‘Kış geliyor!’
Oyunlaştırma, ‘oyun yapılarının ve oyun mekaniklerinin oyun dışı alanlarda, motivasyonu arttırmak ve kullanıcıları eğlence unsurunu da barındıracak şekilde üretmeye teşvik etmek için kullanılması’ olarak açıklanıyor.
Game Of Thrones dizisinde Stark Hanesi’nin mottosu olarak herkesin diline pelesenk olan ‘Kış Geliyor’ (orj. “Winter is coming!”) deyimini başlıkta öylesine kullanmadık. Teknolojinin yükselişiyle dünya yeni kurallar, yeni olasılıklar ve yeni durumlarla karşılaşabilir. Herkesin hissettiği ve gördüğü dönüşüm iş dünyasını, ekonomiyi ve insanı nasıl etkileyecek? Kahvenizi alıp biraz rahatlayın, olası gerçekleşme zamanlarına göre sıraladığımız üç ‘Kehaneti’ sizlere sunuyoruz.
4 gün de yeter
Yeni bir iş için görüşmeye gittiğinizde ilk sorduğunuz soru cumartesi çalışma olup olmadığı ise bu kehanet sizi çok mutlu edecek. Her ne kadar önümüzdeki on yılda genel bir dönüşüm öngörülmese de birçok sektörde çalışma saatleri esniyor ve ‘ofiste çalışma günleri’ azalıyor. Önce cumartesi günü hafta tatiline eklendi, ardından çalışma saatleri azaldı. Şimdi ise haftada bir ya da birkaç gün ‘evden çalışma’nın önü açılıyor. Bu değişim özellikle belirli iş alanları için çok da zor değil. Yazılım/ Bilişim dünyasında ‘freelance’ çalışanların artışı ile iş kalitesinde yaşanan gözle görülür iyileşme, sözleşmeli çalışanlar için de benzer esneklik uygulamalarının önünü açıyor.
Dünyanın önde gelen iş psikolojisi uzmanlarından K. Anders Ericsson, yaptığı çalışmalarda günlük etkin çalışma süresinin 4-5 saat civarında olduğunu, bu süreyi aşan çalışmalarda ‘adanmışlık’ duygusunun yitirildiğini ve etkinliğin büyük oranda yok olduğunu gösterdi. Bu 6 saat çalışan bir işyerinin 7 saat çalışan başka bir yere göre daha etkin olacağını göstermiyor. Aksine Ericsson, 5 saati geçen çalışmaların, çalışanlar tarafından ‘kötü alışkanlıklar’ geliştirilmesine yol açtığını söylüyor. Üstelik bu kötü alışkanlıklar bulaşıcı. Çalışma saatlerini gün içerisinde azaltmak bir yana, çalışma günü sayısının azaltılmasının yarattığı performans artışları dünya devlerinin deneyimlerinde raporlanmaya başlandı bile. Artık ‘serbest Cuma’ yerine ‘serbest Perşembe’yi beklemek için önümüzde büyük engeller yok.
Paylaşım ekonomisinden teknolojik tekilliğe
Önce takas vardı. Onu ekonomik ortaklık ve stratejik ortaklık takip etti. Şimdi ise Uber ve Airbnb ile şehrin arka sokaklarına kadar inmiş bir model ortada duruyor. Paylaşım ekonomisi kullanmadığınız bir şeyi (veya kullanmadığınız bir zaman zarfında), bir başkasının ihtiyacına sunmak biçiminde özetlenebilir. İhtiyaca sunulan bu şey Uber’de aracımız, Airbnb’de ise evimiz olabiliyor. Elbette birçok başka örnek var. Ortada her zaman bir mal ya da mülk olması da gerekmiyor. Size keman çalmayı öğreten biri, bu eğitimin karşılığını evinin duvarlarını boyatarak alabiliyor. Paylaşım Ekonomisi bambaşka bir dünyanın kapılarını aralıyor.
Bu yeni ekonomik sistemin tarafl arı olarak sanal mecralar aracılığıyla paylaşmaya alıştıkça, paylaşabileceklerimizin sınırı olmadığı da gitgide ortaya çıkıyor. Burada ise kehanet ilk ikisinden çok daha uçuk: ‘Günün birinde aynı zihni paylaşacağız.’ Biyolojik zekamızla var olduğumuz bugünün dünyasında acılarımız, mutluluklarımız ve tüm diğer deneyimlerimiz ‘bize özel’. Bu ‘bize özel’ saydığımız durumlar ne kadar da birbirine benziyor.
Biyolojik zekalarımız ayrı bedenlerde bu kadar benzer deneyimler tasarlarken, yapay zeka hepimizden aynı anda öğrenerek gelişirse sonunda neye benzeyecek? Evet, oldukça korkutucu görünüyor. Yapay zeka üzerine yazılan her üç yazıdan ikisi, insanlık olarak başımıza ne işler açacağımızı tartışırken ‘Teknolojik Tekillik’ yolunda atılan bilinçli/ bilinçsiz adımları kimse görmezden gelemez.
Ama yine de o kadar korkacak bir şey yok. Saydıklarımızın bir kısmı çocuklarımızın ve torunlarımızın sorunları olacak. Umarız.
VATANDAŞLIK GELİRİ
İtiraf edelim bu konu biraz karışık. Bireysel bir kazanç var, ancak toplumsal bir dönüşümü şart koşuyor. Haber yine ‘refah ülkeleri’nden. Kanada, İsviçre ve Finlandiya başta olmak üzere bazı ülkeler Vatandaşlık Geliri söylemi ile, tüm vatandaşları için çalışmak zorunda kalmayacakları bir yaşam sunabileceğini dile getirmeye başladılar. Elbette saydığımız bu ülkelerde yaşamıyorsanız, ufuk çok ama çok uzak görünüyor hatta hiç görünmüyor bile olabilir. Ama o kadar umutsuz olmayın. Otomasyon ve robotik alanında yaşanan gelişmeler, geleneksel metotlara göre çok daha güçlü bir üretim yaklaşımı geliştirmemizi sağlıyor. Elbette dünya nüfusunun önlenemez artışı ve gelir adaletsizliği gibi konular olduğu yerde durmaya devam ediyor. Vatandaşlık Geliri kavramının ve olası uygulamalarının dünyaya yayılması için ön şart, toplumun üretmekten keyif alabileceği bir yapıyı kurgulamaktan geçiyor. Elbette vergi, sosyal güvenlik ve iş kanunu uygulamalarının da; teknolojinin gelişimi ve yeni iş dünyası ile birlikte dönüşümü bir başka önemli unsur.