”1 milyar dolarlık kaynak bütçeye konulmalı”
TİM Başkanı Büyükekşi, 2010 yılı bütçesinin hazırlandığı bir dönemde ihracatçıya yaptığı ihracatın yüzde 1'i kadar bir destek verilmesi gerektiğini söyledi
UŞAK - Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, "2010 yılı bütçesinin hazırlandığı bir dönemde ihracatçıya yaptığı ihracatın yüzde 1'i kadar destek verilmelidir. Yani 1 milyar dolarlık kaynak bütçeye konmalıdır" dedi.
Uşak Organize Sanayi Bölgesinde, Eylül ayı ihracat rakamlarının açıklanması nedeniyle düzenlenen toplantıda konuşan Büyükekşi, Uşak'ın yılın ilk 8 ayında gerçekleştirdiği 54 milyon dolarlık ihracat rakamıyla en fazla ihracat yapan iller arasında 39. sırada yer aldığı belirtti.
Uşak'ın ihracat kompozisyonunu genişletmesini, daha fazla sektörden daha fazla firmanın ihracata yönelmesini temenni ettiğini kaydeden Büyükekşi, Türkiye'de 2003 yılında ihracat yapmayan 2 ilin olduğunu, 2008 yılı sonunda bu illerin de ihracata başladığını kaydetti.
2003 yılında 10 milyon doların altında ihracat yapan il sayısının 28 iken, bu sayının 2008 yılında 13'e düştüğünü bildiren Büyükekşi, "5,5 senelik zaman zarfında ihracatımızın tüm illere yayıldığını ve genişlediğini görmekten büyük memnuniyet duyuyoruz" dedi.
"Keşke üreticiler ve ihracatçılar yüksek faiz altında ezilmeseydi"
Merkez Bankası'nın faiz indirimlerini olumlu bulduklarını açıklayan Büyükekşi, "Keşke bu trend çok daha önce başlasaydı demekten kendimizi alamıyoruz. Keşke üreticiler ve ihracatçılar yüksek faiz altında bunca sene ezilmeseydi. Keşke yüksek faizin sebep olduğu düşük kurlarla bunca sene yaşamak zorunda kalmayıp ara malı imalatında rekabetçiliğimizi kaybetmeseydik" diye konuştu.
Şimdi hayıflanmak yerine geleceğe bakmak zorunda olduklarını söyleyen Büyükekşi, şunları kaydetti:
"Bu indirimler sonrasında ilk defa gösterge tahvillerin faizleri yüzde 9'un altına indi. Cumhuriyet tarihinde bir rekor. Ülkemizin borçlanma maliyetinin düşmesi çok önemli. Artık borç faizine ödenen kaynaklar yatırıma yönelecek. Düşük faizle sürdürülebilir borç yönetimi mümkün hale geldi.
Faiz indirimleri sayesinde finans kuruluşlarımızın ellerindeki parayı kullanmaları, krediye yönlendirmeleri doğrultusunda bir baskı da oluşmuş oluyor. Ancak hala kredi piyasasında bir sıkışma var. Piyasanın tam olarak açıldığını söylemek mümkün değil. Bunun atlatılması lazım. Gecelik faizler ile kredi faizleri arasında hala ciddi bir makas var. Bankacılık kesiminin, özel sektörün iyi durumda olduğunu dile getirmesini olumlu buluyoruz. Ama sadece işin sözde kalmayıp, uygulamada faizlerin düştüğünü görmek istiyoruz."
"IMF olmadan da kendi programımızı yapacak cesaretimiz olmalı"
Reel sektörü, üretim ve ihracatı desteklemeyecek bir IMF anlaşmasına kesinlikle karşı olduklarını ifade eden Büyükekşi, bir kredi ilişkisinden çok, Türkiye'nin uluslararası arenadaki kredibilitesini artıracak bir ilişki biçimine destek verdiklerini dile getirdi.
Herkesin arzusunun "IMF'ye ihtiyaç duymadan kriz sürecini atlatarak bir an önce iyileşme dönemine girmek" olduğunu söyleyen Büyükekşi, "IMF bu ülkenin kaderi değil. IMF olmadan da artık kendi programımızı yapacak cesaretimizin olması lazım" dedi.
Türkiye'nin gelişmekte olan ülkeler arasında öne geçtiğini vurgulayan Mehmet Büyükekşi, IMF ve Dünya Bankası'nın yeni ekonomik düzende daha fazla düzenleyici ve dengeleyici rol üstleneceğini, gelişmekte olan olan ülkelerin de daha fazla rol üstlenmesiyle dengeli bir uluslararası sisteme geçilebileceğini işaret etti.
Amerika'nın tek başına oyun kurucu olmaktan çıktığını söyleyen Büyükekşi, şöyle devam etti:
"Küresel sistem yeniden kurgulanıyor. Bir veya iki gücün egemenliğinden, çok taraflı ve çok boyutlu bir dünyaya doğru yöneliyoruz. Bu yeni oluşumun politik yapısı gibi ekonomik yapısı, aktörleri platformları da değişiyor. Türkiye, mevcut ekonomisi ve potansiyeli ile yeni sistemin merkez ülkesi olacak. Bu potansiyele en başta biz ihracatçılar inanıyoruz, çalışıyoruz."
"Tehlike geçmemiş demektir"
Dünyanın en büyük 20 ekonomisinin temsil edildiği G-20 zirvesinde ABD tarafından hazırlanan yeni planın kabul edildiğini söyleyen Büyükekşi, IMF'nin yeni sürecin izlenmesinde kritik bir rol üstleneceğini ifade etti.
IMF'nin ajandadaki rolünün IMF/Dünya Bankası toplantıları sırasında daha da netleşeceğini anlatan Büyükekşi, "Biz IMF ile bizi bağlayacak üretimimizi engelleyecek programlar yerine, yeni küresel ekonominin kurallarını koyarken işbirliği yapalım. Hepimiz için adil ve sürdürülebilir düzeni ve yapıyı inşa etmek için beraber çalışalım" dedi.
G-20 Zirvesi'nden dünya ekonomisinin geleceği üzerine alınmış somut bir karar çıkmadığını kaydeden Büyükekşi, "Her ne kadar liderler daha olumlu gözükseler de dünyanın ekonomik krizden çıktığı şeklinde bir cümle sarf edilmedi. Eğer hala kriz paketleri devam ediyorsa tehlike geçmemiş demektir. Bunu dikkate almamız gerekiyor" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin rakipleri pazar payını kaybettiğini söyleyen Büyükekşi, ihracatçıların bu pazarlarda hakimiyetini artırmaları için Türkiye'nin ihracatı desteklemesi gerektiğini vurguladı.
"1 milyar dolarlık kaynak bütçeye konmalı"
Türkiye'nin sahip olduğu pazar paylarını kolay kazanmadığını anlatan Büyükekşi, "İhracatımız için en önemli 60 ülkeye baktığımızda 2001 yılından 2008 yılına gelinceye kadar 54 ülkede pazar payımızı artırmışız, gerçek anlamda pazar payı kazandık. Dünyanın en gelişmiş ekonomileri olan Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Hollanda gibi ülkelerin tamamında yüzde 1'in üzerinde pazar payına sahip olmuşuz. Daha yakın AB ülkeleri olan Yunanistan, Romanya, Bulgaristan'da yüzde 5 civarında bir pazar payı aldık. Komşu ülkeler olan Gürcistan, Azerbaycan, Irak gibi ülkelerde de yüzde 15 ile 25 arasında pazar payına sahip olmuşuz" dedi.
"Geldiğimiz noktadan geri gitmeye hiç niyetimiz yok" diyen Büyükekşi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çok zor kazandık, bir krizde vazgeçemeyiz. İhracat rakamlarında talep daralması, emtia fiyatlarındaki gerileme gibi sebeplerden düşüşler var. Bu bizim için hoş olmayan bir gelişme. Ama bu kısa vadeli bir gelişme. Aslolan pazar payının korunması ve rakiplerden pazar payının alınmasıdır.
Şunu bilmeliyiz ki krizi fırsata çevirmek istiyorsak, pazar paylarımızı korumak, kriz sonrasına hazırlanmak için ihracatçılarımıza mutlak surette destek vermemiz gerekiyor. 2010 yılı bütçesinin hazırlandığı bir dönemde ihracatçıya yaptığı ihracatın yüzde 1'i kadar bir destek verilmelidir. Yani 1 milyar dolarlık kaynak bütçeye konmalıdır. Önemli bir konu da rakiplerimiz gibi alıcı finansmanına da geçmek için kaynak yaratılmalıdır. Biz satıcıyı destekliyoruz, gittiğimiz pazarlarda alıcıya finansal kaynak sağlamalıyız ki malı bizden alabilsin."
"Orta vadeli programın ihracat açısından istediğimiz noktada değil"
Büyükekşi, 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefinin sadece matematiksel, hukuki, mevzuatsal düzenlemelerle değil, aynı zamanda fırsatların doğru değerlendirilmesi ile mümkün olacağını belirtti.
"En son açıklanan orta vadeli programın ihracat açısından istediğimiz noktada değil" diye konuşan Büyükekşi, "Orta vadeli programda yıllık yüzde 9-10 seviyelerinde ihracat artış projeksiyonu yapılmış. Bunun sonucunda da ihracatımızın 2012'de 130 milyar dolar seviyesine yükseleceği tahmin ediliyor. Halbuki 2008 yılında 132 milyar dolar ihracat yaptık. Projeksiyona göre 2012 yılında bu rakamın altında kalıyoruz. Bizim yıllık ihracat artış projeksiyonumuz yüzde 12,6" dedi.
Orta Vadeli Programda ekonomik büyüme konusunda iç talebin sınırlı kalacağı öngörüsü yapıldığına dikkati çeken Büyükekşi, şunları kaydetti:
"Bize göre de yerinde bir analiz. İşte tam da bu yüzden ihracat Türkiye'nin büyümesinin en önemli silahı. Nasıl 2001 krizinden Türkiye'yi ihracat çıkardı ise bu krizden de ihracat çıkartacak. İşte bu yüzden bizim acilen bu ihracat projeksiyonlarını daha ileriye taşıyacak önlemleri almamız gerekiyor. Destekleri çıkarmamız gerekli."
"Belirsizlik hala sürüyor"
Büyükekşi, küresel krizle beraber tüm dengelerin değiştiğini, projeksiyonların revize edildiğini, belirsizliğin ise hala sürdüğünü kaydetti.
Sisli ortamda sağlam bir yol haritasına ihtiyaç bulunduğunu ifade eden Büyükekşi, "TİM olarak başlattığımız çalışma ile bizi hedefe götürecek bir yol haritası çıkardık. Planlarımızın programları olması gerek" dedi.
Eylül ayı ihracatının geçen yılın aynı ayına göre yüzde 30,53 gerileyerek 8 milyar 388 milyon dolar olduğunu belirten Mehmet Büyükekşi, şöyle devam etti:
"İlk dokuz aydaki ihracatımız yüzde 32,67 azalışla 68 milyar 397 milyon dolar, geriye dönük bir yıllık ihracatımız ise yüzde 28,89 gerileme ile 94 milyar 283 milyon dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Burada iki gelişmeyi not etmemiz gerekiyor. Geçen sene ile karşılaştırıldığında bayram dolayısıyla iki iş günü kaybımız var. Geçen sene bayram Ekim ayında idi. İkincisi, bir önceki aya göre yüzde 9,36 ihracat artışımız var."
Büyükekşi, eylül ayında en fazla ihracat yapan sektörün 1 milyar 636 milyon dolar ile otomotiv ve yan sanayi sektörünün olduğunu, onu 1 milyar 34 milyon dolar ile hazır giyim ve konfeksiyon, 846 milyon dolar ile kimyevi maddeler ve mamulleri sektörlerinin takip ettiğini açıkladı.
Tarım grubu sektörlerinin eylül ayında 1 milyar 162 milyon dolarlık ihracatla, toplam içerisinde yüzde 13,85 pay aldığını kaydeden Büyükekşi, şu bilgileri verdi:
"Bu grupta zeytin ve zeytinyağı, tütün ve kesme çiçek sektörlerimiz eylül ayı ihracatlarını artırırken, yaş meyve ve sebze sektörümüz ihracat seviyesini korumuştur. Eylül ayında toplam ihracatımızın yüzde 83,06'sını gerçekleştiren sanayi grubunda ise ihracatımız 6 milyar 967 milyon dolar olmuştur. Sanayi sektöründe ilk dokuz aylık ihracatımız 58 milyar 44 milyon doları, son bir yıllık ihracatımız ise 78 milyar 930 milyon doları geride bırakmıştır.
Madencilik ürünleri sektörümüzün ihracatı, eylül ayında 260 milyon dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Sektör 2009 yılının ilk dokuz ayında 1 milyar 745 milyon, geriye dönük bir yılda ise 2 milyar 352 milyon dolar ihracat gerçekleştirmiştir."