polisiye roman vadisinden

2016 Dünya Kitap "Yılın En İyi Polisiye Kitabı" ödülünden polisiye dergimiz 221B'ye, "Kara Hafta"nın bu yılki programından yılın öne çıkan polisiye kitaplarına uzanan bir polisiye sergüzeşti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

EROL ÜYEPAZARCI

2016 yılını kapatırken Dünya Kitap'ın artık gelenekselleşmiş "Polisiye Roman Ödülü" nün altıncısını sıra dışı detektif Metin Çakır'ın yaratıcısı Armağan Tunaboylu "Karakol Cinayetleri" ile kazandı.

Polisiye tarihinde ilkönce İngiliz Ernest William Hornung'un yazdığı Raffl es tiplemesiyle başlayan bu aykırı detektifl erin meslekleri genellikle hırsız olur. Bunun günümüzde en tipik örneği Lawrence Block'un ünlü hem sahaf, hem hırsız detektifi Bernie Rhodenbarr'dır. Ülkemizde ise Arsène Lupin uyarlaması Server Bedi'nin ünlü Cingöz Recai'si bu türün ilk örneğidir. Son yıllarda Mehmet Murat Somer' in travesti detektifini de bu bağlamda sayabiliriz.

yıldız cinayetleri

Armağan Tunaboylu' nun ilk yapıtı "Yıldız Cinayetleri" (Oğlak Yayınları) 2004 yılında yayınlandı. Yazacağı bundan sonraki yapıtlarında da başrolü oynayacak olan detektifi, Metin Çakır bir kadın satıcısıydı. Mahallesinin kabadayısı "Kürdo"dan korkup sermayelerini ona devretmişti, bunun karşılığında Kürdo'nun kendisine verdiği köhne evde ilk gecesini ucuz şeyler içerek ve bir tekel bayii açıp çoluk çocuğa karışmaya hayal ederek geçirirken; kapısı kırılarak açılmış ve mahallesinin karakol başkomiseri "Asım Ağbi"si içeri girmiş ve onu sermayelerinden Aynur'u vahşice öldürmekle suçlamıştı. Asım Ağbi'sinin elinden kaçarak kurtulan Metin Çakır - bu arada çok şanslı olduğunu da belirtelim - kendini temize çıkarmak için zoraki detektif olacaktı.

Bu şanssızlıklar Tunaboylu'nun diğer romanlarında da Metin'in peşini bırakmayacak ve Armağan Tunaboylu "fırlatma" detektifini bütün sevimliği ile okuyucu katında alışkanlık kazandıracak şekilde sunmayı bilecektir. Armağan Tunaboylu'nun ödülü jürinin ittifakıyla aldığını da belirtelim.

kara hafta

2017 yılının polisiye faaliyetleri ise ilginç gelişmeler göstermiştir. Bu yıl üçüncüsü yapılacak "Kara Hafta" bağlamında Pera Palas'ta bu kez James Bond yazarı Ian Fleming merkezli bir çalışma yapılacaktır. Bu yıl "Kara Hafta"nın "Onur Yazarı" yılların eleştirmeni ve edebiyat adamı Doğan Hızlan'dır. Edebiyat tapınağının geleneksel gardiyanlarının aksine polisiye edebiyatı her zaman desteklemiş, küçümsememiş ve "iyi polisiye romanın iyi edebiyat olduğunu" vurgulamış Sayın Hızlan bu ödüle her bakımdan hak kazanmıştır.

İkinci ilginç gelişme ise ülkemizin polisiye roman yazarlarının "Türkiye Polisiye Yazarlar Birliği" adı altında bir örgütlemede biraraya gelmeyi planlamalarıdır. Birlik'in kuruluş çalışmaları son aşamasına gelmiştir. Bir polisiye roman çokseveri olarak bu satırların yazarı bu girişimi hem sevinçle karşılamış hem de çok önemsemiştir.

Pek çok ülkede "Polisiye Yazarlar Birliği" çok etkin rol oynayan bir örgüt olarak ortaya çıkar. Örneğin polisiye romanın Nobel'i sayılacak "Edgar Ödülleri" ni Amerika Polisiye Roman Yazarları Birliği her yılvermektedir. Bu ödül "Pulitzer Ödülleri" ile birlikte ABD'nin en prestijli edebiyat ödülüdür.

polisiye dergi

Polisiye konusunda üçüncü olumlu gelişme iki ayda bir çıkan polisiye dergi "221B" nin bütün zorluklara karşın iki yıldır yaşayabilmesidir. Yöneticilerinden aldığımız bilgiler okuyucu sayısının stabil bir hâle geldiğini göstermektedir. Başlangıçta çok iddialı hedefl er koymaları beni tedirgin etmişse de bugün değişen yönetiminin akıllı ve gerçekleşebilir amaçlar gütmeye devam etmesi hâlinde umarım ki tek polisiye dergimiz uzun yıllar polisiye severlerle beraber olur.

2017'de pek doğal olarak polisiye romanlar yayınlanmaya devam etti. Özellikle ikisi üzerinde durmak istiyorum. Bu romanlardan ilki Alper Canıgüz'ün eseri Kan ve Gül'dür. Bir polisiye roman çokseveri olarak hep tekrar ettiğim bir savım var: Türkiye polisiye roman konusunda uluslararası arenada en iyilerle yarışacak seviyededir. Polisiye roman dışında bunu söyleyebilmemin ise pek mümkün olduğunu sanmıyorum. Edebiyat tapınağının gardiyanları bana kızacak ama bence gerçek bu... Bunu söylerken Fransızca ve İngilizce olarak izleme olanağı bulduğum dünyada yayınlanmış polisiyelerden hareket ediyorum ve her geçen gün bu kanaatim kuvvetleniyor. Alper Canıgüz'ün son romanı Kan ve Gül'ü büyük bir keyifle okuyunca bu düşüncemin doğruluğuna bir kere daha inandım.

halis polisiye roman

Bildiğimiz geleneksel kalıplardaki polisiye romanın dışında bu kalıpları kırarak sanki polisiye roman parodisi yazar gibi yapıp halis polisiye roman yazmak bana göre bayağı güç bir iştir. Sıra dışı bir zekâ ister. Böyle bir yapıtı ilk kez Türk kökenli ama Almanca yazan Akif Pirinççi'nin "detektif kedi Francis" öykülerinde görmüştüm. Bizde de yazan çıkacak mı diye beklerken Alper Canıgüz'ün Oğullar ve Rencide Ruhlar' ını okudum. Burada detektif kedi değildi ama ondan çok daha özgün biriydi. Beş yaşındaki Alper Kamu, "Beş yaş insanın en olgun çağıdır" diye söze başlayan fırlatma.

Kan ve Gül'de benim favori detektifim Alper Kamu yoktu ama Canıgüz yine geleneksel polisiye roman kurgusunun kendi ifadesiyle "arkaik" yapısının canına okuyarak halis bir polisiye roman kaleme almıştı.

"orta sıklet avare"

Romanımızın kahramanı ikinci sınıf aşk romanları çevirmeni "orta sıklet avare" Aziz zamanda seyahat yaparak yirmi yıl öncesine yirmi yıl gençleşmiş olarak dönüyor ve daha işlenmemiş bir cinayeti çözmeye çalışıyor.

İkinci polisiye romana gelince yazarının ilk romanı. Nuray Atacık benim de mezun olduğum İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakültesi mezunu bir mühendis. Kendi ifadesiyle "sadece yokluğunda farkedilen elektrikle uğraşırken, elektriğin üç ana niteliği olan gerilimin insandaki kaynağına, direncin dayanıklılığına ve akımın duygusal şiddetine" merak sarmış. Bu bağlamda aradığı formüllerin izini polisiyenin sihirli dünyasında izlemeyi düşünmüş, iyi de yapmış Yazdığı ilk roman Fener Balığı çok başarılı ve ilk romanı olmasına karşın Nuray Atacık romandaki karmaşık ilişkileri çok rasyonel ve meraklı bir kurgu içinde götürmeyi başarıyor. Atacık'ın romanı "beynindeki gri maddeleri çalıştıran" zekâ küpü Poirot'ların "katil kim?" türünde bir roman değil tam bir kara roman, Amerikalıların anlatımıyla bir "hard boiled".

2018 yılının da bu yıl gibi polisiye roman etkinlikleri bakımından çok renkli ve keyifle okuyacağımızı romanlarla dolu olmasını diliyorum.