“Ben çok ağladım, başka anneler ağlamasın”

Yıllar önce erken doğan iki bebeğini kaybeden modacı Canan Göztepe ile Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Erken Doğan Bebekleri Yaşatma Derneği’nin çalışmalarını konuştuk...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

EMRE ALKİN

Bugünkü konuğumuz, erken doğan bebeklerin yaşama tutunmalarını kolaylaştırmak ve hayatta kalmalarını sağlamak amacıyla kurulan Erken Doğan Bebekleri Yaşatma Derneği’nin (ERDODER) Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Canan Göztepe. Yıllar önce, yeni doğan konusunda tıbbi yetersizlikler yüzünden erken doğan iki bebeğini de kaybeden Göztepe, yaşadığı acıyı başka annelerin yaşamasını istemeyen ve bunun için harekete geçmiş, örnek alınası bir kadın. Kurduğu dernek aracığıyla Türkiye’de bebek ölümlerinin başlıca nedeni olan erken doğum konusunda ailelerin bilinçlendirilmesi, erken doğum riski bulunan ailelere maddi ve psikolojik destek sağlanması ve doğum sonrası bakımla ilgili çalışmalar yapıyor. Dernek, tüm yardım çalışmalarını ve faaliyetlerini uzman, yardımsever ve fedakâr bir ekiple beraber yürütüyor. Biz de kendisiyle ERDODER’den, hedefl erinden ve aynı zamanda moda kariyerinden bahsettiğimiz samimi bir röportaj gerçekleştirdik. Paylaşmasak olmazdı...

Okuyucularımıza biraz kendinizi tanıtır mısınız?

RDODER’in Kurucusu ve kuruluşundan beri Yönetim Kurulu Başkanı’yım. Yıllar önce, daha yeni doğan ünitelerinin ve yeni doğan doktorlarının olmadığı zamanlarda iki erken doğum yaptım ve maalesef ikisini de kaybettim. “ Ben çok ağladım, başka anneler ağlamasın,” diye bu derneği kurma kararı aldım ve aldığım bu karardan çok mutluyum.

"Tek arzum erken doğum yapan annelere el uzatmaktı"

Derneği kurma fikri nasıl doğdu?

Dediğim gibi, bebeklerimi kaybetmem sebep oldu. Herkes bu soruyu soruyor, “Siz modacısınız, böyle bir derneği niye kurdunuz?” diye. Ben de çok bahsetmem bu konudan, bunu ancak yaşayanlar anlayabilir... Bebeklerimi kaybettiğim zaman yeni doğan ünitesi diye bir şey dahi yoktu. Ne yeni doğan doktoru ne de yeni doğan hemşiresi vardı. Bugünün şartlarında olsa mutlaka yaşarlardı. Meselâ; ben iki çocuğuma da süt veremedim, çünkü verilmiyordu. Oysa bugün prematüre bebeğin en öncelikli besini anne sütü. Çocuklarımı kaybettikten sonra çok acı çektim, kendimi çalışmaya verdim. Ama benim tek arzum erken doğum yapan annelere el uzatmaktı ve bu arzumu da bu derneği kurarak gerçekleştirdim.

Yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Biz yedi senelik bir derneğiz. Türkiye çapında bizden yardım isteyen erken doğan bebek ailelerinin her türlü ihtiyaçlarını (bez, mama, giysi, puset, alet vs.) karşılıyoruz. Ama en önemli mevzu, ülkemizdeki bebek ölümleri ve bunların çoğunun sebebi yeni doğan ünitesinin yeterli olmaması... Yönetim kurulu olarak aldığımız karar ile son 3 yılda Mardin, Kars ve Sinop illerinde yeni doğan üniteleri yaptık. Şu anda Gaziantep’te sıra. Bizim hastanelere en büyük yardımımız, açtığımız yeni doğan üniteleridir. Burada sadece erken doğan bebekler değil, normal zamanda doğmuş ancak problemi olan bebeklere de bakılıyor ve tabii ki ihtiyacı olan hastanelere de istekleri doğrultusunda gerekli araç gereç yardımında bulunuyoruz. Her sene 17 Kasım Dünya Prematüre Günü; devamındaki hafta da Dünya Prematüre Haftası’dır ve derneğimiz bu bir hafta içerisinde farkındalık yaratacak etkinlikler yürütüyor.

“Yoğun bakım üniteleri açıyoruz"

Yapmayı planladıklarınızı, hedefl erinizi öğrenebilir miyiz?

Biz aynı istek ve şevkle, arkadaşlarımızla birlikte ferdi yardımlarımızın yanı sıra farklı ihtiyacı olan illerde Yoğun Bakım Üniteleri açmaya devam edeceğiz. Tabii bütün bunlar bizim yanımızda olan bağışçı ve sponsorlarımızın yardımıyla olmaktadır.

Dernek dışında bir de moda kariyeriniz var. Biraz da ondan bahseder misiniz?

Evet, çocuklarımın kaybından sonra, 1984 yılında tahsilini yaptığım moda dünyasına girme kararı aldım ve ilk Modaevimi Abdi İpekçi Caddesi’nde açtım. O tarihte orada hiç mağaza yoktu ve ilki bizimkidir. Daha sonrasında ise iki yandaki mağazaya hazır giyim markamı konumlandırdım. 1993 yılında Türkiye’ye bir dünya markasını getirdim ve yine Abdi İpekçi Caddesi’nde Therry Mugler’ın mağazasını açtım. Türkiye’de bir ilkti. Hatta bir Fransız markası bizim bir dünya markasını Türkiye’ye soktuğumuzu görünce, yanımızdaki mağazayı kiralayıp burada konumlandılar. Pek çok ilki orada ben hayata geçirdiğim ve o caddenin tohumlarını atanlardan olduğum için Abdi İpekçi’de yeri ve mülkü olanların bana dua etmeleri lâzım. Bu arada Beymen mağazasına çok uzun yıllar yüksek konfeksiyon imalatı yaparak “abiye” line’ının büyük bir bölümünün imalatını üstlendik. THY host ve hosteslerinin kıyafetlerini de bir dönem biz tasarladık ve ürettik.

Bebeklerini kaybedecekler diye korkmasınlar

Erken doğan bebek annelerine önerilerileriniz var mı?

Anneler bebeklerini kaybedecekler diye korkmasınlar! Bizim doktorlarımız, hastanelerimiz, hemşirelerimiz o kadar iyi ve yetenekli ki önce Allah’a sonra onlara emanet etsinler... Kendilerini uzman ellere bıraksınlar. Tabii ki bu uzun ve zor bir süreç, ama o mücadele gücü annelik gibi ulvi hislerde saklı, altından büyük bir güçle kalkılabiliyor. Erken doğan bebeklerimiz, diğer bebeklerin önüne geçiyorlar, onlar ve anneleri benim gözümde birer kahraman ve cengâver, büyük bir savaştan çıktıkları için daha güçlü oluyorlar.

Eline makası alan kendine ‘modacı' diyor

Sormadan edemedim... Türkiye’de moda sektörünün gidişatını nasıl görüyorsunuz?

Son yıllarda önüne gelen “Modacıyım” diye ortaya çıktı ve ben bundan son derece rahatsızım. Modacılık yanınıza alacağınız bir eleman ve koyacağınız bir makine ile yapılacak bir meslek değildir. Bunun bir eğitimi var, tecrübesi var. Bir ünlü tanıdığı olup da, ona birkaç sahne kostümü dikip kendini “Modacıyım” diye öne atanlar ya da bir iki bikini ile kendini tasarımcı sananlar… Ben bunları hiçbir şekilde modacı olarak kabul etmiyorum. Biliyor musunuz, Fransa’da bu işi yapmak için çok ağır maddeler var ve onlar yerine gelmeden asla “Modacıyım” diye ortaya çıkamıyorsunuz, bizde bu sıfat o kadar ucuzlaştı ki eline makası alan modacıyım diye ortaya çıkıyor. İşte ben bu nedenlerle ortaya çıkmak, onların arasına girmek istemiyorum, beni bilenler bilir.