şiir gibi olsun 2018

Günışığı Kitaplığı'nın yayımladığı, Cahit Ökmen'in yazdığı ve Sadi Güran'ın resimlediği Portakal Yıldızı, çocuk şiirleri çıtasını yukarı taşıyan bir eser. Cahit Ökmen ödüllü bir şair olmanın yanı sıra Türk dili ve edebiyatı alanında deneyimli bir eğitim yöneticisi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

AYFER GÜRDAL ÜNAL

2018 yılı başladı. Bu yıldan çok ümidim var. Niyetlerim, hedeflerim, çalışma planım hepsi hazır; Tanrı sağlık verirse bir bir gerçekleştireceğim inşallah.

Sağlık yönünden özel bir gayret içine girdim. Yoga uzmanlık sertifikasyon programına kaydoldum. "64 yaşında hiç öğrenciniz oldu mu?" diye sordum yetkililere, "72 yaşında oldu" yanıtı alınca yola çıktım. Hareketli kalmak, her daim yeni şeyler öğrenmek, dostlara gönül kapılarımı sonuna kadar açık tutmak ve 15 günde bir dost yemeği düzenlemek, iki yazı projesini tamamlamak ve her hafta en az bir kitap okumuş olmak. İşte benim 2018 hedeflerim. Dilerim siz de sağlık, huzur içinde amaçlarınıza erişerek geçirirsiniz 2018 yılını.

Yıla çok özel bir şiir kitabı ile başlamak istiyorum. Günışığı Kitaplığı'nın yayımladığı Cahit Ökmen'in yazdığı ve Sadi Güran'ın resimlediği Portakal Yıldızı, çocuk şiirleri çıtasını yukarı taşıyan bir eser. Cahit Ökmen ödüllü bir şair olmanın (1990 Varlık Dergisi Gençlik Ödülleri Şiir Başarı Ödülü, 1995 Behçet Aysan Şiir Ödülü ve 1998 Orhan Murat Arıburnu Şiir Ödülü) yanı sıra Türk dili ve edebiyatı alanında deneyimli bir eğitim yöneticisi. 27 şiir içeren eserde en çok dikkatimi çeken imgelerin somutluğu ve çeşitliliği ile paralel yürüyen duyguların derinliği. Bir de şiirlerden yansıyan muziplik ya da yumuşak mizah mı desem daha uygun acaba? Örnekle somutlaştırayım:

Ejderha
Sabah/ pencerelerinde/ ejderha resimleriyle
uyandı/ şehir
Derisinin desenlerini/ alevli diliyle
püskürten/ ejderha resimleri
Çok katlı evler/ gökdelenler/ bir sirendir/
göğe yükseldikçe
Uyanır/ parksız/ bahçesiz/ bir çocuğun/
içindeki ejderha
Dolaşır bütün şehri

Şiir, çok katlı binaları sirene benzeterek tehlike ve aciliyet duygusunu aynı anda veren somut siren imgesi ile ulaşıyor çocuklara, tam da 8-12 yaş gelişme evresine uygun bir seçim bu. Parksız, bahçesiz, doğanın renginin bile gözükmediği ortamda çocuklarda doğadan kopuk olunca ejderhalaşıyorlar. Burada şiddeti, şiddetin yıkıcılığının yakıcılığı, doğadan kopmanın insanı yabanıl kılan etkisini sözcüğün çağrışımlarıyla alımlıyoruz. Şair yüksek yüksek binalar dikip yeşili yok ederek insanı ejderleştiriyorsunuz demeden şiirce yapıyor eleştirisini. Salt duygu değil sunduğu, düşünerek algılanan bir eleştiri var şiirinde.

Bir diğer örnek Kuzum şiiri:
Ağlamaktan yeni döndüm ben/ Kulağımda
kuzumun sesi/ arkabahçede
Birkaç tutam otun yeşilinde/ ağzının nemi
Dağılmıyor/ kalbimin göğsündeki
bulutlarda/ kuzumun resmi
Kesmiyor/ dilimdeki/ acıklı/ acıyı/ bayram
şekerleri
Öpesim var kuzumun burnundan/ Göresim
var gözlerindeki kırlardan
Ağlamaktan yeni döndüm ben/ hâlâ
ağlayasımvar.

İşte ince bir Kurban Bayramı'nda kesilen kuzulara ağıt ya da eleştiri, hangisini seçerseniz öyle olsun. İçinde zerre vahşet barındırmayan, duyguları sömürmeden derdini ifade eden bir şiir. İpuçlarını düşünerek Kurban Bayramı olduğunu anlıyorsunuz. Ağlamaktan yeni döndüm ben dilimizin söyleyiş güzelliğine bir örnek olduğu kadar kuzunun kurban edildiğini sezdiren bir dize. Kuzunun -son arzusu gibi düşünülebilir- son yemeğinin ne olduğunu ağzının neminden çözüyoruz. Zor bir konunun, çok incelikli şairane bir eleştirisi, okuruna mutlaka duygu ve düşünce derinliği katacaktır.

Portakal Yıldızı, imge zengini bir eser. "Kış perisi o şimdi mülteci", "hüzün dedikleri şey sokaklardaki kimsesiz çocukların ekmek arası", "ay bir uzay tavşanı bulutlar sarkıyor koca kulaklarından" sadece 3 örnek. En sevdiğimi de yazayım o zaman: "Annenin sesi denize inen sokaklardı / baba o sesi kucaklar / kalbinde ışıklı bir gemi yapardı." Hangi benzetmeyi daha çok sevdiğine karar vermekte zorlanıyor insan. Trambolin şiiri yaşama coşkusu veren şiirlerden.

Trambolinde zıp zıp zıplayan çocuğunu seyreden bir anne ile zıplayan çocuğun düşünceleri şiirin bölümlerinde yer değiştiriyor. Anne, kanguru gibi zıplayan, pıt pıt çekirge gibi göğe seken çocuğun dizlerinin titrediğini farkında, çocuk ise yorulursa "kanguru ve çekirge düşerler mi annemin göğsündeki kelebek gemisine diye merakta." Annenin göğsündeki kelebek gemisi annenin heyecanlı, hafif endişeli atan ancak çocuğunun yeni tattığı bağımsızca devinimini seyretmekten mutlu yüreğini ne güzel betimlemiş.

Perdedeki Hayvanlar sinemayı konu alan bir şiir. İzleyicinin kendini unutup sinemanın büyülü gerçekliğine dalışını anlatır gibi başlıyor. Filmdeki penguen buzlu sular sıçratıyor üstüme, sincabın sinema perdesinde elinden fırlayan ceviz yuvarlanıyor üstüne, panda yanağını dayamış bir yaprağa ormanın ninnisini dinliyor, sinema perdesinden üstüme yağıyor sesler. Derken son bölümle okuru düşünceye davet ediyor şair: "sinema dedikleri / bir pastanın mumlarını söndürür gibi / tel örgülere / kafeslere üfledikleri bir hayvanat bahçesi mi?"

Bu soru bana yok olan, hayvanat bahçelerine tıkılan hayvan dostlarımızı da çağrıştırdı, sinemada yaşananların geçiciliğini ve gerçekliğin ağırlığına er geç döneceğimizi de düşündürdü, bir film boyu farklı bir gerçeklikte her türlü sıkıntısından arınan izleyicinin mumun sönmesi (filmin bitmesi) ile beraber gerçeklerin kafesinde dünya denen hayvanat bahçesine dönüşünü de sorgulattı. Okurun yaşına ve alımlama düzeyine bağlı olarak anlam değiştiren bir şiir. Eserin zenginliğine iyi bir örnek. Bir de resim sanatına gönderme yapan şiirlerden söz etmek gerek. Chagall Amca, Bayan Van Gogh şiirleri şairin farklı alandan iki olağanüstü yaratıcıya selam durması. Ah, inşallah bu şiiri sınıfta ele alan öğretmenler iki disiplini (edebiyat ve resim) beraber ele almak fırsatını kaçırmazlar. Hatta bir Chagall veya Van Gogh eserine bir şiir yazma deneyimi bile yaşatabilirler. Şairin muzipliği gizlenmiş Bayan Van Gogh dizelerinde. Aslında boya yaparken eteğini baştan aşağı yıldızlara boyamış bir çocuğa sevecen bir kabul ile yaklaşan anne sesini duyuyoruz ilk yedi dizede. Okurun merak duygusunu da gıdıklıyor. Van Gogh kimdir duymamışsa okur kuşkusuz araştıracak, şairin hangi tablodan esinlenip bu şiiri yazdığını öğrenecek. Şiirin de sözcüklerle resim çizmeye benzediğini düşünecek. Belki nasıl soğuk ve sıcak renkler varsa sözcüklerin de sıcak /soğuk olanları olduğunu anımsayacak. Diğer bir deyişle bu iki şiirden iki derslik etkinlik yaratılabilir, ne güzel. Yazının sonuna geldik. Yeni yıl armağanı esere adını veren dizeyi içeren Ay şiiri olsun.

Ay
Göğün portakal yıldızı!
Kalbimin düğmesi misin?
Yüzünü gölgeleyen bulutların/ lacivert
iplikleri ile dikili
Senin salıncağında uyur dağlar/ benim
düşlerimin kırında
Karanlık kırılır/ düşer okyanusların tavan
arasına
Gece gökyüzünden korkardım ya
Aynı anda soluk almasaydık
Yanak yanağa

Tüm düşleriniz gerçekleşsin yeni yılda.
Şiir gibi olsun 2018.
ahru@tnn.net