Dayanıklılık arayışı tedarik zincirini yeniden şekillendiriyor

Dünya genelinde tedarik zincirlerinin görünümünü değişiyor ve işleyiş biçimleri dönüşüyor. Covid-19 pandemisinin başlangıcından bu yana dört yıl geçmesine rağmen risk ve direnç hala tedarik zinciri gündemini belirliyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

McKinsey tarafından gerçekleştirilen tedarik zinciri araştırmasına göre şirketler tedarik ağlarını çeşitlendirmek ve yerelleştirmek için gösterdiği
çabayı hızlandırıyor. Tedarik zincirlerinin işleyiş biçimlerinde devrim yaşanıyor.

Yaşanmakta olan savaşlar da tedarik zinciri gündeminde etkili olan bir diğer unsur. McKinsey tarafından gerçekleştirilen “Supply Chain Pulse Survey” başlıklı tedarik zinciri araştırmasına göre şirketler tedarik ağlarını çeşitlendirmek ve yerelleştirmek için çabalarını hızlandırıyorlar. Tedarik zincirlerinin işleyiş biçimlerinde bir devrim yaşanıyor.

Tedarik zinciri planlama, uygulama ve risk yönetimi için gelişmiş tekniklerin benimsenmesinde önemli bir artış yaşanıyor. McKinsey’in bu yılki anketinin katılımcılarının neredeyse hepsi son 12 ay içinde tedarik zincirinde önemli sorunlar yaşadıklarını söylediler. Katılımcıların neredeyse yarısı tedarik zinciri kesintilerinin büyük planlama sorunlarına yol açtığını belirtti.

Tedarik zinciri yöneticileri önceki anketlerde tedarik zinciri direncini fiziksel değişiklikler aracılığıyla artırmak için iki ana eylem belirlediklerini ifade etmişlerdi: Stokları artırmak ve kritik hammadde için çift kaynak stratejisi izlemek.

Bu eylemler hala en popüler stratejiler arasında yer alıyor ve katılımcıların yüzde 78'i tarafından benimseniyor. Katılımcıların üçte ikisi son 12 ay içinde üretim tesislerine daha yakın konumlanmış tedarikçilerden girdi alımını artırdıklarını belirtiyorlar. Bu durum kaynaklara yakınlaşma stratejisini kullananların oranının geçen yıla göre iki katına çıktığını gösteriyor.

Otomotiv ve tüketici ürünleri endüstrilerinde bu stratejinin kullanımının yaklaşık yüzde 60 oranında arttığı görülüyor. Hammadde kaynaklarına yakınlaşma eğiliminin artmasıyla ilişkili olarak küreselden bölgesel tedarik ağlarına olan geçiş hız kazanmaya devam ediyor. Katılımcıların neredeyse iki katı (yüzde 64) tedarik zincirlerini bölgeselleştirdiklerini belirtiyorlar.

Ankete katılan şirketlerin yarısı tedarik zincirlerinin başka bir bölgeden gelen girdilere bağımlı olduğunu söylüyor, ancak bu katılımcıların yüzde 89'u bu bağımlılığı zaman içinde azaltmak istiyor. Bağımsız bölgesel tedarik ağları için en fazla talep, Avrupa ve Güneydoğu Asya'da görülüyor.

Ancak bölgeselleşmenin zaman alacak bir strateji olduğu ve yeni bir ağ oluşturma stratejisinin gerçekleşmesinin en az 2 yıl gerektirdiği ifade ediliyor. Katılımcıların yüzde 71'i mevcut planlama süreçlerini ve yönetimlerini önümüzdeki üç yıl içinde gözden geçireceklerini söylüyor. Daha iyi planlama için temel süreçleri yeniden gözden geçireceklerini ifade ediyorlar.

Bu kapsamda çapraz fonksiyonlu bütünleşik iş planlaması (IBP) süreçleri gibi yaklaşımlar öne çıkıyor. Ancak birçok şirketin daha iyi planlama araçlarını benimsediği de görülüyor. Karmaşık ağlarda arz ve talebi eşleştirmek için gelişmiş planlama ve programlama (APS) sistemlerinin kullanımında artış yaşanıyor. Katılımcıların yüzde 76'sı bir APS sisteminin olduğunu bildiriyor.

“Bir devrim yaşanıyor”

 Raporun ortak yazarı ve McKinsey ortağı Knut Alicke, "Covid-19 salgınının başlangıcından bu yana dört yıl geçmesine rağmen risk ve dayanıklılık hala tedarik zinciri gündemine hakim durumda" diyor. Alicke, tedarik zincirlerinin esneklik ihtiyacıyla değişimden geçmeye başladığını ancak çok sayıda üst düzey yöneticinin değer zinciri risklerinden habersiz olduğunu söylüyor.

Raporda, direnç arayışının küresel olarak tedarik zincirlerinin yerelleştirilmesi ve çeşitlendirilmesinin yanı sıra değer zinciri planlaması, yürütülmesi ve risk yönetiminde teknolojiye dayalı ilerlemelerin yaygınlaştırılmasına yön verdiği sonucuna varıldığını ifade ediyor. Ancak aynı zamanda modern tedarik zinciri yönetiminin doğasında var olan risklerden habersiz olan toplantı odalarının resmini de çiziyor. A licke, "Tedarik zinciri liderleriyle yaptığımız son yıllık anketimiz, şirketlerin tedarik ağlarını çeşitlendirme ve yerelleştirme çabalarını hızlandırdıklarını gösteriyor" diyor.

Bu durumun aynı zamanda tedarik zinciri planlaması, yürütmesi ve risk yönetimi için ileri tekniklerin benimsenmesinde çarpıcı bir artışla birlikte tedarik zincirlerinin işletilme biçiminde derin bir devrimi de ortaya koyduğuna işaret ediyor. Ankete katılanların yaklaşık dörtte birinin agresif stok azaltma hedeflerine sahip olduklarını ve stokların bu seviyelerin altına düşmesini beklediklerini söyleyen Alicke, "Bu bulgu bizi şaşırttı" ifadesinde bulunuyor.

Yakından tedarik edenlerin oranı 2 katına çıktı

-Tedarik zinciri liderlerinin yüzde 44'ü geçen yıl tedarik zinciri ağlarındaki sorunlar nedeniyle değişiklikler yapmak zorunda kaldı.

- İki yıl öncesine göre yakın kaynaklardan daha fazla girdi alan şirketlerin oranı iki kat artarak yüzde 66'ya yükseldi.

- Bölgesel tedarik ağları oluşturan şirketlerin oranı yüzde 64'e yükseldi.

- İleri planlama ve programlama (APS) sistemlerini kullanan şirketlerin oranı yüzde 76. Planlama ve yönetim etkinliği için gereken dijital yeteneklere kurum içinde sahip olduklarını ifade edenlerin oranı sadece yüzde 8.