Küresel ekonominin geleceği: Fırtınalı bir yıl bizi bekliyor
Savaşlar, enerji fiyatları ve korumacılık... Küresel ekonominin geleceği, bu üç ana faktörün gölgesinde şekilleniyor. Özellikle Trump'ın politikaları, küresel iş birliği için en büyük tehditlerden biri olarak öne çıkıyor. ABD'nin ticaret politikaları ve artan korumacılık, uluslararası ekonomik iş birliğine büyük darbe vuruyor. Gelecek bir yıl fırtınalı geçebilir.
UĞUR GÜNDÜZ (Ekonomist – Bankacı)
Küresel ekonomi Gazze İşgali, İran-İsrail gerilimi, Ukrayna-Rusya Savaşı ve ABD'nin tarife politikaları gibi birçok jeopolitik ve ekonomik riskin etkisi altında kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Bu faktörleri ve muhtemel jeopolitik riskleri düşündüğümüzde küresel büyümenin aşağı yönlü bir eğilime gireceği açık.
2023 yılında dünya ticaret hacmi yüzde 0,8 gibi sınırlı bir büyüme gösterirken, 2024 yılında yüzde 3’lük bir orana ulaştı. Bu sene başında da en az aynı oranda büyüme beklenirken yukarıdaki riskler bu oranı aşağıya çekecek gibi duruyor.
Bir ekonomist, bir grup öğrenciye ekonomik tahminler hakkında ders verirken öğrencilerden biri sorar:
-Hocam, ekonomistlerin neden hava durumu sunucuları gibi olduğunu söylerler?
Ekonomist gülümseyerek cevap verir:
-Çünkü hava durumu sunucuları gibi, ne kadar yanılırlarsa yanılsınlar, ertesi gün yine işe gelmek zorundalar!
Özellikle Trump etkisi dikkate alındığında beklentiler ve tahminler iyi ya da kötü yönde değişip herkesi şaşırtabilir.
Tehditler altında küresel ekonomi
Biz mevcut durum ve muhtemel risklerin küresel ekonomi üzerinde olumsuz etki yapacağına inanıyor ve ertesi günü bekliyoruz!
-Enerji fiyatları: Ortadoğu'daki gerilimler (Gazze ve İran-İsrail) petrol ve doğal gaz arzını tehdit ediyor. Özellikle Hürmüz Boğazı'nda yaşanabilecek olası bir kesinti, petrol fiyatlarını önemli ölçüde yükseltebilir, bu da küresel enflasyon üzerinde ek baskı yaratır. İlk raundda Hürmüz riski göze alınmadan ortalık duruldu. Ancak gerilim devam ediyor.
Ukrayna-Rusya Savaşı'nın enerji piyasaları üzerindeki etkisi zaten devam ediyor ve Rusya'nın enerji tedarik yollarını değiştirmesi (Avrupa'dan Asya'ya) küresel enerji dengelerini etkiliyor.
-Enflasyon ve faiz oranları: Yüksek enerji ve gıda fiyatları, zaten zorlu bir enflasyon ortamında bulunan küresel ekonomideki baskıyı artırıyor.
FED gibi merkez bankaları enflasyonu kontrol altında tutmak için faiz oranlarını yüksek tutmaya devam edip indirimde muhafazakar davranabilir. Bu da ekonomik aktiviteyi yavaşlatabilir ve resesyon riskini artırabilir.
-Tedarik zincirleri: Süregelen çatışmalar ve gerilimler, küresel tedarik zincirlerinde yeni kırılganlıklar yaratıyor. Bu durum, hammadde ve ara malı tedarikinde aksaklıklara yol açarak üretim maliyetlerini artırabilir ve nihai ürün fiyatlarını yükseltebilir.
-Ticaret savaşları ve korumacılık: ABD'nin, özellikle de eski Başkan Trump'ın tekrar seçilmesiyle gündeme gelen küresel tarife politikaları (yüzde 15 ile yüzde 50 arasında değişen tarifeler), uluslararası ticareti olumsuz etkileyebilir. Bu durum, küresel ticaret hacmini daraltırken, ülkeler arasında misilleme tarifelerine ve ticaret savaşlarına yol açarak ekonomik büyümeyi yavaşlatma potansiyeli taşıyor. ‘Önce Amerika’ söylemiyle şekillenen bu korumacı yaklaşım, küresel ekonomik işbirliğini zedeleyebilir.
-Yatırımcı güveni ve sermaye akışları: Jeopolitik risklerin artması, yatırımcıların güvenli limanlara yönelmesine neden oluyor (altın, bazı para birimleri). Bu durum, gelişmekte olan piyasalardan sermaye çıkışlarına ve finansal piyasalarda dalgalanmalara yol açabilir. Hiçbir sorun çözülmeden gelen bahar aniden kışa dönüşebilir.
Belirsizliğin arttığı dönemlerde kazançlar yükselebildiği gibi yine bu öngörülemezlik yüzünden sert düşüş ve kayıplar olabilir.
-Gıda güvenliği: Ukrayna-Rusya Savaşı ve Gazze'deki insani kriz, özellikle gıda tedarik zincirlerini etkileyerek gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturuyor. Bu durum, özellikle gelişmekte olan ülkelerde açlık sorununu daha da derinleştirebilir.
Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşlar, küresel büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize etme eğiliminde.
Ticari gerilimler, jeopolitik riskler ve mali zorluklar, küresel ekonomiyi zorlamaya devam edecek.
IMF raporu ne diyor?
IMF'nin ‘Küresel Ekonomi: Kalıcı Belirsizlik Ortamında Zayıf Direnç’ isimli raporunda 2025 yılı küresel büyüme tahmini yüzde 3'e, 2026 için yüzde 3,1'e yükseldi.
ABD için 2025 büyüme tahmini yüzde 1,8'den yüzde 1,9'a çıktı. Euro Bölgesi'nde büyüme tahmini 2025 için yüzde 1'e, 2026 için yüzde 1,2'ye yükseldi.
Gelişmekte olan ekonomilerin bu sene yüzde 4,1, 2026'da yüzde 4 büyüyeceği tahminine yer verildi. Çin'in büyüme tahmini 0,8 puan artarak yüzde 4,8'e yükseldi.
Kurum, Türkiye ekonomisi için 2025 ve 2026 büyüme tahminlerini de yukarı yönlü revize etti. 2025 büyüme tahmini yüzde 2,7,'den yüzde 3'e, 2026 tahmini yüzde 3,2'den yüzde 3,3e yükseldi.
Borç yüksek!
Kurumun yayımladığı son Türkiye ekonomi değerlendirmesinde, 2024’teki dış ekonomik pozisyonun, orta vadeli ekonomik temellerin ve ideal politika çerçevesinin işaret ettiği seviyeden zayıf olduğu vurgulandı.
IMF, cari açığın daralmasına rağmen rezervlerdeki kırılganlığın sürdüğünü ve para politikasında sıkı duruşun korunması gerektiğini bildirdi.
Baskı devam edecek
Sonuç olarak; önümüzdeki bir yıl, küresel ekonomi için belirsizliklerin ve risklerin yüksek olduğu bir dönem olacak. Çatışmaların seyrine, enerji fiyatlarının gelişimine ve büyük ekonomilerin (özellikle ABD'nin) ticaret politikalarına bağlı olarak küresel büyüme baskı altında kalmaya devam edecek. Özellikle korumacı ticaret politikalarının yaygınlaşması, Trump’ın klasik kolonyalist yaklaşımı, küresel ekonomik iş birliğini ve büyümeyi ciddi şekilde tehdit ediyor.
Türkiye’de turizm sektörü ve doğrudan yatırımlar etkilenebilir
-Türkiye ekonomisi de bu küresel risklerden etkilenecektir tabii ki. Enerji fiyatlarındaki artışlar, cari açığı olumsuz etkileyebilir ve enflasyonla mücadeleyi zorlaştırabilir. Düşüşler ise bu mücadeleye ve cari açığa olumlu etki yapacak.
-Özellikle bizim gibi kura duyarlı, ithalata dayalı üretim modeline sahip ülkelerde küresel etkiler daha şiddetli hissediliyor maalesef. Küresel sermaye gidecek ülke aramaya ve yatırım yapmaya başlayınca coşan ekonomiler, herkes elini ayağını çekmeye başlayınca bu sefer krize sürükleniyor.
-Bölgesel gerilimler, şu an için turizm sektörünü çok olumsuz etkilemedi. Ancak jeopolitik risklerin artması ya da azalmasına bağlı olarak gerek turizm sektörü gerekse doğrudan yabancı yatırımlar olumlu/olumsuz etkilenebilir.
-Üretim maliyetlerindeki anormal artışlar en çok tekstil sektörünü etkilemiş, dış pazarlarda rekabet gücü azalan sektör, ihracat kayıpları yaşamaya başlamıştır. Almanya başta olmak üzere AB ülkeleri ve ABD tarafında oluşabilecek büyüme etkisi, sektöre olumlu etki yapacaktır.