bize bir şey olmaz!

Bahar Akın, Yap Gitsin adlı kitabında, kişileri hata yapmaya yönelten etkileri derlerken özgüven ve kendini yanlış yorumlama konusuna özellikle dikkat çekiyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

MENEKŞE POLATCAN SERBEST

Cornell Üniversitesi'nde bir grup öğrenciye çeşitli alanlarda soruların yer aldığı bir genel yetenek testi yapılır ve öğrencilere "ne düzeyde notlar" bekledikleri sorulur. Soruların yüzde 10'una bile yanıt veremeyenlerin kendine güveni çok yüksek çıkar: Testin yüzde 60'ına doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardır. Soruların yüzde 90'ından fazlasına yanıt verenler ise, en alçakgönüllü olanlardır. Onlar, soruların sadece yüzde 70'ine doğru cevap verdiklerine inanırlar.

Dunning'in yürüttüğü bu araştırmada, "kimsenin kendini tam olarak bilmediği" ortaya çıksa da, görülen o ki en büyük hataları kendimize fazla güvenmekten yapıyoruz. Aşırı özgüven hali, aynen serçenin aynada kendini şahin olarak görmesi gibi, yanıltıcı ve hatta tehlikeli bir davranışa dönüşebiliyor. Kendimize duyduğumuz güven her ne kadar ilerlememizi sağlasa da, aşırı güven başımızı derde sokacak pek çok riski de beraberinde getiriyor.

Bahar Akın, Yap Gitsin adlı kitabında, kişileri hata yapmaya yönelten etkileri derlerken özgüven ve kendini yanlış yorumlama konusuna özellikle dikkat çekiyor. Akın'a göre başarı, başarısız gözüken tüm olayların kümülatif toplamından arta kalan tortudur. Ve tüm bu başarısızlıklar, bize "negatif bilgi" olarak ifade edebileceğimiz bir veri sunar. Yapmamız gereken, daha sonra aynı hatayı tekrarlamamak için bu veriyi yorumlayıp ondan öğrenmektir.

Peki özgüvenin bize zarar vermeye başladığını nasıl anlayabiliriz? Yazar Bahar Akın, dört farklı noktanın altını çiziyor:

Aşırı özgüven hatası yaptığımız ilk durum, bir zorlukla karşılaştığımız zamanlardır. Görece kolay sorunlarda tereddüt yaşarken, zor problemler karşısında genellikle özgüven patlaması yaşarız. Aşırı özgüvenin bize kaybettirdiği bir diğer alan da "aşinalık durumu"dur. Bir şeyi aşina olacak kadar çok yaptığımızda, "gözüm kapalı yaparım" veya "ben insan sarrafıyım" diyecek noktaya geliriz ve bu da bizi hataya çok daha açık bir hale getirir. Trafikte çok deneyimli olanların veya "iyi şoförümdür" diyenlerin daha çok kaza yapıyor olmaları da bunu gösteren bir örnektir. Başarılı olduğumuz konularda sürekli başarılı olmaya devam edeceğimizi zannederiz. Bill Gates, "başarı çok kötü bir öğretmendir. Zeki insanları hiç kaybetmeyeceklerine inandırır," der.

Özgüvenin yarattığı bir diğer sorunlu alan ise, fazla bilginin ortaya çıkardığı olumsuz durumlardır. Bugün bilgiye doymuş bir dünyada yaşıyoruz. The Times gazetesinin günümüzde bir günlük nüshası, 1700'lü yıllarda İngiltere'de yaşayan bir çiftçinin tüm hayatı boyunca öğreneceği bilginin iki katı fazla bilgi taşıyor. Bu nedenle bugünkü sorunumuz bilgiye sahip olamamak değil, fazla bilgiyle boğulmuş olmak. Ancak bizler çoğu zaman daha fazla bilgiye sahip olmanın daha sağlıklı karar vermekte etkili olacağını düşünerek kafamızı daha fazla karıştıracak detaylara boğuluyoruz. Bu özellikle eğitim seviyesi yüksek kişilerde daha sıkça görülen bir problem. Sade bir akılla düşünüp değerlendirme yapamıyoruz.

Son olarak, özgüven çukuruna düştüğümüz alanlar "faaliyet anları"nda gerçekleşiyor. Bir işi kontrolümüz altına aldığımızda daha az sorun çıkacağını, belli bir işi en iyi kendimizin yapacağını zannediyoruz. Bu durumun yöneticiler veya girişimcilerde yarattığı delege edememe çıkmazı bir tarafa, bu durum "siz çekilin, ben yaparım" yaklaşımını ifade ediyor. O nedenle kendi çektiğimiz piyango biletine ikramiye çıkma ihtimalinin başkasının çekip bize verdiği bilete göre daha yüksek olduğuna inanıyoruz. Ülkemizde genel kabul görmüş bir ifade bu psikolojik durumu sizce de özetlemiyor mu?: "Bize bir şey olmaz!"

YAP GİTSİN: HATALARINI TANIMAK VE YÖNETMEK İSTER MİSİN?, Bahar Akın, Mona Kitap, 370 s.