Türkler, AB'nin dağıtım ve merkezi olarak Lüksemburg'u üs edinebilir

Büyükelçi Conzemius, Lüksemburg'un Türkiye için stratejik bir noktada olduğunu ve lojistik açısından önemli fırsatlar sunduğunu söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Didem ATALAY

ANKARA - Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yaptığı ihracatta Lüksemburg’in sağlayacağı avantaja dikkat çeken Lüksemburg Büyükelçisi Arlette Conzemius, "Lüksemburg Türkiye’nin ihraç pazarlarının tam ortasında. Bu nedenle lojistik sektöründe her iki tarafında kazanacağı önemli ortaklıklar kurulabilir. Kurulabilecek bu ortaklıkların ilk örneği Türkiye’den Trieste’ye giden Ro-Ro’lar ile taşınan yükleri Trieste’den Lüksemburg’a bağlayan bir proje ile gerçekleştirildi. Bu proje sayesinde Türk taşımacılar kota problemiyle karşılaşmadan direk Avrupa’ya gidip dağıtım yapabiliyorlar. Şu anda haftada 3-4 kez gerçekleştirilen seferler o projeye has haftada 7 sefere çıkarılacak. Bu projeler çoğaltılabilir" dedi.

Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Lüksemburg Büyükelçisi Arlette Conzemius Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak ve arkadaşımız Didem Atalay’ın iki ülke arasındaki gelişmeler ile ilgili sorularını yanıtladı.

-Türkiye ile yaklaşık 200 milyon dolarlık bir ticaret hacmi var. Bu hacim nasıl arttırılır?

Biz bu 200 milyon dolarlık hacmi iyi bir başlangıç olarak görüyoruz. Bildiğiniz gibi, Lüksemburg Türkiye’de uzun süredir temsil edilmiyordu. 2 yıl once büyükelçilik açıldı. Açılır açılmaz da hızlı bir tempoyla çalışmaya başladı. Farklı alanlarda yeni inisiyatiflerle ticaret hacmimizi artırabileceğimizi düşünüyoruz.

-İlişkilerin yeni başladığını ifade ettiniz. Yaşadığımız süreci ticaretin ve yatırımların artması için bir temel atma dönemi olarak görebilir miyiz?

Tabiki. Mesela kısa bir sure önce THY, İstanbul ve Lüksemburg arasında direk uçuşlar başlattı. Bu ülkelerimiz arasındaki bağı güçlendirecek. Bakan Çağlayan’ın, 25 Haziran’daki ilk direk uçuşa denk gelecek şekilde organize edilen Lüksemburg ziyareti önemli açılımlara temel oluşturdu. Turizm alanında da aktif şekilde çalışmaya başladık. Haziran ayında İstanbul’da, pekçok turizm acentasının katılımı ile bir turizm tanıtım toplantısı gerçekleştirdik. Ağustos ayı sonunda Lüksemburg’dan iki Bakan – Ekonomi ve Dış Ticaret Bakanı Etienne Schneider ile Küçük ve Orta Ölçekli Girişimler ve Turizm Bakanı Françoise Hetto-Gaasch – İzmir Fuarı’nı ziyaret edecek ve Lüksemburg’un fuarda bir standı olacak. Bunun ardından Kasım ayında, Bakanlar ve iş dünyası temsilcilerinin yer alacağı üst düzey bir heyet Türkiye’yi ziyeret edecek. Bu resmi ziyaret, Türkiye ile ekonomik ilişkilerimizi geliştirmeyi hedeflediğimizi en üst düzeyde gösteriyor.

-Türk iş dünyasına yönelik çağrılarınız da olacak galiba?

Avrupa piyasasına açılmayı hedefleyen Türk yatırımcıları Lüksemburg’un sunduğu avantajları keşfetmeye davet ediyoruz. Lüksemburg, üretim, dağıtım ya da Avrupa merkezi olarak seçilebilecek ideal bir lokasyon. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin esnek ve keyifli iş yapma ortamından faydalanabileceklerini düşünüyoruz. Böylece, Benelüks, Fransa, Almanya ve Kuzey piyasalarına erişebilecekleri bir noktada olabilirler.

-Türkiye’de sermaye sıkıntısı var. Dünyanın en büyük fonları da Lüksemburg’da. Dolayısıyla bir gözümüz Lüksemburg’da. Türkiye’ye girmek için sizinle temasta olan bir fon var mı?

Fırsatlar yaratmak için çalışmalıyız. Lüksemburg’da Türkiye’ye karşı ilgi olduğunu söyleyebilirim. Bildiğiniz gibi yatırımcıların beklediği en temel nokta istikrar. Türkiye’de bu noktayı karşılayan bir ülke şu anda. Size bahsedebileceğim somut bir talep yok ancak gelişen ilişkiler ve ticaretimizle bu alandaki taleplerinde gelişeceğine ve geleceğine inanıyorum. Lüksemburg sebebini bilmediğim bir şekilde Türkiye’nin önemini geç kavramış bir ülke ama kavramış bir ülke. Aslında Lüksemburg’daki uluslararası fonlar Türkiye’ye hali hazırda yatırım yapıyorlar fakat dediğim gibi ilişkilerimizin gelişmesiyle ve Türkiye’nin Lüksemburg’da tanıtılmasıyla bu seviyeyi yukarı çekmek mümkün.

-Lojistik sektöründe ciddi işbirlikleri olabilir mi?

Tabi ki. Hatta başladı o işbirlikleri. Lüksemburg, piyasalara olan mükemmel bağlantısı ile katma değer katan lojistik faaliyetleri açısından da ideal bir merkez konumunda. Lojistik sektörünün ülkelerimiz açısından önemli işbirliği potansiyeli barındırdığına inanıyorum. Türk işletmeler, Lüksemburg’dan tüm Avrupa’daki müşterilerine ulaşabilirler. Bu noktada, bir Türk-Lüksemburg ortak girişiminden bahsetmek istiyorum. Bu Türkiye’den Mars Lojistik ile Lüksemburg’dan CFL Cargo ve CFL Mutimodal’in ortak geliştirdiği, 500 römorkluk intermodal taşımacılık adı verilen deniz, demir ve karayolu taşımacılığını birleştiren yeni bir proje. Eylül 2012’de hayata geçen bu proje ile, Türkiye’den taşınan ürünler İstanbul, İzmir ve Mersin limanlarından römorklara yükleniyor ve deniz yolu ile Trieste’ye gelen mallar buradan Lüksemburg/Bettemborg’a taşınıyor. Buradaki multimodal terminale gelen mallar çekicilere yüklenerek Avrupa pazarına dağıtılıyor. Aynı şekilde, ithal edilecek mallar da aynı rotayı izleyerek Türkiye’ye getiriliyor. Lüksemburg, karayolu, demiryolu, havayolu ve telekomünikasyon altyapısı bakımından son derece gelişmiş bir ülke. Kargo firmaları Dünya çapında 90 destinasyona ulaşım sağlıyor. Ayrıca, Ar&Ge’ye yapılan yatırımlar bilgi ve iletişim teknolojileri, e-ticaret, medya, otomotiv yan sanayii, plastik, çevre ve sağlık teknolojileri gibi sektörlerde yenilikçiliği destekliyor. Bu sektörler, Hükümetin özellikle öncelik verdiği sektörler.

-Lojistik dışında öncelik verilebilecek sektörler hangileri olabilir?

Lojistiğe ek olarak çevreci teknolojiler, yenilenebilir enerji, e-ticaret bilgi ve iletişim teknolojileri de Türk yatırımcılarla işbirliği geliştirebileceğimiz gelişmiş sektörlerimizden bazıları.
Belki biliyorsunuz dünyanın en gelişmiş uydu operatörü SES Lüksemburglu bir firma zaten Türkiye’de de aktif bir durumda.
Ek olarak demiryolu çevreci ve kotası bulunmayan bir alan olduğundan dolayı Türk yatırımcılarla işbirliği gerçekleştirmek istediğimiz başka bir alan. Bu alan aynı zamanda geleceğin taşımacılık sektörü için de çok çekici.

-Vergi sistemi de yatırımlar için avantajlar sağladığını biliyoruz…

Evet. Tüm bunlara ek olarak, Lüksemburg diğer pekçok AB ülkesine kıyasla daha avantajlı vergi fırsatları sunuyor ve vergi düzenlemeleri son derece az değişikliğe uğradığı için işletmelere uzun vadeli plan yapabilecekleri tahmin edilebilir bir ortam sağlanıyor.

-İş dünyasının ve hükümetin yatırımlar konusunda Türkiye’ye bakışını değerlendirir misiniz? Size gelen talepler var mı?

Lüksemburg, Türkiye’ye yapılan doğrudan yabancı yatırımlar listesinde üst sıralarda yer alan bir ülke. 2012’de, 1.3 milyar dolar ile Türkiye’ye en çok yatırım yapan ülkeler içinde üçüncü sıradaydık. 2008 yılında da 3 milyar doları aşmışız doğrudan yatırımlarda. Ayrıca, İTO’nun 2012’de yayımladığı bir rapora da değinmek isterim. Buna göre, Lüksemburg İstanbul’da en çok yatırım yapan ikinci ülke. Elbette, sadece Lüksemburglu yatırımcıların değil, Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen pek çok uluslararası yatırımcının Lüksemburg finans merkezini kullandığını belirtmek gerek. Bildiğiniz gibi, Lüksemburg yatırımcılar açısından son derece cazip ve esnek bir ülke.
Kısacası, Lüksemburg Hükümeti, Türkiye pazarının yatırımcılarımız açısından öneminin farkında. Aynı şekilde, Türk yatırımcıların da sunduğumuz avantajları keşfetmelerini arzu ediyoruz. Bu bağlamda, Türkiye’de bir Büyükelçilik açmak, ilişkilerimizi geliştirme yönündeki kararlılığımızın en önemli kanıtı.

-İki ülke iş dünyası birlikteliğiyle üçüncü ülkelerde yatırım yapılabilir mi? Bu konuda bir çalışma veya talep var mı?

Avrupa’da yaşanan ekonomik gelişmeler ışığında, bu sorunun çok isabetli olduğunu düşünüyorum. Lüksemburg, ekonomik krizin ekonomik etkilerini en aza indirerek bu süreci iyi yönetmiş bir ülke. Türkiye ise, ciddi potansiyel barındıran önemli bir ekonomi. Her iki ülkeden yatırımcıların önündeki fırsatları artırmak için, beraber neler yapabileceğimizi düşünmemiz gerekiyor.
Türkiye’nin özellikle Türki Cumhuriyetler ve Orta Doğu Bölgesi’nde inşaat sektörü ile edindiği değerli iş tecrübesi, önemli işbirliği fırsatları barındırıyor. Lüksemburg’lu işletmeleri Türkiye’nin Afrika’daki varlığından da faydalanmaya çağırıyorum.
Benzer şekilde, Lüksemburglu işletmeler de çevreci teknolojiler, bilgi ve iletişim teknolojileri ve biyotıp alanlarında önemli fırsatlar sunuyor.

-AB’de ki kamu borcu ve bankacılık krizi, bankacılık ve hizmet sektörüyle büyüyen Lüksemburg’u nasıl etkiledi. Önlemler alındı mı, önlemlerin faydası görüldü mü?

Lüksemburg, krizin başından bu yana, diğer Avrupalı ülkeler gibi sıkıntılar yaşadı. Hükümet, Lüksemburg merkezli olmayan bankaları desteklemek durumunda kaldı. Bu durum elbette bir yük getirdi, ancak durum iyileşmeye başladı. Lüksemburg’un krizi son derece başarılı şekilde yönettiğinin altını çizmek isterim. Bugün, kredi derecelendirme kuruluşları Lüksemburg’u halen AAA+ olarak derecelendiriyor. Bu bağlamda, diğer birçok ülkeden daha az sıkıntı yaşadığımızı söyleyebilirim. Borç/GSYİH oranımız 2012’de yüzde 20.8 olarak gerçekleşti. Bu oran AB genelindeki en düşük oranlardan biri.
Bu başarımızı, sağlam temellere oturan finans merkezimize borçluyuz. Finans merkezi, ülke ekonomisinin temeli konumunda. Başarıyı açıklayan başlıca faktörler ise, finansal ürün çeşitliliği, uluslararası kimlik ve yasal düzenleyici çerçeve olarak sıralanabilir. Bugün, Lüksemburg finans merkezi, yatırım fonları alanında Avrupa’da ilk, Dünya’da ise ABD’den sonra ikinci sırada yer alıyor. Ayrıca, özel bankacılık alanında Avrupa’da lider durumundayız ve captive sigortacılık çok gelişmiş durumda. Mayıs 2013 itibariyle, Lüksemburg yatırım fonları altında yönetilen miktar 2 trilyon 584 milyar 99 milyon euro. Son olarak, Alternatif Yatırım Fonları alanındaki düzenlemeleri de ulusal hukukumuza aktardık. Aile ofisleri ve varlık yönetimi, özel bankacılığın iki önemli bileşeni konumunda. Lüksemburg, Euro Bölgesi’ndeki lider varlık yönetimi merkezi.


-Ülke, "vergi cenneti" olarak biliniyordu. Krizin etkileri nedeniyle, bu konuda yeni gelişmeler olacak mı?
Lüksemburg, bu alanda uluslararası standartalara tam olarak uyum sağlamış bir ülke. Finans merkezinin başarılarını açıklayan faktörler arasında kara para aklama ve vergi kaçırmaya ilişkin Avrupa Birliği, OECD, IMF ile Vergisel Bilgi Değişimi ve Saydamlık Küresel Forumu tarafından oluşturulan standartlara uyum geliyor. Son olarak, AB düzenlemeleri kapsamında, diğer AB ülkelerinde ikamet eden kişilere Lüksemburg’da ödenen faize ilişkin bilgi değişimini öngören düzenlemeyi kabul ettik. Bu düzenleme, 1 Ocak 2015 tarihinde yürülüğe girecek.


-İslami finans ve RMB’de de adımlar attınız. O konuları da değerlendirir misiniz?

Evet, İslami finans alanında da önde gelen finans merkezlerinden biriyiz. Bu alandaki yatırım fonlarında Dünya genelinde beşinci konumdayız ve sukuk açısından da çok populer bir borsamız var. İslami finansta yenilikçi ve yetkin hizmet sunumu alanındaki ünümüzü kazanmak için çok yoğun çaba gösterdik.
Finans merkezinin gelecekteki gelişimini yönledirecek stratejimiz, çeşitlilik ve uluslararası kimlik temeline oturuyor. Bu yönde hem özel sektörün hem de Hükümetin attığı önemli adımlardan biri, Renminbi (RMB)’nin uluslararası kimliğe kavuşması bağlamında Lüksemburg’ün üstlendiği aktif rol. Bugün, Euro Bölgesi’ne RMB ile ilgilenen lider finans merkeziyiz.

Arlette Conzemius'un dikkat çektikleri

Ferit B.PARLAK
[email protected]


Krizin yoğun olarak hissedildiği 2008 yılında yaptığı 3 milyar doları aşkın doğrudan yatırım, Lüksemburg iş dünyasının Türkiye’ye olan güvenini gösteriyor. Sonraki 3 yılda yapılan toplam 3 milyar dolarlık yatırım ise Türkiye’ye yapılan yatırımların devam edeceğinin sinyalini veriyor.
Dünyanın en büyük ikinci fonuna ev sahipliği yapan Lüksemburg ile ilişkiler, bu fonların Türkiye’de yapabileceği yatırımlar için de önem taşıyor. Ayrıca, 85 bin doları aşan kişi başı gelir ile Lüksemburg, turizm sektörü için de potansiyel barındırıyor.
Türkiye’yi geç keşfederek 2 yıl önce büyükelçilik açan Lüksemburg, gecikmişliğin farkında olsa gerek, adımları hızlı atıyor.
O hızı, Lüksemburg Büyükelçisi Arlette Conzemius’un "Türkiye’deki yatırımlarımız artıyor, ticaret hacminde kısa sürede 1 milyar doları hedef olarak belirleyebiliriz", "2.5 trilyon Euro’luk dünyanın ikinci büyük yatırım fonu merkezi, Türkiye’de de yatırım fırsatlarını değerlendiriyor" şeklindeki cümleleri kanıtlıyor.  
Conzemius, "Türk iş dünyası ‘dağıtım ve Avrupa merkezi’ olarak, Lüksemburg’u üs edinebilir", "Karayolu taşımacılığında kota problemini ‘birlikte yatırımlarla’ çözebiliriz" gibi fırsatları da sıralıyor.