(14:00)Büyüme öngörüsü %4.5; temel kriter 'güven'

(14:00)Büyüme öngörüsü %4.5; temel kriter 'güven'

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Türkiye İş Bankası, geçmiş üç çeyreğe ilişkin revizyon yapılmadığı takdirde, 2007 yılında büyümenin yüzde 4,5 civarında gerçekleşmesinin beklendiğini bildirdi. Oynaklığın kontrol altında kalabilmesi için büyümenin temel gösterge olacağını belirten Oyakbank ise büyüme için de temel kriterin yatırımcı ve tüketici güvenini artırmak olduğu kaydetti. Türkiye iş Bankası İktisadi Araştırmalar Müdürlüğü tarafından hazırlanan Mart ayına ilişkin, "Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Gelişmeler" ile Oyakbank Hazine Grubu Ekonomik Araştırmalar Bölümü tarafından hazırlanan bültenlerde, Türkiye ekonomisinde yaşanan son gelişmeler değerlendirildi. Türkiye İş Bankası'nın bültenine göre, 2009 yılı yerel seçimleri nedeniyle 2008 yılı bütçe harcamalarında önemli bir kısıntı olmayacağı dikkate alındığında, gelirleri artırmaya yönelik önlemlerin gerekli olduğu görülüyor. ABD ekonomisinin uzun süreli bir resesyona girmesi ve finansal piyasalardaki kredi krizinin derinleşmesi ihtimalini, önümüzdeki döneme ilişkin en önemli risk olarak değerlendiriliyor. Global piyasalardaki belirsizlikler ve enerji fiyatlarına ilişkin gelişmeler dikkate alındığında, 2008 yılında da dış ticaret açığının artmasına neden olan risklerin sürdüğü düşünülüyor. Bütçe performansı Bu çerçevede, ABD ve Avrupa bankalarının risk algılamalarının arttığı ve kredi koşullarının sıkılaştığı bir ortamda fon sağlama anlamında Körfez ve Asya ülkeleri gibi alternatif kaynakların öneminin artacağı belirtiliyor. Bu çerçevede, bütçe performansı açısından önümüzdeki aylardaki gelişmeler büyük önem taşıyor. 2009 yılı yerel seçimleri nedeniyle 2008 yılı bütçe harcamalarında önemli bir kısıntı olmayacağı dikkate alındığında, gelirleri artırmaya yönelik önlemlerin gerekli olduğu görülüyor. 2007 yılında bankalar yurt dışından 5,3 milyar dolar tutarında net kaynak sağlandı. 2008 yılında, bankaların kredi hacmindeki artışın yurt dışı borçlanma olanaklarına paralel hareket etmesi bekleniyor. Ancak, ciddi miktarda zarar açıklayan büyük yabancı bankaların risk algılamalarının artma eğilimine girmesi, yurtdışı borçlanma imkanlarının azalmasına neden olabilecek. Böyle bir ortamda, Körfez ile Asya ülkeleri gibi alternatif fon kaynaklarının önemi artacak. "Kur ve faizin yeniden istikrar kazanması olası" Oyakbank Başekonomisti Şengül Dağdeviren tarafından hazırlanan bültende ise Mart başı itibarıyla uluslararası piyasalarda risk iştahının belirgin şekilde azaldığı, bunun da Türkiye ve benzeri gelişmekte olan ülke piyasalarında ciddi bir düzeltmeye neden olduğunu gördükleri belirtildi. Bültene göre, bu bağlamda son bir ay içerisinde hem hisse senedi piyasalarındaki düşüş hem de yerel para birimlerindeki artış açısından Türkiye, Güney Afrika ile birlikte en ciddi düzeltmelerin yaşandığı ülkelerden biri gibi görünüyor. Ancak 7 Martta'ki yeni dalga hariç son üç aylık döneme bakıldığında, Türkiye'nin kayıplarının Güney Afrika'nın çok altında olduğu ve kurların aslında kısmi iniş ve çıkışlarına karşın istikrarlı bir seyir izlediği görülüyor. Sonuç olarak bugün, Amerikan ekonomisinde yaşanan durgunluğun finans piyasalarında zarar haberlerini beslemeye devam ettiği bir ortamda belirsizliklerin sürmesi sık sık düzeltmeler yaşanmasına neden oluyor. Bugün yaşananın bunun bir tekrarı ve kalıcı nitelik taşımıyor. Diğer bir deyişle, global likiditede ciddi bir daralmanın olmadığı bu dönemde, kur ve faizin yeniden istikrar kazanması olası görünüyor. Faiz indirim olasılığı Bu ortamda enflasyonla mücadelede güven kaybı riski ile karşı karşıya olan Merkez Bankasının Mart ayında yeni bir faiz indirimi gerçekleştirmesi olasılığı ise yok denecek kadar az. Faiz artırımı ise ne kısa ne de orta vadede henüz gerekli görünmüyor. Sosyal Güvenlik Kanunu'nun Meclis komisyonunda kabul edilerek önümüzdeki dönemde Meclis gündemine alınacak olması, elektrikte otomatik fiyatlandırma mekanizmasına gecikmeli de olsa geçilmesine yönelik tasarının Yüksek Planlama Kurulunda uygun görülmesi olumlu gelişmeler olmakla birlikte, henüz yapısal reformlara dair kaygıları azaltabilecek nitelikte değil. Ayrıca her ne kadar büyümenin zora girdiği bir dönemde bir politika açılımı ve zorunluluk olarak görülebilecekse de, yaklaşık 29 milyar YTL'lik ulaştırma yatırımının finansmanına yönelik bütçe dışı fon oluşturma çabaları, 2001 krizi sonrası istikrar programında kamuda şeffaflığın sağlanmasına yönelik atılan adımlara ters bir gelişme sayılabilir.