Ankara Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu: Çin'e gitmek içime sinmiyor, Güneydoğu'yu Çin haline getirmeliyiz

Ankara Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu: Çin'e gitmek içime sinmiyor, Güneydoğu'yu Çin haline getirmeliyiz

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Ankara Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu Türkiye'nin önde gelen yatırımcı holdinglerinden SANKO'nun Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu oldu. Enerji sektöründe sadece HES alanında 2.5 milyar dolar yatırım yaptıklarını ifade eden Konukoğlu, önümüzdeki dönemde suyun petrolden daha değerli hale geleceğini söyledi. Tekstil sektöründen vazgeçmediklerini kaydeden Abdülkadir Konukoğlu, holding büyüdüğü için tekstilin grup içindeki payının küçüldüğünü ifade etti. Birçok sanayici gibi kendisinin de yatırım için Mısır ve Özbekistan'da incelemelerde bulunduğunu belirten Konukoğlu, ama bunu bir türlü içine sindiremeyip vazgeçtiğini söyledi. Konukoğlu, gerekli avantajlar sağlanarak Güneydoğu'nun Çin haline getirilmesi ve yatırımların bu bölgeye çekilmesi gerektiğini savundu. Konukoğlu, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe'nin sorularını cevaplandırdı. - Hükümet, üzerinde uzun süredir çalıştığı GAP Eylem Planı'nı açıkladı. Bölgenin en büyük yatırımcısı olarak bu planı nasıl değerlendirdiniz? Planın uygulaması henüz tam olarak netleşmedi. Ancak şunu söyleyebiliriz ki; tarım konusundaki hedefler çok açık. Tarımın destekleneceğini, damlama sulama sistemi kullanarak tuzlanmanın önleneceği, sulama kanallarının artırılacağını görüyoruz. Bunlar çok güzel yatırımlar olacak. Artık herkesin bildiği gibi dünyada küresel ısınmadan dolayı, sular buharlaşırken, su rezervzleri de giderek azalıyor, bu da mevsimleri değiştiriyor. Yeni oluşacak sulama sisteminin getirdiği güçle, sadece Güneydoğu Anadolu değil Konya Ovası'da sulanmaya başlanacak ve Türkiye daha verimli hale gelecek. - Tarım ve tarımsal sanayiin gelişiminin yanı sıra cazibe merkezleri de oluşturulacak. Güneydoğu için bugüne kadar onlarca paket açıldı. Ancak uygulamada başarısız kalındı. Başarı için nerden başlanmalı? Burada cazibe merkezleri uygulamasını önemli görüyorum. Bölgedeki göçlerin önlenmesini istiyoruz. İnsanların sadece İstanbul, İzmir, Bursa, Ankara değil, Gaziantep, Şanlıurfa ve Diyarbakır'a göç etmelerinin de önlenmesi gerekiyor. Güneydoğu'daki bu üç il tam anlamıyla göç merkezi haline geldi. Gaziantep, İstanbul'dan sonra en fazla göç alan şehir oldu. - Göçün önlenebilmesi için öneriniz var mı? Göçün önünün kesilebilmesi için yatırım yapmak gerekiyor. Biz daha önce bir raporla konuyu Hükümete iletmiştik. İstanbul ve diğer illerdeki emek yoğun tesislerin Güneydoğu'ya taşınmasının teşvik edilmesini önerdik. Böylece bölgedeki işsizlik ve göç önlenebileceği gibi bu uygulama ile göçün yönü terse de dönebilir. Bu olursa Güneydoğu'nun çehresi değişir. Örneğin makinelerin taşınmasına ilişkin özel bir teşvik verilebilir. Bina yapımında 10 yıl süreyle vergi indirimi uygulanabilir. Yani devlet insanların tesislerini taşımalarına yardım edebilir. Gaziantep, Şanlıurfa ve Diyarbakır illerinin cazibe merkezi olmasıyla birlikte Güneydoğu'da başlayacak kalkınma, terörün de bitmesine yol açacaktır. Enerji bedellerinde ilin durumuna göre yüzde 100'den yüzde 50'ye kadar değişen oranlarda indirimler yapılabilir. Burada uygulanacak katsayı da illerin işsizlik oranına göre değişebilir. İşsizliğin yüksek olduğu Tunceli, Diyarbakır gibi illerde teşvik oranları yüksek tutulabilir. - Nakdi teşvik şart mı? Teşviği peşin değil, iş bitirdikten sona vermek gerekir. Örneğin bina yapıyorsa bittikten sonra, makinesini taşıyacaksa makineyi getirip faaliyete başladıktan sonra teşvik kullandırılmalıdır. Veya müteahhitlik sisteminde olduğu gibi işin belirli aşamalarında, hak edişe göre teşvik verilebilir. Sayın Başbakan planı açıklarken, buralara aktarılacak parasal tutarları da duyurdu. Eğer bu rakamlar hızla ve doğru yerlerde harcanırsa hedeflerin hepsine ulaşılabileceğine inanıyorum. Aksi takdirde sonuç alınamaz. Bir Çin atasözü vardır, "Çok su hiçbir şey yapmaz ama kararlı olarak bir yere damlatırsanız dünyanın merkezini bile delebilirsiniz" şeklinde. Bu atasözü, tam olarak bizim durumumuzu anlatmaktadır. "Bu sene yeterli ödenek yok" gibi sözlerle yatırımları geciktirirseniz, çok geç kalmış olursunuz. Yani yangına birkaç kova su atarak söndüremezsiniz. Ancak tankerle getirip suyu dökmek gerekir. Ağır hareket ederseniz Türkiye'yi biraz daha geriye götürürsünüz. Gaziantep'i bu noktaya özel sektör getirdi - Burada herşey devlete mi düşüyor? Tabii ki hayır. Sanayileşmenin en güzel örneklerinden birisi olan Gaziantep'te, devletin bugüne kadar yaptığı hiçbir yatırım yok. Şehri bu noktaya özel sektör getirdi. Yani yeni düzenlemede, devletten çok özel sektörün yapacağı yatırımların özendirilmesi önemlidir. Hükümetin, "Ben özel sektörü buraya nasıl getiririm? Nasıl buradaki insanlara sanayi kültürü aşılarım? gibi sorulara cevap araması gerekir. Bir ilin sanayici olabilmesi için 10-15 sene gerekiyor. Bu zaman aralığında devlete iş düşüyor. - Taşınma teşviki dışında yeni yatırımlar için hangi teşvik unsurları gündeme getirilebilir? Burada şehrin özelliklerine göre karar alınması gerekiyor. Örneğin şehrine göre elektrik parası 5 yıl alınmayabilir. Başka birisinde 10 yıl kurumlar vergisi muafiyeti getirilebilir. Veya SSK primi, muhtasar gibi ücretleri devlet üstlenebilir. Asgari ücret bölgeye hatta kente göre belirlenmelidir. Şehirlere göre asgari ücret uygulanmalı - Zafer Çağlayan'ın Sanayi Bakanı olmadan önce gündeme getirdiği bölgesel asgari ücret uygulamasını mı kast ediyorsunuz? Evet, aynı şeyler söylenebilir. Yani İstanbul'daki asgari ücretle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki asgari ücreti bir tutamazsınız. Bir kere maliyet unsurları çok farklıdır. Güneydoğu'da insanlar evinden çıkıp 15 dakika yürüyerek işyerine rahatlıkla ulaşabilirken, İstanbul'da üç vasıta değiştirip 2 saatte işine ancak gidebilen insanlar var. Öncelikle günün 4 saatini yolda geçiren bir insandan sen nasıl verim alacaksın? Üstelik bu adama Güneydoğu'daki verdiğin ücretin aynısını verirsen nasıl geçinecek? Bir diğer konu ise bana göre şehirleri de asgari ücret yönünden bölgelere ayırmak gerekir. Her yeri aynı tutarsanız, yatırıma ihtiyaç olan bölgelerin cazibesi kalmaz. Üstelik sadece yol değil, insanların barınma giderleri ve gıda masrafları da büyük şehirler ile Güneydoğu'da çok farklıdır. Bu tür harcama kalemlerinde Güneydoğu'ya doğru gittikçe durumun biraz daha rahatladığını görürsünüz. - Şu ana kadar devletin yapması gereken şeyleri sıraladınız, peki devlet bütün teşikleri verdi diyelim, sanayici ne yapacak, yani sizin üzerinize düşen görev nedir? Bu teşvikler hayata geçirildiği zaman sanayicilerin de bölgeye yatırım için hareket geçmesi gerekiyor. Herkes bunu bir askerlik gibi görüp bölgeye yatırım yapmalıdır. Tekrar etmekte fayda var, emek yoğun sektörlerdeki yatırımlar önemlidir. Yani ayakkabı, deri, tekstil gibi işçiye çok ihtiyaç duyulan basit işlerin Güneydoğu'ya yönlendirilmesi gerekiyor. - Son dönemlerde türk yatırımcıların Özbekistan, Mısır, Çin, Hindistan gibi ülkelere gitmeye başladığını görüyoruz. Bir yatırımcı olarak bu durumu siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Doğru, saydığınız ülkelere doğru bir yöneliş var. Ben de Mısır ve Özbekistan'da incelemelerde bulundum ama bir türlü içime sinmedi oralarda yatırım yapmak. Büyük konuşmayayım ama Güneydoğu dururken diğer ülkeleri gitmek içime sinmiyor. Güneydoğu'yu, Çin olarak kabul edip, ordaki avantajları sağlayıp bu yatırımları Güneydoğu'ya çekebiliriz. İmkanlarımızı enerjimizi başka ülkelere niye götürelim? Ancak buraya giden insanları da haksız görmemek lazım. Çünkü Türkiye'de maliyetler kurtarmadığı için arkadaşlarımız dışarıya gidiyor. Maliyetler konusunda avantaj sağlarsak, sorunu zincirleme çözeriz. - İş dünyasında temsil yönünde bir sıkıntı görüyormusunuz? TOBB, TÜSİAD gibi kurumlar görevlerini yerine getirebiliyorlar mı? TOBB'dan başlayalım isterseniz. Bundan 6-7 yıl önceki TOBB ile şimdiki TOBB arasında çok büyük fark var. Yönetimdeki bütün arkadaşların gayretleriyle, bütün başkanların destekleriyle TOBB hem hareketlenmiş hem de daha etkin bir hale gelmiştir. Yani bugün hakikaten TOBB görevini yapıyor. Daha çok bağırabilir belki ama bağırmanın kimyese faydası olmaz diye düşünüyorum. Mühim olan ortayı bulabilmek; didişmek, kavga etmek çok kolay, anlaşmak ve ikna etmek çok zor. Yoksa TOBB çıkar ve hükümetle çatışır ama bu durum zarardan başka bir şey getirmez. STK'lar muhalefet partisi değildir, ekonominin, ülkedeki gidişatın daha verimli çalışmasını önermektir onun işi. Buralar politik yerler değildir. HES kapasitemiz bin 300 mw olacak - Bugüne kadar ağırlıklı olarak tekstil sektörüyle büyüyen SANKO son yıllarda başta enerji olmak üzere pek çok alana yöneldi. İçinde bulunduğumuz enerji sıkıntısını dikkate aldığımızda, ne kadarlık bir enerji kapasitesine ulaşmayı hedefliyorsunuz? Biz grup olarak rüzgar enerjisi ve HES yatırımlarına ağırlık veriyoruz. Örneğin 60 mw'lık rüzgar santralımız 1.5 aya kadrar tamamlanacak. Rüzgar konusunda toplam başvurularımız ise 9 bin mw'a çıkıyor. Tabii ki bunları hepsi realize olacak diye bir şey yok. Çünkü aynı bölgeye başvuran başka şirketler de var. İhaleler yapılacak ve ona göre karar verilecek. HES konusuna gelince, burada da toplam bin 300 mw elektrik kapasitesine ulaşacağız. Halen Adana, Rize, Tokat, Erzurum ve Bitlis'te HES yatırımlarımız var. - Su kaynaklarının giderek azalması yatırım kararınızı etkilemiyor mu? Eğer biz su kaynakları tükenecek diye beklersek, 'Su akar Türk bakar' sözünü doğrulamış oluruz. Bütün dünya bunu bitirmiş, bir damla suyu boşa akıtmıyorlar. Bizde ise yeni başlıyor. Bunun için potansiyel her damlasına kadar değerlendirilmelidir ve bizde bu yolda kararlıyız. Bir diğer potansiyel ise rüzgarda. Türkiye'nin yıllık ihtiyacını karşılayacak kadar rüzgar enerjisi üretme kapasitesi var. Bu kapasite kuşkusuz eskiden de vardı ama o zaman maliyet çok yüksek, elektrik satış fiyatı da düşük olduğu için bu yatırımlar yapılamıyordu. Petrol 20 dolardı, şimdi 139 dolara kadar çıktı. Petrol 20 dolarken yatırımlar hiç kurtarmıyordu. Ancak o dönemde dahi Hollanda, Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri rüzgar enerjisini daha pahalıya satın alarak yatırımları teşvik etti. Zaten mantıklı olan da bu, çünkü hammaddesine para vermiyorsun. Tekstili bırakmıyoruz yatırım sepeti oluşturduk - Tekstil ile büyüyen SANKO'nun şimdi bunu ikinci plana atması mantıklı o zaman. Tekstili giderek küçültüyor musunuz? Bu soruyu başkaları da soruyor. Tekstilin holding içindeki payının küçüldüğü doğru ancak SANKO Holding büyüdüğü için tekstilin payı azalıyor. Yoksa biz sektörü bırakmıyoruz. Biz tekstilin kapasitesini yükseltmiyoruz ama yenileme, revizyon, teknoloji, yatırımlarına devam ediyoruz, daha iki sene önce 250 milyon dolar yatırım yaptık. Biz kazandığımızın tamamını tekstile yatırsaydık, zaten dünyada belli başlı firmayız o zaman arkamızdan kimse yetişemezdi. Ancak olası bir krizde de çok sallanırdık. Biz doğal olanı yaptık ve 10 ayrı sektöre yöneldik. Yani bir yatırım sepeti oluşturduk. - Rafineri kurmak için yabancılardan çok sayıda teklif alıyorsunuz. Zaman zaman teklifler geliyor, henüz belli bir noktaya gelmedi. Teklifleri şimdilik buzdolabında bekletiyoruz ancak liman yatırımını bitirmek üzereyiz. - Türkiye'nin potansiyel barındırdığı ve zengin olduğu ama kullanamadığı bir de güneş enerjisi var. Bu alanda da projeler hazırladınız mı? Evet, biz bir yandan da güneş enerjisi konusunda araştırma yapıyoruz. Onun da maliyeti şimdi kurtarmıyor ama belki 10 sene sonra güneş enerjisinde çok iyi noktaya geleceğiz. Şu anda Almanya ve Hollanda gibi ülkeler güneş enerjisini de normal elektrikten daha pahalıya alıyorlar. Yani 1.5 katına satın alıyorlar. Ancak biz buna destek verirsek bu iş olur. Bir süre sonra yatırım zaten kendisini amorti ediyor. Örneğin güneş enerjisinin en bol olduğu yer, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Gaziantep'tir. Nasıl eskiden Avrupa'da rüzgar enerjisi pahalıyken şimdi cazip hale geldi, güneş enerjisinde de aynı şey geçerli. Bundan 10 sene önce gittim Hollanda'da 1998 yılında bütün her yerin rüzgar enerjisi tesisleriyle dolu olduğunu gördüm. O zaman hesap ettik, bu tesisler kendisini ancak 16-17 yılda kurtarıyordu. Sonradan gelip baktığınızda şimdi cazip hale geldi. - Petkim'i alamadığınız için üzüldünüz mü? Petkim ihalesi oldu ve geçti alan için hayırlı olsun. Çok güzel bir tesis. ileride çok büyük paralar kazanabilir. - Bir ara Petkim kadar büyük bir tesis kurmayı düşünüyordunuz. Evet düşünüyorduk ve düşünme aşamasında bıraktık. Tam karar aşamasındayken Türkiye'deki sorunlardan dolayı ABD'de anlaştığımız firma vazgeçti. Bu gibi tesislerde enerjiyi garantileyemezseniz üretim yapamazsınız. Gaz üretecek tesisin olmazsa petrokimya tesisi bir işe yaramaz. Enerjiye 2.5 milyar dolar yatırdık - Enerji sektöründe yaptığınız yatırımların tutarı ne kadar? Şu anda projelendirdiğimiz yatırımın miktarı 2.5 milyar dolara yakın. Yalnız bu rakama henüz realize olmamış rüzgar enerjisini dahil etmiyorum, sadece HES yatırımlarımız bu kadar. Çimento fiyatını akaryakıt yükseltti - Çimento ne durumdasınız? Yükselen çimento fiyatlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Tek fırın üzerine en büyük tesisini kurduk. Yani bu durum, 50 tonu 5 kamyonla götürmek yerine bir kamyonla götürmek gibi bir şey. Fiyat yükselmesi ise çimento bulamamaktan değil en büyük hammadde olan akaryakıt ve kömür fiyatının anormal yükselmesinden kaynaklanıyor. Çimento fiyatını akaryakıt yükseltmiştir. Fakat bunu anlatmak zor. Aynı zamanda demirin yükselmesinin sebebi de bu. Bir de Çin gibi ülkelerin talebinin artmasıyla fiyatlar çok yükseldi. Ben bir ay önce Çin'e gittim, her tarafını inşaat olarak gördüm inanın küçük dilimi yuttum. 80-90 katlı binalar inşa ediliyor. Gözünüzün gördüğü her yer şantiye gibi ve kuleler, vinçler çalışıyor. Bu talep de etkilemiştir çimento fiyatlarını. - Hiç konuşmadığımız 'iklimlendirme' diye tabir edilen, klima sektöründe de önemil yatırımlarınız var. Klimanın yanı sıra kombide de Türkiye'de her gün biraz daha ileriye doğru gidiyoruz. Şu ana kadar 100 milyon dolar civarında yatırım yaptık. Önümüzdeki yıl da 50 milyon dolar daha yatırım yapmayı tasarlıyoruz. Bu arada İtalyanlar'la lisans anlaşması ve radyatör hattına da ilaveler yaptık. İş makineleri konusunda da ileri bir noktaya geldik. Tamamen kendi dizaynımız olan ürünler piyasaya çıkarıyoruz. - Bir de Gaziantep'te yeni alışveriş merkezi yatırımınız var. Gaziantep'te alışveriş merkezi yoktu yani bir ihtiyaç hissettiğimiz için bu yarışa giriştik ve 75 milyon dolar yatırım yaptık. Çin maliyet cazibesini yitirme sürecine girdi - Çin'deki yatırım meselesini konuştuk ama Çin'in Türk sanayii için ne ifade ettiğinden bahsetmedik. Eğer siz belirli noktada, belirli büyüklükleri yakalarsanız, verimliliği yakalarsanız Çin ile yarışmamanız mümkün değil. Çin'de bugün ucuz olan ne varsa devlet desteklediği için ucuz. Bunu herkes biliyor ki artık Çin de tüketmeye başladı. Ben bunu 6-7 sene önce söylemiştim, Çin o kadar korkulacak bir yer değil. Eğer her Çinli bir gömlek daha giyerse Türkiye'deki mevcut tekstil üretim kapasitesi az bile gelir. Çin'den sentetiğin haricinde pamuklu artık kolay kolay gelmiyor. Şimdi, Çin'in yerini Hindistan ve Pakistan almaya çalışıyor. Çin de makine sanayine de devlet destek veriyor. Eskiden 10-20 dolar olan işçilik, şimdi 150 dolara kadar yükseldi. Bir müddet sonra bunlar da yavaş yavaş artacak. Devlet destekleri de kesilmeye başladı ve Çin maliyet cazibesini yitirme sürecine girdi. İhracatçı etinden kesip ihracat yapıyor - Dışarıya çıkıp kiminle konuşsak herkes kendi sektörüyle ilgili bir kriz ortamından söz ediyor, siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun adına kriz değil de durgunluk diyelim. Para ödemelerde bir sıkıntı var, senetler de giderek erteleniyor. Esnaf ödeme ve tahsilat güçlüğü çekiyor. Bunun ana nedenlerinde bir tanesi doların dibe vurmasıyla artan ithalattır. Dolar bu kadar ucuz olursa, faiz yüksek olursa tabii ki bütün herşey ithalata döner. Esnaf da oturup birbirinin yüzüne bakar. Bundan sonra da çark yavaş yavaş durmaya başlar. Çünkü her şey birbirine bağlıdır. Siz ithal mal alırsanız, ben imalatçı olarak mağazaya mal satamam, hammadde alamam. Hammaddeci işçiye para ödeyemez. İşçi dönecek perakendeciye para ödeyemeyecek. Bu bir çark ve temelinde kur-faiz politikası var. İhracat artıyor ama adam etinden kesip ihraç ediyor. Şu anda insanlar artık ayakta durabilme çabası içerisindeler. Tamam ticaret gelişkin ama artık emek yoğun olarak Türkiye'de üretilen ürünlerin ithalatı yapılmasın. Herkes TÜSİAD'a üye olamaz ama TOBB, Mevlana gibi - TÜSİAD'ın davetini kabul etmemenizin nedeni nedir? Geçmişte TÜSİAD Güneydoğu'dan kimseyi almıyordu. İstanbul ve çevresinden üye kabul ediyordu. Geçmiş yıllarda Doğulu sanayiciyi almadıkları için, sonraki davetlerini de ben kabul etmedim. Anadolu insanıysam veya bu bölgede yaşıyorsam bu bölgedeki kişilerin yanında olmam gerekliliğini düşündüm. TÜSİAD'daki arkadaşlar bugün Türkiye'nin takdir ettiği, başarılı ve çok güzel bir grup oluşturdular. Bunu kabul etmemiz lazım. Bunu kabul etmemek kendini inkar etmektir. Ancak bunun yanında TOBB'a baktığınızda, ikisinin görevlerinin ayrı olduğunu görmek lazım. TÜSİAD sadece kendi kuruluşları olan arkadaşlarının fikirleriyle toplanıp, bunların sorunlarını yansıtıyor. TOBB ise ülkenin bütün köyleri, kazaları dahil tüm başkanları toplayarak geniş bir mozaik oluşturuyor. Herkes TÜSİAD'a üye olamaz ama TOBB mevlana gibi her gelene kucak açıyor. İş yapan herkesin TOBB'a üye olma zorunluluğu bulunuyor. Türkiye'yi düşünüp ağladım Bir jeneratör fabrikasını görmek için gittiğim Portekiz seyahatinde bir tekstil fabrikasını gezme fırsatım oldu. 10 yıl önceydi. Fabrikaya girdiğimizde sanki Türkiye'nin 10 sene sonrasını gördüm. Bir yandan Gaziantep'le telefonda görüşürken, gözümden yaş gelmeye başladı. Yanımdakiler merak edip "Gaziantep'te kötü bir şey mi oldu?" diye sordular. 'Hayır, ben 10 sene sonraki fabrikamızı gözümün önüne getirdim', dedim. Bugün aradan 10 yıl geçtikten sonra fabrikamız onun çok daha iyi haline geldi. Geldikten sonra 1997 yılında ayrı sektörlere de girmeye başladık. Emek yoğun sektörler nasıl bu ülkelerde azaldıysa bizde de azalacak dedik. Zaten mühim olan sanayicilikte ileriyi görebilmektir. Sorunlar işsizlik ve ekonomik sıkıntıdan çıkıyor Türkiye'de kimsenin insanların kökenleriyle ilgili bir sorunu yok. Bütün sorunlar işsizlik ve ekonomik sıkıntılar yüzünden çıkıyor. Ben vatandaşların Çerkez, Laz, Abaza, Türk, Kürt diye bir ayrımla ilgilenmediğini çok iyi biliyorum. Nasıl ABD'de insanlar kökenlerine bakmadan ABD'li olduğunu söylüyorsa, aynı şey Türkiye'de de geçerlidir. Türkiye Cumhuriyeti, kökeni Osmanlı'ya dayanan zengin bir mozaikten oluşuyor. Sorun ekonomide, onu da düzeltmenin yolları var, onları zaman kaybetmeden uygulamalıyız. Ayrıntılardaki Abdulkadir Konukoğlu Ferit B.PARLAK ferit.parlak@dunya.com Tarım, tarımsal sanayi, enerji ve turizmdeki potansiyelini bugüne kadar kullanamadık Güneydoğu'nun. İstihdama ihtiyaç duyduğumuz dönemlerde, milyonlarca istihdam; üretime ihtiyaç duyduğumuz dönemlerde, milyarlarca YTL'lik üretim potansiyelini görmezden geldik. & & & Büyük umutlarla hazırlanıp, büyük coşkularla açıklanan, ancak uygulanmayan onlarca 'göstermelik paket'le bu potansiyelin ekonomiye kazandırılacağı yönünde ümitlendirdik Güneydoğu halkını. Ümit beslenen her paketi fiyaskoyla sonuçlandırarak moralini, umudunu ve güvenini kaybettirdik Güneydoğu halkının. Karar alıcıların sorgulanması gereken anlamsız politikaları nedeniyle çalışıp, üretip, katma değer yaratacağına; enerjisini boşa harcadı, büyük kentlerin yükünü artırdı, tüketici ve sosyal sorunların adresi oldu Güneydoğu halkı. & & & Bütün hükümetlerin yaptığını, AK Parti hükümeti de yaptı şimdi. Yeni bir "GAP paketi" açıkladı. Yaptığı başarılı yatırımlarıyla Güneydoğu kentlerine ve halkına, Güneydoğu'da da başarılabileceğini gösteren; umudu, morali, özgüveni yeniden aşılamaya çalışan; bölgede sanayi kültürünün gelişimi için önderlik yapan SANKO Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu ile yeni paketi konuştuk. & & & "Zaman geçirmeden, en kısa sürede uygulama başlamalı" diyor Konukoğlu ve ekliyor, "Yangını, kovayla su taşıyarak söndüremezsiniz. Tankerlerle su dökmemiz gerekiyor. Bölge o tankerlerin maliyetini katlarıyla geri verecek potansiyele sahip." Hükümete ve içeride maliyetleri yüksek bulup, yurtdışında yatırıma yönlenen yatırımcıya çağrıda bulunuyor Konukoğlu, "Güneydoğu'yu Çin'e çevirebiliriz. Avantajlarını kullanıp emek yoğun üretimin ve ihracatın merkezi yapabiliriz. Çin'e, Mısır'a, Romanya'ya, Özbekistan'a gidip gücümüzü eriteceğimize, aynı şartları bu bölgede oluşturup, gücümüze güç katabiliriz." & & & Bölgenin ve Türkiye'nin geleceğini paketin başarısına bağlıyor Konukoğlu ve uygulamada çıkacak sıkıntıları sezdiğinden olsa gerek, "Güneydoğu'da yatırım yapmak ve o yatırımı desteklemek, askerlik görevi gibi görülmeli" diyerek sözlerini noktalıyor.