Adriyatik’in film platosu: Dubrovnik

Taş zemin üzerinde yürürken kendinizi Ortaçağ’da hissedebileceğiniz bir yer mi arıyorsunuz? O zaman Dubrovnik’in kışı tam size göre... Doğal bir film platosu olan Dubrovnik’te bu kış kendi masalınızı yaşabilirsiniz... (HANDAN SEMA CEYLAN)

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

HANDAN SEMA CEYLAN

“Winter is coming” (*)... Bu sözler, tüm zamanların en kült dizilerinden biri olmaya aday “Game of Thrones”un (Taht Oyunları) ünlü repliği... Ama kış çoktan geldi bile... Yaklaşan okul tatilini de düşünerek tam da “Game of Thrones” un muhteşem sahnelerinin çekildiği bir destinasyonu tatil planınız için değerlendirmeye alabilirsiniz: Dubrovnik’i...

Dubrovnik’e ilk kez, vize uygulamasının olmadığı 2010 yılında, iki arkadaşımla gitmiştim. Temmuz güneşi “Adriyatik’in incisi Dubrovnik” in üstünde parlıyordu. Oteller bölgesi Babin Kuk’taki otelimizden ayrılıp şahane adaları, berrak suları keşfettik. Ama beni en çok eski şehrin girişindeki kapılar etkiledi. Antalya’nın Üç Kapılar’ın dan geçip eski şehre girmek gibiydi, tanıdık gelmişti. Tarihi 8. yüzyıla kadar uzanan eski şehir büyüleyiciydi. Tamamen taş döşeli yollar, aynı zamanda temmuz-ağustos döneminde devam eden festivalin içine götürmüştü bizi. Klasik müziğin yükseldiği meydandan geçip denize ulaşmış ve karşıdaki Lokrum adasını izlemiştik. 1991’de Yugoslavya’dan ayrılırken iç çatışmalar nedeniyle büyük zarar gören kent, UNECSO’nun katkılarıyla çoktan onarılmıştı.

Aslında Dubrovnik’i “Game of Thrones”tan önce ve sonra diye düşünmek lâzım. Artık bizim ilk gittiğimiz sakinlikte değil. Tam bir turizm cenneti olmuş durumda. Bu nedenle özellikle temmuz-eylül döneminde çok kalabalık olduğunu belirtmekte fayda var. Evet, bu dönemde güzel denizine girebilirsiniz ama “İlla şehri gezeceğim, biraz da huzur bulacağım” diyorsanız, artık AB ülkesi olan Hırvatistan’dan vizenizi alıp bol yağışlı kışın tadını da çıkarabilirsiniz.

Eco’nun kitapları eşliğinde Ortaçağ ruhunu yaşayın

Dubrovnik’in eski şehri, gezginlere küçük dar sokaklarda istedikleri gibi yürüyüş yapma imkânı sunuyor. Ne de olsa bir surun içindesiniz ve kaybolma ihtimaliniz sıfır! Kışın bu sokaklarda yürümenin ayrı bir keyfi var. Daha az insan, çokça Ortaçağ... Tatil bavulunuza mutlaka kafelerde soluklanırken okuyabileceğiniz bir Umberto Eco romanı koyun! Her ne kadar Cizvit Kilisesi’nde kasım aylarında düzenlenen koro festivali geride kalsa da, şehir kendiliğinden sizi o döneme götürecektir. Tek farkla: İtalya’da değil, Hırvatistan’dasınız...

Teleferik üzerinden Dalmaçya kıyıları

Ancak hemen uyaralım, Dubrovnik kışın yalnız gitmek için çok uygun bir yer değil. Gece hayatı sevenler, kış aylarında Dubrovnik’ten uzak durmalı. Aileniz ve sevdiklerinizle bol bol sohbet edebileceğiniz bir ortam istiyorsanız tam size göre. Hep birlikte şehir manzarasını izlemek için harika bir alternatif de var. Eski şehrin Ploce Kapısı’na yakın bir durağı bulunan teleferiğe binerek muhteşem Dubrovnik manzaralarının tadını çıkarabilirsiniz. “Cable Car” dedikleri teleferikle yukarı çıkmak sadece 3 dakikanızı alıyor. Ayrıca Srd Dağı’na çıktığınızda Dalmaçya kıyılarını izleme şansı olduğunu unutmayın.
(*) İngilizce “Kış geliyor.”

“Star Wars”ta galaksinin ultra zenginlerinin mekânı

Dubrovnik sadece fantastik dizilerin değil, bilimkurgunun da şehri. Geçtiğimiz yıl vizyona giren Star Wars’ın “Son Jedi” (Stars Wars - The Last Jedi) filmi de bunlardan biri. “Son Jedi”de ziyaret edilen Canto Bight, galaksinin ultra-zenginlerinin uğradığı bir kumarhane kenti... Aslında gerçek hayatta da bu benzetmenin bir karşılığı var. Dubrovnik casino içeren çok sayıda otele sahip... Hatta bazı Türk yatırımcıların da burada casino otelleri bulunuyor. Dubrovnik bu nedenle oyun tutkunlarının da adreslerinden biri...

“Kralın Şehri”nde surları keşfedin...

Dubrovnik doğal bir film platosu... Öyle ki eski şehrin içinde çekilen çoğu dizide herhangi bir değişikliğe gerek duyulmadan çekimler yapılabilmiş. Bu doğal film platosu en görkemli haliyle “Game of Thrones”un (Taht Oyunları) beşinci sezonunda karşımıza çıkıyor. Seyahatinizin bir kısmını bu platonun içinde gezinerek de geçirebilirsiniz. Lannister’ların yaşadığı “Kralın Şehri”nde savaşların geçtiği ve Cersei Lannister’ın utanç yürüyüşünü yaptığı yolu görmek mümkün. Ancak hemen hatırlatalım, dizinin çekildiği bazı yerleri görmek için azımsanamayacak ücretler ödemek gerekiyor. Diziden sahnelerin geçtiği mekânları tek tek aramak istemiyorsanız, bunun için şehrin içinde kolayca bulabileceğiniz turlara da katılabilirsiniz. Eski şehri çepeçevre saran 2 kilometrelik surların arasında tıpkı dizinin kahramanı Khaleesi gibi “ejderhaları” arayabilirsiniz. Meşhur merdivenleri bulup bol bol fotoğraf çektirebilirsiniz. Ama en güzeli kendinizi başka bir çağda yürürken hayal edebilirsiniz.

Deniz ürünleri, pizza ve köfte “cevabi”...

“Tatil benim için bir yeme-içme aktivitesidir” diyen gurme okurlarımız varsa, Dubrovnik onlara da keyifli imkânlar sunuyor! Kentin deniz ve liman şehri olması, oldukça lezzetli deniz mahsüllerinin kimi geleneksel metotlarla pişirilmesini de sağlamış. Kalamar, karides, levrek, kalkan, ıstakoz, ahtapot ve özellikle de istiridye bu şehirde denemeniz gereken tatlardan... İtalyan mutfağı da kentin önemli artılarından biri. Pizza, makarna gibi İtalyan tarzı yiyecekler hem çok çeşitli hem çok lezzetli. Köfte sevenler için Hırvatların “cevabi”si tadılabilir. Yahniye benzeyen “zelena menestra” da seçeneklerden biri. Soğuk havalar nedeniyle dondurmalardan uzak kalmak istiyorsanız, Dubrovnik’in en ünlü tatlısı Dubrovacka Rozata’yı tercih etmenizde yarar var. Tüm bu yeme içme aktiviteleri cüzdanınızı biraz üzebilir, zira şehrin mutfağı çok da uygun fiyatlı sayılmaz. Ayrıca restoranlar için rezervasyon yaptırmayı da unutmamak gerekiyor.

“Özgürlük dünyanın hiçbir altınına satılmadı”

Bu küçücük şehrin tarihi ise dev bir imparatorluklar geçidi gibi. Dubrovnik’in tarihinde Romalılar, Osmanlılar, Fransızlar ve Avusturyalıların hakimiyet gösterdiği dönemler var. Şehrin mimarisi göz dolduruyor. Stradun Caddesi’nin bitiminde bulunan Sponza (Rektör) Sarayı (üstte), 1516-1522 yılları arasında, yani 1667’deki büyük depremden önce inşa edilmiş. Rektör dediğimize bakmayın, üniversiteyle ilgili bir durum değil bu. Latince “yöneten” anlamına gelen rektör kelimesi dolayısıyla burayı yönetenlere ait bir unvan. Saray, Gotik ile Rönesans mimarisinin belirgin özelliklerini taşıyor. 19. yüzyılın sonlarında Neo-Bizans stilinde inşa edilmiş olan Dubrovnik Ortodoks Kilisesi, içerisinde farklı dillere ait 12 bin kitabın bulunduğu kütüphaneye sahip. 13. yüzyılın esintilerinin olduğu Çan Kulesi ve Orlando Sütunu da görmeye değer. Kentin koruyucusu Aziz Vlas’ın Kilisesi de ziyaret edilebilir. Aziz Vlas’ın 280-316 yılları arasında Sivas’ta yaşadığı düşünülüyor. Mimari gezinizin bundan sonraki durağında özgürlüğün ve sonsuzluğun simgesi olarak kabul edilen Lovrijenac Kalesi’nin girişine yürüyüp Latince “Özgürlük dünyanın hiçbir altınına satılmadı” yazısının altında hayat muhasebesi yapabilirsiniz!

Dünyanın ilk eczanelerinden biri ve karantina

Söylence o ki bir zamanların ticaret üssü Venedik’e rakip olarak öne çıkmaya başlayan Dubrovnik, karantina uygulamasının başlatıldığı ilk şehir. Şehrin sağlık konusundaki gelişmişliği ile ilgili bize fikir verecek güzel de bir gezi rotası da var. Franciscan Manastırı, 1347 yılında dünyanın ilk eczanelerinden biri olarak rahipler tarafından kurulmuş. Eczane müze 11. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar biriktirilmiş birçok objeye, işlemeli porselenlere ve geniş bir kütüphaneye ev sahipliği yapıyor. Franciscan Manastırı, 1667 yılında yaşanan büyük depremde ve ardından meydana gelen yangında oldukça zarar görmüş. Yine bir söylenceye göre manastırda bulunan altın ve gümüş sunaklar yangının sıcaklığına dayanamayarak erimiş ve Stradun Caddesi’ne akıp yok olmuş!

Bu konularda ilginizi çekebilir