Bir yılın telif polisiye romanları
“Dünya Kitap Yılın En Telif Polisiye Kitabı Ödülü”ne karar verilmesine daha zaman varsa da bu bağlamda Dünya Kitap okurlarına Kasım 2015 ile Eylül 2016 arasındaki dönemde yayınlanan polisiye romanları tanıtmanın yararlı olacağı kanısındayım.
POLİSİYE EDEBİYAT / EROL ÜYEPAZARCI
78 yaşın verdiği zihni yorgunluk hele neredeyse ayda bir yoklamayı adet edinen “vertigo” belası nedeniyle bu dönemde çıkan bütün polisiye romanları bulup okuyabildiğimi iddia edemeyeceğim, ama okuduklarımın da bu yılın etkinlikleri açısından bir fikir verebileceğini düşünüyorum. Hemen şunu belirtmeliyim ki yeni yayınlanan telif polisiye romanlar kadınların edebiyatın polisiye roman alt dalında çok başarılı olduklarını bu yıl da kanıtlıyor.
kara muska
İlk tanıtacağımız kitap Elçin Poyrazlar’ın Kara Muska isimli romanı. Yazar ODTÜ İşletme Bölümü’nden 1997’ de mezun olmuş ve ardından Belçika’da Avrupa Birliği ve uluslararası ilişkiler üzerine yüksek lisans yapmış. Brüksel Hür Üniversitesi’nde (ULB) ekonomi- politika doktorasını yaparken de gazeteciliğe başlamış. Cumhuriyet gazetesinin önce Brüksel, ardından Washington temsilcisi olarak görev yapmış, birçok medya kuruluşu için çalışmış. Kara Muska ikinci polisiye romanı. İlk romanı Gazetecinin Ölümü bir yıl önce yayınlanmıştı.
İlk romanda Kara Muska’nın da kahramanı olan Selin Uygar, Türkiye’nin en büyük gazetelerinden birinin Washington temsilcisi olarak çalışırken; cinayete kurban giden meslektaşı Vedat’ın olayını çözmeye kalkışmış, kısa süre sonra kendini uluslararası siyasi bir entrikanın içinde bulmuştu. Kara Muska’da ise gazeteci Selin Uygar, yıllar sonra Türkiye’ye dönüyor, ama bu kez bambaşka bir Türkiye’yle karşılaşıyor. Bombaların patladığı, cihatçıların ve militanların cirit attığı bir kaos ortamı ülkeye egemen olmuştur. İstanbul Emniyet Müdürü Ünsal Yüksel’in vahşi bir cinayete kurban gitmesi işleri daha da karıştırır. Emniyetin tüm birimleri bu beklenmedik cinayet yüzünden alarma geçer. Yüksel cinayetini araştırmaya başlayan Selin, geçmişin hayaletleriyle de yüzleşmek zorundadır. İstihbarat teşkilatı Selin Uygar’ın peşinde gölge gibi gezerken çember gitgide daha da daralır. Daha fazla ayrıntı vermeden Poyrazlar’ın romanını sadece sürükleyici bir polisiye olarak görmemek gerektiğini, Kara Muska’nın aynı zamanda Türkiye’deki basın özgürlüğünün sınırlarına ve Türk basınının içinde bulunduğu pek parlak olmayan durumuna da ışık tuttuğunu belirtelim. Tipik bir “thriller” olan Kara Muska bir solukta okunan romanlardan, benden söylemesi.
ev kızı evren
İkinci roman Filiz Şakar’ın Ev Kızı Evren adlı yapıtı. Yapıtın ilginç yanı romanı son yılların başarılı polisiye yazarı Tess Gerritsen’in de okumuş ve beğenmiş olması. Filiz Şakar, internette bilenlerin çok tuttuğu Ev kızı Evren bloğunun yaratıcısı. Kendisini şöyle tanıtıyor. "Ben bir masal kahramanı değilim. Hiçbir zaman da olmayacağım. Ben bir ev kızıyım. Gerçeğim. Hem de Külkedisi'nin, Rapunzel'in, Pamuk Prenses'in olamayacağı kadar gerçeğim. Hayatınızın hiçbir ânında onları göremezsiniz. Ama beni görebilirsiniz. Belki kız kardeşinizimdir. Ya da bir arkadaşınız. Ya da siz… Oradayım. Hemen yanı başınızda..."
Romanı ilk deneme olmanın naifl iği yanında mizah yönü yüksek bir yapıt. Filiz Şakar, katıldığı bir uluslararası toplantıda hayranı olduğu yazar Tess Gerritsen’in öldürülmesine tanık olur; işin kötüsü katil olarak suçlanacak durumdadır. Gerisini kitabı alıp okuyun.
cadı bostanı
Üçüncü kadın yazarımız; ikinci romanını kaleme alan Esra Türkekul. Bu yeni romanı olan Cadı Bostanı’nın da kahramanı on dört yıl sürmüş bir evlilikten sonra boşanmış, kocasının en yakın arkadaşlarından biriyle ilişki kurduğunu öğrenmiş, arkasından bir de babası ölünce teselliyi yeme içmede bulmuş ve sonunda 80 kiloyu geçmiş; ilaçlarla dengesini tutturabilen; çok sık çişi gelen “karanın da karası” bir kadın olan Berna.
Yurdakul’un ikinci romanında Berna daha bir derlenip toparlanmış durumda; bir kere zayıfl amış ve özgüveni de artmış; tek derdi evlerinin altındaki katta oturan 1.50 boyunda hiç evlenmemiş şişman teyzesi Nazmiye Hanım’ın kendisine sık sık yaptığı takazalar.... İşte tam bu anda evlerine çok yakın bir parkta bir cinayet işleniyor ve kahramanımız bu katili bilinmeyen cinayeti çözmek için kollarını sıvıyor; bu çaba onun için hayata tutunmanın; dengesini bulmanın bir yolu olacak.
metrodaki yabancı
Metrodaki Yabancı, nitelikli polisiye romanlarını hep takdir ettiğim Ayrıntı Yayınları’nın Türkçe Edebiyat serisinden yayımlanmış Ali Parlar’ın bir polisiye romanı. Sinema tadını veriyor roman. Sinemasever bir okurun, sahneleri gözünde canlandırabileceği kadar açık yazılmış. Tam yakalandı derken, bir manevrayla kaçış yeniden başlıyor. Georges Simenon’un muhteşem Venedik Treni romanında olduğu gibi metroda yanlış bir çanta alma söz konusu. Ancak hiçbir şey tesadüfen olmuyor. Yazarın sistem mühendisi olması bunu sağlıyor sanırım, bu tip polisiye romanlarda da en büyük tehlike olan hiçbir mantık hatasına izin vermemiş. Romanın iyi bir matematiği var. Günümüz teknolojik gelişmelerine hâkim olmayan okur için de okuma zevki aynı. Teknik gelişmeleri bilmese de okur, incelikli anlatım sayesinde konuyu kavrayabiliyor. Tüm bu sanal köşe kapmacada, artık herkesin ve her şeyin rahatlıkla izinin bulunabileceğini çarpıcı bir şekilde ortaya da koymuş oluyor yazar. Bu yıl okuduğum dörtbaşı mamur bir polisiye roman.
kıskanmak öldürmenin yarısı
Bir ilk roman ise Ercan Uğur’un Kıskanmak Öldürmenin Yarısı’ dır adlı yapıtı. Yazarımız senarist; romana sinema senaryosu olarak başlamış, ama yapıtı başını alıp gitmiş ve polisiye roman oluvermiş. Roman kahramanı Tarık’ın serüvenini ilgiyle okuyorsunuz. Aşk ve dostluk üzerine hiç ukalalık yapmadan düşünmemizi de teşvik ediyor. İlk yapıt olduğu da düşünülürse pekâlâ başarılı.
simirna kızılı
Hüseyin Çukur’un Labirent Yayınevi’nden çıkan ve Dünya Polisiye Roman Ödülü sahibi Suphi Varım’ın yüzyıl önceki kozmopolit İzmir’de geçen, keyifle okuduğum tarihi polisiyelerinden sonuncusu Simirna Kızılı ise bu kez 1920'li yılların başında Yunanlıların işgali altındaki İzmir’de geçiyor. Polisiye yazınımızda örnekleri az olan geçmiş tarihle ve söz konusu dönemlerin toplumsal sorunlarıyla ilgilenen Varım’ın yapıtı yazarı tanıyanları ve sevenleri düş kırıklığına uğratmayacak başarılı bir polisiye.
liste
Söz konusu edeceğimiz son eser Timur Soykan’ın Liste’si. Yapıt son günlerin olayları açısından da dikkate değer. Yazarımız uzun yıllar adliye ve polis muhabirliği yapmış biri. Bu kitabından önce kaleme aldığı Zavallı da bir siyasi polisiye idi ve iki polis arkadaşın öyküsüydü. Son romanı ise 2012 yılında geçen Türkiye’nin güncel siyasi hayatıyla yoğrulmuş, devlet kademelerinde dönen politik hesapları ve MİT, Cemaat, iktidar arasındaki güç ilişkilerini gün yüzüne çıkaran sürükleyici bir polisiye. Özellikle Kuzeyli yazarların başarıyla temsil ettiği “siyasi polisiye” türünün ülkemizdeki nitelikli örneklerinden biri.
tunaboylu ve duman
Bu yeni romanların yanında çok sevdiğim iki yazarın polisiye romanları yeniden basıldı. Armağan Tunaboylu’nun sevimli p.z.nk kahramanı Metin’in öykülerini eğer okumadınızsa Oğlak Yayınları’ndan çıkan Yıldız Cinayetleri ve Resim Cinayetleri'ni hararetle öneririm. Özgün yazarımız Suat Duman’ın Müruruzaman Cinayeti de Türk polisiyesinin geldiği aşamayı görebilmek için okunması gereken bir yapıttır.
zeyrek cinayeti
En son söyleyeceğim eser ise büyük usta Server Bedii’nin en önemli yapıtlarından bir Cingöz Recai öyküsü olan Zeyrek Cinayeti’nin Genç Damla Yayınevi tarafından yapılan yeni baskısı. Büyük ustanın maalesef düzensiz, kronolojik sırayı izlemeden yapılan yeni baskıları arasında Türk polisiyesinin tarihi serüvenini izlemek açısından önemli olan bu eserinini okuyuculara önereceğim, ama yayınevinin yazara büyük bir saygısızlık yaparak eserin üstüne “Yazan: Peyami Safa” başlığını koymasını da eleştirmeden yapamayacağım. Merhum Peyami Safa bu romanı Server Bedii adıyla yayınlamayı tercih ettiyse hiç kimsenin bu tercihi göz önüne almama hakkı yoktur. Bu yazara karşı yapılmış bir saygısızlıktır.