”Temel stratejimiz, Türkiye'yi ileri teknoloji merkezi yapmak”
Ergün, teşvik için bazı kamu filolarının öncelikle elektrikli araç kullanımına geçebileceğini belirterek, "Müşteri potansiyeli öncelikle kamuda oluşturulabilir" dedi
FRANKFURT - Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, yakın gelecekte Türkiye'yi, Avrupa'nın, Orta Doğu'nun ve Avrasya'nın ileri teknolojili ve yüksek katma değerli ürünlerde üretim merkezine dönüştürme hedefini, sanayi stratejilerinin temeline yerleştirdiklerini kaydetti.
Uluslararası 63. Frankfurt Otomobil Fuarında düzenlenen toplantıda konuşan Ergün, fuarda bulunmalarının nedeninin otomotiv sektörüne olan desteklerini dünyaya göstermek olduğunu belirtti.
Ergün, otomotiv sektörünün Türk sanayisi içinde özel bir yeri bulunduğunu dile getirerek, Türkiye'de sanayinin yapısını değiştirme konusunda önemli çabaları olduğunu ve Türkiye'de sanayileşmenin gerçekten arzu ettikleri noktaya ulaşması için yapısında ciddi değişikliklere ihtiyaç hissettiklerini anlattı.
Teknoparklar
Türkiye'de teknoparklara çok önem verdiklerini ve bu dönemde tekno park sayısında da 35'e ulaştıklarını anlatan Ergün, bir kaç sene önce 2 teknoparkı bulunan Türkiye'nin bugün 35 adet tekno parka ulaştığını vurguladı.
Ergün, bu tekno parklardan 20 tanesinin aktif üretime geçen, ihracat yapan tekno parklara dönüştüğünü belirterek, Türkiye'nin ileri teknolojiye doğru yönelişinde tekno parkların da çok önemli bir yeri olduğunu kaydetti.
Sanayi, üniversite iş birliğine çok önem verdiklerini, sanayi, üniversite iş birliğini hem TÜBİTAK'taki projelerle hem de sanayi bakanlığında yürütülen sanayi tezleriyle, özellikle KOBİ'lerin Ar-Ge faaliyetleri yapmakta zorlanan KOBİ'lerin üniversitelerle iş birliğini sağlamak adına onların Ar-Ge çalışmalarının yüzde 75'ini finanse eden bir sistemi oluşturduklarını belirten Ergün, bugün itibariyle bakanlığının, çok sayıda KOBİ'nin Ar-Ge çalışması ve yeni teknoloji geliştirme faaliyetleri desteklediğini ve üç yıl boyunca bu çalışmaların yüzde 75'inin finanse edildiğini belirtti.
Otomotiv sektöründeki gelişmeleri sadece vergi indirimleriyle değerlendirilmesinin eksik olacağını vurgulayan Ergün, şöyle devam etti:
"Başka gelişmelere de bakmak lazım. Onlardan bir tanesi hurda teşvikiyle ilgili hangi noktadayız... Neler olabilir, neler olamaz? Katkısı ne olabilir? Onun üzerinde bir çalışma sürüyor. Bir başka konu da şimdiye kadar ki otomobil satışlarına baktığımızda, 180 binin üzerinde otomobil satıldı. Bunların 140 binden fazlası nakit parayla satılan otomobiller. Sadece 40 bin kadarı kredi kullanarak alındı. Demek ki kredi kullanımı otomobilde daha düşük seviyede kaldı. Evlerinde yastık altındaki biriktirdikleri parayla insanlar, bayiden arabaları satın aldılar, bu krizin içerisinde bu enteresan bir finansman şekli oldu."
Çevreci otomobiller ve vergi politikaları
Nihat Ergün, çevresel etkilerin Türkiye'de de vergi politikalarında önemli olmaya başladığını ifade ederek, özellikle elektrikli otomobil üretiminin 2011'den itibaren devreye girmesiyle birlikte diğer araçlara göre vergi konusunda daha cazip hale getirmek gerekeceğini bildirdi.
Nihat Ergün, elektrikli araçlarının vergilerinin daha düşük olmasının diğer araçlara göre bu aracı teşvik edebileceğini belirterek, "Hem de şarj ünitelerinin kurulması konusunda özel desteklemelere ihtiyaç hissettiren bir alan, aynı zamanda belki kamunun kullanımı daha öncelikli bir şekilde gündeme gelerek, bu tür araçların çevresel öneme sahip araçların desteklenmesiyle alakalı bir çok mekanizma birden devreye girebilecektir. Ama bugün üzerinde vergi politikası açısından netleşmiş bir konu yok. Fakat çevresel etkilerin artık bizim de vergi politikalarımız açısından gündemimizde olduğunu söyleyebilirim" diye konuştu.
Ergün, Türkiye'de uygulamaya konan teşviklerden sonra büyük yatırımlar konusunda çeşitli alanlarda başvurular bulunduğunu anlattı.
"Müşteri potansiyeli öncelikle kamuda oluşturulabilir"
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, elektrikli araçların teşviki için emniyet, posta teşkilatı gibi bazı kamu filolarının öncelikle elektrikli araç kullanımına geçebileceğini belirterek, "Müşteri potansiyeli öncelikle kamuda oluşturulabilir" dedi.
Fuarda Renault'nun elektrikli aracı "Renault Kangoo BE BOP Z.E"nin test sürüşüne katılan, Ergün, aracın çok sessiz çalıştığını, motor sesinin duyulmadığını kaydetti.
Bakan Ergün, Türkiye'de otomobillerde özel tüketim vergisinin son derece yüksek olduğunu dile getirerek, dünyada çevreye duyarlı araçlarda vergilerin düşük olması yönünde bir eğilim olduğunu, elektrikli araçların, çevreye en duyarlı araçlar olduğunu ve bu araçlarda karbondioksit salınım gazının sıfır olduğunu ifade etti.
Bu tür araçların Türkiye'de de desteklenmesi gerektiğini ve bu araçlarda vergi avantajı olacağını kaydeden Bakan Ergün, şunları söyledi:
"Bunların teşviki için bazı kamu filolarının, öncelikle şehir içinde araç kullanan emniyet teşkilatının belli araçları veya posta teşkilatının belli araçları, elektrikli araç kullanımına geçebilir. Müşteri potansiyeli öncelikle kamuda oluşturulabilir. Bazı küçük ülkeler, coğrafyaları daha küçük ülkeler, şehirlerarası yolculuk bile 40-50, 100 kilometreyi geçmeyen ülkeler var. Bunlar için çok daha cazip bu elektrikli araçlar... Onlar öncelikle bu araçların kullanımına yönelebilirler.
Şu anda 160 kilometrelik bir mesafeyi akü şarjıyla gidip gelebiliyorsun. Sabahtan evinden işine, işinden evine giden bir insan için bu son derece ideal bir şey. Şehir içinde günlük dolaşımını yapan birisi için ya da yakın mesafelere gidip gelen için son derece elverişli bir araç. Ancak şehirlerarası yolculuklarda şarj istasyonlarına ihtiyaç olacaktır. İşte bu istasyonlarla ilgili dünyanın her yerinde çalışmalar yapılıyor. Şu anda dünyada herkes iş birliğine yöneliyor. İngiltere'de belediye ve merkezi yönetim iş birliğine gidiyor, enerji dağıtım şirketleri iş birliği yapıyor. Aynı şeyler biz de de olacak. Yerel yönetimlerle merkezi yönetimlerin bazı unsurları karayolları, emniyet genel müdürlüğü, trafik işleri, enerji dağıtım firmaları..."
Chery ve Peugeot
Bir gazetecinin "Dünkü basın toplantısında Çinli Chery firmasının bir Türk ortaklıkla Türkiye'de 500 milyon dolarlık yatırım kararı aldığını söylediğini" hatırlatması üzerine Ergün, "Bunlar bir finansman modeliyle, kademeli finansman modeliyle bu sistemi gerçekleştiriyorlar. Başka ortaklık da yapabilirler. Yani 'Mermerler' kendisi yüzde 50 ortak olabilir, başka ortaklar bulabilirler. Ben onların ortaklık yapısının ne olacağını bilemem. Önemli olan şu Türkiye'de yeni bir yatırımın olacak olması Türkiye'nin önümüzdeki orta vadede 2 milyon otomobil hedefine ulaşacak bir otomobil üretim merkezi haline gelmesi bunu çeşitlendirmesi, değişik modellerde olması..." karşılığını verdi.
Ergün, kendisinin Peugeot'la bu konuyu görüşmediğini, Peugeot'nun yatırım düşüncesinin daha eski olduğunu da sözlerine ekledi.
Bu arada Bakan Ergün, elektrikli otomobil hakkında Oyak Renault Genel Müdürü Tarık Tunalıoğlu'ndan bilgi aldı.
Çağlayan: Türkiye bir üretim üssü
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, "Otomotiv sektöründe Türkiye bir üretim üssü, Avrupa'nın tam göbeğinde olan Almanya da bir lojistik dağıtım üssü olabilir. Türkiye ile Almanya'yı birleştirdiğimiz zaman çok daha büyük ihracatçı konumuna gelebiliriz" dedi.
Çağlayan, Renault firmasının Türkiye'de üretmeyi planladığı Renault Fluence aracının en büyük özelliğinin yüzde 100 elektrikli olması olduğunu vurguladı.
Çağlayan, bu aracın Türkiye'de, Türk mühendisiyle, Türk işçisiyle üretilecek olmasının son derece önemli olduğunu dile getirerek, onun için "Gelin almaya, kızı almaya, Türkiye'ye götürmeye" gelmiştik dediğini hatırlattı.
Elektrikli otomobilin, Türkiye'nin ihracatını da artıracağını çok net gösterdiğini belirten Çağlayan, şunları söyledi:
"Bundan iki ay önce Brezilya ve Şili'ye gitmiştim. Şili'de Serbest Ticaret Antlaşması imzaladık. Şunu gördüm; Şilililer bu antlaşmayla beraber artık araba kullanımında Türkiye'de üretilen Renault Megane'ı daha fazla kullanacaklarını, daha fazla satın alacaklarını söyledikleri zaman çok gururlanmıştım. Otomotiv sektöründe çok önemli mesafe kat ettik. Geçen yıl dakikada dört araç üretiyor, 3,2'sini de ihraç ediyorduk. Sektörün hedefi 2 milyon üretimdir, önümüzdeki 3-4 yıl içerisinde ve bunun 1,5 milyonunu da ihraç etmektir.
Türkiye, 163 ülkeye ana sanayi ve yan sanayi olarak yedek parça ihracatı yapıyor. Sektörün diğer ülkelerle mukayesesinde çoğu ülkeyi geride bırakmıştır. Türkiye ile Almanya arasındaki dış ticaret rakamı sadece otomotiv sektöründe, 2008 yılında 2,8 milyar dolar ihracat, 4,2 milyar dolar ithalatımız var. 2008 yılının Ocak- Temmuz döneminde 1,6 milyar dolar ihracatımız var, 2,5 milyar dolar ithalatımız var. 2009 yılının Ocak- Temmuz döneminde ise ihracatımız Almanya'ya 700 milyon dolara düşmüştür. İthalatımız da 1,2 milyar dolara düşmüştür."