Ticaret savaşlarının gölgesinde küreselleşmenin yeni oyunu: Mal ticareti yavaşlarken, hizmet ihracatı hızlanıyor

Dünyadaki ticari akım ve değişimlere göz atıldığında hizmet ihracatı getirisinin artık ana gündem olduğu görülüyor. Geçen yıl küresel mal ticareti hız kesti, hizmet ticareti ise reel yüzde 5 büyüdü. Hizmetlerin payı 2023’te yüzde 25’e yaklaştı ve ekonomik büyümenin yeni motoru olabileceğini ispatladı. İmalat-ihracat tarih mi oluyor? Türkiye'nin geleceği hizmet ihracatında mı?

Ticaret savaşlarının gölgesinde küreselleşmenin yeni oyunu: Mal ticareti yavaşlarken, hizmet ihracatı hızlanıyor

Barış SAZAK

Klasik ekonomik kalkın­ma anlatısının temelini oluşturan endüstrileş­me stratejilerinin açmazı, son 15 yıldır artık bireylerin de ha­yatını sarsmış durumda. Sana­yi üretimi, ekonomik büyümeyi getirmiyor. Getirse de istihdam sağlayıp artı değerin genele ya­yılmasında çıkmaza girmiş gö­rünüyor. Uzun yıllar önce ihra­cat temelli büyümeyi benimse­yen Türkiye açısından da benzer bir durum söz konusu olsa da is­tihdam boyutunda aynı katego­rideki ülkelere nazaran daha iyi direndiğimizi görüyorum.

Teoriye dönecek olursak; ih­racat, yerli üretimin artması­nı ve yeni iş imkanlarının doğ­masını sağlar. İhracat yapan firmalar, üretim kapasitelerini artırarak daha fazla işçi istih­dam ederler. Bu durum, işsizlik oranlarının düşmesine ve hal­kın refah seviyesinin yükselme­sine katkı sağlar. Ancak teorinin dinamikleri eskisi gibi çalışma­makta. Hem talep tarafındaki durağanlaşma hem de teknolo­jik değişim ile verimlilik artışla­rı, yapıyı sarstı. Teorideki her bir adımın yeni ekonomik düzende yeniden tanımlanması, 1980’li yıllardan itibaren benimsediği­miz primitif ihracat temelli bü­yüme stratejisini de uzun süre­dir tekletmeye başladı. Mal ihra­catımız uzun süredir artış hızını kaybetmiş durumda. 2010’lu yıl­larda yaşanan patinajın benze­rini, 2020’li yıllarda da yaşıyo­ruz. Salgın koşulları neticesin­de 2021 yılında yaşanan önemli bir sıçrama sonrasında özellikle 2022 yılının son aylarından iti­baren pandemi sonrası kazan­dığımız avantajlar azalmaya başladı. İhracatımız yeni yılda önemli ölçüde rekabet baskısı altında kaldı ve kayda değer bir oranda büyüyemedi.

Avrupa’nın durumu, zincirin belirleyici halkası

İhracatçıların en çok yakındı­ğı husus aşırı değerli Türk Lira­sı ve yükselen maliyetler olsa da küresel gelişmelerden bağım­sız bir çerçeve çizmek mümkün değil. Her şeyden önce ana ih­raç pazarımız Avrupa’nın duru­mu ve tüketim dinamikleri, bu zincirin belirleyici halkası. Ça­tırdayan ve yeniden şekillenen ticari bloklar ve devletler arası mücadele, önümüzdeki dönem­de bize bazı fırsatlar çıkarabilir. Ancak küreselleşme olgusun­da daha derinde yaşanan deği­şiklikleri göz ardı edemeyiz. Bu noktada dünyadaki ticari akım­lara ve değişimlere göz atmak­ta fayda var. Grafik1’de de görü­leceği üzere hizmet ihracatının getirisi artık ana gündem.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNC­TAD) 2024 raporuna göre dünya mal ihracatının değeri 2023 yı­lında yaşanan düşüşün ardından yüzde 2,3 oranında arttı ve 24,4 trilyon ABD dolarına ulaştı. Yine de hâlâ 2022 değerinin neredey­se yarım trilyon dolar altında kal­dı. Reel bazdaysa geçtiğimiz yıl küresel mal ticareti hız kesti, öte yandan hizmet ticareti reel ola­rak yüzde 5 büyüdü. Diğer yandan hizmetlerin küresel ticaretteki payı 2023’te yüzde 25’e yaklaş­tı ve ekonomik büyümenin yeni motoru olabileceğini ispatladı.

İmalat odaklı istihdam azalma eğiliminde

Küresel değer zincirlerinde yer edinmek, sanayileşmeye gi­den baskın yol gibi görünüyor­du. Ülkeler bu zincirlerin bir adımında uzmanlaşarak entegre oldu ve daha katma değerli işler ve dolayısıyla istihdam elde et­meyi hedefledi. Dışarıda kalan­lar, ‘düşük ücretli, düşük tekno­lojili’ stratejilere güvendi ancak ‘düşük ücretli, yüksek teknolojili’ ülkelerle rekabet edemediler.

Tabloda da görüleceği üzere 20 yılda, birçok gelişmekte olan ül­kede imalat alanında istihdam azalma eğiliminde. Bu durum, is­tihdam yaratmak, verimliliği ar­tırmak ve ekonomik dönüşümü sağlamak için kullanılan gele­neksel imalat odaklı ihracat mo­delinin açmazlarını göstermekte. Bu değişimler politika yapıcılar için daha çeşitlendirilmiş kal­kınma stratejilerinin gerekliliği­ni vurguluyor. Küresel ticaretteki bu dönüm noktası, belirsizliğin arttığı global konjonktürde yol al­maya çalışan ülkeler için jeopoli­tik riskleri de artırıyor. Öte yan­dan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arası ticari asimetriyi de körüklemekte.

Bu sebeple yalnız belli sektö­rel yetkinlikler ile değer zincir­lerinde belirli adımlarda uzman­laşmaya güvenerek iş yapmak da yeni dönemde işe yaramayabi­lir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin temel tüketim, teks­til, elektronik, FMCG gibi sektör oyuncularının mevcut düzenini korumalarına yönelik sübvansi­yonlarını gözden geçirmesi şart. Diğer gelişmekte olan ülkelere nazaran imalat sanayi istihdamı­nı korusa da uzun vadede bu per­formansı göstermek çok zor.

Ticaret savaşlarının gölgesinde küreselleşmenin yeni oyunu: Mal ticareti yavaşlarken, hizmet ihracatı hızlanıyor - Resim : 1

Ulusal şampiyonlar yaratmadan performans göstermek kolay değil

Turquality teşviklerinin hiz­met sektörüne geçtiğimiz yıllar­da açılması önemli. Hatta destek oranlarını artırarak programın sadece o tarafa ve seçici olarak kanalize olması faydalı bile ola­bilir. Ulusal şampiyonlar yarat­madan Türkiye gibi ülkelerin küresel ölçekte ekonomik per­formans göstermesi kolay değil. Hibrit bir alan olan e-ticaret iki kolu da entegre eden bir çıkış yo­lu olabilir. Türkiye’nin bu iki kolu da bölge ülkelerine nazaran güç­lü. PwC ve TÜSİAD’ın geçtiğimiz aylarda yayımladığı rapora gö­re Türkiye'de KOBİ'lerin sadece yüzde 4'ü e-ihracat yapıyor. Ge­lecekte e-ihracat yapmayı plan­layan KOBİ'lerin oranı ise yüz­de 7,3. Bu oranlar çok düşük. TC Ticaret Bakanlığı E-Ticaret teş­viklerinin de bütüncül bir strate­jiyle ele alınıp farkındalığının ve kullanımının artırılması çok mü­him. Aksi takdirde ‘düşük ücretli, düşük teknolojili’ ekonomik mo­delin akıbetinin ne olacağını kes­tirmek zor değil.

Grafik2’de yer alan Türki­ye'nin de içinde bulunduğu geliş­mekte olan ilk 5, küresel hizmet ihracatının yüzde 17'sini gerçek­leştirirken, gelişmekte olan eko­nomilerin toplam hizmet ihra­catının yüzde 56'sını oluşturdu. Bizim hizmetlerin kapsamı biraz farklı da olsa bu listede yer almak önemli. Salgın sırasında seyahat ve ulaşım sektörleri ciddi şekil­de etkilendi. Ancak 2018-2023 yılları arasında telekomikasyon bazlı hizmetler ve bilişim ihraca­tı her yerde yükselişe geçti ve As­ya'da yıllık ortalama yüzde 14 ile en yüksek büyüme oranını kay­detti. 2023 yılında, gelişmekte olan ekonomilerden dijital ola­rak sunulabilir hizmetlerin ihra­catı yüzde 9 büyüdü.

‘Fabrikasız üretim’ modelleri ortaya çıkarmak

Günümüzde, markalar, öz­gün tasarımlar, patentli tekno­lojiler ve ‘know-how’ gibi mad­di olmayan varlıklar, firmaların çok daha fazla şekilde küresel değer zincirlerindeki pozisyo­nunu ve etkinliğini belirlemek­te. Diğer bir ifadeyle üretim sü­recine doğrudan sahip olmayan, yalnızca ürün tasarımı ve pazar­lamasını gerçekleştiren firmala­rın faaliyet gösterdiği ‘fabrikasız üretim’ modelleri ortaya çıkmak­tadır. Sonuç olarak, modern kü­resel değer zincirlerinin önem­li bir bölümü, yenilikçi ülkelerin fikri mülkiyet hizmetlerini ihraç edip, karşılığında imal edilmiş ürünler ithal ettiği bir yapıya dö­nüşmüştür. Son AI ve ticaret sa­vaşı tartışmalarında daha da be­lirginleşen, gelişmiş ülkeler için büyümenin yeni motoru dijital hizmetlere yaptıkları yatırımlar, ne kadar sürdürülebilir olacak izleyeceğiz. Asya'daki gelişmek­te olan ekonomiler, uluslarara­sı hizmet ticaretindeki paylarını artırarak bilgi yoğun hizmetlere daha uygun yatırım modelleriyle yöneldi. 2023 yılında bu ekono­miler, hizmet ihracatlarının ne­redeyse yarısını bilgi yoğun hiz­metlerden elde etti.

Grafik3’ten de görüleceği bah­se konu dijital, tasarım, strea­ming, telif vb hizmetler gibi mad­di olmayan varlıkların (intan­gible assets) dünya ticaretinde özellikle 2010’dan sonraki yükse­lişi yadsınamaz. Haliyle bu alan­da gelişmiş ekonomilerin lider­liği ön plana çıkmaktadır. ABD, Fransa ve İsveç en yoğun faaliyet gösteren ülkeler olurken, Hindis­tan da yükseliş trendine girmiş­tir. 2023 yılında toplam maddi ol­mayan yatırımlar 6,9 trilyon do­lara ulaşarak, 1995 yılındaki 2,9 trilyon dolarlık seviyenin iki ka­tından fazla artış göstermiştir. Aynı dönemde maddi yatırım­lar ise 4,7 trilyon dolara yüksel­miştir. Ancak otomasyon, AI ve anında tercüme teknolojileri­nin gelişimi ile bu tip hizmetle­rin üretiminin tabana yayılacak olması, gelişmekte olan oyuncu­lara da pastadan daha fazla pay vaat etmekte.

Ticaret savaşlarının gölgesinde küreselleşmenin yeni oyunu: Mal ticareti yavaşlarken, hizmet ihracatı hızlanıyor - Resim : 2

Gümrük tarifeleri sadece mal ticaretine ilişkin

Doğrudan yabancı yatırımla­rın 2008 krizinden bu yana sey­rinde yavaşlama görülmektedir. Bu yavaşlama küreselleşmenin akıbeti konusunda birçok soru­yu beraberinde getirmektedir. Ne var ki artık büyük şirketlerin cirolarının önemli bir kısmı kon­vansiyonel pazarlarının çok öte­sine taşmış durumda. Güncel ha­ber akışlarında küreselleşmenin gerilediğine ve içe dönük ticaret ile sanayi politikalarının benim­senmesine ilişkin ifadelere sıkça rastlanılmaktadır. Ancak bu baş­lıklar yanıltıcı olabilir. Gerçek­ler, küresel mal ticaretinin küre­sel gelire oranla, salgın kaynaklı dip seviyelerden toparlandığını, ancak uzun vadeli düşüş eğilimi­ni tersine çeviremediğini göster­mektedir. Buna karşılık, dijital olarak desteklenen hizmet tica­reti, pandemi döneminin en zor­lu zamanlarında dahi kesintiye uğramamış ve büyümesini sür­dürmüştür. Son dönemin en gün­cel konusu ticaret savaşları ve gümrük tarifelerinin hali hazır­da yalnızca mal ticaretine ilişkin olduğunu bir kenara not etmekte fayda var. Bu şartlar altında, mal ticaretinin durgunluğunu koru­yacağını, dijital hizmetler (e-hiz­metler) ticaretinin ise güçlü bir büyüme trendi sergilemeye de­vam edeceğini varsaymak ma­kul bir senaryo gibi durmakta.

Kaynak: DÜNYA - İSTANBUL