'Çindistan' 21. yüzyıla damgasını vuracak

Asya'nın iki devi Çin ve Hindistan'ın yükselişi tüm dünyadaki ekonomik ve politik panoramayı gözlerimizin önünde değiştirdi. Şimdilerde dünyanın birçok ekonomisi büyük bir sarsıntı yaşıyor ve kurtarıcı olarak Çin ve Hindistan'ı görüyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - On yedinci yüzyıl dünyasının en büyük iki ticaret gücü olan Çin ve Hindistan, diğer bir isimlendirmeyle "Çindistan" 21'inci yüzyıla da damgasını vurmaya hazırlanıyor. Amerika'dan Japonya'ya ve Batı Avrupa'ya kadar birçok gelişmiş ülkede ekonomik istikrar ve büyüme oranları yerlerde sürünürken, Çin ve Hindistan'ın yani "Çindistan"ın birlikte bu yüzyılda küresel ekonomik büyümenin en önündeki ülkeleri olması bekleniyor.

Ancak şimdiye kadar önemli bir büyüme atılımını gerçekleştirmiş ve daha da büyüme potansiyeli olan bu ülkelerin önlerinde büyük sorunlar bulunuyor. Time Dergisi'nde yayımlanan bir incelemeye göre bu iki Asyalı devin beklenen başarıyı göstermeleri için hem birçok yapısal zorluğun üstesinden gelmeleri hem de aralarındaki işbirliğini geliştirmeleri gerekiyor. Küresel dengeleri değiştiren ve daha da değiştirme gücü bulunan bu iki ülkeye verilen "Çindistan" ismi, Hindistanlı politikacı Jairam Rameş'in buluşu. Ancak iki ülke arasında bu ismin çağrıştırdığı işbirliği kurulmuş değil.

Çin ve Hindistan iki farklı büyüme yolunu temsil ediyor. Çin, devletçi planlamayla ekonomik büyümeyi yönetirken, dünyanın 'en büyük demokrasisi' olarak anılan Hindistan'da büyümenin lokomotifi özel girişim. Bu yüzyılda hangisinin daha başarılı olacağı ise en büyük tartışma konusu.

BİRBİRİNDEN UZAK RAKİP İKİ KOMŞU

Çin ve Hindistan komşu ülkeler olmasına karşın ekonomik ilişkileri çok zayıf. Dahası Asya Pasifik bölgesinde iki büyük rakip konumundalar. Genellikle yakın ekonomik ilişkiler ülkeler arasındaki politik sorunların çözülmesini kolaylaştırıyor. Ancak bu durum Çin ve Hindistan için söz konusu değil. Çin'in Hindistan'daki yatırımı toplam dış yatırımının yalnızca yüzde 0.05'i. Hindistan'ın Çin'deki yatırımı ise o kadar az ki birçok istatistik tablosunda yer almıyor bile. Karşılıklı ticaret, özellikle Çin'in ihracatı, artış eğiliminde ama toplam ticaret hacimleriyle karşılaştırmaya değmeyecek kadar düşük. Ayrıca bu iki devin yalnızca birkaç şehri arasında doğrudan uçuş yapılabiliyor. İki ülke arasındaki stratejik çatışmalar özellikle Hint Okyanusu ve güney Çin Denizi'ndeki doğal kaynaklarla ilgili çıkarlardan kaynaklanıyor.

HİNDİSTAN'IN DERDİ YOLSUZLUK

Küresel ekonomide ağırlıkları giderek artan bu ülkelerin dünyaya örnek oluşturmaları ve kriz içindeki dünya ekonomisini kurtarmaları için önce kendi sorunlarına çözüm üretmeleri gerekiyor. Öncelikle büyümeleri yavaşlıyor. Ancak bu, Çin için kısa vadede, aşırı ısınmış ekonomiyi soğutmaya yardımcı bir gelişme. Her iki ülke de ihracat düşüyor ve enflasyon sorun yaratacak oranlarda. Dahası toplumsal huzursuzluklar şiddetleniyor.

Gelir eşitsizliği artık toplumsal sınıflar arasında uçurum düzeyine ulaşırken yerel hükümetlerin halkın topraklarına el koyması büyük protestolara yol açıyor. Kayırmacılık,had safhada. Ekonomik büyümeyle genişleyen bir orta sınıf ortaya çıksa da milyonlarca genç, işçi ve çiftçi asgari geçim koşullarının altında yaşıyor. Çin'deki en önemli sorun varlık balonları ve batık krediler. Hindistan'ın ise yaygın yolsuzluklarla başı dertte. Çin, otoriter bir devlet olarak toplumsal protestolara karşı sert önlemler alırken Yeni Delhi'de yolsuzluk karşıtı büyük protestolar düzenlenmişti. Ancak Hindistan ile ilgili "romantik barış ülkesi" imajı pek gerçekçi değil. Demokrasiyle yönetilse de Hindistan'ın demokratik kurumları zayıf, insan hakları ihlalleri sıklıkla yaşanıyor ve parası olana dokunulamıyor.

DÜNYA NÜFUSUNUN YÜZDE 40'I

İki ülkenin nüfus gücü bakımındanbenzersiz bir konumda olması hem ekonomik büyüklüklerinin hem de büyüme potansiyellerinin en büyük unsuru. Birlikte 7 milyarlık dünya nüfusunun yüzde 40'ını oluşturuyorlar. Çin'in nüfusu 1.34, Hindistan'ın ise 1.2 milyar. Çin, işgücü sayısında 815 milyon ile 478 milyonluk Hindistan işgücünü neredeyse ikiye katlıyor. Buna karşılık Hindistan'da nüfus daha genç. Ortanca yaş Çin'de 35.5, Hindistan'da ise 26.2. Çin'in tek çocuk politikası nüfusun yaşanmasında en önemli etken. Bu büyük nüfus kütlesi, ekonomik büyümeyle harcama kapasitesi genişleyen ve sayısı artan bir tüketici kitlesini de içeriyor. Bu kitlenin değişen tüketim kalıpları, küresel düzeyde hem lüks tüketim piyasalarını hem de gıda piyasalarını yeniden biçimlendiriyor.

ÇİN, BÜYÜMEK İÇİN HİNDİSTANLAŞMALI

Hindistan ekonomisi belki Çin kadar hızlı büyümüyor ve endüstrisi küresel ekonomi üzerinde Çin kadar büyük izler bırakmıyor. Bu ülkedeki yoksul sayısı da Çin'in neredeyse iki katı. Diğer yandan ülkede çok parçalı demokratik düzen nedeniyle karar alma aşaması Çin'e göre çok daha yavaş işliyor. Ancak yine de iki ülkenin ekonomisine göz atıldığında Hindistan'ın bazı noktalarda daha avantajlı olduğu da göze çarpıyor. Hindistan'dan 3 kat büyük ekonomisi olan Çin kaçınılmaz olarak yavaşlayacak; bu da Hindistan'a aradaki mesafeyi kapatma fırsatı verecek. Uzmanlara göre, Hindistan uzun vadeli bir büyüme için Çin'e kıyasla daha sağlam, sağlıklı ve iyi bir donanıma sahip. Çin, yatırım ve ihracata aşırı fazlasıyla bağımlı durumda. Ekonomistlere göre, Çin ekonomisini yeni bir dengeye oturtmak için iç tüketimini canlandırmak zorunda yani bir başka deyişle 'Hindistanlaşmak' zorunda. Hindistan'ın güçlü özel sektörü de, bu ülke için bir avantaj olarak görülüyor. Ülkenin özel sektörü son 20 yılda o kadar büyük bir yol kat etti ki, şu an Hindistan dünya standartlarının bile üzerinde çokuluslu birçok şirkete ev sahipliği yapıyor. Çin'de ise devletin ağırlığının hissedilmesi özel sektör için bir dezavantaj. Son 17 aydır ülkede özel sektör yatırımları kamudan çok daha hızlı büyüyor. Bu önemli bir gelişme, çünkü Çin'de özel sektör, özellikle de KOBİ'ler, devlet bankalarından sınırlı kredi erişimine sahip. Ama uzmanlara göre Çin, bu anlamda iyi yolda. Yavaş ama emin adımlarla sermaye piyasalarını serbestleştiriyor. Ülkenin parası yuan bir süre sonra tamamen konvertibl hale gelecek ve biyoteknoloji ile eticaret gibi sektörlerin yakın bir zamanda yerel sermayeye erişimi kolaylaşacak. Daha az pırıltılı ama benzer önemdeki diğer sektörler de, Çin'in iyi eğitimli işgücünden avantaj sağlayarak hızlı bir büyüme sürecinde. Çin'e karşı Hindistan'ı savunan lobinin en önemli kartı ise demografi. 20 yıl içinde Çin yaşlanacak ve emekli sayısı artacak ve ülkenin finansman kaynakları üzerinde baskı oluşturacak. Aynı dönem içinde Hindistan ise genç bir işgücüyle ekonomisini sağlamlaştıracak. GSYİH açısından bakıldığında, çalışabilir nüfusun artması ekonominin daha da büyümesi anlamına geliyor.

Hindistan'ın imajı daha iyi

DİĞER yandan Hindistan'ın Çin'e kıyasla dünya genelinde daha iyi bir imajı olduğu söylenebilir. Batılılar, bu ikiliye daha çok romantik ve ideolojik prizmadan bakıyor. Hindistan; Gandi, yoga ve 'yemek, dua etmek ve sevmek' sözcükleriyle tanımlanıyor. Hindistan için 'kibar bir fil' tabiri kullanılıyor;düşük fiyatları nedeniyle haksız rekabete yol açmayan ürünlerin ihracatçısı olan bu ülke, aynı zamanda dünyanın dört bir yerine bilgili ve şehir kültürüne sahip CEO'lar ihraç ediyor. Çin ise çoğu kişinin gözünde bir 'petrol oluğu'. İnsanların nefret etmeyi sevdiği bir ülke. Tatlı bir pandadan ziyade öfkeli bir ejderha. Yaralandığında hemen saldırganlaşan, tehditkar ve saldırgan bir tüccar. Bu ikilemin nedenlerine gelince; Pekin'in görünümü ve davranışları Yeni Delhi'den daha sert. Diğer yandan Hindistan demokratik bir rejim iken, Çin'de otoriter rejim hakim.

Tüm yıl boyunca Çinli liderler, siyasi sorunlar ve siber uzay ile ilgili konularla boğuştular. Bu ülkenin liderlerinin çok hoşgörülü oldukları da söylenemez. Örneğin, geçtiğimiz yaz aylarında Yeni Delhi'de gerçekleşen yolsuzluk protestoları benzeri gösterilere büyük olasılıkla göz yummazlardı.Ancak yine de şu bir gerçek ki, Hindistan dışarıdan göründüğü kadar da 'özgür' değil. Demokrasi her zaman iyi yönetim anlamına gelmiyor. Ülke demokrasiyle yönetilse de demokratik kurumlar zayıf, insan hakları ihlalleri sıklıkla yaşanıyor ve parası olana dokunulamıyor. Hindistan ile ilgili yorumlarında 'Her Hintlinin bir oyu vardır ancak bu her zaman söz sahibi olduğu anlamına gelmiyor" deniyor.

Devlet kapitalizmi Çin

- Çin'de devletin ekonomideki rolünün verimliliği düşürdüğü ileri sürülüyor. Bazı bürokratların yeni bir köprü yapılmasını emredip bundan pay aldıklarını düşünmek yanlış. Arvind Submaranian'ın "Eclipse: Living in the Shadow of China's Economic Dominance" kitabında belirttiği gibi aslında kamu "özel sektörün serpileceği koşulları oluşturuyor". Bu, tam da Asya'da Tayvan, Güney Kore, hatta Japonya'nın "mucize yıllarında" tek parti yönetimlerinin uyguladığı politika.

- Kalifiye işçilerin sayısı Çin'de olağanüstü hızla artıyor. Amerikalı akademisyenler Dan Breznitz ve Michael Murphree "Run of the Red Queen" isimli kitabında Çin eğitim sisteminin ileri düzeyde özgün araştırma yapacak düzeyde olmasa da inovasyonun diğer aşamalarında başarılı olabilecek, artan sayıda mezun verdiğini belirtiyor. Bu nedenle imalat bölümünün büyük bölümünü Şanghay'dan Çengdu sanayi bölgesine taşıyan şirketlerden biri de Intel oldu.

- Çin bu yüzyılın ilk 10 yılında, her yıl yaklaşık yüzde 10 büyüyerek ABD'den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi oldu. 2010'da kişi başına gelir yüzde 9 arttı. İmalat verimliliği yılda yüzde 10 artıyor. Hindistan'ın aksine devasa bir cari işlemler fazlası veriyor. 3 trilyon dolardan fazla döviz rezervi var.

- Çin 20 yıl sonra ileri teknolojiye dayalı en büyük imalat gücü olacak. Hemen hemen her üründe dünyanın en büyük pazarı haline gelecek. Hindistan'ın artan nüfusu sayesinde GSYİH'si Çin'i geçebilir. Ancak bu ülke, orta vadede Çin'in şimdi bulunduğu düzeye gelebilecek tipik bir birinci dünya ülkesi altyapısı üzerinde yükselen nispeten düşük ücret ekonomisi.

- Çin ekonomisi yeni bir aşamaya giriyor. Ekonomi mikro düzeyde teknoloji kullanımında düzeyin ilerlemesi ve makro düzeyde patlayan bir iç talep patlamasıyla büyüyor.

- Eğer Çin'in altyapısı, örneğin Hindistan'ınki kadar zayıf olsaydı, küresel imalatçılar Çin'e yatırım yapmazdı. General Electric, 2008'de kömürden temiz ve ekonomik enerji üretmeye çalışan araştırma birimini Çin'e taşıdı.

- Hükümet altyapı yatırımlarını yavaş yavaş azaltarak ekonomideki enflasyonist baskıyı azaltıyor, böylece gelecekte hızlı büyümüş ekonomide "sert iniş" olasılığı düşüyor.

- Son 17 aydır, büyük oranda öz kaynaklarına dayanan özel sektör yatırımı kamu yatırımlardan belirgin oranda daha hızlı artıyor. Bu da, Çin'de özel sektörün canlılığını ve gücünü gösteriyor.

Hangi model başarılı olacak

21'İNCİ yüzyıla girerken Çin'in yükselişi artık elle tutulur bir gelişme olmuştu. Bu yüzyılın ilk 10 yılında Çin'in ne zaman dünyanın en büyük ekonomisi olacağıyla ilgili tahminler ortaya atılır olmuştu. Ancak Hindistan'ın da ağırlığını hissettirmeye başlaması bu yüzyılı Çindistan'ın biçimlendireceği görüşünün ağır basmasına neden oluyor ve artık iki farklı ekonomik gelişme modelinden hangisinin daha başarılı olacağı tartışılıyor. Time Dergisi'nde Hindistan ve Çin yanlısı iki karşıt görüş ortaya kondu.

Özel girişim Hindistan

Hindistan'da, sürdürülebilir kalkınma için gerekli temel unsurlar olan girişimcilik, güçlü bir özel sektör, politik açıklık var. Bu nedenle Hindistan uzun vadede Çin'i geçecek.

- Hindistan'dan 3 kat büyük ekonomisi olan Çin kaçınılmaz olarak yavaşlayacak; bu da Hindistan'a aradaki mesafeyi kapatma fırsatı verecek.

- Nüfus yapısı gelecekte büyümeyi sürdürmek için Hindistan'ı avantajlı kılıyor. Çin'in tek çocuk politikası demografik yapıda bozulmalara yol açıyor.

- Hindistan'ın dengeli büyüme kaynakları var. Güçlü iç talep Hindistan GSYİH'sini büyütüyor, ekonomisini dış şoklara karşı korunmasını sağlıyor. Çin'de böyle bir "ekonomik tampon" yok.

- Finans krizinde Hindistan, iç tüketimi sayesinde dayanıklı olduğunu gösterdi. Çin ise krizi atlatabilmek için devasa bir teşvik programı uygulamak zorunda kaldı.

- Her iki ülkede de bankacılığın büyük bölümü kamu denetiminde ancak, Çin'de bürokratlar bankacılık kuruluşlarının kararlarına daha fazla müdahale ediyor. Bu da Çinli bankaların durumunu zayıflatıyor ve kaynak dağılımında verimi düşürüyor. Hindistanlı bankalar ise daha çok ticari gereklere göre hareket ediyor. Kredi analizi ve risk yönetiminde uzmanlar.

- Hindistanlı şirketler hem kâr marjı hem de getirini sermayeye oranında Çinli şirketleri geride bırakıyor. Çinli şirketler hem çok borçlu hem de borçluluk oranı giderek yükseliyor. Fitch'e göre, 2010 sonu itibariyle, banka kredilerinin GSYİH'ye oranı Çin'de yüzde 139, Hindistan'da yalnızca yüzde 49.

- Hintli şirketler daha girişimci. Infosys, Tata Consultancy Servies ve Wipro bütün dünyaya yönelik "offshore" IT hizmeti sektörü kuran şirketler oldu. Çin ise bunu kopyalamaya çalışıyor.

- GSYİH'ye oranı bakımından Hindistanlı şirketlerin yurtdışı yatırımları Çinli şirketlerden daha fazla. Ayrıca Hindistanlı şirketler, gelişmiş ülkelerde imalat ve hizmetler sektörlerinde de faaliyet gösteriyor. Çinli şirketlerse daha çok, Afrika ve diğer gelişmekte olan ülkelerdeki doğal kaynaklara yöneliyor.

- Zamanla Hindistan ve Çin düşük maliyetin sağladığı rekabetçilik avantajını yitirdikçe, üst düzey Hindistanlı yöneticilerin uzmanlıkları ve yüksek beceri düzeyleri ekonomik başarıda belirleyici etkenlerden olacak.

- Tarihte yaratıcı, yenilikçi bir ekonomik ve küresel düzeyde önde gelen şirketler kuran otoriter, ekonomisine kamunun egemen olduğu tek bir ülke yok.

Bu konularda ilginizi çekebilir