”Yargı bağımsızlığı daha da geriye gitmiş durumda”

İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, yeni adli yıla birçok sorunla girdiklerini ifade etti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İSTANBUL - İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, yeni adli yıla birçok sorunla girdiklerini belirterek, "Bugün geldiğimiz noktada 'yargı bağımsızlığı' kavramı her günkünden daha da geriye gitmiş ve siyasi iktidarın 'el atması' noktasına gelmiştir" dedi.

Aydın, yeni adli yılın 7 Eylül Pazartesi günü başlayacak olması dolayısıyla baronun Orhan Apaydın Konferans Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında, terör, ekonomik bunalım, işsizlik, hayat pahalılığı gibi sorunların olduğu Türkiye'de, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkesinin yeterince kurulamamış, kurumsallaşamamış olmasının en ciddi sorunlardan biri olduğunu söyledi.

"Yeni adli yıla birçok sorunla giriyoruz" diyen Aydın, Türkiye'de bugüne değin "yargı bağımsızlığı"nın tam olarak olarak sağlanamadığını öne sürdü.

Aydın, şunları kaydetti:

"Bugün geldiğimiz noktada 'yargı bağımsızlığı' kavramı her günkünden daha da geriye gitmiş ve siyasi iktidarın 'el atması' noktasına gelmiştir. Adalet Bakanlığınca hazırlanan ve içeriği tam olarak bilinmemekle birlikte basına yansıyan 'Yargı Reformu Taslağı'nda yer alan; Anayasa Mahkemesi üyeleri ile HSYK üyelerinin meclis tarafından seçilmesini öngören düzenlemeler, yargı bağımsızlığını zedeleyici niteliktedir. Meclisin çıkardığı yasa ve kararları denetleyen bir yüksek mahkeme üyelerinin, meclis tarafından seçilecek olması, bu mahkemenin bağımsızlığını ortadan kaldıracaktır. HSYK üyelerinin meclis tarafından seçilmesi de yargıyı yasamaya bağımlı kılacağından kabul edilemez."

Demokratik açılım çalışmaları

Konuşmasında "demokratik açılım" çalışmalarına da değinen Aydın, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu şeyin toplumsal barış olduğunu ve bunun temelinin ise o ülkedeki sosyal farklılıkların, dengesizliklerin azaltılması ve fırsat eşitliğinin sağlanmasıyla oluştuğunu dile getirdi.

Aydın, farklı etnik kökenlerden gelenlerin kendi kültür ve dillerini yaşamalarında bir sorun olmadığını ifade ederek, şöyle konuştu:

"Ancak bu etnik ve kültürel farklılıkların dışarıda hazırlanan plan ve projelerle desteklenmesi ve azınlık hakları gibi gösterilmeye çalışılması en başta ülkemizin kuruluş antlaşması olan Lozan'a ters düşmektedir.

Diğer yandan, bölücülükten hükümlü olan bir kişinin birilerince muhatap gösterilerek 'Kürt açılımı' için yol haritası hazırlaması ve bunu rahatça sergilemesi demokrasi ve düşünce özgürlüğü ile açıklanamaz. Açılımı fırsat bilen birileri, terör örgütü ve başını taraf olarak göstermektedir ki bunun kabul edilebilir yanı yoktur."

Cumhuriyetin değerlerini savunanlar

Cumhuriyetin değerlerini savunanların cesur olması gerektiğini ifade eden Aydın, "Cumhuriyete ve değerlerine inanan herkes, Atatürk ilke ve devrimlerine, laikliğe sahip davranış biçimleri göstermeli ve yargı mensupları da bu değerleri cesaretle savunmalı ve korumalıdır" dedi.

Aydın, Türkiye'de temelde demokrasi sorunu olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Sosyal ve laik hukuk devleti yerine basit çizgileriyle bir polis devleti inşa edilmiştir. Ülkemizde TRT ve RTÜK diye özerk olması gereken kurumlar kalmamış, bilim yuvası olması gereken üniversiteler, cemaatler ve yandaşları ile doldurulmuş ve yönetimlere bu kişilerin gelmesi sağlanmış ve sağlanmaktadır. YÖK deyim yerinde ise yok olmuş, akıl ve bilimin değil siyasi iktidarın ve cemaatlerin bir organı gibi çalışmaya başlamıştır."

Adalete erişim ve yargıdaki yanlış uygulamalar

Muammer Aydın, adalete erişim ve yargıdaki yanlış uygulamalara da değinerek, Türkiye'de CMUK ile başlayan ve CMK ile gelişen adalete erişim uygulaması kapsamındaki hakların yasa değişiklikleri yapılarak geri alındığını ileri sürdü.

CMK'da görev alan avukatların mağdur edildiğini öne süren Aydın, şunları kaydetti:

"Bugün CMK'da görev alan meslektaşlarımız zaten çok düşük olan ücretleri almak için 6–8 ay ve 1 yıl sürelerle Cumhuriyet savcılarının imzalarını bekler oldular. Bir anlamda Cumhuriyet savcıları CMK'da görev yapan meslektaşlarımızın ita amiri konumuna getirildi. Bu durum artık kabul edilemez sonuçlar doğurmaya başladı. Bu nedenle 4 bin meslektaşımız emeğinin karşılığını ve yaptığı masrafları alamadığı gibi bir de İstanbul gibi bir metropolde 'mutat vasıta' denilen günlük vasıtalarla göreve gitmeye zorlanmışlardır. Ayrıca aldıkları masraflar nedeniyle geriye yönelik haksız ve mesnetsiz vergi yükü ile karşı karşıya bırakıldılar."

"İcra dairelerinde işler durma noktasına geldi"

Yargılamadan kaynaklanan yanlış uygulamalar olduğunu savunan Aydın, mevcut yasalara karşın, duruşmalarda 3 avukattan başka avukatın görev ve söz alamadığını, ifade alma sırasında müvekkilleriyle yan yana oturma konusundaki taleplerinin reddedildiğini, duruşmalarda ses ve görüntü kaydı tespitinin yapılamayacağına dair yasaya rağmen Silivri davalarında görüntü kaydı yapılarak yargının gözetlendiğini kaydetti.

Aydın, personel yer ve araç yokluğu nedeniyle icra dairelerinde işlerin durma noktasına geldiğini, tutukluların mahkemelere zamanında getirilemediğinden yasal haklarının kısıtlandığını, uzun süre tutuklu kalmalarına neden olunduğunu söyledi.