Her şeyim var, o halde neden hâlâ mutlu değilim?
Mutluluğu hazza indirgemek yerine, onu bir karakter hali olarak görmek daha gerçekçidir. Bu konuda Paul Wong’un mutluluk anlayışının işe yarayacağını düşünüyorum. Wong, mutluluğu bireyin kendisi, başkaları ve dünya ile barış halinde olduğu; içsel uyum, şükran ve hoşnutlukla karakterize bir durum olarak tanımlar.
PROF. DR. TAYFUN DOĞAN
Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü
Her şeye sahibim; işim var, param var, yalnız değilim, bir ailem var, sağlığım yerinde… Ama neden yine de olması gerektiği kadar mutlu değilim?
Sanırım bu soru çağımızın nevrotik insanının en sık sorduğu sorulardan biridir. Özellikle yaşam şartları iyi olmasına rağmen mutsuz ve kaygılı bireylerden bu tür serzenişleri sıkça duyarız. Bunun pek çok nedeni olabilir; ancak özellikle üç temel neden üzerinde durmak istiyorum: (I) Mutlulukla ilgili yanlış düşünce ve inançlar, (II) Hedonik uyum, (III) Psikolojik ihtiyaçlar.
Mutluluk nedir?
Kimi zaman mutsuzluğumuzun temelinde, mutluluğa dair gerçekçi olmayan düşünceler, inançlar ve beklentiler yatabilir. Wilhelm Schmid’in deyimiyle, eğer kişi mutluluğu “kesintisiz hoşluk hali, daimî neşe, keyifler yerinde olsun ve bol eğlence” olarak görüyorsa, mutlu olması pek kolay olmayacaktır. Hatta Schmid, “mutluluğu bir tür daimî zevkte aramak, mutsuz olmanın en emin yoludur” der. Mutluluğu sadece hazza indirgemek yerine, onu bir karakter hali olarak görmek daha gerçekçidir. Bu konuda Paul Wong’un mutluluk anlayışının işe yarayacağını düşünüyorum. Wong, mutluluğu bireyin kendisiyle, başkalarıyla ve dünya ile barış halinde olduğu; içsel uyum, şükran ve hoşnutlukla karakterize bir durum olarak tanımlamaktadır.
Hedonik uyum
Mutluluğun önündeki ikinci engel ise ‘hedonik uyum’ meselesidir. Hedonik uyum, başlangıçta bize mutluluk veren hemen hemen her şeyin bir süre sonra etkisini yitirmesi ile ilgilidir. Yani işe girdiğiniz için, evlendiğiniz için, ev sahibi olduğunuz için ya da terfi ettiğiniz için başlangıçta çok iyi şeyler hissedebilirsiniz ve mutlu olabilirsiniz. Ancak bir süre sonra eski mutluluk seviyenize geri döneceksiniz. Mutluluğa ilişkin bu kavramdan haberdar olmayan kişiler, diğer insanlara bakıp maddi durumu bu kadar iyi, sağlığı yerinde, harika bir kariyeri var, bunlar ben de olsa hiç mutsuz olmazdım diye düşünebilirler. Ama kişi neye sahip olursa olsun bir süre sonra ona alışacak ve duyarsızlaşacaktır. Hedonik adaptasyonu kırmanın bilinen en iyi yolu, şükran duyma ve takdir etme yoluyla hayatımızdaki olumlu şeyleri beynimize hatırlatmaktır. Doğan Cüceloğlu’nun deyimiyle, sahip olduğumuz güzel şeylerin farkında olmak ve bir gün onları yitirebileceğimizin bilincinde olmak şükran duymanın temelidir.
Psikolojik ihtiyaçlar
Yaşam koşulları çok iyi olmasına rağmen mutlu olamamanın üçüncü nedeni ise ihtiyaçların karşılanması ile ilgilidir. Aslında bu durumda olan kişiler hayatlarında her şeyin tam olduğunu düşünerek hata yapmaktadırlar. Gözlemlediğim şey, çoğu zaman bu kişilerin ihtiyaçlarının yeterince karşılanmadığıdır. Özellikle psikolojik ihtiyaçların yeterince karşılanmaması yaşam tatmini açısından eksik hissetmeye neden olmaktadır. Psikolojik ihtiyaçlarla ilgili bahsedeceğim ihtiyaç modeli pek çok şeye sahip olduğu halde, insanların neden mutlu olamadıklarını çok yerinde bir şekilde açıklamaktadır. Bu ihtiyaç modeline göre, üç ihtiyaç alanı bulunmaktadır: Temel ihtiyaçlar, konfor ihtiyaçları ve gelişim (olgunlaşma) ihtiyaçları.
1 Temel ihtiyaçlar: Barınma, beslenme, güvenlik, iletişim kurma, para gibi ihtiyaçlardır. Daha çok hayatta kalma ve kendini güvende hissetme ile ilgilidir. Bu ihtiyaçlar olmazsa olmazdır ve yeterince karşılanmadığında bireyin mutlu olması, kendini iyi hissetmesi ya da yaşamında başarılı olması oldukça zordur. Zaten araştırmalar, bu ihtiyaç düzeyindeki bireylerin en mutsuz grup olduğunu göstermektedir.
2 Konfor ihtiyaçları: Bu ihtiyaçların kapsamında ise, özgürlük, dostluk-arkadaşlık, güç, tanınma, saygı, başarı, eğlence, keyif ve haz gibi şeyler vardır. Bu gruptaki bireylerin temel ihtiyaçları karşılanmıştır ve onların üzerine söz konusu bu konfor ihtiyaçları da belli düzeyde karşılanmaktadır. Dolayısıyla bu kişiler bir önceki gruba göre daha mutludurlar. Ancak yazımızın konusu olan soruyu en çok bu gruptaki kişiler sormaktadır. Yani yeterince özgürüm, istediğimi yapabiliyorum, istediğimi alabiliyorum, herhangi bir eksiğim yok ama yine de çok mutlu değilim serzenişlerini bu kişilerden daha sık duyarız. Çünkü bunlara sahip olmak da bireyi tam bir tatmine götürememektedir. Hâlâ bir şeyler eksiktir. Bu noktada bir tamamlanmamışlık, bir varoluşsal boşluk ve anlamsızlık sürekli kendisini hissettirip durmaktadır. İşte tam burada üçüncü ihtiyaç grubu devreye girmektedir.
3 Olgunlaşma ihtiyaçları: Bunlar daha çok kendini gerçekleştirme, insan-ı kâmil olma ve bilgelikle ilişkilidir. Bu üçüncü grup ihtiyaçlar, anlam ihtiyacı, kendini kabul etme ve aşma ihtiyacı, bilme ve anlama ihtiyacı, estetik ihtiyaçlar, sevgi ihtiyacı ve manevi ihtiyaçlardır. Dışsal koşullara bağlı olmayan ve şartlara göre değişmeyen bir mutluluk ve psikolojik iyi oluş da ancak bu ihtiyaçların yeterince karşılanması ile mümkündür. Hayat sofrasından tok kalkmak ve yaşamın hakkını vermek isteyen bir kişinin, bu ihtiyaçlarını da ihmal etmemesi ve onları nasıl karşılayacağı ile ilgili olarak sürekli bir arayış ve öğrenme çabası içinde olması gerekmektedir.
Sonuç olarak, gerçekçi bir mutluluk için onu doğru bir şekilde tanımlamalı ve hedonik adaptasyonu unutmamalıyız. Bunlara ek olarak da diğer psikolojik ihtiyaçlarla birlikte olgunlaşma ihtiyaçlarını da göz ardı etmemeliyiz.
Sözlerimizi, mutluluk arayışının bilgi ve bilgelikle nasıl yakından ilişkili olduğunu vurgulayan Seneca’nın şu sözleriyle noktalayalım:
“Hiç kimse bilgeliği öğrenmeden mutlu olamaz; hatta yaşamaya bile katlanamaz. Mutlu yaşamı sağlayan şey, yetkin bir bilgeliktir.”