AI devrimi, ekonomi ve ticari politikaları derinden sarsacak

Yapay zekâ (AI) kaynaklı teknolojik atılım, dünya ekonomisinde yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Bu durum, 1960'lardaki verimlilik artışının yol açtığı küresel çalkantılar gibi, mevcut düzeni sarsma potansiyeli taşıyor. ABD, yayınladığı AI planları ve ihracat teşvikleriyle bu devrimin öncüsü olmayı hedefliyor.

AI devrimi, ekonomi ve ticari politikaları derinden sarsacak

BARIŞ SAZAK
Yönetim Danışmanı

Dünya ekonomisindeki kı­rılma dönemleri siya­si olaylarla hikayeleşti­rilse de kök nedeninde genellikle bir teknolojik atılım yer alır. Gü­nümüzde yapay zekâ (AI) kaynak­lı devrimin henüz başındayız. İlk nüvelerini günlük hayatımızda görmeye başlasak da bu teknolojik atılımın sebebiyet vereceği siya­si hadiseler ve düzenlemeleri da­ha tecrübe etmedik. Şu aşamadaki yorumlar konvansiyonel endüstri­lerin ve iş gücünün yaşayacağı ola­sı dönüşümü, kaygıyla karşılamak­ta. Aslında bu, karşılığı olan bir kaygı. Çünkü bahse konu tekno­lojik atılım, ekonomideki verim­lilik artışını doğrudan etkilemek­te. Ekonomideki verimlilik artışı­nın, istihdam artış hızını solladığı 1960’ların sonunda, dünya ekono­misinin nasıl bir girdaba girdiği or­tada. Süreç akabinde, tüm dünya­da toplumsal ayaklanmalar, petrol krizi ve para sisteminin değişme­siyle tarihte yer etti. Geçmişte ol­duğu gibi günümüzde de ‘AI’ dev­rimi haliyle ülkelerin ekonomi ve ticari politikalarını derinden sar­sacaktır. Konu insan hayatının kıl­cal damarlarına kadar tesir eden veçhelere sahip. Bu sebeple işin ta­şıyıcısı konumunda olan idareler ilk hamlelerini yapmaya başladı bile. Temmuz ayında ABD hükü­meti ‘AI Aksiyon Planını’, pazar li­derliğini hedefleyen bir şirket gibi, rekabetçi bir diskur kullanarak ya­yımladı. Akabinde de ‘ABD Yapay Zekâ Teknolojisi Ürünlerinin İh­racatının Teşviki’ başkanlık kararı kamuoyuna tanıtıldı.

Trumponomıcs ve dijital dünya

Dünya ekonomisinin ABD’nin geniş tüketici pazarına olan bağım­lılığı, Washington’a sene başından beri tarımdan sanayi tarifelerine kadar birçok alandaki ticari savaş­larda büyük bir pazarlık gücü sağ­ladı. Trump hükümetinin zorlayı­cı ticari tercihleri ve birçok ülkey­le devam eden müzakereleri, daha çok toz kaldıracak gibi duruyor.

Mal ticaretinde devlet aygıtının doğrudan müdahaleleri, başlıca ikili ticaret ilişkilerinin şekillen­mesinde önemli rol oynamaya de­vam ediyor. Bu dinamikler, büyük ekonomiler arasındaki ticaret akı­şını belirlediği gibi diğer ticaret or­taklarıyla ilişkilerini de ciddi şe­kilde etkiliyor. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) istatistikleri de ‘frien­dshoring’ akımının artışta olduğu­nu diğer tarafta ‘nearshoring’ ola­rak kavramsallaşan yakınsayan te­darik zincirlerine yönelimin azalış eğiliminde olduğunu göstermekte.

Ancak dijital dünya biraz daha sert. Küresel yapay zekâ ekonomi­si ve ticari yolculuğu daha çok ‘ya hep ya hiç’ prensibiyle ilerleyecek gibi. ABD ilk uyarı fişeğini 21 Şu­bat 2025’te ‘Directive to Prevent the Unfair Exploitation of Ame­rican Innovation’ kararıyla yak­mıştı. Karar, Dijital Pazarlar Yasa­sı (DMA) ve Dijital Hizmetler Ya­sası (DSA) ile Avrupa Birliği başta olmak üzere, Türkiye ve İngiltere gibi ülkelerin büyük teknoloji fir­malarına uyguladığı dijital hizmet vergilerini engellemeyi amaçla­makta. ‘America First’ ticaret po­litikası kapsamında alınan bu ka­rar ile bahse konu ülkelere gümrük vergileri ve ticaret kısıtlamalarıyla misillemeler geldi.

Asya Pasifik Ekonomik İş Birliği Konferansı’nın 5 Ağustos tarihin­de gerçekleşen ‘Dijital ve AI’ tema­lı Bakanlar oturumunda da Beyaz Saray Teknoloji Direktörü, ülke­leri Avrupa’nın aşırı düzenleme­ci modelini izleyip geride kalmak yerine, ABD safında yer almaya davet etti. Küresel yapay zekâ re­gülasyonlarına soğuk bakılırken, bu konuda ilerlemenin küresel yö­netişim ile kesintiye uğramama­sının altı çizildi. Washington, AI kullanımını da iki kutuplu bir ter­cihe indirgedi: Açık ve değer odaklı Amerikan ekosistemi veya kapalı ve gözetim temelli Çin modeli.

Uluslararası düzlemde karar alı­cılar yapay zekâ ve dijital gelecek­lerini ABD teknolojisine bağlama­nın motivasyonu ve risklerini net­leştirmeli. ABD, ‘tüm kozlar bizde’ anlayışıyla hareket ederken gü­venilir bir teknoloji ortağı olabilir mi? Bu soruya cevap vermeden ko­nuyu, siyasetin ötesinde, kurum­sal şirketler boyutuyla da değer­lendirmemizde fayda var.

AI devrimi, ekonomi ve ticari politikaları derinden sarsacak - Resim : 1

Kurumsal yatirimlar ve regülasyon

Tüm bu gelişmeler işin dijital ve AI tarafının önümüzdeki dönem­de uluslararası siyasi ajandalarda daha fazla yer edeceğini teyit et­mekte. Tablo 1’de yer alan piyasa değeri bakımında küresel ilk 10’un yedisi Microsoft, Apple, Amazon, Google ve Meta’nın dahil olduğu dijital devler. Yapay zekâ alanın­daki en büyük Ar-Ge atılımını ya­pan gruplar da bunlar. Microsoft ve Alphabet gibi devler, OpenAI ve Anthropic gibi girişimlerle yaptık­ları ortaklıklarla yapay zekâ değer zincirinin yüzde 78’ini kontrol et­mekte.

Listelenen ABD ve Çin menşe­li dijital devlerin rekabetlerinin hem siyasi hem kurumsal sevi­yede birçok etkisi söz konusu. En başta ülkelerin kendi içindeki ya­salarla rekabetin sürdürebilirliği sağlanmaya çalışılıyor. Dijital pa­zarlarda devletlerin rekabet ku­rumlarının müdahalelerinin sayı­sı 2020'den bu yana 10 misli artış gösterse de arzu edilen piyasa so­nuçlarına ulaşılamadı. Bu şirket­ler sahip oldukları devasa maddi güçle tüm yatırım trendlerini şe­killendirmekte. Son beş yılda ve­ri merkezi sıfırdan yatırımlarının üçte birini, küresel doğrudan Ar- Ge yatırımlarınınsa beşte birini gerçekleştirdiler. ABD Federal Ti­caret Komisyonu verilerine göre Alphabet, Amazon, Apple, Meta birleşme satın alma tarafında da liderliği bırakmadı ve son 15 sene­de bine yakın işlemle sektörü do­mine ettiler. Bu durum da rekabet otoritelerini aksiyon almaya zor­lamakta.

AI devrimi, ekonomi ve ticari politikaları derinden sarsacak - Resim : 2

ABD’nin konuya bu kadar sert yaklaşması boşuna değil

Bu genel kurumsal resim, ortaya net bir tablo koymakta. Büyük di­jital platformların AI dönüşümü, hem aynı ülkelerdeki mütevazi ya­tırımları hem de gelişmekte olan dünyanın büyük bir kısmını bu sü­recin dışında bırakıyor. Internet okuryazarlığı dijital altyapı gibi unsurların yanında maddi olarak da bu yatırımları sübvanse etmek Türkiye gibi ülkeler ve şirketleri için kolay değil. Haliyle ana küre­sel bloklardan birine yönelmele­ri kaçınılmaz bizim gibi ülkelerin. ABD’nin konuya küresel seviyede bu kadar sert bir tavırla yaklaşma­sı da boşuna değil.

Yine de ülkelerin rekabet otori­teleri birtakım düzenlemeler ge­tirmek niyetinde. Türkiye’nin de AB’nin bu doğrultuda 2026’da uy­gulamaya başlayacağı ‘EU AI Act’ mevzuatına yakınsayacağını var­sayabiliriz. Yapay zekâ teknoloji­lerinin etkilerini ve hukuki altya­pı ihtiyacını incelemek üzere sene başında Meclis Araştırma Komis­yonu teşkil edildi. Türkiye, ‘2024– 2025 Ulusal Yapay Zekâ Eylem Planı’ kapsamında, etkin iş gücü­nün artırılmasını, akademik insan kaynağı ve bilgi birikiminin güç­lendirilmesini, Türkçe büyük dil modellerinin geliştirilmesini he­defliyor. Planlar elle tutulur adım­lara nasıl dönecek, önümüzdeki dönemde daha net göreceğiz.

Gelişmekte olan ülkeler için olası hamleler ve riskler

Hiç şüphesiz Tablo-2’de yer alan ABD ve Çin menşeli şirketlerin ya­tırımları ve kurumsal kapasitele­ri bariz bir üstünlüğü göstermek­te. Sene başında Deepseek AI ve ChatGPT üzerinden tartışılan ABD-Çin rekabetinin nasıl sey­redeceği önemli bir konu. Ancak ABD markalarının güçlü imajı ve donanım-çip seviyesinden kulla­nıcıya ulaşan entegrasyon imkâ­nı; dünyanın en gelişmiş büyük dil modellerine (LLM), ileri makine öğrenimi araçlarına ve bilişim alt­yapısına anında erişim anlamına gelmekte. Ancak bunun kullanıcı ülkeler için risk boyutu da göz ardı edilemez. Böylesine bir entegras­yonu kullanacak kamu kurumları, sağlık altyapıları, bankacılık sis­temleri olası bir API müdahalesi, veri akışının durması ya da algo­ritma kısıtlaması karşısında felce uğrayabilir. Bu nedenle seçim yal­nızca ABD/Çin teknolojisi ile AB düzenlemesi arasında değil.

Ana bloklar haricinde kalan Türkiye gibi ülkeler, AI modelle­rini kendi riskleri kapsamına uy­gun şekilde lisanslayabilir. Bil­hassa açık kaynak geliştirme ve veri egemenliği hayati önemde­dir. Tüm maliyetlerine rağmen ba­ğımsız altyapı için Ar-Ge, iş gücü, yerel start-up ekosistemi ve bulut altyapısını desteklemeliler. Ba­in & Company analizine göre Su­udi Arabistan, Hindistan, Fransa, Japonya, Kanada ve BAE gibi ül­keler, yerel yapay zekâ modelleri geliştirmek, veri merkezlerini ge­nişletmek ve enerji altyapılarını modernize etmek için toplamda yüz milyarlarca dolarlık yatırım gerçekleştiriyor. TÜSİAD son ra­poruna göre Türkiye’nin AI yatı­rımları, yalnızca yarım milyar do­lar seviyesinde.

Ülkelerin şirketlerle paydaş olması yakındır

Muhtemelen ilerleyen yıllar ya­pay zekâ için maliyetleri dengele­mek adına, gelişmekte olan ülke­ler arası iş birliklerin doğmasına da sebebiyet verecektir. Alterna­tif ortaklıklarla daha güçlü biçim­de masaya oturabilecek bu ülke­ler, uluslararası siyasi boyutta da bugün tüm kozları elinde tutanın, yarın bunu kötüye kullanmayaca­ğına dair güvenceler talep edecek duruma gelebilirler. Serbest piya­sa bayraktarı ABD gibi ülkelerin­se bahse konu dijital devler ve iş­lemci/çip şirketlerinde doğrudan hisse sahibi olarak paydaş olduğu günleri de uzak olmayan bir gele­cekte görebiliriz.