Cari açıkla mücadele zorunluluk
İSO Başkanı Küçük, "Cari açıkla mücadele zorunluluk ama bu sadece büyümeden tavizle başarılamaz. Yapısal bir sorun niteliğindeki cari açıkla mücadele yapısal tedbirleri gerektirir" dedi.
İSTANBUL - İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük cari açıkla mücadelenin bir zorunluluk olduğunu belirterek "Ama bu mücadele sadece büyümeden taviz verilerek başarılamaz. Yapısal bir sorun niteliğindeki cari açıkla mücadele yapısal tedbirleri gerektirir" dedi.
İSO'nun Odakule'deki binasında "Dünya ve Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ışığında sanayimizin değerlendirilmesi" konulu İSO Nisan ayı Meclis Toplantısında konuşan Küçük, Türkiye'nin 2010 ve 2011 yıllarında büyük oranlarda büyüme yaşadığını belirterek her iki yılda da büyümeye en fazla katkıyı yapan sektörün imalat sanayi olduğunu söyledi.
Küçük, 2010'daki yüzde 9,2'lik büyümenin 3,3 puanının, imalat sanayindeki yüzde 13,6'lık katma değer artışından, 2011'deki yüzde 8,5'lik büyümenin 2,3 puanının da, imalat sanayindeki yüzde 9,4 oranındaki katma değer artışından kaynaklandığını hatırlatarak sanayinin, bu rakamlarla, kriz sonrası iki yılda da büyümenin lokomotifi olma görevini başarıyla yerine getirdiğini ortaya koyduğunu dile getirdi.
Kendilerinin her zaman ısrarla dikkati çekmeye çalıştıkları konunun "lokomotifin gücünün giderek zayıflaması" olduğunu kaydeden Küçük, 1998'de imalat sanayi yüzde 23,9'luk payla ekonominin ana sektörü durumunda olduğunu 2000'li yıllarla birlikte bu payın önemli ölçüde gerilediğini ve 2011'de yüzde 16,3 olarak gerçekleştiğini anlattı.
Küçük, büyüme açısından 2010 ve 2011 kadar parlak geçmeyeceği öngörüsüyle 2012'ye girildiğini dile getirerek verilerin açıklanmasıyla, muhtemel gelişmelerin ipuçlarını almaya başladıklarını ve bu noktada en önemli göstergenin büyümeyle neredeyse direkt paralellik taşıyan sanayi üretimi sonuçları olduğunu ifade etti.
Tanıl Küçük şöyle devam etti:
"Ocak-şubat aylarında ihracatımız yüzde 12,9 artarken, ithalatımızdaki artış ise, sadece yüzde 1,9'dur. İthalat artışındaki düşük seyir, dış ticaret açığı ve cari açığı olumlu etkilemiş görünüyor. Yılın ilk iki ayında, geçen yılın aynı dönemine göre, dış ticaret açığı yüzde 12,6, cari işlemler açığı ise yüzde 15,9 oranında azalmış bulunuyor. Bizler, bu tabloyu, belki biraz klasik sanayici iyimserliğinin etkisi ile veya sık sık ifade ettiğimiz 'sanayici umutlu olmak zorundadır' deyişinden yola çıkarak, ekonomideki inişin yumuşak bir seyirde gerçekleşeceği şeklinde yorumlama eğilimindeyiz. Bu esnada, ekonomideki nispi soğuma, bütçe gelirlerini ve işsizliği olumsuz etkiledi. Şu gerçeğin altını çizmek istiyorum ki, cari açıkla mücadele bir zorunluluktur ama bu mücadele sadece büyümeden taviz verilerek başarılamaz. Yapısal bir sorun niteliğindeki cari açıkla mücadele yapısal tedbirleri gerektirir. Bunların başında da, bizlerin, yine, her fırsatta dikkat çekmeye çalıştığı üzere, üretim ve ihracatımızda yapısal değişikliğe gidilmesi gelmektedir. Hem sanayinin GSYİH içindeki payının giderek azalması sorunuyla hem de cari açıkla mücadele edebilmek için, üretim ve ihracatımızda, bilgi ve teknoloji içeriği yoğun, katma değeri yüksek ürünler yönünde yapısal bir değişimi mutlaka gerçekleştirmemiz gerekiyor."
"Teşvik sistemi kendi yaklaşımımızla örtüşüyor"
Yeni teşvik sistemini desteklediklerini ve önemli bulduklarını kaydeden Küçük, sistemin çizilen kavramsal çerçeve ve öngörülen hedefler itibariyle kendi yaklaşımlarıyla büyük ölçüde örtüştüğünü ancak uygulamada başarı ve öngörülen hedeflerin gerçekleşebilmesi için bundan daha fazlasına ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Küçük, "Yeni teşvik sistemini başarıyla hayata geçirecek, araç ve mekanizmaların da geliştirilmesi gerekiyor. Uygulamayı ve sistemin öngörülen hedeflere ulaşmaktaki başarısını zaman içinde görebileceğiz. Bizler, aksaklıkların, eksikliklerin yol boyu giderilebilmesi için kendi üzerimize düşenleri yerine getirmenin gayreti içinde olacağız" diye konuştu.
Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı Avrupa Birliği başta olmak üzere küresel ekonomide belirsizliklerin devam ettiğini bildiren Küçük, Avrupa'da sorunların bitmediğini, Fransa'daki seçimin sonuçlarının Türkiye ve AB ilişkilerinin gelecekteki seyri açısından önem arz ettiğini, Suriye başta olmak üzere bölge ülkelerde sorunlar süregeldiğini ve Türkiye'nin bu karmaşa içinde, 2023 hedeflerine gitmek üzere en doğru yolu bulmak zorunda olduğunu sözlerine ekledi.
"IMF, tahminlerinde yılbaşına göre daha iyimser"
Okan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Bankacılık ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taner Berksoy ise küresel krizin başladığı günden bu yana iyimser olduğunu belirterek dünyada da Türkiye'de de en güncel tartışmanın, "Türkiye ve dünya ekonomisinin sert bir daralma yaşayıp yaşamayacağı" olduğunu söyledi.
Kendisinin yumuşak bir iniş olacağını düşündüğünü aktaran Berksoy, IMF'nin geçen hafta güncelleyerek yayınladığı tahminlerde yılbaşına göre daha iyimser olduğunu kaydetti.
Berksoy, gelişmiş ülkeler grubunun küresel kriz sürecinde gelişmekte olan ülkelerden daha önce düşmeye ve düştükten sonra daha önce yükselmeye başladığını anlatarak gelişmekte olan ülkelerin ekonomik performansını Avrupa ülkelerinin olumsuz etkilediğini ifade etti.
"Avrupa'nın gömleği küçülecek"
"Avrupa birçok nedenden kendi üstüne fevkalade bol gelen bir gömlekle uzun süredir dolaşıyor. Şimdi bu gömlek küçülecek" diyen Berksoy, küçülürken Avrupa ülkelerinin sıkıntı çekeceğini dile getirdi.
Berksoy, kriz yaşayan bütün ülkelerde ekonominin çok hızlı bir şekilde yavaşladığını ve ulusal para biriminin hızlı bir şekilde değer kaybettiğini yani devalüasyon yaşadığını kaydederek AB'de şu an ekonomik daralmalar yaşanmasına rağmen Yunanistan, Portekiz, İspanya gibi ülkelerde ulusal paranın değer kaybetmediğine dikkati çekti.
Devalüasyonun üreticinin işgücü maliyetinin düşmesi anlamına geldiğini dile getiren Berksoy, "Eğer ulusal para bu hareketi yapamıyorsa ekonomi şu veya bu şekilde ücretlerin işverene maliyetini azaltacak bir şeyler yapacak. Üretim düşmeyebilir. Devalüasyonu Avrupa'nın emperyal geleneğinden gelen bol gömleklerle dolaşmasını sağlayan siyasi kültürü bunu engelliyor" diye konuştu.
"Enerji dışındaki ithalatın temel problemi ara mallar"
Enerji ithalatı haricindeki cari açığın kabul edilebilir bir açık olduğunu dile getiren Berksoy, şöyle devam etti:
"Biz tüketim malları ticaretinde fazla veren bir ülkeyiz. Orada bir problemimiz yok. Sermaye mallarındaki açığı da kısa sürede kapatıyoruz. Enerji dışındaki ithalatın temel problemi ara mallar. Biz ara malları ticaretinde inanılmaz açık veriyoruz. Yani cari açık problemimiz ara malı ticaretinden kaynaklanıyor. Ara malı ticaretindeki açık ithalatın bir şekilde ikame edilmesini gerekiyor. Burada iki seçeneğimiz var. Ya doğru fiyatlarla piyasa aracılığıyla bunu yaparsınız ya da fiyatlara teşvik veya vergi aracılığıyla bir şekilde müdahale ederek ithalatı daraltırsınız. Bizim fiyatla bu işi yapabilme imkanımız var."
(AA)