'Asgari ücrette el kesesinden hovardalık yapılıyor'

Asgari ücretin artırılmasını “El kesesinden hovardalık yapılıyor, iş dünyasının maliyetleri iş dünyasına sorulmadan artırılıyor” diye eleştiren ASO Başkanı Özdebir asgari ücretin tamamen kaldırılması önerisini getirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

canan-sakarya-002.png

AK Parti’nin seçim vaatleri arasında yer alan, yılbaşından itibaren uygulamaya başlanması beklenen bin 300 TL asgari ücret konusunda uyarılarda bulunan Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir “El kesesinden hovardalık yapılıyor, iş dünyasının maliyetleri iş dünyasına sorulmadan artırılıyor” eleştirisini getirdi. 

Asgari ücret artışının bir süre sonra KOBİ’lerde küçülme ve işten çıkarmalar şeklinde bir sonuç doğuracağını dile getiren Özdebir, asgari ücretin tamamen kaldırılması önerisini getirdi. 

ASO Başkanı Özdebir, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya’nın sorularını yanıtladı. 

► Yılbaşından itibaren asgari ücretin bin 300 liraya çıkması bekleniyor. Asgari ücretin artırılması sanayiciyi, reel sektörü nasıl etkiler? 

Asgari ücretteki artış çok önemli. Asgari ücrete yüzde 30 zam yaptığınız zaman kıdem tazminatına da yüzde 30 zam yapmış oluyorsunuz. Eline bin lira geçen bir çalışanın maaşını bin 300 liraya çıkarttığınız zaman bin 300 liraya çalışanın da ücretini artırmanız lazım bu da yukarı doğru herkesin ücretini etkileyecek. Bir söz vardır ‘el kesesinden hovardalık yapmak’ diye, iş dünyasının maliyetlerini iş dünyasına danışmadan artıran bir karar. İmalat sanayindeki ve reel sektördeki ücret artışları verimlilikle desteklenmiyorsa o zaman hak edilmemiş bir kazanç demektir. Bunu çalışan açısından değil makro ekonomik dengeler açısından söylüyorum verimliliğin mutlaka desteklenmesi lazım . 

► Verimliliğin desteklenmesi için yapılması gereken nedir? 

Öncelikle insan kaynağımızın niteliğinin iyileştirilmesini, ikinci olarak da işletmelerdeki değişim ve dönüşümü sağlayabilmemiz lazım. Bunların dışında işletmelerin bu işlere kaynak ayırabilmesi için para kazanması lazım ki yeni yatırımlar yapabilsin, proseslerini iyileştirebilsin. Bu anlamda asgari ücretin birden yüzde 30 artırılması şu anda ekonominin ve reel sektörün özelikle KOBİ’lerin kaldırabileceği bir durum değil. Bana samimi fikrimi sorarsanız asgari ücret tamamen kaldırılmalı. Zaten bugün imalat sanayiinde çalışan bir çok yerde asgari ücretle çalışan yok. Asgari ücretle çalışanlarda yer süpüren, getir götür işi yapanlar. Zaten meslek sahibiyseniz, kaynakçıyım, tornacıyım diyorsanız o mesleklerde becerilerine göre mühendislerden daha çok ücret alan çalışanlarımız var, piyasa bunu kendisi oluşturuyor. Bugün birçok ülkede asgari ücret yok, en büyük ekonomi Amerikan ekonomisi orada da yok. 

► Ekonomi yönetiminden gelen açıklamalar asgari ücret artışının kesin olduğunu gösteriyor, bu artış sağlandıktan sonra ne olur?

Ölçüsüz yapılan bu tip ayarlamalar ve sosyal harcamalar ilk anda toplumda gelir düzeyi düşük olan kesimler için bir nefes aldırır ancak ülke olarak bunu hak etmek lazım. Bu verimlilikle desteklenmeden yapılan bir ödeme ise sürdürülebilir değildir. Sürdürülebilir olmadığı için firmaların da sürdürülebilirliği tehlikeye girer o zaman ne olur bu ücreti veremeyen insanlar çalışanlarını işten çıkarmaya ya da işlerini küçültmeye başlarlar. Bu hem ekonomi açısından hem de dar gelirliler açısından ödenen bir bedel olur. Bu tip hareketler önce dar gelirliye bir nefes aldırır ama sonra döner ilk önce onları vurur. Bu sadece popülizm, 5 milyon asgari ücretlinin oyunu almak için söylenen bir söz. Gündeme gelmemesi gerekir, çünkü bir çok boyutu var ve bundan en fazla zararı görecek olan yine o 5 milyon olur. 

► Asgari ücret artışının verimliliği artıracağı, sanayiciyi teknolojiye yönlendireceği konusundaki görüşlere katılıyor musunuz? 

Bu tezde bir gerçeklik payı var ama verimlilik artışı kolay bir iş değil. Verimlilik artışı işletme kültüründen başlayıp yeni yatırımlara kadar giden bir süreç. Zaman alacak ve maliyetli bir çalışma. Bunu yapabilecek kaç tane firma var, zaten bunu yapabilecek olanlar mesafe almışlardır. Bugün üyelerimiz için de ‘kıdem tazminatı sorunu halledilsin ben işçime bin 300 lira değil çok daha fazlasını vereyim’ diyenler var. Şunu unutmayalım dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde bizdeki kadar ağır kıdem tazminatı yok. Birinci adım olarak kıdem tazminatı ile ilişkisini koparmak lazım, işverenleri ilgilendiren en önemli hususlardan biri kıdem tazminatı, bu miktardaki asgari ücreti verme gücü olan firmaların da en çok korktukları konu kıdem tazminatı. 

►Asgari ücretin kaldırılmasından söz ettiniz, bunu biraz açar mısınız? 

Zaten piyasa şartlarında ücret oluşuyor. Sincan’daki Organize Sanayi Bölgesi’ne bakın yüzde 2-3 bile değildir asgari ücretle çalışan. Daha çok hizmet kesiminde var. Siz bir meslek sahibi iseniz zaten bunun üzerinde ücret alıyorsunuz.

► İş dünyası yeni kurulacak hükümetten yapısal reformları gerçekleştirmesini istedi. Yapısal reformlarda öncelik ne olmalı? 

Mesleki eğitimde mutlaka bir reform yapılması lazım. İkinci konu çok önemli ve kimse farkında değil meslekteki kariyer basamaklarının tanımlanması ve bunların belgelendirilmesi lazım. Bizim en büyük sermayemiz insan olduğuna göre bizim insanımızın azami kapasitesini kullanacak imkanları yaratmamız lazım. Bugün ülkemizde ustanın bile tarifi yok. Kariyer basamaklarının objektif kriterlerle tespit edilmesi, insanların çalışma süreleri, hizmet içi aldıkları eğitimler, girmiş oldukları sınavlar ve sonuçları, Mesleki Yeterlilik Kurumundan aldıkları belgeler hepsi bir araya getirilerek unvanları belirlenmeli ve bunun mevzuatta da bir yeri olmalı. Mesela 5 sene çalıştıktan sonra tekniker, 10 yıl çalıştıktan sonra yüksek tekniker, 15 sene çalışıp sınavları geçtikten sonra mühendis unvanını vermeliyiz. 

► İstihdam üzerindeki yükler azaltılmalı 

Diğer bir reform alanı istihdam üzerindeki yüklerin azaltılması olmalı. Kıdem tazminatı, belli sayıda işçi çalıştıran iş yerlerinin iş sağlığı ve güvenliğinden kaynaklanan yükleri var. İş güvenliği uzmanı olmasın demiyorum olmalı ama bunlar için de birtakım teşvik edici adımlar atılmalı. Belki işletmeleri de bu anlamda sınıfl andırmak lazım, mesela 365 gün işyerinizde bir kaza olmadıysa bununla ilgili hiç olmazsa bir plaket verilmeli ya da iş sağlığı güvenliği ile ilgili primde indirim yapılmalı. Bütün yaptırımlarımız ödüllendirmek değil cezalandırmak üzerine. İş piyasaları ve esnek çalışma konusunda da adım atılmalı. 

► Meslek liselerinin TOBB’a devredilmesinden söz ediliyor, bu nasıl bir katkı sağlar? 

Mesleki eğitim son derece masrafl ı. 6111 sayılı Torba Yasa’da bir düzenleme yapıldı ama gelgelim şu andaki uygulama birçok yerde amacından sapmış durumda. Takip ve denetim yok. Ülkemizde devlet öğrenci başına 5 bin lira civarında katkıda bulunuyor. Bizim ASO Teknik Koleji’ndeki maliyet geçen yıl öğrenci başına 18 bin liraydı. Akademik bir eğitim alıyorlar, mesleki beceri kazanıyorlar. İmalat sanayi ile ilgili bir mesleki eğitim yapılacaksa bu gerçekten çok masrafı bir iş, odalar bu masrafı karşılayamaz. 

► Teşvik sisteminde acil bir düzenleme gerekiyor mu? 

Teşvikleri iki türlü değerlendirmek lazım. Bir istihdamla ilgili teşvikler var. Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki ‘gelir ve kurumlar vergisi oranlarını aşağı çektik’. Bunlar işletmeler kâr ederse istifade edebilecekleri şeyler. Öncelikle işletmelerin kâr etmesini sağlamak lazım kâr edelim daha fazlasını verelim. İkinci olarak bölgesel ve sektörel teşvikler var. Ben buna da inanmıyorum. Ben kendimi bildim bileli Doğu ve Güneydoğu’ya teşvik var ama niye gitsin insanlar. Teşvik sınırlı bir süre için verilmiş bir destektir. Siz o bölgeye yatırım yapacaksanız imalat sanayini değil hizmet sektörlerini destelemeniz lazım. Van’daki otel fiyat ve kalitesi ile Ankara’daki otelle rekabet etmez çünkü o Van’da lazımdır. Oradaki yerel dinamikler dediğimiz unsurları bizim hareketlendirmemiz lazım. Doğu’da yatırım yaptığınızda İstanbul’dan transfer ederek getirdiğiniz insanları uzun süre orada tutamıyorsunuz. Çalışanların sosyal ihtiyaçlarını da dikkate almak zorundasınız. 

Diğer taraftan teşviklerde çok dikkatli olunması lazım çünkü rekabeti bozuyor, elektriği ucuz verdiğiniz zaman aynı işi yapan adamla maliyet farkı oluşuyor, işçiliğin bazı maliyetlerini karşıladığınızda aynı işi yapanla adaletsizlik oluyor. İyi dengelemek lazım.

Tahsilat yapılamıyor

► Son dönemde bankaların kredileri geri çağırdığı belirtiliyor, bu konuda sizin de duyumlarınız var mı?

Zaman zaman bu şikayetler bana da geliyor. Bankaların kredi genişlemesi hızla düştü. Bankalarda kendi sorumlulukları gereği daha titiz ve daha seçici olmaya başladılar. Özellikle bu seçim döneminde ve 7 Haziran sonrasında onlarda ileriye dönük ne olacağını kestiremedikleri için uzun vadeli müşteri çek ve senetlerini teminat olarak kabul etmediler. Piyasalarda ciddi bir sıkıntı var, özellikle küçük firmalarda daha çok. Sıkıntı var ama herkesin de işi var geçen ayki elektrik tüketimimiz bir önceki aya ve geçen yılın aynı ayına yüzde 8 daha fazla. Çarklar dönüyor ama likidite ile ilgili sıkıntı var, iş var ama para yok. Vadeler çok uzadı, 180 günü aşmış durumda. Tahsilat yapılamıyor.

Kamu alımlarında ‘yerli önceliği lafta

► Üretim için neler yapılmalı? 

Güya üretimi destekliyoruz . Ülkemizde bazı ürünlerde indirimli KDV uygulanıyor. Gıda, iş makineleri, tarımsal araç gereçte, sağlık sektöründe indirimli KDV var. Bu işletmeler bütün girdilerini yüzde 18 KDV ile alıyorlar ama satarken yüzde 8 veya daha düşük KDV ile satıyorlar. Aradaki katma değer yükü işletmenin sırtında kalıyor ve bu parayı ancak 16 ayda alıyorsunuz. Bugün birçok işletmenin sermayesinden çok devletten KDV alacağı var. Son dönemde müthiş bir yabancı traktör girişi var. Eğer ben ithalatçıysam o malı yüzde 8 KDV ile alıp yüzde 8 KDV ile satıyorum. Benim sırtımda bir KDV yükü kalmıyor ama yerli üretiyorsanız KDV yükü kalıyor. Bu durumda nasıl yerli üretimi teşvik etmiş oluyoruz. Kamu hastanelerinin ihtiyaçlarıyla ilgili Sağlık Bakanlığı bir organizasyon yaptı, bütün hastanelerin ihtiyaçlarını bir merkezde topluyor ve toplu alım yapıyor. Yüksek miktarda alım yaptığınız için de iyi indirimler alabiliyorsunuz. Teorik olarak böyle ama gelip hayattaki uygulamasına baktığımız zaman ihaleye çıktığında mesela 10 bin tane hasta yatağının 2 aylık sürede teslim edilmesini istiyor. Kalburüstü fi rmaları toplasanız kapasitesi o kadar değildir. O sürede verebilmeleri de mümkün değil. Böyle olunca yurtdışından getiriyor.

Dar gelirli önce sevinir, sonra üzülür…

Ferit PARLAK

6-7 yıl önceki sohbetimizde Özdebir’in kurduğu, “İşsizlikten daha fazla mesleksizlik sorun. İş kurslarına katılımın az olması sosyal devlet anlayışının yanlışlığına bağlı. Mesela, üniversite mezununa avantajlı askerliği kaldırmak okullardaki gereksiz işgali azaltır, insanları meslek edinmeye yöneltir.” şeklindeki cümleler, birkaç yıl sonra anlam buldu. 

Özdebir’in önceki gün kurduğu, “Asgari ücret kaldırılmalı… El kesesinden hovardalık yapılmamalı… İş dünyasının maliyetleri iş dünyasına sorulmadan artırılmamalı… Asgari ücretteki artışı özellikle KOBİ’ler kaldıramaz… Bu artışın bedelini bir süre sonra yine dar gelirli öder… Tam tersine istihdamın üzerindeki yükler azaltılmalı, aksi durumda üretici çarkları çevirmekte zorlanır...” şeklindeki cümlelerin anlam bulması birkaç yılı beklemeyecek gibi görünüyor…

Bu konularda ilginizi çekebilir