Hukuki çıkmazda sıkışanlar için arabuluculuk: Vicdanın ve aklın öncelikli yolu

Sadece Türkiye’de değil, dünyada da davalar yıllarca sürer. İtiraz, istinaf yetmez. Temyiz, karardan memnuniyet olmazsa karar düzeltme, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru ihtimalleri gözetildiğinden yıllara yıllar eklenir. En az 6-8 yıl sürer ve davacı artık davasından yorulur. Oysa hukuki uyuşmazlıklarda vicdanın da aklın da yolu öncelikle arabuluculuktur.

Hukuki çıkmazda sıkışanlar için arabuluculuk: Vicdanın ve aklın öncelikli yolu

ARB. DR. UMUT METİN-Türkiye Arabulucular ve Arabuluculuk Merkezleri Sözcüsü

Uyuşmazlıkları çözmek için hepimizce bilinen en kla­sik yöntem mahkemeye başvurmak, yani davadır.

Bir hukuki sorun oluştuğun­da, en özetiyle hukuk kurallarına aykırı davrandığını, bize haksız­lık yaptığını düşündüğümüz kişiyi ‘davalı’, kendimizi ise ‘davacı’ ola­rak belirterek yazdığımız dilekçe­yi mahkemeye sunduk mu, işte en genel hatlarıyla bir davanın sahibi olmuş oluruz. Dava sahibinin bek­lentisi ise en sonunda hakimin en adil kararı vereceği düşüncesidir. Yazması kolay bu sürecin yaşan­ması ise aynı kolaylıkta değildir. Ülkemizde zaman zaman kullanı­lan şekliyle; bunu bilen bir kısım davacıların “Onu yıllarca mahke­mede süründüreceğim” ifadesi ise aslında iki tarafın birlikte sürünme halinin tecrübeyle sabit ifadesidir.

Sadece Türkiye’de değil, dünya­da da davalar maalesef yıllarca sü­rer. İtiraz, istinaf yetmez. Temyiz, karardan memnuniyet olmazsa karar düzeltme, Anayasa Mahke­mesi’ne bireysel başvuru ihtimal­leri gözetildiğinden yıllara, çok za­man başka yıllar eklenerek takip eder. İyi niyetli bir ortalama ile 6-8 yıldan aşağı sürmeyen bu süreçler­de davacı artık davasından yorulur. Adliyeye gitmek gelmek, duruşma beklemek, çok zaman duruşmada kendini ifade etmeye imkan bula­madan duruşma salonundan ayrıl­mak taraflara stres ekler. Öyle ki; geçen zamanın hayattaki önemine bakıldığında; dava açıldığı yıl üni­versiteye giren gençler üniversi­teden rahatlıkla mezun olur. Hat­ta bazen iki duruşma arasında bir eğitim-öğretim yılından fazla süre bile geçer. Yıllar geçtikçe, artık da­vacı-davalı sorunu iyice katılaşır.

Ülkemizde son yıllarda artış gös­teren kira sorunları, trafikteki ku­ral umursamazlıkları, şiddeti al­kışlanacak bir hal gibi gösteren su­num ve sorunlar da gözetildiğinde, kâh davacı kâh davalı ama sonuç­ta davası olmayan vatandaş da ne­redeyse kalmamıştır. Yani bir ül­kede adliyede işi olmayan insanın toplam nüfusa oranı azaldıkça, top­lumsal stres de yükselmektedir.

Bu hale karşı en etkili yöntem arabuluculuktur. Arabuluculuk, yargılama değil, anlama ve anlaş­ma üzerinde şekillenen, rızalaş­ma-helalleşme bakışıyla manevi olarak da küskünlüğü geride bıra­kan bir yöntemdir. Ülkemizde mil­yonlarca anlaşmayı üretmesi de toplumca faydasının teyidinin en net göstergesidir.

Tahkim ve arabuluculuk benzer mi?

Tahkim ile benzer olan mahke­medir, arabuluculuk değil. Çünkü hem tahkimde hem mahkemede görülen bir yargılamadır. Her iki­sinde de bir dava, davada davacı/ davalı olan taraflar ve sorun üze­rinde karar veren kişiler (tahkim­de hakim yerine hakem) bulunur. Oysaki arabuluculukta, ne davalı ne davacı ne de karar veren bir kişi vardır. Bu haliyle tahkim ile arabu­luculuk arasında benzerlik bir ya­na, önemli farklar bulunmaktadır. Bu farkların bir kısmına gelince;

* Tahkim, sonunda hakem ka­rarı beklenen bir yargılama süre­cidir. Arabuluculukta ise sonunda anlaşma veya anlaşmama ihtima­li bulunan bir müzakere sürecidir.

* Tahkimde kararı hakem (ha­kem kurulu) verir. Arabulucu ka­rar vermez. Tarafların anlaşması­nı destekler.

* Tahkimde karşılıklı dilekçe­lerin hazırlanması, karşı tarafı ku­surlu gösterme gayreti ve katı usul kuralları, duruşma düzeni vardır. Arabuluculukta dilekçe hazırlan­ması ihtiyacı yoktur. Serbest mü­zakere atmosferi, görüşme vardır, arabuluculukta duruşma yoktur.

* Tahkim daha resmî ve stres­li bir süreçtir; delil sunma, tanık dinleme gibi aşamalar vardır. Avu­kat yardımı olmadan takibi büyük risk yaratır. Arabuluculuk stresli bir süreç değildir. Avukatların var­lığı süreci destekler, lakin arabulu­culukta avukat görev almasa bile, taraflar hiçbir emir, dayatma veya karara muhatap kalmaz.

* Tahkim süreçleri arabulucu­luğa göre daha maliyetlidir.

* Tahkimde hakem hatalı bir karar verdiğinde, bu kararın üst mahkemede içeriğini (esasını) tar­tışmak pek zordur. Bu kararların iptali için nedenler sınırlıdır. Ara­buluculukta hatalı karar verilmez.

* Tahkimde, kazan/kaybet riski açıktır. Bir taraf kazanırken, diğe­ri kaybeder. Tahkimde iki tarafın kazandığı bir sonuç doğmaz. Ara­buluculukta ise tarafların rızası ve anlaşması üzerine kurgulu oldu­ğundan, kazan-kazan sonucuna imkan verir.

* Tahkimde taraflar arasındaki ilişkinin korunması veya devamı imkanı kalmaz, arabuluculuk ise karşılıklı iletişimle varsa karşılıklı yanlış anlaşılmaları giderir.

* Tahkim, dava gibi uzun bir süreçtir. Tahkim kararına kar­şı açılan iptal davası ve kanun yo­lu süreçleriyle yılları alan tahkim süreçleri gayet normaldir. Arabu­luculuk ise tahkimle kıyaslana­maz, süratlidir. Bir günde hatta bir­kaç saatte anlaşmak yaygındır.

* Tahkimde yargılama yapan hakemlerin kompozisyonu, so­nuçta çıkması beklenen karara et­ki edebilir. Hakemlerin kusurları­na veya kasti tavırlarına bağlı yan­lış uygulamaları nedeniyle hukuki sorumlulukları gündeme gelebile­cek olsa da, hakimler gibi resmi bir disiplin/teftiş sistemine bağlı de­ğildirler. Adalet Bakanlığı tarafın­dan lisanslandırılmış değildirler. Arabulucular ise Adalet Bakanlığı kontrolünde lisanslı arabuluculuk yapma yetkisine sahip olup, resmi olarak disiplin sistemine/deneti­me tabidirler.

En insani ve pratik olan arabuluculuktur

Burada saydığım farklara başka farklar da eklenebilir. Lakin ekle­necek her bir fark, arabuluculuğun tahkime kıyasla avantajlarını orta­ya koyacaktır. Neredeyse hiçbir za­man hatta hızlandırılmış tahkim yargılamasında bile hakem kararı, standart bir arabuluculuk sürecin­den daha önce tamamlanamaz. Sa­dece bu farklara bakıldığında bile, tahkimin mahkemeden farklı bir süreç olsa dahi bir dava sahibi ol­ma yükünü ortadan kaldırmadığı görülür. Bu haliyle uyuşmazlık çö­züm yöntemleri içinde en insani ve pratik olan arabuluculuktur.

Sonuç olarak, soruna muhatap kalmak hepimiz için mümkündür. Lakin sorunu çözmek için tercih edilecek yöntemin mevcut soru­nu büyütmek değil, ortadan kal­dırması özel önemdedir. Bu çıka­rımla hukuki uyuşmazlıklarda sorunu gidermek için hem mah­kemeye hem davaya kıyasla vic­danın ve aklın yolu öncelikle ara­buluculuktur.