”Türkiye'nin cari açığı kapatma şansı yok”

Ekren, cari açık sorununa çözüm çerçevesinde yerli ikame ara malını teşvik etmeyi öngördüklerini belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

SAMSUN  - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, cari açık sorununa çözüm çerçevesinde yerli ikame ara malını teşvik etmeyi öngördüklerini belirterek, "Teşvik sistemini tartıştığımızda, cari açıkla birlikte bakıldığında, yeni dönemde üretim fonksiyonunun değişmesi de Türkiye için önemli hale geliyor. Türkiye'nin geleneksel üretimi devam ettirerek, cari açığı kapatma şansı yok" ifacdesini kullandı. 

Ekren, Amasya, Çorum, Samsun ve Tokat illerini kapsayan Ekonomik  ve Sosyal Konsey toplantısı öncesinde gazeteciler ile bir araya geldi. 

Ekren, bölge illerde düzenlenen ekonomik ve sosyal konsey toplantıları tamamlandıktan sonra geziye katılan gazeteciler ile bir değerlendirme toplantısı yapmak ve görüşlerini almak istediklerini belirterek, gazetecilerin katkılarıyla "kalkınmanın yerel dinamikleri" konulu bir kitap hazırlamak istediklerini söyledi. 

 

Cari açık için komiston kurulacak

Gazetecilere dün gerçekleştirilen ekonomi değerlendirme toplantısı hakkında bilgi veren Ekren, toplantıda "cari denge"nin ele alındığını ve cari açık oluşum nedenleri ve finansmanına ilişkin özel komisyon kurulmasının kararlaştırıldığını söyledi. 

Ekren, Türkiye'de son 5-6 yıldır özel sektörün ekonomide ağırlığının arttığına işaret ederek, komisyonda özel sektör temsilcilerinin de yer alacağını, ortak bir platform oluşturacaklarını söyledi. 

Komisyon altında cari açığın oluşum nedenleri ve finansmanına yönelik faktörlerle ilgili çalışma gruplarının kurulacağını da kaydeden Ekren, Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu, Sanayide Rekabet Gücünü Artırmada Daimi İhtisas Komisyonu'na benzer bir çalışma olacağını söyledi. 

Cari açığın oluşumu ve finansmanı ile ilgili ana kalemler hakkında bilgi veren Ekren, cari dengenin temelinde dış ticaret dengesi, turizm, navlun gibi hizmet gelirleri dengesi, yerli ve yabancı yatırımcıların transferleri arasındaki farkın oluşturduğu yatırım gelirleri dengesi, yurt dışındaki işçilerin gönderdiği gelirlerin yer aldığı cari transferlerin bulunduğunu anlattı. 

Türkiye'deki cari açığın büyük ölçüde işalat ve ihracat arasındaki farkı gösteren dış ticaret açığına dayandığını belirten Ekren, işalatın da "yatırım malı işalatı"  ve "ara malı işalatı" olmak üzere iki bileşeni bulunduğunu kaydetti. İşalat alanlarının özel ihtisas komisyonu çatısı altındaki gruplarca ele alınacağını kaydeden Ekren, "Alanların kendine has özellikleri ve sorunları var. Dış ticaret açığı denildiğinde, yerli sanayinin durumu denildiğinde özellikle üzerinde durulması gereken sanayi için işlenmiş ara malların ne olduğu konusudur" dedi. 

Cari açığın finansmanında doğrudan yatırımlar, yabancıların hisse senedi gibi kağıda yaptığı yatırımlardan oluşan portföy yatırımı, dış krediler ile rezervlerdeki artış veya azalışların belirleyici olduğunu anlatan Ekren, Türkiye'nin bu açıdan oldukça iyi bir performans sergilendiğini ancak küresel türbülansın bir miktar farklılaşma yarattığını söyledi. Ekren "Örneğin portföy yatırımında bir miktar duraksama, azalış, kredilerde artış söz konusu. Böyle bakıldığında özel sektörün kredibil olduğunu hala dışarda bir miktar fon bulduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla bu süreç de küresel türbülansa rağmen bu çerçevede devam ediyor" dedi. 

 

"Kriz bitmiş diyemeyiz"

Yurt dışında yaşanan ekonomik gelişmelere de değinen Ekren, ABD'deki iki mortgage kredi kuruluşuna (Fenni ve Freddie isimleri net yazamıyorum) sağlanan Hazine desteği, OECD raporu ve Ekonomist dergisinin ülkelerin enflasyon ve büyüme rakamlarını revize edişini ele aldı. 

Ekonomist dergisinin gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin hepsi için Nisan ayında yaptığı büyüme tahminlerini yükselttiğine işaret eden Ekren, "Bu da olumlu bir trend. Kriz bitmiş diyemeyiz ama bir toparlanma sürecinin ilk sinyalleri olarak algılanabilir" dedi. Öte yanan derginin enflasyon rakamlarını da artırdığını kaydeden Ekren, enflasyon ve büyüme açmazının her ülke tarafından farklı algılandığını söyledi ve ABD'de resesyon endişesine karşı ikinci planda, Avrupa Birliği ülkelerinde ise ilk sırada ele alındığını anlattı. 

Ekren, şöyle konuştu: 

"Bizim için burada üzerinde durulması gereken, bizim gibi yükselen piyasalarda bütün herkes şöyle bakıyor; hem reel sektörün, finans sektörünün kuralları değişiyor hem de dengeler değişmeye başlıyor. Sonuçta ikisi de bir miktar değişmeye başlıyor. Biz de arkadaşlarla birlikte bu yeni süreçte değişen kuralların ne olabileceğini, değişen dengelerin hangi yapıya oturacağını ve bu ikisinin sonucunun ne olduğunu belirlemeye çalışıyoruz. Ama sonuçta göstergelerde özellikle beklenti anketlerinde, reel kesimde tüketici kesiminde bir miktar değişiklik olsa bile ilk sinyaller ikinci yarıda da çok büyük bir bozulmanın olmayacağı, dolayısıyla üçüncü yarıyı bekleyelim gibi bir beklenti içindeyiz ana hatlarıyla." 

Teşvik sistemi

Ekren, "cari açık ile ilgili yürütülecek  çalışmada somut olarak nelerin yapılabileceğinin mi ortaya konulacağının" sorulması üzerine, "Kesin olarak öyle düşünüyoruz" dedi. 

Ekren, cari açığın finansmanı çalışmaları kapsamında işal malına karşı yerli ikame malın teşviki gibi yöntemlerin düşünülüp düşünülmediği ilgili soruya karşılık ise bir teşvik sistemi üzerinde de çalıştıklarını belirterek, şunları söyledi: 

"Teşvik sistemini öyle bir kurgulamak istiyoruz ki hem Türkiye'nin geleneksel sektörlerinde istihdamı artıracak bölgesel ve sektörel ayrımı dikkate alsın hem de rekabetçi avantaj sağlayacak önemli şekildeki Ar-Ge'lere destek vermiş olsun. Teşvik sistemini tartıştığımızda cari açıkla birlikte bakıldığında, yeni dönemde üretim fonksiyonunun değişmesi de Türkiye için önemli hale geliyor. Türkiye'nin geleneksel üretimi devam ettirerek, cari açığı kapatması şansı yok. Üretim fonksiyonunun değişmesi demek; sonuçta teşvik sistemi ile Türkiye'nin yeni üretim politikasına girmesini sağlayacak bir yaklaşımda da bulunmamız lazım. Bunlar tabii orta ve uzun vade." 

   

"Kur tek başına çözüm değil"

Bir gazetecinin rekabet konusunda değerli YTL'nin etkisine işaret ederek, döviz politikasında bir değişiklik düşünülüp düşünülmediğini sorması üzerine Ekren, şöyle konuştu: 

"Değerli YTL geniş bir bant. Belli bir noktaya göre baktığınızda değerli ya da az değerli diyebiliyorsunuz. Cari açık açısından baktığımızda üzerinde durduğumuz bir kaç tane kritik alan var. Bunlardan bir tanesi fiyat mukayesesi. Ama asıl önemli olan fiyatın oluşumunu sağlayan arka plandaki üretim faktörleri piyasası dediğimiz, verimlilik, emek, kapasite kullanım oranları gibi fiilen reel parametrelere de odaklanmak lazım." Kurun tek başına çözüm olmadığını, yapısal reformlara ağırlık vermek gerektiğini belirterek, Ar-Ge, İstihdam, Sosyal güvenlik reformlarının bunların birer adımını oluşturduğunu, teşvik sisteminin de bu kapsamda yer alacağını söyledi. 

Ana sorun işsizlik

Ekren, kıdem tazminatına yönelik soruya, çalışmaların devam ettiğini belirterek, net bir yanıt vermedi.  Ancak Ekren bu arada çalışma hayatı ile ilgili en önemli sorunların başında "mesleksizliğin" geldiğini belirterek, Türkiye'de, önemli bir işsiz grubu ve buna paralel istihdama uygun eleman bulamayan işveren kesimi olduğunu söyledi. Ekren, "aktif işgücü politikaları" çerçevesinde meslek edindirme amacıyla özellikle gençler ve kadınlara yönelik, belli bölgelerde, belli sektörlerde özel bir eğitim süreci başlatacaklarını kaydetti. 

Gümrük Birliği

Cari açık sorunun çözümü ile ilgili başka bir soru üzerine Ekren, odaklandıkları ana konunun sanayi için işlenmiş ya da işlenmemiş ara mallar olduğunun altını çizdi. 

Ekren, çözüm arayışları içinde işalatı engelleyebilecek bir önlem öngörülüp öngörülmediğine yönelik soru üzerine de işalatı engellemenin piyasa koşullarında "çok makul" olmadığını belirtti. Ekren, dünyanın uyguladığı yöntemleri göz önüne alınarak, Türkiye'nin taahhütlerini bozmadan, ülkenin esnek olduğu alanları bulmak ve uygulama alanı yaratmak istediklerini söyledi. 

Gümrük Birliği konusunun bu çerçevede ele alınıp alınmayacağı sorusuna Ekren, şu karşılığı verdi: 

"Dahilde işleme rejimi önemlidir. Gümrük Birliği ile ilişkimizde Türkiye-AB ilişkisine baktığınızda işalat ihracata bakımında farklı bir tablo söyleyebilirsiniz. Ama Türkiye'nin uzak doğu ile işalat ve ihracatına bakıp bunu AB ile ilişkilendirdiğinizde tablo başka bir hale gelebilir. Bunların hepsine bakacağız tabii." 

Kapatma davası

AK Partinin kapatılma davasına işaret edilerek, "Bundan etkilenmiyor musunuz?" sorusuna ise Ekren, "Etkilenmemek mümkün değil" karşılığını verdi. 

Ekren, "Beklentilerin değişmesi süreci, belirsizlik ile çok yakın ilişki içerisinde. Beklenti değişiyorsa, o beklentiyi değiştiren karar alan, uygulayan ana aktörler hemen belirsizliğe bakar" dedi. 

Belirsizlik göstergeleri hakkında bilgi veren Ekren, "Bunları arka arkaya koyduğunuzda Türkiye'de beklenti değiştiği için yatırım ve tüketim tercihleri değişiyor diyebiliriz. Bu normal bir süreç hiç bir şey olmadı diyemezsin tabii" diye konuştu. 

Ekren, bunun etkisini en aza indirmek için her grubun üzerine düşen rol ve fonksiyonları yerine getirmesi gerektiğini, bu noktada kendilerinin de ekonomi ve koordinasyona odaklandığını söyledi. 

Özel sektör ile yaptıkları toplantılardaki izlenimlerine yönelik "Özel sektörde kaygı var mı?" diye sorulması üzerine Ekren, orta ve uzun vadeli projeksiyonlar hazırladıklarını kaydetti ve sorunları tespiti ve atılacak adımları belirlemeye çalıştıklarını anlattı. Ekren, "Bu süreç olsa da olmasa da ekonomi ile ilgili sorunlar zaten belli. Bu sorunlar üzerine odaklanmak siyaset beni ilgilendirmiyor demek anlamına gelmiyor. Tespitleri yapalım atacağımız adımları belirleyelim, belirsizlik ortadan kalkarsa bu süreç çok daha hızlı olur, çok daha kolay olur" diye konuştu. 

 

"Büyüme dinamikleri düşündüğümüz kadar da bozulmadı"

 

Bir gazetecinin Türkiye'de olumlu gösterge rakamlarına karşın olumsuz bir bekleyişin olduğunu belirterek, görüşünü sorması üzerine Ekren, reel sektör rakamları ile beklenti rakamlarının birbiri ile örtüşüp örtüşmediğinin başlı başına tartışma konusu olduğunu söyledi. Ekren, "Belli bir dönem geçmesi lazım 3 ay yeterli değil, ikinci 6 ayda beklentilerin bozulma trendinin devam ettiğini ama birinci çeyrekteki büyümenin de aslında Türkiye'de büyüme dinamiklerinin düşündüğümüz kadar da bozulmadığını gösteriyor" dedi. 

Ekren, Türkiye'nin dünyadaki gelişmelerden bağımsız olmadığını kaydederek, Türkiye'nin bu süreci kendisiyle benzer ülkelerden kopmadan geçirmeye odaklanması gerektiğini söyledi. Ekren, ‘'Orta vadeli mali çerçeveyi değiştirdik, enflasyon hedeflerini değiştirdik ve sonuçta büyüme, enflasyon, istihdam, faiz, kur gibi makul bir çıkış yolu bulduğumuzu düşünüyoruz. Bu çıkış yolunun şu ana kadar bize gelen sinyallere baktığımız da çok da yanlış olmadığını söyleyebiliriz'' diye konuştu. Ekren, başka bir soru üzerine Türkiye'de, geçmiş dönemlere göre büyüme ve istihdamın trend altı, enflasyon ve faizin trend üstü gözüktüğünü söyledi. 

 

IMF ile ilişkiler

 

IMF ile ilişkilere yönelik bir soru üzerine Ekren, IMF ile ilgili teknik çalışmaların bitmek üzere olduğunu, yakında açıklanacağını kaydetti. 

Ekren, bir soruya karşılık, AK Parti kapatma davası ile bu süreci ilişkilendirmenin doğru olmadığını kaydetti. Ekren, Türkiye'nin borç yükünden dolayı program sonrası izlemenin devam ettiğini ifade ederek, bu noktadan kaynaklı "IMF ile ilişki olmama ihtimali bulunmadığını" söyledi.  Ekren, soru üzerine DPT'nin kapatılacağı, kurumun zayıflatıldığına yönelik iddialar hakkında da bunların "geçerli olmadığını, tam tersine kurumun şu anda Türkiye'de yeni dönemde kalkınmanın yerel dinamikleri konusunda yeni açılım sağladığını" anlattı.