2040 Türkiyesi için çeyrek asırlık öneriler

Vizyon projelerle yeni dünyada bir ekonomik denge unsuru olmak için çabalayan ülkelerin girişimleri, şimdilik Trump politikalarının gölgesinde kalmış olabilir. Fakat bu durum, Türkiye'yi yeni dönemde bir ekonomik kalkınma hikayesi yazmak gayretinde rehavete itmemeli.

2040 Türkiyesi için çeyrek asırlık öneriler

RECEP ERÇİN

Dr. Bülent Denkdemir, BMC ve Togg gibi simge kurum­larda yöneticilik yapmış bir isim. İş yaşamında çeyrek asrı bulan tecrübelerini, profesyonel yöne­ticiler ve iş insanlarına yol göster­mesi için ‘Yönetim Hayata Benzer’ adlı kitabında derlemiş. Bir dö­nem medya yöneticiliği de yapmış Denkdemir'in geçen hafta düzen­lediği kitap tanıtım toplantısında, iş dünyası ve medyadan birçok ta­nıdık sima yer aldı. Denkdemir'in kitabının sayfalarını karıştırır­ken 2040 Türkiyesi için önerdiği iş modelleri dikkatimi çekti.

85 milyonun envanteri çıkarılmalı

Denkdemir, Türkiye'nin stra­tejik yolculuğunun bir kolektif yönetim konusu olduğunu ve bu konuda emek harcamayı, gayret göstermeyi bir vatandaşlık göre­vi bilmiş. Bugünden başlayarak 2040 yılının lider ve güçlü Türki­ye'sinin stratejik planlaması ko­nusunu ana başlıklar halinde ele alan Denkdemir,

"Bugünün Türkiye'sinin 85 mil­yonluk insan kaynağının, kurum­sal bir holdingin insan kaynakları yönetim sisteminin titizliğiyle ele alınarak envanterinin çıkarılma­sı" gerektiğini vurguluyor.

Bu çalışmayla her bir değerlik ferdin, eğitim ve ekonomik du­rumu, yetenekleri, tercihleri gi­bi özelliklerinin analiz edilme­sini öneren Dr. Denkdemir, bu­nunla birlikte bu insan kaynağı çalışmasından hareketle 2040 vizyonu dikkate alınarak aradaki dönemde ülkenin belirlenen ön­celikleri, sektörleri ve projeleri doğrultusunda insan kaynağının nasıl kullanılacağına, nasıl hazır­lanacağına ilişkin kapsamlı bir proje çalışması yapılması gerek­tiğini dile getiriyor.

Kamu-özel sektör birlikteliğine üç kritik örnek

Yine benzer şekilde iş dünya­sı ile yapılacak stratejik çalışma­larla, 2040 vizyonuna paralel ola­rak inşa edilecek ve geliştirilecek teknoloji, sanayi ve ti­caret sistemlerinin tespit edilmesi, yatırım öncelikle­rinin belirlenmesi ve uygulama planına dönüştürülmesi gibi unsurlara işaret eden Denkde­mir, bütün bu çalışmaların dev­letin onayının ve desteğinin alı­narak ancak diğer yandan da özel girişim çevikliğini de sürece ka­tarak ve mutlaka kolektif bir pro­je yönetimi anlayışı ile ilgili ya­pılmasının önemine değinmiş.

Tam da bu noktada devlet ve özel sektör stratejik iş birliğinin çok güçlü ve başarılı olarak uygulan­dığı birkaç örneğe yer veren ya­zar, Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra düzenlenen İzmir İktisat Kongresi çerçevesinde alınan ka­rarlara dikkat çekiyor.

Bundan sonra ikinci iş modeli olarak Savunma Sanayi Başkan­lığı'nın bir çatı kurum olarak ne kadar önemli bir işlev gördüğüne değinen Denkdemir, üçüncü kıy­metli örnek olarak ise Togg, mil­li otomobil projesini ele almış. Özellikle buradaki güçlü devlet vizyonuna işaret eden Denkde­mir, hem kamu hem özel sektör olarak hem de sivil toplum olarak burada gösterilen ortak iradenin başarısına işaret ediyor.

Savunma yetenekleri milli olmalı

Ülkenin stratejik alanlarda yer­li ve milli varlıklarının mutlaka oluşturulması gerektiğini belir­ten Denkdemir, özellikle savun­ma sanayindeki kritik ürünlerin mühendislik ve üretim yetenek­lerinin muhakkak ülke içinde ol­masının önemini vurguluyor.

Bir gün ülkeyi savunma durumunda kalacağımız zaman başka ülke­nin onayına ihtiyaç duymaması gerektiğini dile getiren Denkde­mir, bunun yanında sağlık sektö­ründe de yerli üretim teknolojile­ri konusunda ilaca erişim ve ilaç fiyatlarının döviz kuruna bağım­lı olmaması gerektiğini hatırlatı­yor. "Birbirine kenetlenmiş insan kaynağının, bir organizasyonun en büyük gücü olduğunu" ifade eden Denkdemir, gençlerin ayrı­şarak değil ortak duygusal, kültü­rel ve ekonomik değerler üzerinde uzlaşarak ve el ele vererek ortak bir geleceği inşa etmelerini umut ettiğini de kitabında not düşmüş.

Türkiye’nin yanı başında serpilen yeni rakipler

Denkdemir'in kitabında dikkat çektiği unsurlar bana iki ayrı ki­tabı anımsattı. Bunlardan ilki ik­tisatçı Mariana Mazzucato'nun Türkçe'ye ‘Girişimci Devlet: Ka­mu Sektörü-Özel Sektör Karşıtlı­ğı Masalının Çürütülmesi’ adıyla çevrilen çalışması, ikin­cisi ise 2015-2018 Enerji ve Tabii Kaynaklar, 2018-2020 Ha­zine ve Maliye Bakanı Dr. Berat Albayrak'ın ‘Burası Çok Önemli’ kitabı. İktisatçı Mazzucato, özel sektörün nihai olarak tüketicile­re sunduğu birçok ürünün teme­linde, kamunun ihtiyaç ve giri­şimlerinin ve yönlendirici destek ve yatırımlarının olduğunu çe­şitli örneklerle kitabında okurla­rına aktarıyor.

Albayrak da kita­bında ülkenin milli değerlerinin ekonomiye kazandırılmasının bağımsız bir milli iktisadın teme­lini oluşturacağını, görevleri sü­resince edindiği tecrübeler çer­çevesinde okurlarına anlatmış. Körfez'de birçok ülkenin gelecek vizyonu ortaya koyarak yatırımcı çekme projelerini Trump'ın tari­fe ve ABD'yi önceleyen politika­ları gölgede bırakmış olsa da yeni küresel düzende bölgesel lider ol­ma vizyonu ile hareket eden Tür­kiye'nin ekonomik anlamda bur­nunun dibinde yeni rakiplerinin serpilme çabalarını göz ardı et­memesi gerekiyor.

Kaynak: DÜNYA - İSTANBUL