Albert Einstein, kriz koşullarında radikal ekonomik öneriler sunuyor

Dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü bilim insanlarından olan fizikçi Albert Einstein'ın ekonomi üzerine de fikir ürettiğini, ilgilisi dışında pek az kimse bilir. Yaşadığı dönemin krizlerle geçen koşullarından etkilenen Einstein'ın iktisadi bakış açısı, kamu çıkarı gözetirken özel müteşebbisi de dışlamayan kalkınmacı bir çerçeve çizer.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Albert Einstein, kriz koşullarında radikal ekonomik öneriler sunuyor

E=mc2” fizik dersi alan hemen herkesin aklın­da yer etmiş belki de dünyanın en ünlü formülü. İzafi­yet Teorisi ile bu formülün muci­di ise meşhur bilim insanı Albert Einstein. Nobel Fizik Ödülü sahibi Einstein’in ekonomi üzerine göz­lem görüşleri pek sık manşetlere çıkmaz ancak ünlü bilim insanı, “İlk bakışta astronomi ile ekonomi arasında temel bir yöntem farkı ol­madığı” görüşüne karşın ciddi yön­temsel farklılıklar olduğunu 1949 yılında yayımlanan bir makalesin­de dile getirmiştir. Monthly Re­view dergisinin Mayıs 1949’da ya­yımlanan ilk sayısındaki yazısında Einstein, şöyle diyor: “İki alanda­ki bilim insanları da belli olaylar arasında genel geçer yasalar bul­maya ve böylece söz konusu olay­lar arasındaki ilişkiyi olabildiğin­ce anlaşılır kılmaya çalışır. Lakin gerçekte bu iki alan arasında ciddi yöntemsel farklılıklar vardır.” Bu yazının Türkçe çevirisini, akade­misyen İbrahim Berkan Karataş yapmış. Einstein, söz konusu ya­zısında “Ekonomide genel yasala­rın keşfedilmesini zorlaştıran şey, gözlemlenen ekonomik olayların çoğunlukla birden çok faktörden etkilenmesi ve bu faktörlerin ayrı ayrı değerlendirilmesinin güç ol­masıdır” der. Ayrıca insanlık ta­rihinin sözde uygar döneminden itibaren biriken deneyimlerin yal­nızca ekonomik olmayan pek çok etken tarafından şekillendirildiği­ni ve sınırlandığını vurgular.

Üretim, emek ve dağıtımın organizasyonu planlı olmalı

Einstein, ekonomiye dair bu gö­rüşlerini ‘Neden Sosyalizm?’ baş­lıklı yazısında dile getiriyor. Ancak ünlü bilim insanının ekonomiye dair fikirleri bununla sınırlı de­ğil. Einstein, 1943 yılında yayım­lanan ‘Benim Gözümden Dünya’ adlı kitabında fizik dışındaki ko­nulara değiniyor. Burada ekono­miye ilişkin görüşlerini sıralayan Einstein’ın planlamayı savunan ve kalkınmacı bir bakış açısına sa­hip olduğu görülüyor. Yazıldığı dö­nemdeki ekonomik zorlukların etkisini göz önüne alarak Einste­in’in şu tespitleri dikkatimi çek­ti: “Dünyanın ihtiyaç duyduğu gıda maddeleri ve diğer mallar eskiden olduğundan çok daha az çalışma saatinde üretilebilir. Ancak bu, iş­bölümü ve üretilen malların dağı­tımı sorununu çok daha zor hale getirdi. Hepimiz, ekonomik güç­lerin serbest oyununun, bireyin düzenlenmemiş ve sınırlanma­mış zenginlik ve güç arayışının ar­tık bu sorunların otomatik olarak tolere edilebilir bir çözümüne yol açmadığını hissediyoruz. Değerli üretken enerjilerin boşa harcan­masını ve nüfusun bazı kesimleri­nin yoksullaşıp vahşiliğe geri dön­mesini önlemek için üretim, emek ve dağıtımın kesin bir plan üzerin­de organize edilmesi gerekir. Sı­nırlandırılmamış kutsal egoizm ekonomik yaşamda feci sonuçlara yol açıyorsa, uluslararası ilişkiler­de daha da kötü bir rehberdir.” Son cümle, Trump’ın şekillendirdiği piyasalar ve ticari dengeler açısın­dan bakarsak, bugünün dünyasına da ışık tutar cinsten.

Asgari ücret ve asgari geçim konusu üzerine

Kitabında dünyadaki ekonomik kriz üzerine düşüncelerini de kale­me alan Einstein, “Dünyada mev­cut insan emeğinin sadece bir kıs­mı yaşam için gerekli olan toplam tüketim mallarının üretimi için ge­reklidir. Tamamen özgür bir eko­nomik sistemde bu gerçek işsizliğe yol açacaktır. Burada analiz etmeyi teklif etmediğim sebeplerden do­layı, insanların çoğunluğu yaşamı­nı sürdürülebileceği asgari ücretle çalışmaya zorlanmaktadır” diyor. Bugün ülkemizde de genel bir so­run olan asgari ücret ve çevresinde genişleyen halka düşünüldüğünde Einstein’in görüşleri güncelliğini koruyor. Einstein, o günün koşul­larında; “Kitlelerin satın alma gü­cünün, mallar açısından ölçüldü­ğünde, belirli bir asgari seviyenin altına düşmesini bir şekilde ön­leyebilseydik, bugün yaşadığımız gibi endüstriyel döngüde durma­lar imkansız hale gelirdi. Bunu ba­şarmanın mantıksal olarak en ba­sit ama aynı zamanda en cüretkar yöntemi, tüketim mallarının top­lum tarafından üretildiği ve dağı­tıldığı tamamen planlı bir ekono­midir” fikrini öne sürüyor. Bunun­la birlikte “Sanayinin kontrolünün aniden kamunun eline geçmesinin üretim açısından yararlı olacağı­na da inanmıyorum; özel girişim, sanayinin kendisi tarafından kar­telleşme biçiminde ortadan kaldı­rılmadığı sürece, faaliyet alanında bırakılmalıdır” diyerek özel müte­şebbisin piyasada bir oyuncu ola­rak kalması gerektiği görüşünü de not düşmüş.

Ekonomik özgürlük sınırlandırılmalı mı?

Ekonomik özgürlüğün sınır­landırılması gereken iki hususu olduğunu öne süren Einstein, gö­rüşlerini daha ziyade emek piya­sası üzerinden şöyle kurguluyor: “Her sanayi dalında haftalık çalış­ma saati sayısı yasayla azaltılmalı ve işsizlik sistematik olarak orta­dan kaldırılmalıdır. Aynı zaman­da asgari ücretler, işçilerin satın alma gücünün üretimle aynı hız­da ilerlemesini sağlayacak şekil­de belirlenmelidir. Ayrıca üretici­lerin örgütlenmesiyle tekelci ka­raktere bürünen sanayilerde, yeni sermayenin yaratılmasını makul sınırlar içinde tutmak ve üretim ve tüketimin yapay olarak boğul­masını önlemek için fiyatlar dev­let tarafından kontrol edilmeli­dir. Bu şekilde, serbest girişimin çok fazla sınırlanmadan üretim ve tüketim arasında uygun bir den­ge kurmak mümkün olabilir. Ay­nı zamanda, üretim araçlarının (toprak, makine) sahiplerinin, te­rimin en geniş anlamıyla, ücretli çalışanlar üzerindeki tahammül edilemez tiranlığını durdurmak mümkün olabilir.”

Ünlü fizikçinin başkaca mektup ve makalelerde de ekonomiye iliş­kin görüşleri mevcut. Ancak genel çerçevesi yukarıda aktardığımız temelde şekilleniyor.

Kaynak: DÜNYA - İSTANBUL