kendi önünden çekil!

Yazar Amy Cuddy, ünlü TED konuşmasının ardından yoğun ilgi üzerine "Hayattaki zorlukları yenmek için, aynaya bak ve kendin ol" isimli kitabını kaleme aldı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

MENEKŞE POLATCAN SERBEST

18. yüzyılda Fransız filozof Denis Diderot, bir yemek davetinde iyi bildiği bir konu hakkında bir tartışmaya girer. O akşam belki dikkati yerinde olmadığından veya yorgun olduğundan, utangaç veya aptal görünme endişesi içindedir.

Tartışmanın bir noktasında söylediklerine karşı çıkıldığında Diderot aradığı sözcükleri bulup akıllıca bir yanıt veremez. Kısa bir süre sonra da moral bozukluğuyla daveti terk eder. Diderot dışarıya çıkıp merdivenden inerken o küçük düşürücü ânı zihninde canlandırmayı sürdürür. Merdivenlerin en sonuna gelmişken verebileceği mükemmel yanıt aklına birden gelir. Akıllıca yanıtı vermek için arkasını dönüp, merdivenlerden yukarı çıkarak davete yeniden katılmalı mıdır? Ancak o an geçmiştir, dönse bile vereceği yanıtın muhtemel etkisi ortadan kalkmıştır.

Diderot 1773 yılında bu deneyim üzerine düşünerek, “Benim gibi duyarlı insanlar tartışma aleyhlerine döndüğünde kafaları karışır ve anca merdivenin son basamağına geldiklerinde berrak düşünmeye başlarlar,” diye yazar. Diderot böylece, I’esprit d’escalier, yani “merdiven aklı” terimini bulmuştur. Yani, olması gerektiği anda değil, sonradan gelen akıl veya geç gelmiş bir fikir. Hepimizin bir iş başvurusunda, sunumda veya önem verdiğimiz biriyle sohbette söylemek istediklerimizi tam aktaramadığımız, başarısız hissettiğimiz anlar olmuştur. Fikirler sonra aklımıza gelir, hayal kırıklığı ve hüzün hissederiz. Ancak “o an” geçtikten sonra yapacak pek de bir şey yoktur.

Yazar Amy Cuddy, ünlü TED konuşmasının ardından yoğun ilgi üzerine kaleme aldığı kitabında, “Özgüvenli duruşun ihtiyaç olduğu anlarda başkalarının bizim hakkımızda ne düşüneceğini öyle dert eder ve henüz gerçekleşmemiş geleceğin sorunlarını öyle çok omuzlarımıza bindiririz ki, performansımızı kendi ellerimizle düşürürüz,” diyor.

Halbuki başarılı olanların nasıl yaklaşımlar sergilediğini inceleyen araştırmalar şunu gösteriyor: Kendine güven, rahatlık ve tutkulu bir heves. Başarılı olanlar spotlar altındaki değerli dakikalarını nasıl oldukları veya başkalarının kendileri hakkında ne düşündüğü konusunda endişelenerek geçirmiyorlar. Onlar, ellerinden gelenin en iyisini yaparak öncelikle“kendilerini” tatmin etme derdinde oluyorlar. Diğer bir deyişle, onlar kendi benlikleriyle, mevcudiyetleriyle orada oluyorlar. İş görüşmeleriyle ilgili yapılan bir araştırma da, mülâkatı yapan kişi, adaya ne kadar cazip görünmeye çalışırsa seçtiği kişilerin performans ve temel değerlerde o kadar düşük performans gösterdiğini ortaya koyuyor.

Ancak özgüven iş hayatında sıklıkla kibirle karıştırılıyor. Aradaki farka dikkat çeken Amy Cuddy’nin ifadesiyle, “hakiki özgüven gerçek bir sevgiden kaynaklanır ve gelişme için uzun süreli bir taahhüde yol açar. Yanıltıcı özgüven umutsuz bir tutkudan doğar ve işlevsel olmayan ilişkilere, hayal kırıklığına ve hüsrana sebep olur. Küstahlık, güvensizliği maskelemek için kullanılan ve kendine inanan, özgüvenli bir insanın silahları değil, araçları vardır. Özgüvenli insan kimseden üstün olmaya ihtiyaç duymaz.”

Mevcudiyet ise, tutku ve rahat bir heyecanı yansıtan özgüven ile kendini gösterir. Kişi savunduğu fikri hayatına geçirmiş, içselleştirmiş ise ve “yetkinmiş gibi davranmak” yerine gerçekten konuştuğu konu hakkında yetkinse etki yaratabilir. Mevcudiyet, sahip olduğumuz yetkinliklere inanmak ve bunları ortaya çıkarmaktır. Yetkinliklerimizi samimi şekilde sahiplenmek ve yansıtmak, tutkumuzu doğru şekilde ortaya koymak ve karşı taraf yerine “kendimizi” tatmin etmeye odaklanmaktır. İşin özü, bazen kendimiz olabilmek için kendi önümüzden çekilmemiz gerekir.

HAYATTAKİ ZORLUKLARI YENMEK İÇİN, AYNAYA BAK VE KENDİN OL, Amy Cuddy, CEO Plus, 350 s.

Bu konularda ilginizi çekebilir