Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi yayımlandı: Türkiye'nin sırası yükseldi

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye, 180 ülke içerisinde 158'inci sırada yer alarak, sıralamada bir önceki yıla göre gelişme gösterdi. Fakat RSF’ye göre bu basın özgürlüğünün iyiye gittiğinin bir işareti değil, çünkü Türkiye durumun “çok vahim” olduğu ülkeler kategorisinde yer almaya devam etti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde yayımlanan RSF'nin raporunda, geçen yıl 165'inci sırada yer alan Türkiye, bu yıl yedi basamak ilerleyerek 158'inci sıraya yükseldi.

Bu yükselişin, geçen yıl endekste Türkiye’nin önünde yer alan Rusya, Azerbaycan ve Hindistan gibi ülkelerde durumun kötüleşmesinden kaynaklandığı belirtiliyor.

BBC Türkçe'de yer alan habere göre, endekste ilk üç sırada sırasıyla Norveç, Danimarka, İsveç yer alıyor.

Endeksin son sıralarında ise Çin (172’inci), Vietnam (174’üncü), İran (176’ıncı), Kuzey Kore (177’inci), Afganistan (178’inci), Suriye (179’uncu) ve Eritre (180’inci) bulunuyor.

RSF Endeksi’nde ülkelerin puanını, “politik”, “güvenlik”, “ekonomik”, “sosyo-kültürel” ve “yasal” olmak üzere beş gösterge belirliyor.

“Politik” gösterge, devletin ve diğer politik aktörlerin siyasi baskıları karşısında medyanın bağımsızlığına yönelik desteğin derecesini belirliyor.

Buna göre Türkiye, Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde siyasi gösterge olarak en ciddi gerileme yaşayan ülkelerden oldu. Genel skor olarak 2023’te 100 üzerinden 33,97 puan toplayan Türkiye, 2024’te 2,37 puanlık kayıpla 31,6’ya geriledi.

Mayıs ayında gerçekleşen cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler öncesinde kamu yayın organlarının “taraf tutması” ve Kürtçe basın için çalışan onlarca gazetecinin tutuklanması, basın özgürlüğünü zayıflatan politik etkenlerden sayıldı.

6 Şubat depremlerinin ardından gazetecilerin “dezenformasyon” iddiasıyla haklarında açılan soruşturma ve kovuşturmalara da raporda dikkat çekildi.

RSF, “Türkiye, gazeteci tutuklamaya devam ediyor, neredeyse sistematik online sansür ve yargı kontrolüyle medyayı zayıflatmayı sürdürüyor” dedi.

Türkiye Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) tek başına iktidara geldiği 2002 yılında 99. sıradaydı.

Darbe girişiminin yaşandığı 2016 yılında 151, 2017’de 155, 2018 ve 2019’da 157’inciliğe geriledi. 2020’de 154, 2021’de 153, 2022’de 149, geçtiğimiz yıl da 165. sırada endekste yer aldı.

Dünyanın yüzde 1’i özgür basına sahip

RSF’nin tespitine göre, “Dünya nüfusunun sadece yüzde 1’i basın özgürlüğünün olduğu bir ülkede” yaşıyor.

Kısacası, “Devletler gazeteciliği korumakta başarısız kalıyor.”

Artan sayıda hükümetin, “gazeteciliğin icrası ve halkın güvenilir, bağımsız ve çoğulcu bilgi edinme hakkını” garantilemede başarısız olduğu kaydediliyor.

RSF’nin yayın direktörü Anne Bocandé, siyasilerin basın özgürlüğünü korumaktaki başarısızlığını şu sözlerle ifade ediyor:

“Devletler ve siyasi güçler, siyasi bağlantıları ne olursa olsun, basın özgürlüğünü koruma yükümlülüklerini yerine getirmede gittikçe daha az rol oynuyor. Bu zayıflama, bazen gazetecilerin rolünün sorgulanması, hatta medyanın araçsallaştırılması ya da taciz veya dezenformasyon kampanyalarına dahil edilmesiyle el ele gidiyor.

“Adına yaraşır gazetecilik ise, tam tersine demokratik bir sistemden ve siyasi özgürlüklerden yararlanmanın koşuludur.”

‘İsrail 100’den fazla Filistinli gazeteciyi öldürdü’

Raporda 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısının ardından Gazze’de başlayan savaşın gazetecilere ve basına karşı işlenen “rekor sayıda ihlâle sahne olduğu” kaydediliyor.

Buna göre, en az 22'si görev başında olmak üzere 100'den fazla Filistinli gazeteci İsrail ordusu tarafından öldürüldü.

RSF, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurarak, Gazze’deki basın mensuplarına yönelik saldırılara ilişkin soruşturma talebinde bulunmuştu.

İsrail ordusunu, bölgedeki gazetecileri kasten hedef almakla suçlayan RSF, bunun savaş suçu olduğunu söylüyor. Bunun üzerine Uluslararası Ceza Mahkemesi, gazetecilere yönelik saldırıların da Filistin’deki savaş suçları soruşturması kapsamında incelendiğini açıkladı.

RSF, İsrail’in savaşın başından bu yana kuşatma altındaki bölgeden gelen haberleri bastırmaya çalıştığını kaydetti. İsrail bu yıl, basın özgürlüğünde “sorunlu" kategorisinden “kötü”ye düştü.

Rapora göre Ortadoğu; özellikle İsrail, Suudi Arabistan, Suriye ve İran’daki yoğun tutuklamalar nedeniyle dünyanın en çok gazeteci hapseden bölgesi oldu.

Rusya 180 ülke arasında 162’inci sırada

Vladimir Putin’in beklendiği gibi yeniden devlet başkanı seçildiği Rusya bu yıl 162’inci sırada. Raporda Rusya’nın bu yıl Ukrayna’daki savaşla özgür basına zarar verdiği kaydedildi.

Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesindeki Belarus, Gürcistan, Kırgızistan ve Azerbaycan için de “Rusya'nın baskılarını taklit ederek medya sansürünü ağırlaştırdı” denildi.

Bu ülkeler sırasıyla 167’inci, 103’üncü, 120’inci ve 164’üncü sırada yer aldı.

‘Avrupa Orbanlaşma tehlikesiyle karşı karşıya’

Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın bağımsız gazeteciliği “boğma çabası içinde” olduğu belirtilirken, Avrupa Birliği için de “Orbanlaşma tehlikesiyle karşı karşıya” denildi.

AB’de ilk sırada yer alan Norveç'in bile basın özgürlüğü puanı bu yıl düştü.

Endekste Almanya 10’uncu, Fransa 21’inci, İngiltere 23’üncü, İtalya 46’ıncı, Bulgaristan 59’uncu, Yunanistan 88’inci sırada yer aldı.

'Deepfake'ler seçimlerin seyrini etkiliyor'

Endekse dayanak oluşturan ankete katılan uzmanlar, 180 ülkeden en az 138’i için, siyasi aktörlerin düzenli olarak propaganda veya dezenformasyon kampanyalarına dahil olduklarını bildirdi. Bu uygulamalara 31 ülke açısından “sistematik” denildi.

Raporda diğer dezenformasyon araçlarının yanı sıra yapay zekanın da bir endişe kaynağı olduğu belirtiliyor.

2024’te dünya nüfusunun yarısından fazlasının sandık başına gittiği hatırlatılan raporda, “Deepfake'lerin seçimlerin seyrini etkilemede artık kilit bir yeri var” deniyor.

Endekste 12 sıra gerileyerek 29. olan Slovakya'daki parlamento seçimleri sırasında gazeteci Monika Todova'yı hedef alan sesli deepfake saldırısı buna örnek gösterildi.

Bunun, “demokratik bir seçimi etkileme amacını taşımış ve bir gazeteciye yönelik geliştirilmiş olmasıyla bugüne kadar belgelenmiş ilk vakalardan biri” olduğu kaydedildi.