Avrupa’nın kritik seçim sınavı

Avrupa’daki seçim maratonunun ilk ayağı Hollanda’da başlıyor. Bir Fransa ya da Almanya kadar kritik bir seçim olmasa da Avrupa Birliği’ndeki eğilimi göstermesi açısından önemli bir seçim olacak.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Aydın ŞAHİNALP

DIŞ HABERLER - Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçağına iniş izni vermeyen ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’yı Türk Büyükelçilik binasına sokmayarak sınır dışı eden Hollanda’da halk bugün genel seçimler için sandık başında. 12.9 milyon kayıtlı seçmenin yer aldığı Hollanda'da oy verme işlemi sabah 7:30'da başladı. Sandıklar akşam 21:00'de kapanacak.  

Normal bir zamanda, Hollanda seçimlerine Hollanda dışındakiler pek fazla ilgi göstermezdi. Türkiye ile patlak veren diplomatik kriz ile büyük seçimlerin arifesindeki Avrupa’da ilk seçim olması hasebiyle tüm gözler Hollanda seçimlerine çevrildi.

Siyasi analistlerin büyük bir bölümü Türkiye ile yaşanan gerilimin hem liberal kanattaki Başbakan Mark Rutte’nin Özgürlük ve Demokrasi Partisi’ne ( VVD) hem de İslam karşıtı Geert Wilders’ın liderliğindeki Özgürlük Partisi’nin (PVV) oylarını artırabileceğini belirtiyor. Seçimin son virajında yaşanılan kriz gittikçe zayıflayan aşırı sağcı Wilders’ın seçim kampanyasını tekrar canlandırdı. Seçim kampanyalarının son anına damga vuran isim hiç şüphesiz ırkçı lider Wilders oldu. Son yapılan anketlere göre Rutte’nin Özgürlük ve Demokrasi Partisi’nin yüzde 16’lık oy oranıyla seçimlerden birinci parti olarak çıkması beklenirken, Wilders’in Özgürlük Partisi’nin yüzde 13’lük oranıyla ikinci sırada yer alacağı tahmin ediliyor.

Seçimin son ayağında ana tema oldu

Ankara-Amsterdam hattındaki krizi Bloomberg’e değerlendiren Groningen Üniversitesi Profesörü Kees Aarts, “ Hollanda’da kabine siyasi kararlılığını ortaya koydu. Ancak her şeyi üst üstte koyduğunuzda, yaşanılan son kriz Wilders’a açıkça yarar sağlayacaktır. Wilders seçim kampanyası sırasında pek görünür değildi ve çok fazla işlere karışmadı. Fakat en sonunda seçimin ana teması oldu” dedi.

Türkiye-Hollanda krizini inceleyen ve Peil.nl tarafından gerçekleştirilen son anket ilginç sonuçlar ortaya çıkardı. Ankete katılan 2 binden fazla kişinin yüzde 86’sı Hollanda Başbakanı Rutte’nin Türkiye krizini iyi yönettiğini düşünüyor. Fakat anket verileri aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) seçmeninin de krizin ardından ateşlendiğini ortaya koyuyor. Zira Wilders destekçileri seçim kampanyası boyunca ilk kez “kesinlikle” PVV Partisi’ne oy vereceğini söyledi. Bu kritik seçimlerde PVV taraftarlarının katılımının yükseleceği anlamına geliyor. Türkiye krizi Rutte’nin de oylarını artıracağını belirten Amsterdam Üniversitesi Siyaset Bilimleri Profesörü Sarah de Lange, “ Diplomatik krizden Rutte de fayda sağlayabilir. Çünkü Hollanda’yı uluslararası bir çatışma içinde savunmak için sağlam bir duruş sergiledi. Öte yandan Wilders da yararlanabilir. Çünkü bu olay Türklerin entegre olmadığı imajını güçlendiriyor. Türkiye’ye Hollanda’ya kıyasla daha fazla sadakat gösteriyorlar.” diye görüş bildiriyor.

Berlin'deki Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Marcel Fratzscher, "Hollanda, Fransa ve İtalya'da aşırı sağcı partilerin hepsi AB üyeliği konusunda ülkelerinde referandum yapmak istediklerini savunuyor. Eğer buna referandum derseniz ki bu sadece AB üyeliğiyle ilgili bir referandum olmaktan çıkıp euro referandumuna evrilebilir. Bizler de birden bire -Yunanistan krizinin patladığı- 2012 yılının yaz aylarına geri dönebiliriz" diye uyarıyor. 

WILDERS BAŞBAKAN OLABİLİR Mİ?

50 yaşındaki Mark Rutte’nin liderliğindeki Özgürlük ve Demokrasi Partisi ( VVD) ile İşçi Partisi (PvdA) arasındaki koalisyon hükümetiyle sandığa giden Hollanda’da seçim sitemi nispi temsil sistemine dayanıyor. Ülkede çoğunluk partisi dışındaki partiler de kuvvetleri oranınca milletvekili çıkarabiliyor. Eğer bir parti ulusal oyların yüzde 9’unu alıyorsa Hollanda Parlamentosu’ndaki sandalyelerin de yüzde 9’unu elde ediyor. Hollanda’da hiçbir seçim bölgesi bulunmuyor. Ülkenin tamamı bir seçim bölgesi konumunda. Roterdam merkezli araştırma şirketi Peil.nl tarafından yapılan son ankette Başbakan Mark Rutte’in Özgürlük ve Demokrasi Partisi 24 sandalye; en büyük rakibi Geerts Wilder’in Avrupa Birliği ve İslam karşıtı Özgürlük Partisi’nin (PVV) 22 sandalye çıkarması bekleniyor. Hıristiyan Demokratlar 22, Yeşiller 20 ve Demokrat D66’nın 17 sandalye kazanması tahmin edilirken Rutte’nin koalisyon ortağı İşçi Partisi 9 sandalyede kalacak. 150 sandalyeden oluşan Hollanda Parlamentosu’nda çoğunluğu elde etmek isteyen bir partinin 76 sandalyeye ulaşması gerekiyor. Hollanda’daki diğer parti liderleri, ‘ülkenin temel değerlerine aykırı’ buldukları Wilders ile koalisyon kurmayacaklarını açıkladıkları için ırkçı liderin başbakanlık koltuğuna oturması bir hayli zor gözüküyor. Koalisyon hükümetlerinin hüküm sürdüğü Hollanda’da yeniden tek parti hükümetinin olmayacağı kesin gibi gözüküyor.

Avrupa Birliği'nin altı kurucu üyesinden biri olan Hollanda'da yapılan seçimler, 2017'deki Avrupa'yı pençesine alan popülist akımın gücünü ve direncini gösteren en büyük test olacak.

Bu konularda ilginizi çekebilir