”Sağlık harcamaları OECD'nin beşte biri düzeyinde”
Deloitte 'Türkiye'de ve Dünyada Sağlık Ekonomisi 2008 Raporu'nu açıkladı
İSTANBUL - Deloitte Türkiye, Türkiye'de sağlık harcamalarının OECD ortalamasının beşte biri düzeyinde bulunduğunu bildirdi.
Deloitte 'Türkiye'de ve Dünyada Sağlık Ekonomisi 2008 Raporu' konulu araştırma raporunda, gelişmiş ülkelerdeki ve Türkiye'deki sağlık hizmetleri karşılaştırılarak, Türkiye'de sağlığa eşit erişim, yüksek hizmet kalitesi ve kaynakların etkin kullanılması için yapılması gerekenler araştırıldı.
Raporda, Dünya Bankasının halen yüzde 71,6'sı devlet tarafından yapılan sağlık harcamalarının yılda yüzde 15 artacağını tahmin ettiği hatırlatılarak, Türkiye'nin kaynaklarını, israf etmeden en etkin bir şekilde kullanmasının giderek daha önemli hale geldiği kaydedildi. 1960-2005 yılları arasında sağlık hizmetlerinde önemli gelişme ve iyileşmeler gösteren Türkiye'nin, bu alanda gelişmiş ülkelerle aynı standartlara kavuşmak ve kaynaklarını etkin kullanabilmek için sağlık ekonomisini hayata geçirmek zorunda olduğuna dikkat çekildi.
Sağlık harcamalarının GSMH'ye oranı yüzde 7,6
Rapor, 1960'lardan bu yana sağlık hizmetlerinde önemli mesafe kat eden Türkiye'nin sağlık harcamaları konusunda OECD ülkeleri arasında son sıralarda yer aldığını kaydediyor. Türkiye'de, toplam sağlık harcamalarının GSMH'ye oranı yüzde 7,6 olarak gerçekleşirken, OECD ortalaması yüzde 9, ABD'de yüzde 15,6 olan bu oran, Almanya, Fransa, İsviçre gibi ülkelerde ortalama yüzde 11 düzeyinde, Yunanistan'da ise yüzde 10,1 olarak gerçekleşiyor. Türkiye'de kişi başına düşen yılda 586 dolar düzeyindeki sağlık harcaması, OECD ortalaması olan 2,809 dolarının beşte biri civarında kalıyor. Raporda, sağlık ekonomisinden etkin bir şekilde yararlanabilmek için en önemli koşullardan birinin, kapsamlı bir veri tabanı oluşturmak ve bu verileri ilgili tüm tarafların kullanımına açık tutmak olduğu vurgulanıyor.
Önemli adımlar atıldı
Rapora göre, özellikle sosyal güvenlik sistemindeki sorunlar nedeniyle sağlık alanında kaynaklarını etkin kullanamayan Türkiye son yıllarda bu alanda önemli adımlar attı. Deloitte Türkiye'nin raporunda bu adımlar şöyle özetleniyor:
"1 Haziran 2003'ten itibaren kamu çalışanlarının özel sağlık kuruluşlarında da tedavi edilmelerine imkan verilmesi; 2004 yılında geçilen ilaçta 'Referans Fiyat' uygulaması; 2005 itibariyle 'Sağlıkta Dönüşüm' reformu çerçevesinde SSK bünyesindeki tüm sağlık hizmet işletmeleri ile kamu kurumlarınca işletilen sağlık tesislerinin Sağlık Bakanlığı'na devredilmesi; 2005 itibariyle SSK'ya bağlı çalışanların reçeteli ilaçlarını anlaşmalı eczanelerden temin etmelerine olanak verilmesi; Mayıs 2006 itibarı ile sosyal güvenlik kurumlarının 5502 sayılı Kanun çerçevesinde tek bir Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında bir araya getirilmesi; Anayasa Mahkemesince verilen yürütmeyi durdurma kararı sonrasında yapılacak revizyonları takiben uygulamaya girmesi beklenilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu."
Yılmaz: Harcamalar makul düzeyde
Deloitte Türkiye Sağlık ve İlaç Endüstrisi Lideri Güler Hülya Yılmaz, raporla ilgili olarak, "Esas itibarı ile Türkiye'deki sağlık ekonomisinin dünya uygulamalarına kıyasla mevcut durumu ve geleceği üzerinde yoğunlaşmaya çalıştık. Raporumuzun, Türkiye ekonomisi, halk sağlığı ve toplumumuzun genel yaşam kalitesi açısından çok önemli olduğunu düşündüğümüz 'Sağlık Ekonomisi' alanına ilgi duyan herkes için faydalı olmasını, yeni gelişmeler için ilham vermesini ümit ediyoruz" değerlendirmesinde bulundu. Türkiye'nin sağlık harcamalarının, gelişmiş ülkelerin gerisinde dahi olsa, kendi gelirine oranla makul bir düzeyde bulunduğuna işaret eden Yılmaz, meselenin daha ziyade kaynakların etkin kullanımıyla ilgili olduğunu kaydetti. Yılmaz, "Bu şartlar altında, karar alma süreçlerinin mümkün olduğu ölçüde bilimsel temellere dayanması ve şeffaf olması, hem halk sağlığının korunması, hem de hesap verilebilirlik bakımından önemlidir" dedi.
Harcamaların yüzde 80'i OECD'ye ait
Verilen bilgiye göre, OECD ülkeleri, dünya nüfusunun yüzde 18'ini teşkil ederken; 2004 yılı rakamlarına göre 4,1 trilyon dolar tutarındaki toplam sağlık harcamasının yüzde 80'i bu ülkeler tarafından yapılıyor. Bu durumun nedenleri arasında, gelişmiş ülkelerde nüfusun giderek yaşlanması, tıp ve ilaç teknolojilerindeki gelişmeler sonucu sağlık hizmetlerinde arzın artması ve kalp rahatsızlıkları, kanser gibi kronik hastalıklarda görülen artış yer alıyor. Bu ülkelerde sağlık harcamaları, milli gelirden daha hızlı artıyor. Tüm dünyada ortalama yaşam süresi uzarken, ilaca erişim giderek yaygınlaşıyor ve gelişmiş tedavi yöntemlerinin maliyetleri yükseliyor. Bütün bunlar, sağlık hizmetlerinin ve ilaç tedavilerinin yarattığı değerin ölçümlenerek, kaynakların daha etkin kullanılmasını sağlayan sağlık ekonomisinin uygulanmasını zorunlu kılıyor.