Dünya Bankası’ndan KGF, TÜSİAD’dan 'algı' uyarısı

Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Zutt, “Türkiye’de kredi büyümesi görüyoruz ama bu KGF tarafından tetiklenen yapay bir büyüme” dedi. TÜSİAD Başkanı Bilecik de “Son dönemde yurtdışında yaşanan gerginlikler neticesinde, ülkemiz hakkında arzu etmediğimiz algılar oluşuyor” uyarısı yaptı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ÖZLEM ERMİŞ BEYHAN

İSTANBUL - Dünya Bankası’nın hazırladığı “Küresel Ekonomik Beklentiler Haziran 2017: Kırılgan Bir İyileşme” raporu, dün Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ile ortaklaşa düzenlenen bir konferansla tanıtıldı. Rapora göre küresel ekonomide 2017’de yüzde 2.7’lik büyüme bekleniyor. Küresel ticarette dipten çıkış öngörülen raporda, Türkiye’ye dair 2017 büyüme beklentisi ise yüzde 3.5 olarak belirtildi. Raporda gelişmekte olan ülkelerin çıkışının altı çizilirken, Türkiye ekonomisi açısından 2018 için yüzde 3.9, 2019 için ise yüzde 4.1’lik büyüme projeksiyonu yapıldı.

Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Johannes Zutt toplantının açılışında yaptığı konuşmada, dip noktanın görülüp çıkışa geçildiğini belirtti ancak, uyarıda bulunmaktan da geri durmadı: “Türkiye de kredi büyümesi görüyoruz ama bu büyüme Kredi Garanti Fonu (KGF) tarafından tetiklenen yapay bir büyüme. Sıcak paraya aşırı maruz kalma durumu, bankacılık sektöründe bir takım kırılganlıklara sebep oluyor.”

OHAL ne kadar sürecek?

Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı AB’deki iyileşmenin, Türkiye’nin durumunu da iyileştirdiğini dile getiren Zutt, şunları kaydetti: “Çokuluslu şirketler açısından Türkiye ekonomisi büyük fırsatlar barındırıyor. Türkiye’de turizm gelirlerinde bir artış bekliyoruz. Türkiye’de güven seviyesinin de belli ölçüde arttığını söyleyebilirim. Ama elbette her şey mükemmel diyemeyiz; Türkiye de enflasyon olması gerekenden yüksek. KGF, vergi avantajları ve kolaylıklarıyla beyaz eşya alınması söz konusu olduğunda, bu tüketimi artırdı ve büyümeyi şu anda destekliyor. Ancak kırılganlıklar da dikkat çekici seviyede. Çok sayıda dış gözlemci Türkiye’nin politika görünümü konusunda endişeli. Yabancı yatırımı geride tutan OHAL’in ne kadar daha devam edeceği, yapısal reformların istikameti gibi konularda belirsizlik endişe yaratıyor.”

En iyimser raporlardan

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik ise konuşmasında bu raporun son dönemde açıklanan en iyimser rapor olduğunun altını çizdi. Bilecik, rapora ilişkin şu bilgileri verdi:” Bu yıl dünya ticaret hacminde de artış oranının yüzde 2.5’den yüzde 4.0’e yükseleceği tahmin ediliyor. Ayrıca Amerika, Avrupa ve Japonya gibi ülkelerde büyümenin hızlanacağı öngörüleri yer alıyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu yükselen piyasalar ve gelişen ekonomilerin büyümesinin ise 2017 yılında ortalama yüzde 4.1 olması bekleniyor. Bu yıl, mali politikalarla iç talebe destek verilirken, küresel ticaretteki toparlanma ile ihracat artışının güçlendiğinin de altı çiziliyor. İyileşmenin kırılgan olarak tarif edilmesinin başlıca nedenleri olarak, siyasi belirsizlikler, ticaret politikalarındaki korumacılık ve finansal alandaki riskler sıralanıyor.”

Küresel ekonomideki “kırılgan iyileşmenin” Türkiye’de de önemli yansımaları bulunduğunu ifade eden Bilecik, zorlu geçen 2016 yılının ardından son dönemde ekonomik göstergelerde önemli iyileşmeler gözlemlediklerini kaydetti. Özellikle Avrupa Birliği’nde (AB) büyümenin güçlenmesinin Türkiye’nin dış talebini, dolayısıyla ihracatını artırdığını anlatan Bilecik, şu değerlendirmede bulundu: “Uzun zamandır iç talebe dayalı bir büyüme ve bunun yarattığı finansal riskleri taşıyorduk. Nihayet bu sene dış talepten de büyümeye katkı geleceğine artık eminiz. Bu katkının büyük kısmının Avrupa Birliği’nden kaynaklandığının özellikle altını çizmek isterim. Özellikle son dönemde AB ekonomisindeki sorunlar nedeniyle bazı çevrelerde AB üyelik perspektifimiz bir miktar önemsiz görülmeye başlamıştı. Oysa ihracat yaptığımız en büyük pazar olan Avrupa’nın demokratik değerler, ekonomik ilişkiler ve güvenlik boyutlarıyla önemi, her zamanki gibi yerini korudu. Her dönem, her konuda uluslararası müttefiklerimizle aynı fikirde olmasak da milli menfaatlerimiz doğrultusunda diyalog ve işbirliğini mutlaka sürdürmek zorundayız. Son dönemde yurtdışında yaşanan gerginlikler neticesinde, ülkemiz hakkında arzu etmediğimiz algılar oluşuyor. Ve bugün ekonomik ilişkilerimizi dahi tehdit altına alma riskini beraberinde getirebiliyor. AB üyelik perspektifimizi devam ettirmek ve Gümrük Birliği revizyonu ile ekonomik iş birliğimizi güçlendirmek, önümüzdeki dönemin en kritik konularından biri haline gelmiş durumda.”

KGF bağımlılık yaratmasın

Bilecik de konuşmasında KGF kredilerine vurgu yaparak şu uyarıyı yaptı: “Sorunlu dönemleri atlatmak için bu tür politikalar kısa vadede faydalı olsa da ekonomik büyüme sürdürülebilir bir şekilde sağlanamadığı takdirde, bu uygulamaların sorunları ertelemekten öteye geçemediğini biliyoruz. Nitekim, Türkiye ekonomisinin artık hızlı kredi artışı ya da likidite bolluğu ile büyümesinin sonuna geldik. Maalesef, tasarruflarımız böyle bir büyümeyi sağlayacak ölçüde hızlı arttırmadığı gibi, dışarıdan sağladığımız finansmanın maliyeti giderek artıyor. Ayrıca, ister kredi artışı ister Merkez Bankası vasıtasıyla sağlansın, piyasaya sunulan likidite fazlası bize hep yüksek enflasyon olarak geri dönüyor. Bu tür kısa vadeli politikaların bir diğer yan etkisi ise bağımlılık yaratma potansiyelidir.” Erol Bilecik yatırımcıların net ve açık bir yol haritası olmadan yatırım kararı almadığını, bu nedenle bu yıl da yatırımlarda bir artış beklemediklerini belirttikten sonra konuşmasını yapısal reform çağrılarını yineleyerek tamamladı.

Yüzde 5, önemli bir çizginin başlangıcı

TÜSİAD Başkanı, rapor sunumu sonrasında ilk çeyrek büyüme verilerine dair basın mensuplarının sorularını yanıtlarken, “Yüzde 5 önemli bir büyüme çizgisinin başlangıcı, diliyorum bunu yıl sonuna kadar uzun vadeli politikalarla çok sağlıklı bir şekilde destekleyebiliriz” dedi. İhracattaki yüzde 10.6 lık artışın müthiş bir gelişme olduğunu ifade eden Bilecik, “Hiç vakit kaybetmeden bu güzel ve güçlü büyüme göstergesinin yanına artık yapısal reformların güçlü olduğu orta ve uzun vadeli politika ve reform paketlerinin bir an önce anons edilmesi gerekli” ifadesini kullandı.