikleri görüldü. Yabancılar, yılın ilk yarısında devlet iç borçlanma senetlerinde tam 4.3 milyar dolarlık net satış yaptılar. Bu, en azından ilk yarılar itibariyle bir rekora işaret ediyor. Daha önce hiçbir yılın ilk yarısında böylesine bir çıkış görülmemişti. 

Üstelik bu düzey, haziranın son haftasında gerçekleştirilen 320 milyon dolarlık alıma rağmen oluşmuş durumda. Yani son haftadaki bu alım olmasaydı, yabancı çıkışı 4.6 milyar doların üstünde oluşacaktı.

Yılın ilk yarısındaki 4.3 milyar dolarlık net DİBS çıkışı, altı aylık dönemler itibariyle en yüksek ikinci çıkış anlamına geliyor. Daha önce 2007 yılının ikinci yarısında 5.6 milyar dolarlık net çıkış görülmüştü.

Dünya, 2007'den başlayarak bir küresel krize girmiş ve bu durum bizi de etkilemişti. Ya şimdi ne oluyor? İlk yarıdaki 4.3 milyar dolarlık çıkış bir küresel krizin ayak sesleri anlamına mı geliyor, FED'in faiz artıracak olmasından kaynaklanan bir çıkışa mı işaret ediyor, yoksa bizim içerde kendi ayağımıza kurşun sıkan uygulamalarımız ve seçim mi bunda etki yapmış bulunuyor? Ya da bu etkenlerin tümü bir araya geliyor ve bizi cendereye mi sokuyor? Aslında denilebilir ki, "Bu yıl ne oldu da böylesine yüklü miktarda çıkış yaşanıyor" sorusunun net ve tek bir yanıtı yok.

Faiz iyi ama, şu kur oynaklığı

Faiz oranımız, benzerimiz ülkelere göre iyi sayılır; bizden yukarıda olanlar da var, aşağıda olanlar da. En azından bizde yüzde 10 dolayında seyreden faiz, Avrupa ve Uzakdoğu'daki oranlarla kıyaslanmayacak kadar yüksek. O zaman bu yabancılar niye nazlanıyorlar ki Türkiye'ye para getirme konusunda. Hatta nazlanmak ne kelime, ne diye Türkiye'den uzaklaşmayı tercih ediyorlar ki...

Bugün gir Türkiye'ye, 1.000 dolarını 2.70'lik kurdan TL'ye çevir ve eline geçen 2.700 lirayı yüzde 10'dan kamu kağıdına bağla, bir yıl sonra elde ettiğin 2.970 lirayı da yeniden dolara çevir ve git. Güzel güzel para kazan! 

Ama Hans ve George kaygı içinde, bunu da dile getiriyorlar zaten:

"İyi söylüyorsunuz, güzel söylüyorsunuz, hesap da çok güzel ama, bizim yüzde 10 faiz kazanacağımız bu bir yılda dolar yüzde 11 bile artsa, yani 3 liraya çıksa, biz elimize geçen o 2.970 lira ile getirdiğimiz 1.000 doları alamıyoruz ki, alabildiğimiz dolar 990'da kalıyor. Biz zarar ediyoruz, zarar. Siz bize doların artış hızının faizden yüksek olmayacağını garanti edebiliyor musun, bakın o zaman nasıl geliriz."

Bu gerekçe ve itiraz karşısında bize de yutkunmak düşüyor. "Şu koalisyonu bir kuralım, bakın her şey nasıl yoluna girecek, göreceksiniz" diyecek oluyoruz, mütebessim bir ifadeyle şunu soruyorlar:

"Yani o zaman Merkez Bankası'na kimse karışmayacak mı artık, Merkez Bankası kur çok yükselme eğilimi gösterirse gereken her türlü adımı atabilecek mi, var mı bunun bir güvencesi?"

Konuyu değiştirme çabasıyla, "Hep doların çok hızlı artacağından endişe ediyorsunuz, ama ya tersi olursa, bugün 2.70'ten sattığınız doları, faiz geliri de elde ettikten sonra 2.50'den alırsanız, karınız nasıl katlanır" diye atılıyoruz. 

İkisi ağız birliği etmişçesine "Olabilir de, biz böyle milyar dolarları bir varsayıma dayanarak nasıl riske atabiliriz; çok daha garantili, az kazandıracak ama hiç olmazsa anaparamızın erimeyeceğini bildiğimiz ülkeler var" karşılığını veriyorlar.

Kapıya yönelirken, "Bir gün yine geliriz" demeyi de ihmal etmiyorlar. Bakakalıyoruz arkalarından ve düşünüyoruz:

Evet, gelirler bir gün yine gelmeye de, acaba biz "ne yapınca" ya da belki daha önemlisi "ne yapmamaya başlayınca" gelirler?
trbvtbr.png

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar