Sermaye gelişen ülkeleri terk ediyor

'Değişen Küresel Ekonomi ve Türkiye' panelinde konuşan Garanti Bankası Genel Müdürü Özen, Fed politikalarının sermaye akışlarının yönünü değiştirdiğini ve sermayenin gelişmekte olan piyasaları terkettiğini söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - "Değişen Küresel Ekonomi ve Türkiye" başlıklı panel bugün İstanbul'da gerçekleştirildi. Panelde konuşan Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen,  gelişmekte olan ülkelerde Fed'in para politikasının etkilerinin hissedildiğini, Fed politikalarının sermaye akışlarının yönünü değiştirdiğini ve 'sermayenin gelişmekte olan piyasaları terkettiğini' vurguladı. 

Bundan en fazla etkilenenlerin sermaye akışını 2008'den bu yana kendilerine çeken ülkeler olduğunu ifade eden Özen, gelişmekte olan ekonomilerin döviz kurları ve cari açıkları dolayısıyla ciddi bir şekilde para birimi ve rezerv kaybı yaşadığını, ayrıca borsada da ciddi düşüşler gördüklerini, reel cari açık ve döviz kurlarındaki düşüşün daha fazla baskı hissedilmesine yol açtığını bildirdi. 

Özen, "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası farklı yöntemler geliştirerek bu sermaye akışlarıyla ilgili tutum belirledi. Sermaye akışı bazı illüzyonlar yarattı. Ülkenin ekonomisi gelişmekteydi ama bir yandan da risk iştahı kötüleştiğinde bunun olumsuz etkilerinin söz konusu olduğu ortaya çıktı. Fed'in geliştirdiği para politikaları TCMB'nin bazı önlemler almasına yol açtı. Bazı opsiyon mekanizmalarını geliştirilmesi, döviz kurlarının sabit tutulması için yoğun çalışmalar yapıldı" diye konuştu.  

Özen, OECD raporuna göre gelişmekte olan piyasalar içinde Türkiye'nin Rusya, Brezilya, Çin ve Hindistan'la karşılaştırıldığında sermaye akışları açısından daha zorlu bir durumda olduğunu aktardı.   

G20'nin acil koordineli aksiyon alarak global finans krizinden zarar görmeden çıkmayı hedeflediğini belirten Özen, şunları kaydetti:  

"Ekonomik dengesizlikleri gidermek için güven tesis edilmeli"

"G20'nin güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümenin temin edilmesi için yeniden bu ana felsefeye odaklanması gerekiyor. G20, bu acil önlemleri kısa vadeli hedefler doğrultusunda aldı. Ancak uzun vadeli hedefler düşünüldüğünde sürüdürülebilir büyüme çok da fazla göz önünde bulundurulmadı. Eğer G20 bunu düşünmeyi geciktirirse hepimiz uzun vadede bundan olumsuz etkileneceğiz. Ekonomik dengesizlikleri gidermek için küresel bir adaptasyon süreci söz konusu değil. Mevcut para sisteminde stabilitenin hayata geçirilmesi, bir yandan da güvenin tesis edilmesi gerekiyor. Küresel sistemde küresel krize küresel çözümler geliştirilmesi gerekir. Merkez Bankası koordinasyonu ve siyasi irade önümüzdeki G20 toplantıları için çok büyük önem taşıyor." 

 ICC Genel Sekreteri Jean Guy Carrier da G-20 süreci başladığında bu yapının devam edemeyeceği, krizi aşma konusunda bu yapının etkili olamayacağı yorumlarının yapıldığını ancak tam tersinin yaşandığını ifade etti. "Çin, Türkiye, Brezilya  gibi ülkeler beklenmedik bir şekilde bir araya geldi ve ortak bir ticaret gündemi belirledi. Bu ortak hareket bu kadar farklı görüşlere sahip ülkeler için kolay değil" diyen Carrier, ICC olarak G-20 sürecinin teşvik edilmesi gerektiğini, iş dünyasının da bu sürece dahil ülkelerin bir araya getirilmesinden yana olduğunu kaydetti.  

İSO Başkanı Bahçıvan: G-20 ortaklıkların geliştirmesi için en önemli platform

Panelde konuşma yapan İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu  Başkanı Erdal Bahçıvan  ise Avrupa ile ABD arasındaki Transatlantik Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşmasının, bu ortaklığın dışında kalanlar için "korkunç bir tablo" oluşturduğunu belirterek, "Bu yüzden çok taraflı ticaret anlaşmaları gerçekleştirmek için çaba harcamalıyız. G-20 bu tür ortaklıkların geliştirmesi için en önemli platformu olacak" dedi. 

"Değişen Küresel Ekonomi ve Türkiye" başlıklı panelde konuşan Bahçıvan, altyapı yatırımlarının Türkiye için uzun vadede büyük önem taşıdığını, Türkiye'nin altyapı ihtiyaçları artan ve ekonomisi gelişmiş ekonomiler kategorisine doğru ilerleyen bir ülke olduğunu anlattı. 

Türkiye'nin diğer yandan da Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya'da altyapı çalışmalarına katkıda bulunan ve müteahhitlerinin buradaki ülkelerde 300 milyar dolarlık altyapı yatırımı yaptığı bir ülke konumunda olduğunu dile getiren Bahçıvan, bu nedenle kilit altyapı çalışmaları Türkiye için büyük önem arz etmektedir" dedi. 

G-20 kapsamında küresel olarak adil rekabetin gerçekleştirilmesi için altyapıya önem verilmesi ve bu konuyla ilgili çalışmalar yapılması gerektiğini, G-20'nin gelişmiş piyasaların mali, parasal perspektifleri ve çok uluslu şirketlerin kalkınmalarına odaklandığını vurgulayan Bahçıvan, gelişmekte olan piyasalara, KOBİ'lere yoğunlaşılması gerektiğini aktardı. 

Bahçıvan, gelişmekte olan piyasalar arasında işbirliğinin olmamasının gelecekte karşılaşabilecek en önemli sorunlar arasında yer aldığını belirterek, şöyle devam etti: 

"Küresel ekonomi tasarlanırken sadece gelişmiş ekonomiler göz önünde bulunduruluyor. Gelişmekte olan ülkelerde düşük doğrudan yabancı yatırım yapılmasından ötürü bu piyasaların olumsuz etkilenmesi söz konusu. Bu düşük yabancı yatırımdan dolayı gelişmekte olan ülkeler ve diğer ülkeler arasında daha az bağlantı oluyor. Ülkelerin birbirleriyle sürekli temas halinde olduğu bir dünyaya ihtiyacımız var.  G-20 sınırlar ötesi ulaşım ağlarından kaynaklanan koordinasyon sorunlarını da ele almalı. KOBİ'lere de odaklanmalı. KOBİ'ler ekonomik kalkınma açısından önemli rol üstleniyor ancak birçok KOBİ kendi iç piyasasına sıkışıp kalıyor, rekabette zorlanıyor. KOBİ'lerin yaşadığı sorunlar çok uluslu şirketlerin yaşadığı sorunlardan daha yoğun. KOBİ'lerin küresel ekonomiye entegre edilmesi birçok faydayı beraberinde getirecek. 

Bu konularda ilginizi çekebilir