Avrupa fona para bulmak için Çin'in kapısını çaldı
1 trilyon euroya genişletilmesi planlanan Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun (EFSF) Başkanı Klaus Regling, Çin'den tahvil alarak fona destek sağlamasını istedi.
İSTANBUL - İki yıldır süren Euro Bölgesi borç krizinin çözülmesi için son dakikada yapılan anlaşma kapsamında büyüklüğü 1 trilyon euroya çıkarılması öngörülen Avrupa Finansal İstikrar Fonu'na (EFSF) kaynak yaratılmasına Çin kilit rol oynayacak. EFSF Başkanı Klaus Regling, fona destek istemek için dün Çin'in kapısını çaldı. Taraflar arasında kısa süre içinde bir anlaşmaya varılması beklenmiyor fakat Regling, müzakereler sonrasında yaptığı açıklamada, Çin'in EFSF'nin ihraç ettiği tahvilleri satın almaya devam etmesini beklediklerini söyledi.
Çin ve Avrupa dışındaki diğer yatırımcılardan kaynak elde etmeyi amaçlayan tahvil satışının muhtemel koşullarını görüşmek için Çin'i ziyaret eden Regling, EFSF'nin ihraç ettiği tahvilleri düzenli olarak satın alan Çin'in, her ay milyarlarca dolarlık ticaret fazlası gelirleri için güvenli yatırımlar bulmaya ihtiyacı olduğunu ifade etti. Regling, Çinli liderlerle kesin anlaşmaya varmayı beklemediğini, ancak Çin'in EFSF'nin ihraç ettiği tahvilleri satın almaya devam edeceğini tahmin ettiğini söyledi. Ayrıntılar tamamlandığında EFSF'nin tahvillerini Çin'e potansiyel ticari yatırım araçları olarak sunacağını ifade eden Regling, "Uzun vadeli ilişkimiz olacağı konusunda iyimserim" diye konuştu. Regling, Yunanistan ile kurtarma anlaşması yapılmasının istisnai bir vaka olduğunu, bunun diğer ülkelerle tekrarına ihtiyaç olduğunu görmediğini de sözlerine ekledi.
Geçen yıl kurulan ve şimdiye kadar Portekiz ve İrlanda'nın kurtarılmasında kullanılan 440 milyar euro büyüklüğündeki EFSF, uluslararası piyasalarda tahvil ihraç ederek sermayesini artırıyor. Euro Bölgesi liderleri, perşembe günü Brüksel'de düzenlenen zirvede EFSF'nin büyüklüğünün 1 trilyon euroya çıkarılması konusunda anlaşmıştı. Çin, 3.2 trilyon dolarlık döviz rezervlerinin 800 milyar dolarlık kısmını euro cinsi varlıklarda tutuyor.
Bu arada, Çin Maliye Bakanı Yardımcısı Zhu Guangyao, gelecek hafta Fransa'nın Cannes kentinde düzenlenecek G-20 liderler zirvesinin gündeminde EFSF'nin tahvillerinin satın alınmasının bulunmadığını söyledi. Çin Merkez Bankası'nın uluslararası idaresi direktörü Zhang Tao da G-20'nin acil görevinin piyasa güvenini sağlamak olduğunu belirtti.
Pekin güvence istiyor
Pekin'in, EFSF'ye yatırım yapabilecek durumda olduğu, ancak her yatırımcı gibi onların da güvenceler isteyeceği belirtiliyor. Geçmişte Çin'in kamu yatırım kuruluşunun verdiği bazı kredilerin geri dönmemesi, ülke içinde eleştirilere yol açmıştı. Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick de Çin'in "beyaz atlı şövalye rolünü oynamayacağı" uyarısında bulundu. Zoellick, BBC'yle yaptığı mülakatta Pekin yönetiminin bu yatırıma ancak gerekli inisiyatifler olursa gireceğini söyledi.
Ancak İngiliz yatırımcı Jim Rodgers, Çin'in yardım etmeye gönüllü olacağı görüşünde. Rogers "Çin açısından bu, ucuz dış yardım demek. İyi niyet toplamış olacak. Bence para verirler." diye konuştu. AB liderleri bu haftaki zirvelerinde kurtarma fonu için Çin ve Brezilya gibi yükselen ekonomilerden de destek isteme fikri üzerinde durmuştu. Yetkililer Uluslararası Para Fonu IMF'yi de bir diğer olası destek kaynağı olarak görüyor.
Sarkozy: Yunanistan'ı euroya almak hataydı
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, "Yunanistan'ın zamanında Euro Bölgesi'ne girişine izin vermeyi hata olarak" değerlendirdi. Sarkozy, bir televizyona verdiği demeçte, Euro Bölgesi kurulduktan iki yıl sonra Yunanistan'ın bölgeye dahil olmasıyla ilgili bir soru üzerine, Yunanistan'ın ekonomisinin bölgedeki diğer ülkelerle parasal birliği oluşturmaya hazır olmaması nedeniyle bu ülkeyi Euro Bölgesi'ne kabul etmenin hata olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Sarkozy, "Ne sayın Merkel, ne de ben Yunanistan'ın Euro Bölgesi'ne girmesi kararı alındığında görevdeydik. Ve açıkça söylememe izin verin bu bir hataydı, çünkü Yunanistan düzmece rakamlara dayanarak girdi ve hazır değildi, ekonomisi hazır değildi" dedi. Yunanistan'ın borç krizini, 2008'de finansal kriz sırasında Amerikalı yatırım bankası Lehman Brothers'ın çökmesiyle kıyaslayan ve Yunanistan konusunda başarısız olunması halinde bunun Euro Bölgesi'nde ve küresel ekonomide karmaşaya yol açacağı uyarısında bulunan Sarkozy, "Yunanistan iflas etseydi, bu herkesi etkileyecek bir domino etkisi yaratırdı. Tüm Euro Bölgesi riske girerdi" diye konuştu.
Sarkozy, Yunanistan'daki mevcut hükümetin ekonomiyi krizden çıkaracağından emin olduğunu ve Brüksel'de perşembe günü Euro Bölgesi liderlerinin borç krizinin aşılmasında anlaşma sağlamasının ''felaketi'' savuşturduğunu söyledi.
Ekonomistlere göre, Atina sadece zaman kazandı
Euro Bölglesi liderlerinin vardığı anlaşma piyasalara moral verdi. Önceki gün dünya borsalarında yaşanan yükseliş dün de sürdü ve küresel hisse senedi piyasaları 3 ayın zirvesine çıktı. Avrupa ortak parası euro da güçlenmeye devam etti. Krizin sona ereceği
umuduyla gelen alımlar euroyu gün içinde 1.42 dolara kadar taşıdı. Ancak piyasadaki yükselişe karşın bazı ekonomistler ve analistler, planın işe yarayıp yaramayacağı konusunda şüpheli. Harvard Üniversitesi ekonomisti Kenneth Rogoff, Avrupalı liderlerin borç krizini kontrol altına almak için kurtarma fonunu genişletme kararının sadece zaman kazandırdığını, Yunanistan'ın gelecek 10 yılda eurodan çıkacağını söyledi. New York'taki bir panelde konuşmacı olan Rogoff, "İşin temelinde nasıl birkaç ay kazanacaklarını çözmüş olmaları var. Euronun işe yaramadığı ortada, istikrarlı bir denge yok" diye konuştu. Rogoff, "Buradan çıkardığım, piyasaların hala ayakta kalmalarına seviniyor olması. Kısa bir süre içinde endişeler yeniden su yüzüne çıkacak" dedi. Dünyanın en büyük tahvil fonu Pimco'nun CEO'su Muhammed El-Erian, "Uygulama sorunu anlaşmanın tasarlanmasından daha büyük bir sorun" diye konuştu. Diğerleri de temel özellikler konusunda kötümser ve Yunanistan borcunda yüzde 50 iskontoya gidilmesinin ve kurtarma fonunun ateş gücünün büyütülmesinin borç krizinin çözümü için yeterli olmadığına inanıyor. Birçok kişiye göre de sadece Avrupa Merkez Bankası‘nın (ECB) tahvil piyasasına kesintisiz desteği güvenin daha da düşmesini engelleyebilir. Bazı analistler ekonomik büyümeyi destekleyecek bir şey bulunmamasını anlaşmanın zayıf noktası olarak görüyor.