”Türkiye dünyada artan rol oynayacak”

Lipsky, 2009 yılının son döneminden itibaren küresel ekonomik krizden zarar gören ülkelerin yavaşça toparlanma içine gireceklerini söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

BODRUM - IMF Birinci Başkan Yardımcısı John Lipsky, 2009 yılının son döneminden itibaren küresel ekonomik krizden zarar gören ülkelerin yavaşça toparlanma içine gireceklerini, Türkiye'nin hem bölgesinde hem de dünyada artan rol oynayacağını söyledi.

Lipsky, Bodrum'da düzenlenen TÜSİAD YİK toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin dünya pazarlarına entegre olması nedeniyle diğer gelişmekte olan ülkeler gibi birçok sorunla karşılaştığını belirtti. Türkiye'nin geçen yıl dördüncü çeyrekte yıllık bazda yüzde 6,2 daraldığını, bu yıl ilk çeyrek sonuçlarının, sanayi üretimi, kapasite kullanımı ve istihdamda 2001 yılındaki krize göre daha hızlı küçüldüğü için çok daha kötü olması olasılığı bulunduğunu belirten Lipsky, bunun sonucu IMF'nin, bu yıl Türkiye'de ekonomik faaliyetlerde yüzde 5'lik bir azalma öngördüğünü ifade etti.

Ancak Türk ekonomisinin esneklik ve direnç gösterdiğini, Merkez Bankası'nın enflasyon hedefinin ve dalgalı döviz rejiminin dış şokları absorbe etmede çok iyi çalıştığını kaydeden Lipsky, Türk lirasının değer kaybı ve faiz oranlarına rağmen, bankacılık sektörünün krizin ilk safhalarını atlattığını, net döviz açığının minimum seviyelerde tuttuğunu, önemli karlar sağladığını ve güçlü sermaye yapısı olduğunu belirtti.

Türkiye'nin geleceği konusunda büyük bir iyimserliğe sahip olduğunu ve yapabilecekleri her şekilde Türkiye'ye destek olmaya hazır olduklarını ifade eden Lipsky, IMF ve Dünya Bankası'nın yıllık toplantılarının Ekim ayında İstanbul'da yapılacağını, böylece Türkiye'nin yıllık toplantılara iki kez ev sahipliği yapan tek ülke olacağını kaydetti.

Yalçındağ: Türkiye'nin kutuplaşmanın şiddetini düşürecek siyasi iklime ihtiyaç var

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Türkiye'nin kutuplaşmanın şiddetini düşürecek, tahammülsüzlüğü dışlayan bir siyasi iklime ihtiyacı olduğunu söyledi.

Demokratik bir rejimde sentezlerin, çoğulcu tartışma ortamından doğduğunu ifade eden Yalçındağ, "siyaset hayatımıza ve zaman zaman kurumlarımıza hakim olan, toplumu da etkileyen kutuplaşmayı artırıcı, ifade özgürlüğünün alanını daraltan tutumlar Türkiye'ye zarar veriyor" diye konuştu.

Yalçındağ, "Ülkemizin kutuplaşmanın şiddetini düşürecek, tahammülsüzlüğü dışlayan bir siyasi iklime ihtiyacı var. Her eleştiriyi düşmanca yaklaşımın belirtisi olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Farklı görüşlerin varlığının, tartışma ortamımızı ve fikir dünyamızı zenginleştireceğini unutmamalıyız. Türkiye'de her şeyden önce bir zihniyet devrimi yaşanması gerektiğine inanıyoruz"dedi.

Yeni bir başlangıcın belgesinin, yeni bir anayasa olduğunu ifade eden Yalçındağ, yeni anayasa hazırlanırken, toplumsal mutabakatı sağlayacak bir yöntem izlenmesi, demokrasinin evrensel ilkelerinin esas alınması, gerçek anlamda kuvvetler ayrımının sağlanması ve hukuk devleti unsurlarının güçlü bir şekilde kurumsallaşmasının esas olduğunu kaydetti.

Terör

"Türkiye açısından belki de en hayati gündem maddesi iç barışın sağlanması, 25 yıldır ülkemize ağır bedeller ödeten şiddetin sona ermesidir" diyen Yalçındağ, "Yüzlerce, binlerce gencimizin hayatına mal olan ve hala can alan terörün bitmesi, ülkemizin ferah bir geleceğe sahip olması açısından mutlak bir gerekliliktir. Bu konuda yaklaşımımız nettir. Terör örgütü silahlarını bırakmalıdır. Teröre yol açan meselelerin özüne inilmeli, diyalog yolları açık tutulmalı, ekonomik, sosyal ve kültürel açılımlar mutlaka devam ettirilmelidir. Hükümetimizin de Türkiye'nin en önemli meselesine, ülkede yeşeren umutları boşa çıkarmayacak bir vizyonla yaklaşmasını bekliyoruz"diye konuştu.

Babacan: Kimse çok büyüğüm dememeli

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "kimse ben bu çerçevelerin içine sığamam, çok büyüğüm dememeli. Eğer biz ya da dünyadaki birçok ülke, başka ülkelerde yapılan hataların faturası ödüyorsak, bizim de o ülkelerdeki uygulamalar ile ilgili söyleyeceğimiz şeyler olmalı" dedi.

Babacan, bu kadar birbirine kenetlenmiş bir ekonomik sistemde kimsenin "ben buyum, bu adımı atıyorum. Herkes ona göre hesabını kitabını yapsın" diyememesi gerektiğini de bildirdi. Babacan, Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu zor şartları bir kenara bırakıldığında, önemli dönüşüm sürecinde TÜSİAD'ın, TÜSİAD üyesi iş adamlarının ve sanayicilerin çok önemli katkıları olduğunu, bu nedenle TÜSİAD üyelerine yaptıkları işlerde, çalışmalarında başarılar dilediğini belirterek, iş dünyasının başarısı, gelecek ile ilgili beklentileri, atacağı adımlar, vereceği kararlar Türkiye açısından son derece belirleyici kararlar ve adımlar olduğunu bildirdi.

Üretim faaliyetindeki yavaşlamaya paralel olarak işsizlik oranlarının hızla yükseldiğini belirten Babacan, AB, Avro bölgesine ve ABD'ye bakıldığında işsizlik oranlarında çok hızlı bir yükseliş olduğunu, bunu gözlemlediklerini söyledi.Babacan, korumacılığın çok ciddi bir tehlike olduğunu, Türkiye'nin bu hataya düşmediğini belirterek, "Biz Türkiye olarak, ısrarla ve inatla doğru bildiğimiz çizgide devam edeceğiz ve asla o tuzağa düşmeyeceğiz. Popülizm tuzağına düşmemeliyiz" dedi.

Babacan, "Pek çok ülkede yapılıyor. Tahmin etmeyeceğimiz ülkelerde politikacılar bunu yapıyor. Ama bakın bunca zorluğa rağmen, bunca sıkışık duruma rağmen biz Türkiye'de bu hataya asla düşmedik. Yeni teşvik paketi açıkladık yüzde 100 gümrük birliği ve AB  ile uyumludur. Korumacılık ile ilgili en ufak bir şey göremezsiniz. Biz Türkiye olarak, ısrarla ve inatla doğru bildiğimiz çizgide devam edeceğiz ve asla o tuzağa düşmeyeceğiz.

Resmi kaynaklardan yeterli miktarda dış kaynak temininin, global ekonomideki toparlanmaya kadar gelişmekte olan piyasaları rahatlatmakta önemli rol oynayacağını belirten Babacan, "IMF, Dünya Bankası ve diğer çok taraflı kalkınma bankaları krizden etkilenen ülkeleri desteklemekte ve uluslararası finansal sistemi güçlendirmede ve işbirliğini geliştirmede önemli bir görev sahibidir" dedi.