Gelişim mi korunma mı? Vücudun stresle imtihanı

Pek çok nörobilimci kronik ve yönetilemeyen stresin, beyinde olumsuz etkileri olduğunu, beyin hücrelerini öldürdüğünü, hafızayı zayıflattığını ve beynin yaşlanma sürecini hızlandırdığını ifade etmektedir. Bazı yazarlar ise gerginlik ve stresin bizi yaşamsal modda tuttuğunu belirtmektedir.

Gelişim mi korunma mı? Vücudun stresle imtihanı

PROF. DR. TAYFUN DOĞAN
Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü

Modern yaşamın kaçı­nılmaz parçası haline gelen stres, sadece zi­hinsel değil, fiziksel olarak da bi­zi tüketiyor olabilir mi? Beyin ve işlevleri üzerine önemli çalışma­ları olan Daniel G. Amen, hafif ve yönetilebilir stresin bireyin psi­kolojik sağlamlığını geliştirme­de yardımcı olabileceğini hatta buna stres aşısı denilebileceğini belirtmektedir. Walter Mischel ise kısa vadeli stres deneyiminin uyum sağlamaya hizmet edebi­leceğini ve bireyi eyleme geçire­bileceğini belirtmektedir. Ancak stres yoğun ve sürekli olursa za­rarlı ve hatta zehirli olabilir ve beynin bilişsel faaliyetlerden so­rumlu bölgesi prefrontal korteksi zayıflatır diye eklemektedir. Pek çok nörobilimci kronik ve yöne­tilemeyen stresin, beyinde olum­suz etkileri olduğunu, beyin hüc­relerini öldürdüğünü, hafızayı zayıflattığını ve beynin yaşlanma sürecini hızlandırdığını ifade et­mektedir. Melanie S. Flint ve ar­kadaşlarının yaptıkları çalışma­lara göre, kronik stresin zararla­rı bunlarla da sınırlı kalmamakta ve kortizol gibi stres hormonla­rının konsantrasyonundaki ar­tış DNA hasarını beş katına ka­dar çıkarabilmektedir. Öfke, kay­gı, korku gibi olumsuz duyguların da eşlik ettiği kronik stresin, kalp hastalıklarına neden olması, felç ihtimalini artırması, vücutta ilti­haplanmayı artırması, yaraların iyileşmesini geciktirmesi, kronik ağrılara neden olması, psikoso­matik hastalıklara neden olması, hastalığın seyrini olumsuz etki­lemesi, yaşam süresini kısaltma­sı ve hastalıklardan ölme ihtima­lini artırması gibi daha pek çok zararı olduğu bilinmektedir. Peki ama stres nasıl oluyor da hem fi­ziksel hem mental anlamda sağ­lığımızı bu kadar olumsuz etkile­yebiliyor? Stresin etki mekaniz­ması nasıldır?

Hayatta kalma mekanizması

Dr. Bruce Lipton ‘İnancın Biyo­lojisi’ adlı ilham verici kitabında, iki tür hayatta kalma mekaniz­masından bahsetmektedir. Bun­lar gelişim ve korunma mekaniz­malarıdır. Hayatta kalabilmemiz, canlılığımızı sürdürebilmemiz için dışarıdan gelen tehlikelere karşı korunma durumunda ol­mamız gerektiği gibi, yıpranan hücrelerimizin de yenilenmesi gerekmektedir. Dr. Lipton, hüc­relerin kültür kabına koyduğu ze­hirlerden uzaklaştıklarını, bes­leyici yararlı besinlere ise yönel­diklerini gözlemlemiştir. Ancak bu iki davranışı aynı anda gerçek­leştiremediklerini belirtmekte­dir. Birer birer hücrelerde oldu­ğu gibi hücreler topluluğu olan insanlar da korunma moduna geçtiklerinde gelişim davranış­ları sınırlanmaktadır. Bir tehli­keyle karşılaştığımızda ener­jimizin tamamını tehlike ile sa­vaşmak ya da ondan kaçmak için kullanmamız akıllıca olacaktır. Bu da doğal olarak gelişimimizi sekteye uğratacaktır. Süreklilik kazanmış bir kaygı, korku, stres, öfke ya da mutsuzluk durumun­da beynimiz bir başka korunma sistemi olan bağışıklık sistemi­mizi kapatır. Çünkü önceliğin bu duyguları yaratan tehlikeyle mü­cadeleye verilmesi gerekmekte­dir. Eğer bağışıklık sistemi aktif olarak çalışmaya devam ederse var olan enerjimizin önemli bir kısmını kullanacaktır. Bunu an­lamak için hasta olduğumuzda, bağışıklık sistemimizin hastalık­la mücadele ederken enerjimizin ne kadar büyük bir kısmını kul­landığını ve bizi yorgun düşür­düğünü hatırlayın. Vücudumuz strese karşı savaş-kaç mücadele­sine hazırlandığında böbreküstü bezi hormonları bağışıklık siste­minin hareketlerini yavaşlatır ve böylece enerji tasarrufu sağlanır.

Yaşamsal modda tutuyor

‘Plasebo Sensin’ adlı kita­bın yazarı Dr. Joe Dispenza da bu konuyla ilgili olarak gergin­lik ve stresin bizi yaşamsal mod­da tuttuğunu ifade etmektedir. Dr. Dispenza, stres ve gerginlik durumunda vücudumuzun kor­tizol ve adrenalin salgıladığını, savaş-kaç moduna geçtiğini ve enerjimizin buna harcandığı için hücresel gelişim ve onarım, in­şa ve iyileşme için enerjimizin kalmadığını ifade etmektedir. Bu durumu kaynaklarının büyük kısmını savunma için harcayan bir ülkeye benzetmektedir. Var olan tüm zenginliğini savunma­ya harcayan savaş durumundaki bir ülke, doğal olarak eğitime, gı­da üretimine, kütüphaneye, sa­nata, alt yapı inşaatlarına bütçe ayıramayacaktır. Benzer şekilde uzun süreli stres ve gerginlik du­rumlarında vücut iyileşmeye ve gelişmeye enerji harcayamaya­cak ve sindirim sorunları, hafı­za kaybı, uykusuzluk, hipertan­siyon, kalp hastalıkları, diyabet, ülser gibi pek çok hastalık ortaya çıkacaktır. Çünkü doğadaki hiç­bir organizma uzun süreli stre­sin etkilerine dayanacak şekilde tasarlanmış değildir. Yani vücu­dumuzun kendi şifa mekanizma­sını harekete geçirebilmesi için olumlu duyguları daha çok dene­yimlemeye, dinginliğe, huzura ve mutluluğa ihtiyacı vardır.

Hobileri yaşama dahil etmek

Stresle mücadele edebilmek ve dinginliğe ulaşabilmek için yapa­bileceğimiz pek çok şey var. Kişi­sel ilgilerimize göre hobilerimize zaman ayırabiliriz. Benim de se­verek yaptığım ve hayatıma da­hil ettiğim yürüyüş yapma, stres­le başa çıkmada etkili yöntemler­den biridir. Yürümenin haricinde yüzme, masa tenisi oynama ya da hareket içeren başka etkinlik­ler de bu kapsamda değerlendi­rilebilir. Nefes alma egzersizle­ri, meditasyon, yoga, dua etme, gönüllü yardım davranışlarında bulunma, hayvanlarla ilgilenme ve doğada zaman geçirme stresle baş etmede kullanılabilecek etki­li yöntemlerdendir. Bunların ha­ricinde mutlu, neşeli ve iyimser insanlarla nitelikli zaman geçir­mek de strese iyi gelecektir.