KOBİ’ler kredi alırken taşınırlar da teminat olmalı

Ekonominin dinamosu KOBİ’ler en büyük sorunu finansmana erişim olduğunu kaydeden Kredi Garanti Fonu’nu Yönetim Kurulu Başkanı ve Ankara Ticaret Borsası Başkanı Faik Yavuz, ellerindeki teminatların alacakları krediye yetmediğini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

HÜSEYİN GÖKÇE

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) bünyesindeki Kredi Garanti Fonu’nun Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Ankara Ticaret Borsası Başkanı Faik Yavuz, ekonominin temeli KOBİ’lerin finansman sorunun çözümü için taşınırların da teminat olarak kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Bu kapsamda TOBB’un işletme bazında tuttuğu kapasite raporlarından da yararlanılabileceğini belirten Yavuz, bankaların taşınırları teminat olarak istemesinin, taşınmaz fiyatlarını artırdığını söyledi. Yavuz, bankalarla açık hesap çalışan şirketlere de kefil olabilmek için Hazine ile protokol imzaladıklarını aktarırken, piyasada nakit sıkıntısı olduğunu, hükümetin bir an önce kurulması gerektiğini aktardı. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Faik Yavuz, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı. 

►Türkiye’de ekonominin seyrinden en çok KOBİ’ler etkileniyor. Bu kapsamda KOBİ’lerin bugünkü durumunu nasıl buluyorsunuz? 

Türkiye’de ekonominin dinamosu KOBİ’ler. Bunların da en büyük sorunu finansmana erişim. Ellerindeki teminatlar alacakları krediye yetmiyor. Teminatlar bankacılık sistemine göre kaliteli ve yeterli değil. Bunun çözümü amacıyla Kredi Garanti Fonu kuruldu. Ancak bir de taşınırların teminat olarak kabul edilmesi var. 

Aslında 1970’li yıllarda bu vardı. Tarımsal ürünlerde tarım ürünleri veya taşınır malların rehinleri vardı. Basel 1-2 kriterleri çerçevesinde bunlar yavaş yavaş ortadan kalktı. Taşınırların hiçbirisi kabul edilmiyor. Oysa bunlar bir değer. Şirketin içinde olan özvarlık. Bunları teminat olarak kabul etmezseniz, taşınmazları alırsanız insanlar elindeki sermayeyi kredi alabilmek için taşınmazlara yatırıyor. Hem sermayesi azalıyor, hem de yüksek fazla para alıyor. 

►Çözüm nasıl olacak size göre? 

Dünyadaki birtakım argümanların devreye sokulması lazım. Bir kere bir KOBİ’nin en büyük sermayesi fabrikaları ve içindeki makineler. Makineyi teminat olarak kabul etmezseniz buraya yatırılan sermayenin özelliği kalmıyor. Bugün TOBB’da bir veri tabanı var. Kapasite raporlarını her yıl bize bildiriyorlar, kapasite ve numaralarını. Bunu devreye sokabiliriz. 

►Sistem suistimale açık değil mi? 

Finans kuruluşların en büyük korktuğu şey, bunların el değişmesi ve takibi. Peki aynısını arabalar açısından söylüyorum. Plaka ile ilgili her şey takip edilebiliyor. Makineleri niye aynı şekilde kullanmıyoruz. Bir kayıt merkezinden bunlar takip edilip, teminat olarak kabul edilebilir. İş makineleri için de aynı şey, bununla ilgili de tek kayıt tutan kuruluş TOBB’dur. Bankalar bunu da kabul etmiyor. 

►Benzer bir uygulama tarım ürünlerinde yaşanıyor... 

Evet, 2004 yılında tarım ürünlerinin 2004’te lisanslı depo yasasıyla krediye ulaşabilme şansı getirildi. Tarım ürünleri en garantili, nakde çevrilebilir özeliği sebebiyle büyük avantaj sağlıyor. Lisanslı depo sistemini çalıştırabilir ve diğer ürünlere yaygınlaştırabilirsek, çiftçinin, sanayicinin elindeki ürünü anında nakde çevirebiliriz. Bankalar bugün ürün bedelinin yüzde 70’ine kadar kredi desteği sağlıyor. Zaten artık ürün elektronik senede dönüştürülebiliyor. Elektronik ürün senedinin Merkezi Kayıt Kuruluşu’nda kaydı var, Takasbankta işlem yapıyoruz. 

Burada en büyük tehlike fiyat hareketlerinin hızlı iniş çıkışı. Eğer tarımsal ürün piyasasında fiyatlar aniden düşüyorsa zaten o ekonomi yavaş yavaş ifl as ediyor demektir. Bana göre bunların birinci sınıf teminat olarak kabul edilmesi gerekiyor. Bunu BDDK’ya da kabul ettirmemiz lazım. Bankalar çok hızlı nakde dönüşebilen gayrimenkulleri teminat olarak kabul ederken, ürünleri de görmeli. Tüm taşınırların birer varlık olduğunu unutmamamız gerekiyor. Çünkü KOBİ’ler öz sermayeleriyle iş yapamaz. Biz tasarrufu az olan bir ülkeyiz, dışarıdan borçlanarak yatırım yapıyoruz ve büyüyoruz. Bunun için mümkün olduğu kadar tüm varlıklarımızı değerlendirmemiz gerekiyor. Ayrıca riski ortadan kaldırmak için bunları uluslararası kuruluşlara sigorta ettirilebilir. 

►Taşınmazlara yönelim fiyatları da artırıyor mu? 

Banka kredi kullandıracağı kişiden, gayrimenkul teminatı istiyor. Bunun üzerine insanlar, hiç ihtiyacı yokken, gayrimenkul alıp teminat olarak veriyor. 

Bankalar özellikle kırsal alanda da, çok çabuk paraya dönüşebilir gayrimenkul istiyor. Peki köylünün mal varlığı veya kırsal alanda üretim yapan adamı mal varlığı, Ankara’da daire midir? Arsa mıdır? Bu durum kuşkusuz gayrimenkul fiyatlarına da etkisi oluyor. Hayvancının mal varlığı ahırındaki hayvandır. Hayvan rehini konusunda Tarım Bakanlığı ve Hazine ile çalışma yapılıyor. 1963 yılında çıkarılan bir yasaya göre hayvanları haczedemiyorsunuz. Bunun çözümü aslında çok kolay. Ziraat Bankası, Hazine ve Tarım Bakanlığı bunu konuyu destekliyor ama bu yasa engelliyor.  

►Peki KGF’de durum nasıl? 

Bir hafta 10 gün önce Berlin’de kredi garanti kuruluşlarıyla ilgili bir toplantıya katıldık. Orada bize tanıttıkları projeleri bizim yıllar önce gerçekleştirdiğimizi gördük. Şu ana kadar KGF olarak, Hazine ve özkaynaklar dahil 4-4.5 milyar dolarlık kefaletimiz var. Yani orta boy bir bankanın kredi hacmi kadar kredi kullanıyoruz. 

Biraz daha riskli alana girmemiz lazım. Riskli alana girince de sorularla karşı karşıya kalıyoruz. Eğer Türkiye KOBİ’ler sayesinde büyüyecekse biraz daha içine girmemiz lazım. 

►Peki siz KGF olarak taşınırları teminat olarak kabul ediyor musunuz? 

KGF olarak makine işletme rehinlerini kabul ediyoruz ama yasa önümüzü açarsa bu hacmi daha da büyütürüz. Her yıl Hazine’den bize para geldiğini zannedenler var, öyle Hazine’nin cebinden 1 milyar lira veya 2 milyar lira para çıkmıyor. Sadece bizim kefaletimize kefil oluyor, risk ortaya çıkarsa kefil oluyor. Şu ana kadar toplam 16 milyon lira para aldık 4-5 yıl içinde. 

Karşılığında 57 milyon lira alacağımız var. Kendi içinde döndürdüğümüz bir sistem. Hazine desteğinin KOBİ’lere çok büyük katkısı oluyor. Üstelik Hazine’ye hiç yük getirmeden sistemi çalıştırıyoruz. Bu konuda çok başarılı olduğumuzu ve daha büyümemiz gerektiğini düşünüyorum. 

►KGF olarak yeni bir destekleme enstrümanı üzerinde çalışmanız var mı? 

Evet, portföy garantisi sistemi üzerinde çalışmalarımız sürüyor. Burada her işletme için bir kredi limiti tahsis ediyoruz. Şirket bize gelmeden doğrudan banka ile çalışıyor. Bir anlamda şirketlerin açık hesap çalışmasına garanti vermiş oluyoruz. 

Örneğin bir firmanın 500 milyon lira kredi potansiyeli varsa. Bunun tamamını hemen kredi olarak kullansa geri ödemede ciddi sıkıntı yaşayabiliyor. Biz de bunun yerine acil ihtiyaçları kadar kredi kullanmalarının ve ödedikçe yeni kredi alabilecekleri bir sistem üzerine Hazine ile protokol yaptık.  

►Ekonomik göstergeleri nasıl değerlendiriyorsunuz, son yayınlanan ekonomik beklenti anketlerinde olumsuz bir tablo ortaya çıkıyor….. 

2015 yılının kayıp olacağını zaten daha önceden söylüyorduk. Çünkü seçimin olduğu, belirsizlik dönemlerinde nakit akışındaki düşüş filan hepsi belliydi. Önümüzdeki dönemde önemli olan ne olacaksa, siyasi istikrarın sağlanmasıdır. Bir an önce koalisyonun ortaya çıkması lazım ki güven gelsin. İnsanlar yarınını bilmiyor, siyasi çatışma olup olmayacağını bilmiyor. 

Her parti program açıkladı ama koalisyon olursa kendi programlarını uygulayamayacaktır. Nakit sıkıntısı kesinlikle var. Banka kredilerinde son dönemlerde bir düşüş de göze çarpıyor. Oysa büyüyen ekonomilerde kredi hacminin büyümesi gerekiyor, ekonomi durağanlaşıyor. Onun için bizim istikrara ihtiyacımız var.  

►Karşılıksız çek tutarındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz? Hapis cezasının kalkması çeke itibar kaybettirdi mi? 

Bir kere şunu açıklığa kavuşturalım, çek nakit para demektir. Vadeli çek dünyada sadece bizde kullanılıyor. 2 sene önce yıllık 400 milyar liralık vadeli işlem görüyor. Olmayan bir parayı ekonomiye katıyoruz. Bunu durdurduğunuz zaman, 400 milyar TL birim GSMH’nın önemli bir bölümünü oluşturuyor. Eskiden yasak olan vadeli çek artık kullanılabiliyor. 

Hapis cezasına gelince, AB’ye aday ülkeyiz. AB’de ekonomik suçlar, ancak ekonomik olarak değerlendirilir ve özgürlük kısıtlanamaz. Zaten bunun yasal sistemi de oturdu. 

Eğer hapis cezası kalkmasaydı, mahkemelerde bekleyen 242 bin dosyanın hepsi ceza alacaktı. Bizim hapishane kapasitemiz 140 bin. Vatandaş için hapishane mi yapacağız? 

►Karekod sistemi sorunu çözer mi?

Karekod sistemini dünyada ilk kez biz uygulayacağız. Bu bir sigorta, banka iyi müşterimdir, öder, korkmayın anlamını taşıyor. Karekod, art niyetli dolandırıcılık yapanların önüne engel koymaktır. Yoksa başka bir özelliği yok.

Bu konularda ilginizi çekebilir