Bali: Belirsizlik hali ekonomiyi yoruyor

İş Bankası Genel Müdürü Bali, referandumdan sonrası başka bir tarihe odaklanıp odaklanılmayacağının bilinmediğini belirterek, ekonomiyi yoran süreçlerden bir tanesinin bu bekleyiş olduğunu söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, referandum sonrası belirsizliğinin ekonomiyi yoran bir süreç olduğunu söyledi. Bali, bütün zorlu siyasi süreçlere rağmen özellikle ekonominin canlandırılması imkanlarının muhafaza edilmesi bakımından mali politikalarda bir popülizme gidilmemiş olmasını kıymetli bulduğunu söyledi.

Bursa'da gazetecilerle bir araya gelen Bali, kredi notunun düşmesinin ülke için olumlu olmadığını ancak geçen yılın sonundan bu yana yurt dışı borçlanmalarda bunun etkisini belirgin bir şekilde görmediklerini ifade etti.

Kısa vadeli yurt dışı borçlanmalarda 30-40 baz puanlık artışın şu anda tolere edilebileceğini belirten Bali, şunları kaydetti:

"Önemli olan, bundan sonra daha olumluya gitmesi anlamında trendin nasıl olacağı... Referandum sonrası Türkiye nin gündeminin burada çok etkili olacağını düşünüyorum. Referandumdan sonra işimize gücümüze dönüp hepimiz kendi rollerimizin gereğini yapmaya mı devam edeceğiz? Yoksa bir başka tarihe ya da gündeme odaklanıp bekleyiş haline mi gireceğiz? Ekonomiyi yoran süreçlerden bir tanesinin bu bekleyiş süreci, belirsizlik hali olduğunu düşünüyorum."

Bali, söz konusu nedenle kamunun son dönemde almış olduğu tedbirlerin çıktılarının yeterince hissedilmediğini, aslında çok ciddi canlandırıcı tedbirler alındığını ifade ederek, daha belirgin bir döneme girildiğinde alınan tedbirlerin çıktılarının fazlaca hissedileceğini vurguladı.

'Feragat yapmak lazım derken...'

Adnan Bali, bütün bu zorlu siyasi süreçlere rağmen özellikle ekonominin canlandırılması imkanlarının muhafaza edilmesi bakımından mali politikalarda bir popülizme gidilmemiş olmasını kıymetli bulduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

"Feragat yapmak lazım derken, biri bizden feragat talep ediyor da biz de bunu karşılayalım demiyorum. Bunu, sizin içinizden gelmesi gereken, gönüllü, bu ülkenin vatandaşı, yurttaşı, kurumları olarak göstermeniz gereken tabii bir refleks olarak görüyorum. Kurumların yüzde 98'i öz kaynaklarını bu ülkenin iyi günlerinde biriktirdi. Şimdi zorluk dönemi geldiyse, bunların biriktirildiği gibi adreslerinde aynı karşılığı bulabilecek yapıcılıkta yönetilmesi gerekiyor. Aslında bu çok özel bir vazgeçiş ya da lütufta bulunma hali değil. Sistemik bir riske maruz kalındığında sizin son dönemdeki sınırlı kazanımları elde ettiğiniz birtakım taktiksel hareketlerinizin ne faydası var ki..."

"Bu ülkenin enflasyonu yüzde 15-20'lere giderse, döviz kuru, dış açığı, iç dengeleri onarılmaz hale gelirse, sizin biriktirdiğiniz öz kaynağın değeri o gün itibarıyla çok ciddi erozyona uğrar. Onun için sistemin korunması, olağan dışı dönemlerde kendini en güçlü zanneden oyuncunun ihtiyaç duyacağı bir şeydir. Kamu, gerek bürokratik gerek siyasi performansı ile son dönemde bunu böyle yapabilmek için müthiş çaba gösteriyor."

'Bir süredir masamdaki trafik arttı'

İş Bankası Genel Müdürü Bali, devletin Kredi Garanti Fonu (KGF) kefaleti ile sorunlu sorunsuz, epey sayıda irili ufaklı firmanın finansman ihtiyacını karşılayabilmek için çok büyük rakamlarla ve bankacılık sisteminin seçiciliğini devreye sokarak pozisyon aldığını söyledi.

Kredi talebinde yılın sonundan şubat ayının başlarına kadar bir canlanma olmadığını, bunu masasındaki dosyaların trafiğinden anladığını, bir süredir masasındaki trafiğin arttığını belirten Bali, sermaye yeterlilik rasyosunu (SYR) arabanın yakıt göstergesine benzetti.

'Kredi politikamızı daha hassas değerlendirmek zorunda kaldık'

Adnan Bali, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Eğer ibre kırmızı bölgeye geçtiyse arabayı huzurlu kullanamazsınız. Nerede istasyon var diye arayış içinde olursunuz. Bu sürede yakıt tüketimini en aza indirecek şekilde aracı kullanırsınız. Zamanında sektörün SYR oranı yüzde 18 iken, yüzde 12 ye geniş bir dalga boyu varken, karlı olan olmayan her işe girebiliyorduk. Çünkü bunlar gelir yaratıyordu. Fakat SYR, yüzde 15 in altına gelmeye başlayınca, bir de piyasalarda çok ciddi dalgalanmalar nedeniyle SYR artı, eksi yönde 2 puan değişmeye başlayınca kredi politikalarımızı daha hassas değerlendirmek zorunda kaldık. Bu defa bunun terbiyevi yönü de oldu. Karlı, karsız her işe atlamak gibi bir noktadan çıkıldı. Çünkü bankacılık sistemi de bu matematiğin çalışmaz hale gelmesinde sadece aracılık maliyetleri, yenilen cezalar, sistemin dışından kendisine getirilen yüklerle değil, maalesef kendisi de izlediği agresif, irrasyonel, sürdürülebilir olmayan rekabet politikalarıyla da bunu yaptı."

'Biz bu karları bir yere götürmüyoruz'

İş Bankası Genel Müdürü Bali, her kar denildiğinde akla "öz kaynağı güçlenen ve daha fazla kredi verebilme kapasitesi elde eden bir bankanın" gelmesi gerektiğini belirterek, "Biz bu karları bir yere götürmüyoruz, bu karları buharlaştırıyor değiliz. 2016 yılı karının 4'te 3'ü gibi büyük bir kısmını öz kaynağımıza ekleyeceğiz. Bu, ülkeye iş, aş, istihdam demektir." diye konuştu.

'Hafta üç-dört haber oluyoruz'

Bali, "Biz dünya ticaretinden yüzde 1 pay alıyoruz. Yüzde 1 pay alan bir ülke orantısal olarak, örneğin dış basında da yüzde 1 yer almalı. Bir yılda yüzde 1, üç-dört haber demektir. Niye haftada üç-dört haber oluyoruz? O mecralar niye bu kadar açık Türkiye ye? Bunu izaha muhtaç buluyorum. Almanya da eğlence kanalları bile bizim memleketin meselelerine ayrılmış."

Bir gazetecinin "Demek ki mizah malzemesi olmuşuz" şeklindeki değerlendirmesi üzerine Bali, "Ölüm ilanı vermeye kalksanız o mecraların bir fiyatı var. Öyle olduğunu düşünmüyorum. O konsantrasyonun bir izahı lazım." dedi.