"Kurdaki gelişmeler enerjide düşüş sağlamayacak"

Şişecam Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kırman, Enerji ve hammadde fiyatlarına ilişkin açıklamalarda bulundu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İSTANBUL - Şişecam Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kırman, petrol fiyatındaki düşüşe karşın enerji fiyatında indirimin tersine artışlar olduğunu, ayrıca kurdaki gelişmelerin de enerji fiyatlarındaki muhtemel düşüşleri mümkün kılmayacağını kaydetti.

Kırman, Borsa Yatırımcıları Derneğinin (BORYAD) yayın organı BORYAD Dergisinde yer alan açıklamalarında, Şişecam Grubunun büyük yatırımlar gerçekleştirerek, hızlı büyüme sürecini devam ettirdiğini kaydetti. Enerji ve hammadde fiyatlarına ilişkin olarak Kırman, şunları kaydetti:

"Cam sanayisinde bugüne kadar herhangi bir fiyat düşüşü yaşamadığımızı özellikle belirtmek isterim. Hammaddelerimizde ki bunları zaten kendimiz üretiyoruz, kendi mecraları dışında uluslararası piyasalara göre zaten olağanüstü bir artış olmamıştı. Bizim için önemli olan ve bize yansıyan, esas itibariyle yakıt (doğal gaz) ve elektrik fiyatlarındaki artış oldu. Petrol fiyatının Temmuz ayında yaptığı zirveye göre yarı yarıya düşmesine rağmen, ne doğal gaz ne de buna bağlı olarak enerji fiyatında bugüne kadar bir indirim yapılmadı, tersine yükselmeler oldu. Hiç şüphesiz son günlerde kurdaki gelişmelerin YTL'nin yüzde 40'ları aşan değer kaybına yol açması, enerji fiyatlarındaki muhtemel düşüşleri mümkün kılmayacaktır. Temennimiz özellikle enerji politikalarında üretim ayağının, dünya piyasalarında rekabetini sürdürmesine imkan veren uygulamalarla maliyet düşüşlerini sanayiye yansıtmasıdır. Aksi takdirde, ülkemizin dolaylı vergileme uygulamasına benzer bir şekildeki anlayış yanlışlığı, durumu biraz daha ağırlaştıracak ve sanayinin rekabet gücünü beklenenden öte olumsuz etkileyecektir. Mevcut krizin yarattığı daralma da bu etkiyi arttıracaktır.

Global finansal kriz

Global finansal krize bağlı olarak risk algılamalarında meydana gelecek değişikliklerin, reel sektör tarafından yeni kredi temin edilmesini ve mevcut kredilerin yenilenmesini, özellikle mali yapıları yeterince güçlü olmayan şirketler açısından önceki yıllara kıyasla güçleştireceğini belirten Kırman, finansman maliyetlerinde ise risk primlerindeki yükselme paralelinde ciddi artışlar meydana gelebileceğini dile getirdi.

Bu gelişmeleri bankacılık sektörü açısından değerlendiren Kırman, bankacılık sektörünün Ağustos ayı sonu itibariyle mali yapısının güçlülüğünü ifade eden yüzde 17,71 gibi yüksek bir sermaye yeterlilik rasyosu yanında, yüksek bir likiditeye de sahip olmasının bu aşamada bir avantaj olduğunu söylemenin mümkün olduğunu kaydetti.

Bununla birlikte sorunların başlamasını beklemeden acil olarak kaynak temin etmenin önemine dikkati çeken Ahmet Kırman, bu kaynakların aktarımını kolaylaştıran başta maliyetler olmak üzere tedbirlerin alınması ve bunların kamuoyu ile paylaşılmasının; kriz etkilerinin azaltılması ve kaynağın dengeli dağılımı bakımından gerekli olduğunu bildirdi.

"2009 yılı oldukça zor bir yıl olacak"

Kırman, Türkiye'yi ekonomik gelişmeler açısından nasıl bir yıl beklediğine ilişkin değerlendirmeleri ise şöyle:

"Ülkemiz ekonomisinin hızlı bir büyüme sürecinden sonra özellikle cari açığın aşırı yükselişi nedeniyle 2006 yılından itibaren gerileyen büyüme oranları ile karşı karşıya kaldığı açık. Şimdi ise, bunun üzerine Amerikan ekonomik politikasının yarattığı derin dengesizliklerden kaynaklanan global bir düzeltme süreci başladı ve bu süreç devam etmekte...

Bu durum, yurt içi-yurt dışı talep, kaynak temini ve sermaye hareketleri bakımından orta vadede olumsuz koşullar altında bulunacağımızı göstermekte. Beklentiler, gerek yurt içinde gerekse global ortamda düşük büyüme oranlarının yaşanacağı ve özellikle 2009 yılının oldukça zor bir yıl olacağı yönünde. Gelişmekte olan bir ekonomi olarak sermaye ihtiyacı baskısını ağırlıklı olarak hissetmemiz kaçınılmaz görünüyor. Sorun, bunu en düşük maliyetle temin etme noktasında ortaya çıkacaktır.

Hiç şüphe yok ki, önümüzdeki dönemin zorluk derecesi, bastırılmış yurt içi talebe karşılık yurt dışına yönelik büyümenin ne ölçüde gerçekleştirilebileceğine bağlı. Bunu da büyük ölçüde sanayi kesimi sağlayabilir. O nedenle, devletin rekabette sanayinin önünü açacak yapısal reformları hayata geçirmesi, her zamankinden daha hayati bir önem arz etmektedir. Böylesine dönemlerde kaybedilen sanayi kuruluşlarının yerine yeni birini koyma imkanının olmaması, azalan üretim gücünün başkaları tarafından paylaşılacağı gerçeği, daha öncesinde de ifade ettiğim gibi, kararlı bir şekilde uygulanacak tedbirlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır."