İK trendleri değişiyor güç dengesi çalışana kayıyor

Değişen dünyada, insan kaynakları yönetim ve uygulamalarında trendler değişiyor, çalışanlar aynı zamanda müşteri olarak görülüyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Y Kuşağı’nın iş gücüne katılması, dijitalleşme ve teknolojinin artan bir şekilde hayatımıza girmesi ile değişen dünyada, insan kaynakları yönetimi ve uygulamaları konusunda firmaları etkileyen trendler de değişmeye başladı. Bu yılın en önemli konusu olarak çalışanların bağlılığı öne çıkıyor. Çalışanlar aynı zamanda müşteri olarak görülüyor.

İş dünyasında öne çıkan 2 önemli trend:

1. İnsan kaynakları (İK) konusunda yeni trendleri saptamak amacıyla Deloitte’un 106 ülkede 3 bin 300’den fazla iş ve İK liderinin katılımıyla yaptığı araştırma ilginç sonuçlar ortaya çıkardı. Birincisi, yetenek ve iş gücü talebindeki artış, yetkin insan kaynağı açığının büyümesi, güç dengesini işverenden çalışana doğru değiştirdi. İkincisi, kurumların artık çalışanlarını sadece ‘çalışan’ olarak değil, aynı zamanda ‘müşteri’ gibi ele almaları gerekiyor. 

Y Kuşağı’nın iş gücüne katılması, dijitalleşme ve teknolojinin artan bir şekilde hayatımıza girmesi ile değişen dünyada, insan kaynakları yönetimi ve uygulamaları konusunda firmaları etkileyen trendleri ve bu trendler karşısında firmaların hazırlık seviyelerini ortaya koyan araştırmaya göre; bugüne kadar ‘ikincil’ öneme sahip olduğu düşünülen çalışan bağlılığı, liderlik, eğitim ve gelişim gibi unsurların çalışanlar nezdinde artık çok büyük bir önem taşıyor. Bu üç konu, en önemli 10 trend arasında ilk üçü paylaşıyor. Firmalar bu trendlerin ve öneminin farkında ancak hala hazır değiller. 

Deloitte Türkiye Stratejik Planlama, İş Geliştirme ve Pazarlama Ortağı Uğur Süel’in dikkat çektiği yeni trendler şöyle: 

- Yetenek ve iş gücü talebindeki artış, yetkin insan kaynağı açığının büyüttü, güç dengesini işverenden çalışana doğru değişti. 

- Çalışanlar, çalıştıkları işte daha ulvi bir amaç arıyorlar, kişisel gelişim ve sürekli eğitim, yenilikçilik, hız, esnek çalışma, iş – özel hayat dengesi beklentisindeler. Bu beklentiyi karşılamak için kurumların çalışanlarını aynı zamanda ‘müşteri’ gibi ele almaları gerekiyor. 

- Kurumlar, insanlardaki güçlü yönleri gören, çalışanlara ilham vererek en iyi performansı göstermelerini sağlayan liderleri yetiştirecek yapıyı kurmalı. Bu da insanları yaşam boyu iş arkadaşı olarak görmek ve onları hem kişisel hem profesyonel olarak geliştirecek mentorluk yapısını benimsemekle mümkün.

-Günümüz çalışanı kariyer basamaklarını hızlı çıkma, daha kısa zamanda daha fazla sorumluluk alma beklentisinde. Türkiye’de her iki Y Kuşağı’ndan biri lider olmak istiyor.

-İK yatırımları ağırlıklı olarak İK teknolojisi alanına yapılıyor. Çalışanın odakta olduğu bakış açısına geçmek gerekiyor. Bu olmadan İK teknolojisi yatırımları beklenilen etkiyi yaratmıyor.

2. Tek ürün fabrikaları yerine platformlar geliyor

Üretimin geleceği” küresel iş dünyasını düşündüren konuların başında geliyor. “Uygun maliyetli ve kaliteli üretmek” geleceğin pazarında var olmak için yeterli değil. Tüketici yönünden daha fazla ‘kişiselleştirilmiş’ ürün talebi var. Bu da tüketiciyi tasarım aşamasında üretimin içine çekiyor. Üretici ile tüketici arasındaki mesafeyi daraltıyor. Üretici tarafında ise dijital teknolojiler, 3 boyutlu baskı, robotbilim ve malzeme bilimindeki yeni teknolojiler bu talebi karşılamaya odaklanıyor. Deloitte’in bu “Üretimin Geleceği 2015” raporunda “Üretimin geleceği nasıl olacak?” sorusuna verilen cevap şöyle: 

“Üreticiler eskiden daha düşük maliyete daha kaliteli mal üretmeye odaklanırken, değişen teknoloji, kişiselleştirilmiş ürün beklentisi, ürün kullanım ömrünün kısalması gibi gelişmeler oyunun kurallarını değiştiriyor. Üretim sektöründeki bu değişimler pazardaki oyuncu sayısının artmasına yol açarken, tek bir oyuncunun tüm ihtiyaçlara cevap vermesi ve sadece ürün üretmesi artık mümkün olmayacak. Bu yeni ortamda, büyük üreticiler konsolide olmaya devam edecek ve ölçeklerinden faydalanarak küçük üreticilere platform ve komponentler sağlayacaklar. Böylece, büyük oyuncuların etrafında da onların ürünlerini kişiselleştiren daha niş oyunculardan oluşan bir ekosistem oluşacak. Bu ortamda iki yeni iş modeli ortaya çıkacak- ürünler yerine platformlara odaklanılması ve tüketicilere ürün sahipliği yerine erişim hizmeti sunulması. Üreticiler ürünleri satmak yerine belirli bir süreliğine ürünlere erişim sağlayacak ve tüketiciler açısından da ürünler kullandıkları kadar ödeme yaptıkları birer hizmet alımına dönüşecek.” 

Küçükler, büyüklerin platformunda ürettirecek 

Bu yeni trendi, yeni üretim anlayışının altında “Tüketicilerin artan kişiselleştirme beklentisi” var. Rapordaki tespitlere göre “standart ürünlerin akıllı ürünlere dönüşmesi gibi gelişmeler seri üretimle değer yaratmayı zorlaştıracak. Gelişen teknolojiyle birlikte piyasaya giriş ve ticarileşme önündeki engeller kalkacak ve üretim sektörüne küçük ölçekli oyuncular girecek. Büyük ölçekli firmalar, ürünler yerine platformlar ve ürün sahipliği yerine tüketicilere erişim hizmeti sunacak. Küçük ölçekli firmalar ise büyük ölçekli şirketlerin sağlayacağı platformlar üzerine modüller ekleyerek ürünleri özelleştirebilecek.” 

Tüketici tasarım süreçlerine dahil olacak 

Tüketicilerin artan kişiselleştirme beklentisi ve tasarım sürecine daha fazla dahil olmaları ile tüketici ve üretici arasındaki çizgi bulanıklaşıyor. Ürünlere sensörlerin entegre edilmesi ve internetle bağlantılarının sağlanması sıradan ürünleri “akıllı ürünlere” dönüştürüyor. Tüm bu gelişmeler üretim sektörünün değişiminde kilit rol oynuyor. 

Geleneksel üretim anlayışı olan “daha kaliteli ürünü daha ucuz maliyete üretmek” yaklaşımı ile değer yaratmak artık bir hayli zor. Bu sebeple, değer yaratmak için üreticiler alternatif yollar arayışında.

Üretimde dönüşümü 4 gelişme tetikliyor

Tüketici talebinin değişen doğası: Tüketiciler kendi özel ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ürünlerin kendilerine kişiselleştirilmesini bekliyor. Tüketiciler giderek daha fazla ürünlerin geliştirilmesinde ve tasarlanmasında rol oynayacak. Ürünlerin değişen doğası: Modülerlik ve bağlanabilirliğe olanak sağlayan teknolojik gelişmeler, ürünleri standart ürünlerden akıllı ürünlere çeviriyor. İki yeni iş modeli ortaya çıkacak. Ürünler sahip olunan cisimlerden, artık belirli bir süreliğine, belirli bir ücret karşılığında erişilen hizmetlere dönüşüyor. Ayrıca, ürünler üzerlerinde bir ekosistem barındıran birer platform haline geliyor. Değişen üretim ekonomisi: 3 boyutlu baskı, robotbilim ve malzeme bilimindeki yeni teknolojiler, daha küçük alanlarda, daha hızlı, daha uygun maliyetli ve daha küçük üretim lotları ile üretime olanak sağlayacak. Özellikle pazara yeni giren görece küçük ölçekli şirketler, spesifik tüketici ihtiyaçlarını karşılamakta daha avantajlı olacak.Değişen değer zinciri ekonomisi: Dijital teknolojiler, üretici ve tüketici arasındaki mesafenin kapanmasında etkin rol oynuyor ve dolayısıyla geleneksel aracı kuruluşlar işlevsiz kalacak. Kişiselleştirilmiş ürünlere talep ve tüketici verisine erişim ihtiyacı, gelecekte üreticinin tüketiciye direkt olarak ulaşabilmesini gerektirecek.

Yöneticilerin önündeki zorlu kurallar

Liderlik

İK liderlerinin ve yöneticilerin yüzde 86’sı (her 10 kişiden 9’u) liderlik konusunun en önemli ve zorlu gündem maddelerinden olduğunu belirterek lider yetiştirme konusunu en önemli ikinci trend olarak belirliyor. Liderlik konusuna yatırım yapılmasına rağmen ‘yetkinlik açığı’ geçen seneye oranla artıyor (-34’den -36’ya).

Eğitim ve gelişim

Firmalar yetkinlik eksikliğini iş stratejilerini hayata geçirmeleri önünde en önemli engel olarak görüyor. Eğitim ve gelişim en önemli 3. konu olarak ortaya çıkarken, konunun İK yöneticileri için önemi geçen seneye oranla yüzde21 artmış durumda. Ancak yöneticilerin sadece yüzde 28’i öğrenme ve gelişim alanında firmalarını ‘hazır’ ya da ‘çok hazır’ olarak görüyor. Çalışanlar kişiselleştirilmiş ve dijital bir eğitim deneyimi istiyor. Firmalar da eğitim ve gelişimkonularında yeni yaklaşımlar (kitlesel açık çevrimiçi ders, dijital, video, bulut tabanlı, vb.) keşfetmeye çalışıyorlar.

Çalışan bağımlılığı

2015’in en önemli İK konusu olarak ortaya çıkmıştır. Geçen seneye kıyasla iki kat katılımcı konuyu ‘çok önemli’ olarak nitelendiriyor. Kurumlar, bağlılık yaratma ve yetenekleri elde tutma konularında kriz niteliğinde sorunlar yaşadıklarından çalışan bağlılığını artıracak önemli girişimleri artık gündemlerine almış durumdalar. Esneklik, kişisel gelişim ve eğitim, inisiyatif kullanabilmek, dijitalleşme, mobilite, yenilikçilik ve hızın yanı sıra çalışanları yaşam boyu iş arkadaşı olarak görmek ve mentorluk ilişkisi geliştirmek çalışanların kuruma bağlılığını uzun soluklu hale getirmede önem taşıyor.

Performans yönetimi

Kurumlar geleneksel derecelendirmeye dayalı performans yönetimi yerine sürekli gelişim ve geri bildirime dayalı yenilikçi performans ölçümü yöntemlerine başvuruyorlar. Firmaların yüzde 89’u performans sistemlerini yakın geçmişte değiştirmiş ya da önümüzdeki 18 ayda değiştirmeyi planlıyor. Yöneticilerin de bu yeni performans yönetimi çerçevesinde kendilerini geliştirmeleri, değerlendiren ve puan veren rolünden koç ve mentorlara dönüşmeleri gerekiyor.

Talep üzerine iş gücü

Firmalar iş gücünü çok yönlü ve sofistike bir yaklaşım ile ele alıyor ve iş gücü ihtiyacıkonusuna saat ücretli, maaşlı ve müteahhit (sözleşmeli) çalışma şartları gibi her türden farklılık ve ihtiyaçları talebe göre değerlendirecek şekilde yaklaşıyorlar.

Çalışan verileri her yerde

İşgücü analitiği sadece firma içinde toplanan verilerden beslenmiyor. Çalışan verileri sosyal medyanın yaygınlaşması ile artık her yerde ve bu veriler çalışanlar hakkında çok daha fazla bilgi sağlıyor.

İK analitiği

Katılımcıların yüzde 75’i bu alanı ‘önemli’ olarak değerlendirirken sadece yüzde 8’i kendilerinin bu alanda güçlü olduğunu belirtiyor. Öncü organizasyonlar iş gücü analitiğini kullanarak çalışanları nelerin motive ettiğini, nelerin şirkette daha uzun seneler kalmaya ya da ayrılmaya yönelttiğini, hangi deneyimlerin ve geçmiş tecrübelerin en başarılı liderleri yetiştirdiği vb. bilgileri anlamalarına yardımcı olacak iç görüleri sağlıyor.