'Her yıl 400 bin buzağı ve kuzu ölüyor, önlesek et ithalatı gerekmez'

TÜRKİYEMBİR Başkanı Karakuş, her yıl ithal edilen hayvan sayısı kadar yaklaşık 400 bin buzağı ve kuzu gibi yeni doğmuş hayvanların öldüğüne, bu ölümlerin engellenmesi halinde bile ithalata ihtiyaç kalmayacağına, mevcut açığın önemli bir kısmının kapatabileceğine dikkat çekti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Hüseyin GÖKÇE

Türkiye Yem Sanayicileri Birliği( TÜRKİYEMBİR) Başkanı Ülkü Karakuş, Türkiye’de fiyatların yüksek olduğu gerekçesiyle et ithal etmenin, ülke hayvancılığını çıkmaz sokağa düşüreceğini söyledi. Bunun yerine yapısal sorunların çözülmesi gerektiğine değinen Karakuş, her yıl ithal edilen hayvan sayısı kadar buzağı ve kuzu gibi yeni doğmuş hayvanların öldüğünü, bu ölümlerin engellenmesi halinde bile ithalata ihtiyaç kalmayacağını bildirdi.

Türk yem sektörünün halen Avrupa’da 3’üncü, dünyada ise 10’uncu sırada olduğunu ifade eden Ülkü Karakuş, önümüzdeki yıl Avrupa’da 2’nci sıraya çıkacaklarını belirtti. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Ülkü Karakuş, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak’ın sorularını cevaplandırdı.


► 2016 yılı Mayıs ayında yaptığımız söyleşide, “Süt döken ülkede et açığı olur mu?”, “Türkiye yeniden et ithal etmeye doğru gidiyor” gibi ifadeler kullanmıştınız. Gelinen noktada, karkas et yanı sıra lop et ithalatına yönelik bile mevzuatta düzenleme yapıldı…..

Türk halkı ve Türk tarım sektörü açısından hiç istemezdim ama maalesef bu konuda haklı çıktık. Çünkü bu günlerin sinyalleri daha o dönemden ortaya çıkmıştı zaten.

Sütün döküldüğü yerde et açığı olur mu derken, damızlık seçiminin yanlışlığından bahsediyorum. Ülkemizde hayvancılığın sürdürülebilir olarak yapılabilmesi için süt fiyatının stabil olması ve üreticinin tatmin edici fiyattan ürününü satabilmesi lazım. Süt üreticisi para kazanacak ki hayvan beslemeye devam etsin. Aksi takdirde hayvanını elinden çıkarır ve kesime gönderir.

İthal karkas et ve kasaplık hayvana karşıyız

Türkiye’de yapısal sorunu çözmeden, olayı sadece fiyat açısından değerlendirip et ithalatı yapıldığında, olay yine hüsranla sonuçlanacaktır. Bunu değişik zamanlarda sürekli tekrar ediyorum, ithalat yoluyla et fiyatlarının düşürülmeye çalışılması, yurt içinde bunu üretme potansiyeli bulunan yetiştiricilerin, sistem dışına çıkması yani üretimden uzaklaşması anlamına gelecektir.

Şunu da belirtmekte fayda var ki biz dışarıdan gelen karkas ete de kasaplık hayvana da kesinlikle karşıyız. Hangi koşulda olursa olsun, et ve kasaplık hayvan ithalatı Türkiye için çok büyük sıkıntı doğurur. Geçmiş örnekleri göz önünde bulundurduğumuzda, et fiyatının pahalı olduğu ve bunun ucuzlatılması gerekçesiyle ithalatın yapıldığı dönemlerin hiçbirisinde fiyat düşmemiştir.

Üstelik bir de pahalı et ne demek? Onun da üzerinde durulması lazım. Et fiyatı Avrupa ile karşılaştırılıyor. Oysa Avrupa’nın yüzde 60’ı kırmızı et ihtiyacını domuz eti ile karşılıyor. Yani Avrupa ile Türkiye arasında et fiyatını karşılaştırmak, elma ile armudu toplamaya benziyor. Burada asıl olan unsur asgari ücretin ve dolayasıyla alım gücünün düşüklüğüdür. Bizde asgari ücretle 30 kg et alınabilirken, ekonomisi bitti denilen Yunanistan’da 500 kg et alınabiliyorsa bu konuyu bir kez daha oturup düşünmek gerekir. Üstelik genel olarak tarım ürünleri fiyatını karşılaştırırsak, et dışında domates, biber gibi sebze meyveyi Avrupa bizim 3-4 katımız fiyata tüketiyor.

Sonuç olarak, tekrar etmek gerekirse et fiyatı yüksek diye ithalat yaparak politika oluşturmak, bizi çıkmaz sokağa düşürür. Bugünkü satış fiyatlarıyla 22 liraya üretici gerçekten zarar ediyor.

► Fiyat artışları sadece arz eksikliğinden mi kaynaklanıyor? Bu konuda etken olan başka unsurlar yok mu?

Kuşkusuz vurguladığımız gibi en önemlisi arz eksikliğidir. Ancak ikinci derecede olmakla birlikte aslında çok önemli bir konu da Türkiye’de yaşanan kuzu ve buzağı ölümleridir. Çok gündeme gelmeyen bir konu ama belirtmekte fayda var. Yapılan araştırmalara göre ülkemizde yılda yaklaşık 400 bin buzağı ve kuzu ölümü yaşanıyor. Yıllık ithal edilen hayvan sayısı da 500 bin civarında. Yani sadece hayvan ölümlerini dünya ortalamasına çekebilirsek, mevcut açığın önemli bir kısmını kapatabiliriz.

► Bu nasıl sağlanabilir?

Bunun için doğan kuzu ve buzağıların ilk gün ilk hafta ve ilk ay besileri çok önemlidir. Buna çok dikkat edilmesi, ağız sütü diye tabir edilen sütün mutlaka yavrulara verilmesi ve daha da önemlisi hayvanların anaları yanında maksimum sürede tutulması gerekir. Ayrıca ilk dönem zorunlu aşıların da aksatılmaması, bu konuda çözüm olacaktır.

Türkiye'de ciddi miktarda kaba yem açığı var

► Biraz da yem sektörüne dönersek, Türkiye’de hayvancılık maliyetinin yaklaşık yüzde 70’ini yem masraflarının oluşturduğu ifade edilirken, bazı kesimler sürekli yem fiyatındaki artıştan şikayetçi oluyor. Bu noktada, sektörün en üst düzey temsilcisi olarak siz ne diyorsunuz?

Maalesef bu konuda da kamuoyunda yanlış bir algı var. Türkiye’de karma yem sektörü, 11 Ocak 2017 tarihinden bu yana fiyat arttırmıyor. Yani fiyatımız yaklaşık 10 aydır değişmiyor. Bunun nedeni ise Toprak Mahsulleri Ofisi’nin devreye girmesiyle hammadde fiyatının frenlenmesi, yanı sıra döviz fiyatının da nispeten stabil kalmasıdır. Yem fiyatları üretici lehine sabit kaldığı gibi bir çok üründe de yüzde 3.5 civarında indirim yapıldı. Bence burada asıl mesele karma yemdeki fiyatlardan ziyade, kaba yemdeki kontrolsüz fiyat artışlarıdır. Türkiye’de ciddi miktarda kaba yem açığı var, besiciler kaba yemi çok yüksek fiyata temin edebiliyor. Ürün fiyatının uygun olduğu dönemde satın alamayan yetiştiriciler, bunu iki katı hatta daha yüksek fiyata almak zorunda kalıyorlar. Örneğin hasat döneminde 20-25 kuruş olan ürünü alamayan besici, fiyat 50 kuruşa yükseldiğinde satın almak zorunda kalıyor. Bu koşullarda da besicilik yapmanın imkansız olduğu açıkça ortadadır.

► Yem fiyatı konusunda bir eleştiri de sektörün KDV indirimini satış fiyatına yansıtmaması yönünde geliyor. Hatta KDV indikten sonra fiyatların arttığı bile ifade ediliyor…..

Biz yem sektörü olarak KDV indirimini ertesi gün fiyatımıza yansıttık. Bunlar yem fabrikalarının kayıtlarında rahatlıkla görülebilir. Ancak o dönem, KDV indirildikten 15-20 gün sonra kepek ve ayçiçeği fiyatlarında anormal yükselişler yaşandı. Yem fabrikaları da bu maliyet artışını fiyatına yansıtmak zorunda kaldı. 500’ün üzerinde yem fabrikası var ve serbest ticaret ortamında kimse yemi pahalıya satamaz, biz hammaddeyi nasıl bulursak, nihai ürünü de ona göre satarız.

► Peki Türkiye’de yem sanayicisi ne durumda? Sektörün Avrupa ve dünyadaki yerinin iyi olduğunu biliyoruz ama bu konuda belirlediğiniz hedefler var mı?

Sektörde bir süredir konsolidasyon devam ediyor. Kapanan fabrikalar olsa da yerine çok daha profesyonel koşullarda üretim yapan fabrikalar açılıyor. Türk yem sanayi yıllık 7.5 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşmış durumda. Dünya genelinde şu an itibarıyla 12’nci sıradayız. Buradaki hedefimiz ilk 10 ülke arasına girmek. Avrupa’da ise şu anda üçüncü sırada olmakla birlikte, 2018 yılında ikinci sıraya yükseleceğiz. Takip eden 5 yıllık zaman diliminde ise Avrupa’nın en büyük yem üreticisi ülke olacağız. Bugün Türkiye’nin en büyük 100 şirketi içinde 6 tane üyemiz var ve bu çok gurur verici bir şey.

► Türkiye’de son yıllarda evcil hayvan besleyenlerin sayısında dikkat çekici bir artış yaşandığını görüyoruz. Bu kapsamda evcil hayvan yemi üretimine yönelik gelişmeler de yaşanıyor mu?

Evet Türkiye’de bu yönde ciddi bir sosyolojik değişim yaşanıyor. Bu durum doğal olarak yem talebini arttırıyor. Evcil hayvan yemi konusunda sizin de ifade ettiğiniz gibi yatırımlarda artış oluyor, bir çok üyemiz bu alanda yatırım yaparak üretimini arttırdığı gibi önümüzdeki döneme yönelik olarak yeni yatırım planı bulunan arkadaşlarımız var.

Günlük çözümler sorunu büyütüyor

Ferit B.PARLAK

Cari açık ve enflasyon gibi iki önemli kalemde etkin rol oynayan et, süt, et ve süt ürünleri ve bunların üretimini etkileyen yem sanayindeki son durumu Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı Ülkü Karakuş ile konuştuk.

Karakuş 6 yıl önceki sohbetimizde, yem ve hayvancılıkta yaşanacak krizin sinyallerini vermiş, “Yemde dışa bağımlılık rahatsız edici boyuta ulaştı”, “Fransa’da 22 cente yem yiyen hayvan burada 45 cente yiyor”, “Tüm bu gelişmeler et ithalatını tetikler ve hem üretici hem de yem sektörü olumsuz etkilenir” demişti.

Karakuş’un tahminleri gerçekleşti. Geçen yıl yaptığımız sohbette de “Süt döken ülkede et açığı olur mu?” uyarısında bulunmuştu. Karakuş, önceki gün yaptığımız sohbette ise “Et fiyatı yüksek diye ithalat yapmak bizi çıkmaz sokağa düşürür”, “Buzağı ve kuzu ölümleri engellense ithalata ihtiyaç kalmaz”, “Gelecek yıl yem üretiminde Avrupa’da 2’nci sıraya yükseleceğiz” başlıkları altında anlattıklarıyla, yapısal soruna dikkat çekti…