Suudi Prens: Hamaney, Hitler'den daha tehlikeli

Filistin-İsrail ve İran ABD medyasına konuşan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Bin Selman, İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'i hedef alarak, onun Hitler'den daha tehlikeli olduğunu ifade etti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD'nin The Atlantic dergisine verdiği röportajda, İran'dan Filistin-İsrail meselesine kadar Ortadoğu'daki dinamikler hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Selman, ABD gezisi bağlamında daha önceki röportajlarında olduğu gibi The Atlantic dergisine verdiği mülakatta da İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'i hedef aldı.

Hamaney'in Adolf Hitler'den daha tehlikeli olduğunu öne süren Bin Selman, "Hitler, Hamaney'in yanında daha iyi görünüyor. Hitler, Hamaney'in yapmaya çalıştığını yapmadı. Hitler, Avrupa'ya hükmetmeye çalıştı, bu kötü fakat Hamaney bütün dünyaya hükmetmeye çalışıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi, The Atlantic dergisinden önce Time dergisine verdiği röportajda, Amerikalı askerlerin Suriye'de "İran'ı durdurma" noktasındaki son durak olduğunu savunmuş ve ancak bu şekilde İran'ın bölgedeki etkisinin artmasının engellenebileceğini belirtmişti.

İsrail-Filistin meselesi

Filistin ve İsrail arasında yaşanan gerginliklere değinen Bin Selman, nerede olursa olsun tüm halkların barış içinde kendi ülkesinde yaşama hakkı olduğuna inandığını belirterek, "Filistinlilerin ve İsraillilerin kendi topraklarına sahip olma hakları olduğuna inanıyorum fakat normal bir ilişkiyi garantiye alacak bir barış anlaşmasına varılması gerekiyor." yorumunu yaptı.

Bin Selman, Suudi Arabistan'ın "Yahudi karşıtı söylemler ürettiği" yönündeki soruyu şöyle yanıtladı:

"Ülkemizin Yahudilerle bir sorunu yok. Peygamberimiz Muhammed (SAV), Yahudi bir kadınla evlenmişti. Sadece arkadaşlık değil, evlilik yaptı. Peygamberimizin komşuları Yahudiydi. ABD'den, Avrupa'dan Suudi Arabistan'ı ziyaret etmek için gelen çok sayıda Yahudi bulabilirsiniz. Hristiyanlar, Müslümanlar ve Yahudiler arasında bir sorun yok."


The Atlantic adına Bin Selman'la görüşen Jeffrey Goldbery, bu mülakatın son günlerde Gazze Şeridi'nde yaşanan olaylardan önce yapıldığına vurgu yaparak, röportaj anında bu konuların gündeme getirilmediği kaydetti. Goldbery, "Fakat Veliaht'ın bu konular üzerine görüşlerini belirteceğini de zannetmiyorum. Birçok Arap ülkesi gibi Suudiler de Filistinlilerden yoruldu." notunu röportaja ekledi.

"Savaşmak gibi bir görevimiz yok"

Bin Selman ayrıca, "şeytan üçgeni" olarak nitelendirdiği İran, İhvan-ı Müslimin ile terör grupları El-Kaide ve DEAŞ'ın İslam'ı zorla yaymaya ve halifeliği tekrar geri getirmeye çalıştığını savundu.

Suudi Prens, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu şeytan üçgeni, bizlerin Müslüman olarak halifeliği tekrar kurması gerektiği fikrini aşılamaya çalışıyor. İslam'ın zaferinin bir imparatorluk zoruyla yeniden kurulması gerektiğini belirtiyorlar fakat Allah ve Peygamber, bizden bunu yapmamızı istemedi. Allah sadece İslam'ı yaymamızı istedi. Bu görev ise yerine getirilmiştir. Bugün her insan kendi inancını seçme hakkına sahiptir. Her ülkede dini kitaplar tedarik edilebilir. Mesaj yerine ulaşmıştır. İslam'ı yaymak için savaşmak görevimiz artık yoktur fakat bu şeytan üçgeni, Müslümanların böyle bir görevi olduğunu söyleyerek Müslümanları manipüle etmeye çalışıyor, Müslümanların imparatorluğunun kurulması gerektiğini dile getiriyorlar."

İran'ın Şii ideolojisini yaymaya, İhvan'ın da demokratik yolları kullanarak "gölge halifelikler" kurmaya çalıştığını öne süren Bin Selman, El-Kaide ve DEAŞ gibi örgütlerin ise her türlü zorluğu kullanarak "İslam'ı yaymaya çalıştığını" dile getirdi. Bin Selman ayrıca, El-Kaide, DEAŞ gibi örgütlerin İhvan sayesinde ortaya çıktığını iddia etti.

"Şeytan üçgeni" olarak yaptığı nitelendirmenin karşısına Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Bahreyn, Umman, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Yemen'i koyan Bin Selman, bu ülkelerin Birleşmiş Milletler (BM) kriterleri doğrultusunda "iyi ilişkiler" kurmaya çalıştığını savundu.

Selman, "Amerikalı askerlerin Suriye'de uzun vadeli olmasa bile en azından orta vadede kalması gerektiğine inanıyoruz. Suriye'deki ABD gücü, Washington'un bu ülkenin geleceğinde söz hakkına sahip olmasına da imkan verecektir." ifadelerini kullanmıştı.

Bu konularda ilginizi çekebilir